Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sponsor olmadan asla CÜNEYT E. KORYÜREK C SPOR ATLETİZM ARALIK SALI G ünümüz Türkiye’sinde sporla sponsorluk kavramı artık bir arada konuşulmaya başlandı. Aslında, bu yeni bir olgu değil. Olimpiyadlar’ın yapıldığı eski Yunan’da da sponsorluk çok gelişmişti. Klasik Olimpiyadlar’da yarışmalara katılanların hepsi bir Yunan kentini temsil ederlerdi. Bu nedenle Olimpiyad Şampiyonu’nun adından önce hangi kentten olduğu anılır ve katılan kentler de en iyi şampiyonlar tarafından temsil edilmek isterlerdi. Bu nedenle de bir Olimpiyad’a Atina adına katılan bir şampiyon dört yıl sonra Sinop adına yarışırdı. Her şey spor için ŞAMPİYONLARA ÖZEL İLGİ Kentler en iyi şampiyonlar tarafından temsil edilmek istediklerinden dolayı da, bu şampiyonlar el üstünde tutulur, bir dediği iki edilmez, gıda, barınak, idman ve yarışma olanakları en mükemmel şekilde şampiyonların önüne serilirdi. Şampiyonların formlarını kaybetmemeleri için her yıl üç değişik bölgede gayet çekişmeli yarışlar yapılır ve sporcuların Olmpiyadalar’a en mükemmel şekilde hazırlanmaları sağlanırdı. Olimpiyadlar’ın M.S. IV.yüzyılda sona ermesiyle spor da tarihin sayfalarına gömülmüştü. Ama İngiltere ve ABD’de, XIX. yüzyılın ortalarında spora olan ilgi artmış ve çeşitlibranşlar belirli gruplar tarafından yapılmaya başlanmıştı. İngiltere’de spor sadece “amatör” adını verdikleri bir zümre tarafından yapılmış ve “profesyonel” kelimesi ise ağıza bile alınmamıştı. “Amatör” denilen sınıf, zengin aile gençlerinin kendi aralarında yaptıkları karşılaşmalar olmuş “profesyonel” denilen çalışan sınıfın spor yapması hemen hemen olanaksız bir hale sokulmuştu. Bu tam anlamıyla bir sınıfsal ayrışma yaratmış ve genelde aile parasıyla üniversiteye gidebilecek gençlerin spor sahalarında birbirleriyle yarışmalarını devam ettirmişti. Bu durum, aslında 1920’lere kadar dayanmış ve 1924 Olimpiyadları’nda kürekte altın madalya kazanmış Kelly adındaki bir ABD’li, Londra’daki Henley Yarışmaları’na, iyi para sahibi olmasına karşın iş hayatına duvarcılıkla başladığı ileri sürülerek yarışmalara alınmamıştı. Londra’daki 1948 Olimpiyadları’nda tek kürekte birinci olan Kelly’nin oğlu, bu kez Henley’de aile siciline bakılmadan yarışmalara katılmıştı. B azı kuruluşlar, kuruluşun sahibi veya kuruluşun başındaki kişilerin spora olan sevgileri nedeniyle birey ve takımlara sponsor oldukları gibi, gençlerin spor yapmaları için spor tesisleri de yapma yolunu seçmişlerdir. Üniversite yıllarında basketbol oynamış Şarık Tara’nın kendi göremediği olanakları genç kuşaklara sunmak amacıyla yaptırdığı ENKA Spor Tesisleri topluma hediye edilmiş bir sponsorluk abidesidir. ENKA, birkaç temel spor dalında takım da kurarak kabiliyetli gençlerin şampiyon olabilmeleri için tüm olanakları bir arada toplamıştır. Bazı belediye yönetimleri, çeşitli nedenlerle bazı spor dallarını el üstünde tutmuşlar ve gerçekten uluslararası yarışmalarda büyük başarılarla yarışan şampiyonların yetişmelerinde katkıda bulunmuşlardır. Özendirme Ödüllendirme T Devlet sistem içinde SPORCU DEĞİL MEMUR Geçen yüzyılın ilk yarısının sonlarında hemen herkesin spor yapabileceği günler geldiğinde ortaya yepyeni bir kavram çıktı. Bunu da, 1952’de ilk kez Olimpiyadlar’a katılan Ruslar uygulamaya başladılar. Sovyetler sporcularını devlet memuru gibi görüyor ve ihtiyaçlarını karşılıyordu. Batıda ise devlet, gencin spor yapması olanaklarını veriyor, en iyi olanlar ulusal takımlara girerek Olimpiyadlar’a katılıyorlardı. ABD’de ise, türlü branşlarda kendini gösteren genç, burs kazanıyor ,bir taraftan eğitim görerek diplomasını alıyor diğer taraftan da ABD’yi temsilen Olimipyadlar’da yarışıyordu. Doğu bloku ülkeleri de Ruslar gibi devlet sponsorluğunu uyguladılar ve 196488 arası yapılan