Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
STAM DEĞİL BAKİ CİHAN ÖZCAN C SPOR FUTBOL 22 AĞUSTOS 2006 SALI BAKINCA Marco’dan Mehmet’e... SERDAR KIZIK B oşuna dememiş eskiler ‘‘İnsan, insana benzer’’ diye... Gerçekten de kimi zaman öyle insanlara rastlarsınız ki klonlanmışçasına birbirlerinin tıpatıp aynısıdırlar. Hallerini, hareketlerini, fiziksel görünüşlerini ayırt etmek güçtür birbirlerinden. Tıpkı, Hollanda’nın dünyaca ünlü defans oyuncusu Jaap Stam ile Beşiktaş’ın G.Birliği’nden yeni transferi Baki Mercimek gibi. Gerek dış görünüşleri, gerek oyun mevkileri ve tarzları onları birbirinden ayırmayı bir hayli güçleştiriyor. Durumun farkında olan genç oyuncunun yorumu ise biraz farklı: ‘‘Stam gibi kaliteli bir oyuncuya benzetilmek ve onunla kıyaslanmak güzel, aynı zamanda gurur verici. Ancak, kendisi kariyerinin sonuna gelen bir isim. Bense daha yolun başındayım. Uzun yıllar futbol oynamak istiyorum. ‘’ Beşiktaş’a gelmekten son derece mutlu ve heyecanlı olduğu her halinden anlaşılan oyuncuyla sizler için konuştuk... Futbol kariyeriniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz? BAKİ MERCİMEK Futbola 5 yaşında Amsterdam DVF isimli amatör bir takımda başladım. Açık söylemek gerekirse kulübe zorla yazıldım. Ben motor yarışçısı yada oto yarışçısı olmak istiyordum. Ancak, yetenekli çıktım. O dönemde Ajax’ın alt yapı antrenörleri beni izliyorlar ve beğeniyorlar. 8 yaşında da Ajax’a geçtim. 18 yaşına kadar burada kaldım. Ardından Sunderland’e gittim. 2 yıl boyunca kadrodaydım ama fazla şans bulamadım. 6 ay boyunca Hollanda’nın Telstar takımında oynadım. Sözleşmem bitince G.Birliği’nden transfer teklifi geldi ve ben de kabul ettim. Şimdi de Beşiktaş’tayım. Sunderland’te neden olmadı peki? B.M.İngiltere Premier Lig’de olmak benim için önemli bir adımdı. Ancak, henüz 18 yaşındaydım ve deneyimsizdim. O dönem takım da iyi gitmiyordu. Kritik bölgedeydiler ve gençleri riske etmeyip, deneyimli isimleri kullandılar. Ancak Kevin Philipps, Stefan Schwartz, kaleci Sorensen gibi isimlerle aynı ortamda olmak bile büyük deneyim oldu benim için. Uzun yıllar yurt dışında yaşadınız. Türk takımları hakkında bir bilginiz var mıydı? B.M. Açıkçası, Türkiye’ye transfer olmadan önce Türk takımları hakkında çok net bir bilgim yoktu. G.Birliği’ni transfer teklifi gelince duydum mesela. Ama sonuçta profesyoneliz ve işimizin gereğini yapmak durumundayız. Neden Beşiktaş? B.M.3 yıldan bu yana G.Birliği’nde oynuyordum. Sezon sonu sözleşmem bitiyordu.Beşiktaşlı yöneticiler gerek beni gerek menajerimi arayarak yeni sezonda burada oynayıp oynamak istemediğimi sordular. Ben de hemen evet dedim. Hayır deseydim sonradan pişman olacağım bir karar vermiş olabilirdim. Artık, Türkiye’deki takımları tanımaya başladım. Kimler şampiyonluk için oynuyor, kimlerin hedefleri büyük farkındayım. Şampiyonluk yaşamak istediğim için geldim. B ULUSAL FORMAYI BİRGÜN GİYECEĞİM İlerisi için hedefleriniz nelerdir? B.M.Beşiktaş ile şu an için 2 yıllık bir sözleşmem var. İlerisi neler getirir bilinmez. İsterim ki Beşiktaş’ta 10 yıl kalayım. Ama neler olur belli olmaz. 