26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Futbolun assolistleri GÖRKEM ÇÖTELİOĞLU C SPOR FUTBOL OCAK SALI G eride bıraktığımız 2006 yılında sportif alanda ses getiren ve adından söz ettiren birçok kişi vardı şüphesiz. Özellikle ‘son tangolar’ sporseverleri hem üzdü hem de duygulandırdı. Yaşayan efsane Michael Schumacher F1’e veda etti, Avustralya’nın torpidosu Ian Thorpe yüzmeyi bıraktı ve kortların eskimeyen yüzü Andrea Agassi tenis kariyerine noktayı koydu. Ancak profesyonel spordan emekliye ayrılan elit isimlerin arasında biri daha vardı ki, onun adı 7 kıtada futbol ile birlikte anılyor; Zinedine Zidane... Namı diğer Zizou, 2006’ya damgasını vurdu vurmasına ama bu sadece ona değil, 2 futbolcuya daha nasip oldu. Bunların ilki, son Dünya Kupası’nı kaldıran ve FIFA tarafından ‘Yılın Futbolcusu’ seçilme onuruna ulaşan Fabio Cannavaro. Diğeri ise samba diyarı Brezilya’nın Pele’den sonra dünyaya verdiği en güzel armağanlardan biri; Ronaldinho Gaucho. Neden tercihimizi futbolculardan yana kullandık? Çünkü daha birçok önemli icadın mucidi olan Çinliler, sonradan ‘futbol’ olarak adlandırılan bu sporun temellerini attığından beri koca dünya bir meşin yuvarlağın peşinde koşuyor... Saygıda kusur etmeyip, bu yarı nostaljik değerlendirmeye Zidane’dan başlamayı uygun gördük. Çünkü ‘Michel Platini gümüşse, Zizou altındır’... O’nun geçmişini futbolla ilgili olduğu iddia eden herkes az çok bilir. O yüzden biz size ‘olaylı vedasından’ bahsedeceğiz. 2006’nın en büyük spor olayı tartışmasız Almanya’nın ev sahipliğinde düzenlenen 18. Dünya Kupası’ydı. En büyük turnuva başladı, elenenler elendi, sonunda geriye iki Avrupa ülkesi kaldı. Biri 1998’in kazananı Fransa, diğeri en önemli ekollerden biri olan İtalya... Bu iki devin kapışması aynı zamanda bir kahramanın vedası niteliğini de taşıyordu. Zidane, kariyerini ya ikinci bir dünya kupasıyla taçlandırarak ya da son adımı atamadan seyircileri selamlayarak sonlandıracaktı. Kader ağlarını 90 dakikada öremeyince uzatmalara gidildi. İşte 10 Temmuz’da oynanan o finallerin finalinin 110. dakikasında olan oldu. İtalyan defans oyuncusu Marco Materazzi’nin tahriklerine tepkisini ani bir kafa darbesiyle göstermekten kendini alamayan Zizou, hem rakibinin adını futbol tarihine yazdırdı hem de kendisine hiç yakışmayan bir şekilde futbola 10 dakika erken veda etti. Ama O’nu bir maç ile yargılamayan gerçek futbolseverler, geçmişi başarılarla dolu Cezayir asıllı Fransız kahramanlarını herşeye karşın alkışlarla uğurladılar. Gelelim madalyonun diğer yüzüne... İtalya cephesi 18. Dünya Kupası’nı optimum düzeyde değerlendiren taraf oldu. Şike iddialarıyla sarsılan Serie A’larının yarattığı kasvet ortamına öyle bir meşale tuttular ki koskoca Juventus’un başına gelenler deyim yerindeyse göz ardı edildi. İşte o meşaleyi taşıyan adam da ulusal takımlarının kaptanı Fabio Cannavaro’ydu. Çizme’nin medarı iftiharı, yaptığı liderlik ve sergilediği üstün performansla 2006’nın neredeyse tüm ödüllerine ambargo koymayı da başardı. FIFA’nın yılın futbolcusu seçtiği Cannavaro, World Soccer dergisi tarafından da aynı onura layık görülmesinin yanı sıra France Football’un ‘Yılın Avrupalı Futbolcusu’ ödülünü de kaptı. Son olarak Avrupa’dan Güney Amerika’ya uzanalım. Daha doğrusu Brezilya toprağının bütün verimini bünyesinde bulunduran ve müthiş kariyerini İspanya’nın kallavi takımlarından Barcelona’da sürdüren Ronaldinho’ya... Dünya Kupası’nda hayak kırıklığı yaratmış olsa da, kulüp bazında öyle işler yaptı ki kelimelerle anlatmak cidden zor. Katalan ekibi Barça’nın 200506 sezonunu hem La Liga’da şampiyon olarak hem de Şampiyonlar Ligi’nin tahtına oturarak tamamlamasında en büyük pay sahibi kuşkusuz ‘Küçük Ronaldo’ oldu. Üstelik bunları başarırken taraflı tarafsız herkesin sevgi ve beğenisini de kazandı. Yanlızca skorboardların değil, futbolseverlerin üzerinde de unutulmayacak izler bıraktı. Ulaştığı sonucun yanı sıra sonuca ulaşma biçimleriyle de hayranlık yarattı, ayakta alkışlandı. O her maçta şapkasından bir tavşan çıkarmayı sürdürdüğü sürece, ‘futbol’ denilen ‘dünya’ giderek daha güzel olacak. ACABA? FIFA yılın futbolcusu olarak, İtalya’daki şike skandalının kahramanı Juventus’un geçen sezonki kahramanı Cannavaro’yu seçti. Çünkü “hırçın” Fabio, Çizme’ye ulusal takım formasıyla Dünya Kupası’nı kazandırmıştı. Cannavaro ile birlikte 2006’da ilk 3’e oynayan Zidane’nın son maçında hem de kupa finalinde rakibine kafa attığı düşünülürse, futbolun aslında çok da ‘etik’ bir spor olmadığı ortaya çıkar. Gerçi bu seçimi yapan jüride “ırkçı” damgası yiyen Lothar Matthaus gibi, dopinge adı karışan Davids gibi isimler vardı ama dedik ya futbol “makyevelist” bir oyundur. Kazanan her zaman haklıdır! 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear