Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR KÜREK ARALIK SALI Kürekle devri âlem GÖRKEM ÇÖTELİOĞLU VAZGEÇME ŞANSINIZ YOK B K ürek Federasyonu’nun bünyesine nasıl dahil oldunuz? Federasyondaki misyonunuz nedir? E.E: Dünyada Atlas Okyanusu’nu doğubatı yönünde geçen 33., Türkiye’de ilk kişi oldum. Bunun değeri büyük. Kürek Federasyonu da fark etti ve tecrübelerimi Türk kürekçiliğine kazandırmak için davet edildim. Amacım deneyimlerimi ve bilgi birikimimi diğer insanlara aktarıp öncülük yapmak. Açık denizde tek başınıza kürek çekiyorsunuz. Hiç umutsuzluğa kapılıp pes etmeyi düşündüğünüz oldu mu? E.E: O tür düşünceler geldiğinde bastırmak lazım. Düşüncelerimi kontrol etmeliyim. Olumluya odaklanarak olumsuzu uzaklaştırmam gerek. Kafamda çarpım tablosu yaptığım bile oldu. Her şeyi mesafe ve ödüle dönüştürüyorum. Çikolata 100 mil sonra, ertelemeniz gerek. İçinizdeki çocuğu ve büyüğü yani aykırı uçları törpülemelisiniz. Vazgeçme şansınız yok. Yolculuktayken sıradan bir gününüz nasıl geçiyor? E.E: Belli alışkanlıklar var. İlk 1 saat ısınırsınız. Öğlen yemeği vakti gelene kadar kürek çekersiniz. Öğleden önce müzik yok mesela. Hava akşam 6’da kararıyorsa 4’te yemek yersiniz. Sonra küreğe devam. Güneş batarken ‘Yeşil parlama’ adı verilen fenomenle karşılaşmayı umarsınız. Onu 95 günde ancak 1 kere görebildim, işte bu benim ödülümdü. Akşam olunca içeri girip notlarımı tutarım. Zaten 2 saat sonra günün yorgunluğundan uykum geliyor. Yüz üstü uyumak zorundasınız. Sırt üstü ve deliksiz uyumak mümkün değil. Tempo güneşle belirlendiğinden gündüz uyumak da olanaksız. Karaya yaklaştığınızda ise en büyük sorun saat başı uyanarak nerede olduğunuzu kontrol etmeniz. Şimdiki hedefiniz nedir? E.E: Hava durumuna bağlı olarak Ha ziran başı yola çıkacağım. Hedef 6700 deniz mili uzaklıktaki Avustralya. Günde 30 mil ve ayda 1000 mil olmak üzere toplam 7 ayda oraya ulaşmayı planlıyorum. Sonra Avustralya’nın en yüksek noktasına tırmanacağım. Tekrar San Francisco’ya döndüğümde devri alem tamamlanmış olacak. Geldiğiniz bu noktada, gelecekte sizin izinizden ilerleyecek gençlere neler söylemek istersiniz? E.E: Bunların hepsi bir tercih. Hayat, şu anda bulunduğumuz noktaya kadar yaptığımız tercihlerin toplamıdır. Bir hedefiniz olunca, o hedef doğrultusunda önünüze çıkan fırsatları değerlendiriyoruz. Kararlar alıyoruz. O kararlar da bizi buralara getiriyor. Şans, hazırlıkla fırsatın birleştiği yerdir. Ama o fırsatı görecek vizyon ve değerlendirecek hazırlık gerekiyor. Doğadan korkmuyorum. Ona saygım var, kafa tutmuyorum. Neler yapabileceğini de biliyorum. Deniz de benim geçmeme izin veriyor. Bu bir sabır testidir, can sıkıntısıyla girdiğiniz bir mücadeledir. Kendinizi inandırmanız ve sebatınızı yitirmemeniz lazım. Her şey bunların etrafında dönüyor. Gençliği yönlendirmemiz lazım. Ancak doğayı sevdirebilirsek kalan doğamıza sahip çıkabiliriz. Ben olağanüstü birisi değilim, etten kemiktenim. Sadece herkesin yapabileceği sıra dışı bir şey yapıyorum. Büyükler de ‘Bizim hayallerimiz vardı’ diyebilirler. Neden olmasın? ir insan düşünün... Kendisi bilgisayar yazılımcısı, yüksek makine münedisi ve MBA sahibi bir proje yöneticisi olsun. Kendi tabiriyle ‘ofis hayatı cazibesini yitirince’ yaşamına yeni bir yön versin. Hem aklını hem de kas gücünü kullanarak topluma katkıda bulunmayı amaçlasın. Aroundnover (etrafından ve üstünden) diye bir ‘marka’ yaratsın. Ey yüksek zirvelere tırmanıp, engin denizleri kürekle aşsın. Bir Türk olarak ilklere imza atsın. Adı da Erden Eruç olsun. Biz de onunla kendisine çok destek olduğunu söylediği İstanbul Yelken Kulübü’nde buluşup, sohbet edelim dedik. Fikirlerini, icraatlarını, hedeflerini şöyle açıkladı. Aroundnover markası nasıl çıktı? Erden Eruç: Bu bir süreçti. Adım adım ilerledi. Belli noktalarda kararlar alındı. Tesadüf değil. 