01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

I K I K I T A P Mİna Urgan Türk okurunun hangl kavramlan özümlemekte güçlük çekeceğinl bllerek İnglllz edeblyatını herkesin yaklaşabiteceği blr biçimde bize tanıtıyor. NAZAN AKSOY çok yönlü, süjckli bir değişim sürecinde İNGİÜZ EDEBlYATI TARİHİIII yol alırlar. Işte edebiyat tarihyîsi bu sUProf. Mİna Urgan / Attın Kitaplcr / recin değişkenliSini ve hurckctliligini görmek ve göstermek durumıında olan blr 379 S. / Kod No: 007.285 dehiyat larihçisinin gorevlerirıdcn biri de ge(,mi$ dönenılcrin cdcbiyatıııı gOzdcn gevirirkcn hangi cscrlerin vc yazarların değerlerini koruduğurıa, hangilcrininse öncmini ya da eıkisini yitirdiğine karar vcrmektir. Edehiyat metninin de hir hayatı, hir kaderi vardıı. Hcr metin bclii bir toplurnsalkülıurel ortamda vc bir cdcbiyaı goreneği içinde doğar. Hcr metnin ,hir omrü vardir. Bir dönenıde ortaya çıkan yüzlcrce metindcn pek a/.ı u/un bir örnür siırer, bıınlann da belki ancak birkaçı öluımüzleşebilir. Anıa kalıa ürimlcrin de hcr bırının ayn bir serüvcni vardır. Kiıııileri ya/ıldığı doncmdc bclli bir açıdan okunur, onemsenir, ama bir sonraki okıır îngiliz Edebiyatı "Aslmda dünyamn hiçbir yerinde rahat edemeyen, sadece bulundukları yerden başka bir yere doğru giderken, iki yer arasında mutlu olan insantardanım." Öfkeli bir yazar İSMAlL MURAT ıcn dayanma gücu alır, onu bir savunma MTTGENSTEINVN YEĞENİ ve saldirı duzencğine dOmiülıırıır. (Thomas Bernhard / Çeviren: Kuşkusuz burada soz koııusu olan, nüFatih Özgüven I Metis Yayınlan / rotik bir yazarın cdcbi varolu$unu doğ1î6s./Kod No: 079.065 rudan sövpıiyc dayandırması değildir. En Aslında dünyamn hlçblr yrrlnde rahai edcmeven, sadece bulundukhırı yerdrn başka bir yere dogru giderken. iki yer ıırasında mullıı (»l.ııı insanlurdumm. Hundan yıllar once böyle hastalıklı. olımuııl hir çekinıin iıısmıı fuk KivıtU'den ınulluk blr delllİRc surukleyeccKİni sunırdım. ama benimki benl öyle mutluk hir delilige MIriiklemedi, lanı lcrsine hayal buyu lıcp korkluftum bir delillklen knrudıı." Thonıas Bernhard kcndini vc kcndincc dcliliğini böyle tanınılıyor kitabında. Yoz birdiınyada ayakta kalınanm tek y<v lunun sürekli öfke ve huzursuzluktan gev'tigine inarıatı biı yazuı Ihoıuu.s Bernhard. Özundcki htızursuzluktan hoşnuı olmadıgı soytenemez; kendi ruhsal bil(UnlUğUiuı korumak için ccvrcsindeki yozluga duyduğu net'reti dışa vurması gcrektiğinc inanmıştır. Ne ki bu karşıdııruşuıı hedelinin "sa^lıkh" bir toplumda "hıtsiulanıııuk" oldtıgııııu kabulknir. Kcndi kimligini, var olu^unu ciddiyc a!tnak OIHI hastalıklı bir cıkmaza itmiştir. Dostu Paııl gibi o da "kcndini vc diinyayı go/ünde büyıilü^itn neredeyse hepten mahvalmıı$ bir iiriinii olarnk" kendini hastauctle bulıır. Aralarındaki tek fark isc "Paııl'un kcndi di'ülifiinin H'inde ırimoine kar>ın Ufrnhurd'ııı kcndi dcliliAini hayai bnyıı somıırınii<, ve gemlcmlj olnıasıdır." Psikupalolojisi