2 yıllık bir hedefim var. 2 yılda 2 şampiyonluk yaşamak. Bunun yanında Beşiktaş’ta sevilen oyuncular arasına girmek ve A Ulusal Takımın da değişilmezlerinden olmak. Sizi A Ulusal Takım’da çok fazla göremiyoruz... Beşiktaş’ta oynuyor olmak bir basamak olabilir mi? B.M. Gençlerbirliği’nde oynadığım 3 yıl boyunca Ümit, A2 ve A Ulusal Takım’da oynadım. A Ulusal formayla ilk maçım Azerbaycan’a karşıydı. Ben her zaman işime bakıyorum. Antrenmanımı yapıyorum. Kimse hakkımı yiyor demiyorum, ama eninde sonunda hakkımı alacağım. rezilyalı Marco Aurelio’dan Türk Mehmet Aurelio’ya giden ‘‘millileştirme’’ sürecini yanlış bulanlara, kimse ‘‘ırkçı’’ yaftasını takmasın. Çünkü, o zaman işin ucu, ‘‘milli takımlara, dünya şampiyonalarına, olimpiyatlara gerek yok’’ noktasına gider ki, aslında o, sınıfsız toplum ütopyasıdır... Konuya asıl küreselleşme cephesinden, yani ‘‘sermayenin küreselleşmesinden’’ bakmakta yarar var. Bugün küresel sermaye, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ‘‘ulus devlet’’lere karşı savaş açmış durumda. Ulus devletler parçalanıp, küçültülüyor. Bu yolda milli takım benzeri ne kadar ulusal değer varsa, yıpratılıyor, anlamsızlaştırılıyor. Buradan bakınca artık büyük bir endüstriye ve devasa bir ekonomiye dönüşen futbolun dayatmasıdır Marco’nun Mehmetleşmesi. Arkasında, uluslararası rekabete katılmak isteyen Fenerbahçe’nin ‘‘yeni bir yabancıya’’ daha kapı açma niyeti, bunun da ‘‘Türk milli forması’’yla meşrulaştırılması operasyonu yatar. Aynı yolu izleyen Beşiktaşlı Nobre’nin milli formayı giyip giymemesinin kıstasları neler olacaktır acaba? Futbolcu ayarının Marco’ya yetişmemesi mi, daha az Türkçe bilmesi mi? Yazılanlar çizilenler kum fırtınası yarattı. Göz gözü görmüyor. Sapla saman karıştı. Şu ülkenin bütün varlıkları, kaynakları, gücü yabancılara peşkeş çekilirken bir ‘‘yabancının’’ ‘‘Türkleşmesi ya da Tükleştirilmesi ve milli formayı giymesi’’tartışmanın baş köşesine yerleşiyor. Konu Marco Mehmet’in ‘‘adam gibi adam , üstün yetenekli futbolcu olduğu’’ndan tutun da, bazı oyuncuların milli maç öncesi otel odalarına ‘‘kadın çağırmalarının’’ karşılaştırılmasına, dolayısıyla ‘‘hangisi daha milli’’ sorularına kadar uzandı. Bu karşılaştırmalar, tartışmayı yerli yerine oturtmuyor. Asıl, ulusların farklı karakter taşıdığını da bilerek, ulus varlığının, ulus birliğinin nasıl oluştuğuna bakmakta yarar var. Tarihimiz, bu sorunun anahtarıdır. Ulus varlığının ırksal temelde olmayacağını, büyük devrimci Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nda göstermedi mi? Ne dedi: ‘‘Ne mutlu Türküm diyene...’’ Ne demedi: ‘‘Ne mutlu Türk olana..’’ Öte yandan unutmayalım, Kurtuluş Savaşı sürecinde kafa kağıdı ‘‘Türk’’ olup, işgalci emperyalist güçlerin hesabına çalışan, İngiliz, Amerikan ve Yunan mandası isteyen binlerce aymaz vardı... Gelelim Fenerbahçeli ‘‘mili’’ futbolcu konusunda asıl soruya: ‘‘Kendisini ne hissediyor?’’ Brezilyalı mı, Türk mü? Yıllardır taşıdığı Brezilyalı kimliğini terk edip, ‘‘Ne mutlu Türküm’’ diyebiliyor mu? Yanıt olumluysa, mesele yok. Bazıları bu noktada diyebilir ki: ‘‘Canım, 21. yüzyılda kendisini hem Brezilyalı hem Türk hissedebilir, ne var bunda’’ Bu durumda FIFA kuralı olmasa Marco’yu, hem Brezilya milli formasıyla hem Türk milli formasıyla görmek olası. Ya BrezilyaTürkiye milli maçı söz konusu olursa? Bir devre orada bir devre burada oynar mı, oynar... Biz de güleriz, fena mı olur? 5 Fotoğraf:FATİH ERDOĞDU