Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 KAPAK DEVAM ısırlı kadınlar ve erkekler güzel görünmeye ve süslenmeye çok düşkündüler. Yasemin ya da çeşitli egzotik meyve banyoları yaparlar, bedenlerine kokulu yağlar sürerlerdi. Ayrıca, ciltlerini temizlemek için özel kremler kullanırlardı. Parfüm, günlük yaşamın neredeyse elzemiydi. Elbette, ender çiçek özlerinden ve hayvansal ürünlerden ya da azındanorkide,bal,süt,şarap, ardıç, sandal ağacı, amber gibi, günlük tüketilmeyecek denli değerli malzemelcrden yapılan bu karışunlara tarlada çalışan kadın ya da erkeğin ulaşması olası değildi. Pek pahalı olan bu bakım setlerinden doğal olarak krallar, kraliçeler, soylular ve zenginler yararlanırdı. Hatta öl dükten sonra bile. Mumyalara kokulu malzemeler sürerler, makyaj ve güzellik bakım setlerini de yanlanna koyup öyle gönderirlcrdi ölülerini öteki tarafa. Mezarlarda bulunan parfüm ve sürme kapları, CUMHURİYET DERGİ Kadın duvan MÜŞERREF HEKİMOĞLU evgili okurlarım, yazmak giderek güçleşiyor. Bugün, geçmiş yıllara dönüyor, eski yazılanmdan biriyle selamlıyorum yaşamına direnen kadınlar. Çorak topraklarda anıt gibi dikiliyorlar, toprağın yeşermesini düşlüyorlar. Mehmet Güler tüm kadınları selamlıyor o tablosuyla. Biriki yıl önce o köylü kadınlara bir de kentli ekledi, kimbilir nelerden esinlenerek! Mustafa Ayaz'ın da iki kadını var duvarda, onlar da yarı çıplak. lstanbul sergisindeki kadınları henüz görmedim, onlar da çıplak mı bilmiyorum. Ama Ayaz'ın kadınları başkent evlerine yerleşti artık. Sokaklarda umacı gibi dolaşanlara üzelenler gidip bir Ayaz alıyor galiba! Vaktiyle Turan Erol'un mavi kapıları bir beklenti simgesiydi, Ayaz'ın kadınları da bir tepkinin simgesi belki. Evimde bir duvan da çevremdeki kadınların fotoğraflarıyla doldurmak isterdim. Her kuşaktan, her kesimden dostlarımla, dalında Bilgisayarda canlandırılan Nefertiti... Mısırlı kadınlar kremyağ kavanozları, tarak ve ayna gibi malzemcler, Mısırların estetiğe ne denli düşkün olduklannı gösteriyor. Son derece süslü ve zarif olan bu parçaların bazılarına cinselliğe göndcrme yapan motifler de işleniyordu. Örneğin, aşk şiirlerine konu olmuş ördekle y üzen çıplak ama peruklu kız betimlemesi, krem ya da yağ kaşıkları için peksevilenbirmodeldi. Göz makyajı, erkekkadın hemen her Mısırlı için önemliydi. Makyaj, güzel görünme isteğinin ötesinde, aynı zamanda gözü sineklerden koruma işlevi görüyordu. Bu nedenle, dezenfektan özelliğine sahip, koyu yeşil renk veren galenden (kükürt kurşunu) elde edilen boya kullanılıyordu dahaçok. Saçlara gelince, eski Mısırlılar kadar bu konuyla uğraşan bir kültür yok. Fakiri zengini için saç, çekici ve etkileyici olabilme anlamında sınırsız alternatifler sunuyordu. Kesmek, boyamak, çeşit çeşit örgümodelleri yaratmak, boncuklarla, bantlarla süslemek gibi... Alt sınıf kadınları mevcut saçlarıyla oynamağı yeğlerken soylular ve zenginlersaçlarını kazıtıp peruk takıyorlardı. Ama bunlar öyle günümüzde kullanıldığı gibi sade, basit değildiler. Ince işli, çeşitli örgü motiflerinden oluşan oldukça estctik peruklardı ve kendi içlerinde başlı başına bir moda yaratıyorlardı. Üzerlerine istenilen takılar aplike edilen peruklar, doğal saçtan ya da bitkisel liflerden yapıhyor, değişik renklerde boyanıyordu. Mavi, sarı, siyah, kırmızı gibi... Beyazlaşan saçtan hoşlanmıyorlardı. Hatta bazen ölülerin saçları bile boyanıyordu. Erkekler de peruk kullanıyorlardı. îlginçolan,onlarınmodellerinin kadınlara göre daha gösterişli olmasıydı. Perukların sağlıklı bir yönü de vardı. Kazınmış başı güneşten koruyor onu serin tutuyor aynı zamanda bitlenmeyı de engel liyordu. Soyluluğun vezenginliğin simgesi