varoluşunun kayııagı duıumuııa gclını^tir. Sanaıını da buradan .süzup çıkarır. Delilik E kuşagının hayal gücundc, daha önce pek fark edilmeyen yönleriyle öne çıkabiür, ondan sonraki donemlcrde isc ayıu eser duha da farku ö/ellikleriyle, yenidcn yorumlanabitır. Yazıldıgı donenıde dikkaii çekmcyen, ama aradan uzunca bir siire, halta yiı/yıllar gecıikten sonra eıgır açıcı bir gücle adeta ycniden doğan ve ikiııci bir hayuıa kavu$an daha 1'ark.lı nitelikıe kalıcı eserler dc vardır. Buna karşılık, kiıııi nıetinler dc tam bir kimlik değişiminc ugrar, yazıkiıgı döncınde kazandıgı görece sanaı değerinı büsbütün yitirir ve edebiyat dışı yonleriyle, örnegin tarihi ya da loplumsal bir belge gibi ele almmaya ba$lar. Bir eserc hcr cag ayrı bir kader biçebilir. Kısaca.sı, edebiyat ürllnleri ortaya eiktıkları günden cdcbiyaı tarihçisinin valiitnasına konu olduklan gttne kadar kinuedir. Prof. Mina Urgan'ın ikinci cildi tamanılanan tngiliz Edebiyatı Tarlhi'm.1 bu açıdurı baknğımı/ /aıııaıı ncrin ü/cllıklc iki av'idan dikkatimizi çckligıni görüyoruz. Bir ayıMama vc dcgerlcndırnıc llrtinü olan bu edebiyat tarihidir elimizdeki. Mina Urgan bir yirminci yilzyıl okurunun Olı;Utlerini ve bcgcnisini kullanarak. hangi cütrrterin degerini yitirdigini. artık okuıımayan mcıinlcrin hangi yOnleriykedebiyat tarihine geçtigini, hangi metinlerinse ta/eliğini korııduguııu avıkvıı bcliıliyor; bir başka dcyişlc. mcli 1 lcrin $crilvcnini bi1 /e anlatıyor. ötc yandan, çe^itli edebiyat laritKİIerinin belli konııiar üzerindeki kaı>ıl görüşlerini de aktararak okuruıı ufkunu gvrıi$lc(iyor. Klasik bir edebiyat larihinde hulıınan ya/arlar, eserler, bilgiler tabii burada da var, ama Mina Urgan nesnellik ugruna kalıksız la.svirci bir yaklaştmı tcrcih cden, dolayısıyla değerlcndiriciliklen «akınan çoğu edebiyut tarihv'i»inînkine göre farklı bir lulum örııeği veriyor. Elbctlc ki, tasvirciligi dv, zorunlu olarak, gerektiği yerde elden bırakmıyor, ama u/ıın yılların edebiyaı birikinıine dayanan uzmanca bakı^ açısıyla, t>/lü değerkndirmclere giri^mckten de va/gevmiyor. Bu da everine bir dirilik ka/andırıyur. Sö/geliii, Itıgili/ rnnıanlik ^iiriıııtı eie alındıgı bölümdcki u/un, ayrintılı dcğerlcndirmctcri ayrı bir zevkle okunuyor. Kitabın en çok dikkat çeken yünü ise ttzelliklcTürk okuru için yazılmi} olnıasıdır. Edebiyat tarihçisi çok kerc kcndi ulusal edebiyatına cğilir; sestendiği okur da kendi edebiyatını kuşaıan toplumsal, tarihi, kültürel yapıyı bildiği i^in, yazar cserini bu dü/c\in O/.gül bilgilcriyle donatma gcreğinı duymaz. Oysa yabancı bir edebiyat ın gelişimini vermck gibi gıi( bir ifi Üsilenen bir yazar, konuyla meslcki yondcn ilgili dar bir okur (evrcsinc seslenmeklc yctınmiyorsa, söz konustı edebiyata ozgü görenekleri. ö/el kavramlan, ulusal o/.gül olu>umları da açıklamak zorundadır. Prof. Mina Urgan da bunu yapıyor. Yabancı bir edebiyat ın tarihini yazdıgtnı hiçbir zaman