1997’de başladı. Ofisimde bir haritanın önünde hayal kurarken aklımdan geçti. Sponsor aramaya başladım. 2000 yılında Seattle’daydım. 11 Eylül’den sonra piyasa çöktü, projeler durdu. Yöneticiler işten çıkartıldı, ben de... Gelen iş teklifleri Amerika’nın doğusundaydı. Düzenim oturmuştu, taşınmak istemedim ve okyanusları kürekle geçme fikri yüzünden küreğe başladım. 2001 yılında İsveçli dağcı Göran Kropp geldi ve bir sunum yaptı. Bana ‘Ne zaman başlayacaksın?’ diye sordu. Kendisi İsveç’ten yola çıkıp Türkiye üzerinden Nepal’e kadar bisikletle gitmişti ve Everest’e tek başına çıkmıştı. Bir arayış içindeydim. Uluslar arası dağcılık sertifikası aldım. Bir ay sonra Göran’ı bir tırmanışta kaybettik. O gün benim için bir dönüm noktası oldu. Göran’ın sponsorlarına yazarak projemden bahsettim. Onun anısını yaşatmak için 6 kıtada yer alan 6 ayrı zirveyi birbirine bağlayan bir rota belirledim. Sponsorlardan destek beklemedim, kendi birikimlerimi ve bozdurduğum fonlarımı kullandım. 1 Şubat 2003’te Alaska’ya doğru yola koyuldum. Yol gidişdönüş yaklaşık 9100 km uzunluğundaydı. Kışın çıktım, yazın geri döndüm. İnsanların ancak uçakla gidebildikleri yerlere ben kızakla gittim. İlk zirveye 29 Mayıs’ta ulaştım. İşte böylece Aroundnover’ın ilk adımı atılmış oldu. Projenizin genel hatlarını anlatır mısınız? E.E: Bu bir Türk projesidir. İlklere imza atıyoruz. Dünya markasıyız diyen herhangi bir sponsor bize destek olabilir. Dünyada 2 ayrı okyanusu geçmiş sadece 3 kişi var. Eğer ben Pasifik’i geçersem 4. olacağım. Pasifik’i durmadan geçen ise 2 kişi var, ben başarırsam 3. olacağım ve bu Türkiye için 2. ilk olacak. Projemizle ilgili son 18 ayda yazılı ve görsel basında çıkan haberlerin değeri 600 bin dolar. Toplam tiraj ise 14 milyon. Eğer bir sponsor bize katılıp destek olsaydı 600 bin dolarlık geliri olacaktı. Pasifik’i geçmek için gerekli olan bütçe ise 36 bin dolar. Benim yaptıklarım Türkiye’nin tanıtımı için büyük fırsat. Teknemde Türk bayrağı dalgalanıyor. Ama bana Las Palmas’ta ‘Sen İngiliz misin’ diye soruyorlar. Bizim kuşağımız Jack Cousteau’yla, Ay’daki Amerikalılar’la büyüdü. Ama biz de bir sürü şey yapabiliriz. Yeter ki inanalım. Okyanuslarda kullandığınız tekneden biraz bahseder misiniz? E.E: Teknem 2001’de inşa edilmiş, ben 2004’te aldım. Tarihte okyanusu geçen ilk ninenin teknesi bu. Onunla ilk yolculuğuma Lizbon’da çıktım. Kanadalı bir arkadaşımla beraber 9 Kasım 2005’te okyanusa açıldım. Okyanus kürekçileri ticaret rüzgârlarına tabidir. 11 Aralık’ta Kanarya Adaları’na vardım. Ancak Kanadalı ayrılmak zorunda kaldı. Elimde her şeyi hazır bir tekne ve büyük bir fırsat vardı. Ben de bu fırsatı değerlendirdim. Doğru rüzgârı bekledikten sonra 29 Ocak’ta Las Palmas’tan yola çıktım. 2 Mayıs’ta Karayiplere ulaştım. Mevsim dışı rüzgârlar oluştuğu içim toplam 95 günde Kosta Rika’ya varabildim. Bu işin motoru benim. Deniz bir çölse, teknem de bir vaha. Onu yaşatmak zorundayım. 17