Olimpiyadlar’da, 19 milyonluk Doğu Almanya, Amerika ve Sovyet Rusya gibi devlerle çarpışabilme olanağı buldu. Sporun dünya kamuoyundaki yerinin gittikçe kuvvetlenmesiyle, sporcular da bir bakıma toplumun isteklerine karşılık vermek için en iyi dereceleri almanın ve şampiyon olmanın olanaklarını araştırmaya başladılar. Bazı ülkelerdeki hükümetler ve ticari firmalar, klasik Olimpiyadlar’da olduğu gibi şampiyon sporcuyu ve takımları desteklemek ihtiyacını duydular. Sporcunun ihtiyacı fazla yarışma, iyi idman, beslenme ve iyi bir gelire sahip olmaktır. Bunun için devletler ve “sponsor” dediğimiz ticari kuruluşlar bireylerin ve takımların şampiyonluklarını ve rekor kırmalarını büyük nakit katkılarla desteklerken bazı sporcular giydikleri spor malzemelerini de reklam ederek para kazandılar. 1972 ve 76 Olimpiyadları’nda, 5 bin ve 10 bin metrelerde dört altın madalya kazanmış Finli atlet Lasse Viren, yarıştan sonra Finlandiya bayrağını alıp sırtında dolaştıracağına, iki avucu içine aldığı çivili ayakkabılarını, markaları görülebilir bir şekilde TV kamerasının önünde tutabiliyordu. Barcelona, Atlanta ve Sydney Olimpiyadları’ndaki başarılarıyla seyircilerin sempatisini kazanan ABD’li 200 ve 400 metreci Michael Johnson da, Nike tarafından sadece kendisi için üretilmiş altın yaldızla boyanmış çivililerini rakiplerinin olduğu kadar seyircilerin gözü önünde sergiliyordu. H er şeyin özelleştirildiği günümüzde bile devlet, batılı ülkelerde de sporun içinden elini bir türlü çekemiyor. Çeşitli nedenlerle yıllarca uğraştıkları bir Olimpiyadlar’ı 2012 için Londra’ya getirebilen İngilizler, oyunların en mükemmel bir şekilde düzenlenmesini sağlarken kendi seyircisi önünde yarışacak sporcularının da başarılı olmasını istiyor. Bu nedenle, İngiliz hükümeti atletlerin 2012 Olimpiyadları’nda başarılı olmalarını sağlamak amacıyla tam 3 milyar dolarlık bir fon ayırtmış durumda. Bu sadece devletin sporculara yaptığı katkı. Buna, ticari kuruluşların yapacağı katkı ve sponsorluk amacıyla birey ve takımlara vereceği tonlarca para dahil edilmemiş durumda. Sporu bir meslek olarak kabul eden ve emekli maaşı almayacağını bilen sporcunun bütün amacı spor hayatı süresince mümkün olduğu kadar çok para kazanmak. ABD’li bayan atlet Marion Jones formunun zirvesinde olduğu sürede bir yılda 3.5 milyon dolar kazanabiliyordu. ürkiye’de, futbol dışında çok büyük sponsorluk olanaklarına sahip olan birkaç spor dalı daha var. Aslında bizdeki sistem, devletin bir yönetmeliği ile saptandığı gibi, başarılı olan birey ve takımları parasal ödüllerle değerlendirir. Yani, devletin sponsorluğunu almak için ancak birey veya takımın şampiyon olması gerekir. Şampiyon birey veya takım, devlet tarafından ancak tekrar şampiyon olduğu zaman hatırlanır ve o zaman ödüllendirilir. Ulusal Futbol Takımımız 1952 Helsinki Olimpiyadları’ndan beri Olimpiyadlar’da yer alamamıştır. Türkiye’de futbol dışında pek önemsenmeyen, ama Olimpiyadlar sırasında ortaya çıkan spor dallarında, destek almadan ve ilgi görmeden çalışan ve kendi azim ve inatları ile şampiyon olan gençlerimizin aldığı madalyalar Türk sporseveri ve Türk spor medyası tarafında az bulunur ve ancak Olimpiyadlar sonunda herkes birbirine, “Neden bu kadar az madalya aldık?” diye sormaya başlar. Acı Ama Doğru T ürkiye’de ancak şampiyonların sponsorlar tarafından desteklendiğini görmemek için kör olmak gerekir. Eğer başarı istiyorsak, kapasiteli ve yetenekli gençlerimizi bulup bunların birey ve takım olarak desteklenmelerini temin etmemiz ve onların şampiyon olmalarına yardım etmemiz gerekir. Bir şampiyonun şampiyonluğunun da devam etmesi için tüm desteğin kesilmeden ve kısılmadan sürdürülmesi gerektiğini artık anlamamız lazım. Sponsorluk, hem firmayı hem de gencin şampiyonluğu ile Türkiye’yi tanıtacak bir sistemdir. 18