haline gelen peruklar bazen orijinal saçın üzerindesırftakıamaçlıkullanılıyorlardı. Tabii bunlar çok daha komplike ve süslü oluyorlardı. Şölenlerde peruldarının üstüne mür denilen parfümlü balmumu ya da reçineden oluşan madde koyarlardı. îlerleyen süre içinde bunlar yavaş yavaş eriyerek ortaya hoş bir koku salardı. Mezarlarda bu tür eğlence tasvirlerine sık rastlanır. Kadınlar, ince giysiler içinde, başlannda birer mür, çıplak ama ağır perukalar takmış dansçıları izlerken ya da müzik dinlerken gösterilir (Yeni Krallık18. Hanedanlık dönemi). Çıplaklık ile ağır peruka ve küpe gibi takılar bir arada kullanıldığında erotik bir anlam taşıyordu. Bir kadına tecavüze yeltenen bir adama dair bir mctinde vurgulandığı gibi: " ..Hadi gel bir saati birlikte yatarak geçirelim. Perukanı tak!" Erotik imgelere, cinsellik ya da bereketi temsil eden tanrıçaların scmbolleri dışında, ördek gibi bazı hayvanlar da eşlik ediyorlardı.# nertninb@ixir.com Evimde bir kadın duvan var. Baştanbaşa kadın tabloları, ilk tabloyu dünya kadın yılında astım, giderek çoğaldı, tavanı delemedi, öteki duvarlara taştı kadınlar. Hepsinin ayrı anısı, başka bir öyküsü var. Kimini satın aldım, kimi armağan. Aliye Berger'i Fahrünnisa Zeid verdi, Amman'daki güzel bir söyleşide çok duygulanarak. Dünya güzeli bir Aliş. Burhan Uygur'un bir kadınını hüzünle seyrederim her zaman. Duvara birlikte astık, önce yerini beğenmedi, değiştirdik, aydınlanıverdi. Işık istiyor, dedim. Burhan güldü: Hiç ışık görmedi ki! Burhan Uygur'un iki kadını daha var duvarda. Birini Mige'den aldım, başucunda bir kuş, yanında çiçekler var, güzel çağrışımlarla seyrediyor, neşeleniyorum. Ötekinin öyküsünü Burhan özetlemiş resmin altına. Altın çağını yaşayan bir kadının biraz kırık portresi, diyor. Altın çağı kırıklıklarla oluşur kuşkusuz. Acaba altın çağını yaşayan kaç kadın var dünyamızda? Nuri tyem'in mavi kadınında kırsal alandan büyük kente gelenlerin düş kırıkhğını seyrederim. O kırıklık geçti mi? Tuncay Betil'in güzel gelini evliliğe bile kırık bir gülüşle bakıyor. Muammer Durmuş'un mavi kadını parkta neler düşünüyor kimbilir? Belki de yitik umutlarını! Derken Artin Demirci'ye kayar gözlerim, içim ısınır, ışıklı bir kadın başını seyrederim gülümseyerek, saçlan alev alev. Değerli balecimiz Duygu Aykal'ı yitirdiğimiz gün Urart'daki sergiden aldım onu. Duygu'nun sönmeyen ateşine saygıyla. Sonra Avni Arbaş'ın luzı gülümser bana, o da mavi bir kız, Artizan'dan aldım, galiba torunu. Mavi bulutlara bakıyor. Ortada Abidin Dino'dan bir selam, Paris'e giden bir dostla yolladı. Pencerede bir kadın. Karanlığın içinde beyaz bir siluet, seyrederken dünya aydınlanıyor. Yanda, Turhan Selçuk'un çıplak bir kadını, Tanbay'da açtığı sergiden. Sereserpe bakıyor, dikiliyor, özgürlüğünü sergiler gibi. Belki de umacı gibi örtünenlere tepki. Mehmet Güler'in anıt kadınlarında da güzel bir direnme seyrederim her zaman. Anadolu'nun güç güzel tırmanışlarla doruğa yönelen kadınlarla. Her dalda ne güzel kadınlarımız var, ne güzel savaşlar veriyor, ne güzel direniyorlar, karanlığın içinde ne güzel parlıyorlar. Onları Atatürk devrimlerinden bir uzantı diye düşünürüm ben. Laik bir ülkede yaşayan kadınların mutluluğunu hissederim başarılarında. Kadın devrimi olmasaydı, eşit hak ve özgürlükler olmasaydı, bu kadınlar yetişebilir miydi? Bir doktor, bir uzay hukukçusu, bir arkeolog, bir plancı, bir araştırmacı erkeklerle yanyana çalışabilir miydi? Orkestralarda kadın çalgıcılar yer alır, sanat elçilerimizi dünyanın her yanına yollayabilir miydik? Her dalda bizi onurlandıran kadınlarımız var, ancak bugün gözümüzü parlatan bir kadın tablosu çizebilir miyiz? Galiba hayır.#