gözardı etmiyor. Türk okurunun hangi kavramlan özümlemcktc gtKlUk çekcccğinı bilerek, tngiliz edebiyatını herkesin yaklaşabileccgi bir biçimde bize tanıtıyor. Bu bakımdan, şimdidcn rahallıkla söylencbilir ki, IIJRIliz Kdebiyatı iiırihl dördUncu cilde ulaşıp tamamlandığında, sadece tngiliz ede biyatı ilc ııf,ra>.mlarlu üğrendlcriıı dcğil, cdebiyul bılgısını, sanaı kulıürünü gcniîletrrtek istcycn hcr aydının başvurabileceği bir kaynak ortaya çıkacaktır. D aJSırmdan srtvgülerlc psikivaittvt C'Zamanımızın ^crçck thlisicri psikiyatrlardır"K livaırocıılara ("... ötr yandun e%\ t>örulmcmi> bir pi^kinliklf liyulroııun ve seyirriııiıı zsırarına hir liyalro uro.spulugu siirdürurler..."), pazetelerc ("hele gjarete ma/rlo dcğil, suıUt'f t>unbv|(un bir ınilyon baüilan hiçbir i>v yaraınaz, kıv sillnccrk kaKiilar »Imıiklun ileri eilmeycn Avıısiıırya gazctelerini hic suyınıyoruın.">, ddüllert: ("Ödiil lürenlcrini daima akla gelcbilccck cn hilyiik aifalmu ntarak algıladım (...) Çiinkıı ödiıl insuna daima bu »landaki cn ytUr.siz kişik'r (arafından vrrilir, msiinın kafa.sınu cimvk islcycn ve vcrdlkleh (idıılıı kahııl cltiniz mi de b»l bnl edfnler larıtfındun. kufanızartımklcdc haklıdırlar, vunkü unJarın vcrdİKİ »diilti alacak kadar adileşmiş, alçalmışsınızdır"), karşısındaki toplumun biı\ok kurutnuna saldırıı Bfinhard. Ne var ki yazarın kakmindc cn aumasız sövgüİLr duzcyli cdcbı anlatı içinde dilsel bir sanat niteligi kazanırlar. Kentten bunaldıkça laşraya kaçan taşranııı çoraklıgından daralıp kcntc sığırıan huysuz yazarın manıkdepresif Paııl VVjttgenstein'la dostkığu gozlcnı, dedikodu vc süvgıi ilmiklcriyle dokunmu; anektodlar yoluylaolobiyogral'ik bir anlatı tarzında nkuyucuy.ı suınılur. Yazar ka<,ıp kıırlulmayı düşlcdiği, ancak dönüp dola^ıp yine kendiiıi iv'indc bulduğu Viyana aımosfcrindc ha.sla akciğerleriyle 'soluk almak' durumundadır. Bu atıııosferiıı dı^ında nel'esi lıkanif, atmosrerin içinde isc zehirlenmcktcdir. Viyana kahvcierinc ili$kin gOrilşleri bu ambivalansı (kar>j|dcğerligi) örnekleı. "Vlyaııa kaltvderindcn duiniM ncfrei elmtş ama Rcnc dv dönüp duluyıp o nerrıt eltigim Viyana kahveierine eitmi<fimdlr, her gun oralurda boy Köslennifimdir, cünkü Viyana kahvesi dencn şeyden hcr zaman nefrcl etmekU' birlikte, belki rlc nrfrel elligim Içln, Viyana'dn duinı» her şcyden çok bu kahvclcrdr boy x<>'>tı>rme lıustalı^ından çekmi^imdir." Uu karşıi değertilik kendisinin de helirtıiği gihi Bernhard'ın temel (Velliklerinden biridir: "Yuzdıgım her kilapla, »cctigim konuya duydujtum SCVKİ ve nefrd annında gidip grilrlm. Bcrnhard'ın dilscl öl'kesinîn fatih özgüven tarafmdan özenli bir çeviriyle Türkçc'ye kazandırılmı^ olnıası ve Orhan Panıuk'un guzei öıııö/U. Bernhard dUnyasına lcz/ctli bir girizg&h nitclıği taşıyan 'Wittgcnsiein'ın Yeğcni'ni kcyif vc bilinçle okutuyor. D Wlttgensltin M^ıs 1969 Ç I R Ç EV I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear