Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 MÜZİK CUMHURİYET DERGt Kontrbas çalıyorum, çünkü... bağlama çalıyor. Meğerher türlü çalgıya saz derlermiş konservatuvarlılar. Neyse bu ilk dersti. Aileniz... Aslında bizim aile, birlikte olduğu zaman, yemeklerden sonra mutlaka ve mutlaka bir geniş odaya oturup başlardı çalıp söylemeye. Bunlar, kesinliklebiz çocuklan son derece etkileyen ve kısa zamanda, narkoz almışız gibi koltukların altındaya da üstünde veya halılarda uyuyup kalmamızı sağlayan ve hâlâ duyduğumda, eğer gözümü kaparsam ııyurum korkusu ile araba kullanırken dinlemcyeceğim, harika şarkılardı... Türk müziği şarkıları mı? Türk müziğiydi tabii. Babam, harika klasik kemençe çalardı. Kız kardeşim, daha minicikken Bele olan küçük amcam tambur ve keman çalardı. Kızı, Ferdi Ştatzer'in Belediye Konservatuvarı piyano sınıfındaki en başarılı öğrencilerindendi. O da hukuk fakültesini bitirirken piyano eğitiminibıraktı, ama evindeki koskocaman.güzelim Dösscndorfer piyanonun tuşlarını soğutmadı. Annemin teyzeleri de tambur ve keman çalarlardı. Kısacakiminevindeolursak olalım, müzik eksilmezdi... Evler hep tstanbul'da mıydı? Çoğunlukla. Tabii o zamanlar tstanbul, en azından biz çocuklar için bir cennetti. Biz Küçükyalı'da otururduk, Çamhk 'ta. ( ) günlerin Kadıköy yakasını hatırlayanlar, bu sözünü ettiğim semtlerin, bahçelerin, bostanların, çayırların, mis gibi havanın ve bence çok önemli ten âşıktım, hâlâ da öyleyim. îşte bu kontrbas denen dev ya da deve gibi keman da biraz gemi gibi ya. Büyük ve yavaş, ağır ve kalın ve çokgüzelbiçimli... Ve tabii yıllanmış ağaç, bu en önemlisi... Dayınız, yelkenli ve yelkenliye benzeyen kontrbas... Sonra? Zonguldak. Yayla Ilkokulu. Hepimize bir çalgı veren, tiyatro grupları oluşturan, okulun harika sahnesini bizim emrimize amade edip.çoğumuzun kendimizi ifade edebilme olanağını elde etmemizi sağlayan öğretmenlerimiz...Şimdiye dek hiçbir tilmde falan görmediğim kadar romantik, kayaların üzerine oturmuş, defne, meşe ve çam ağaçlarıyla dolu bir güzel mahalle: FenerMahallesi. Mekânın da kendinizi ifade et Yaz Baltacıgil, iki oğlu, kız kardeşi kontrbas çalıyor. Bir müzisyen zamanla enstrümanına benzer mi ya da enstrüman müzisyeninin karakterini anlatabilir mi? Borusan Filarmoni Orkestrası'nda da çalan Yaz Baltacıgil'e göre o orkestranın vitrini. BERAT GÜNÇIKAN alabalık orkestrada o arkalarda bir yerde duruyor... Enstrümanıyla arasındaki boy farkı on, bilemedin on beş santim... Müziği takip etmekle kalrnıyor, içindengeçiriyor... O Yaz Baltacıgil... Kendisini, ailesini, müziği, Istanbul'u anlatıyor... Siz, iki oğlunuz, kardeşiniz kontrbas çalıyor... Buaileden gelenbirdurummu? Ailem demeli ve sadece annebabamı değil, amcalarımı, teyzelerimi, abilerimi, ablalarımı kim var kim yok saymalıyım. Çünkü hepsi de bir saz çalıyordu. Sahi saz denince aklıma hep bağlama gelir. Neden? Paris'te ilk dersime gittiğimde, orada rastladığım, Paris'in bir banliyösünden bir kontrbas öğrencisi ile eve dönerken, bana "Sazım evde, ben evde çahşıyorum" demişti. Ben de içimden "Allah allah madem bu herif kontrbas dersine gidiyor, ne sazı" demiştim. Bir de evde çalışıyormuş! Paris'te tanıdığım bütün Türklerdeterziydi, "demekbuda evinde çalışan bir terzi" diye düşünmüştüm. Boş zamanlannda da diye Konservatuvarı'nın piyano bölümünebaşladı. Universiteyıllarına kadar sürdürdü, sonra birdenbire gazeteci olmaya karar verdi. Basın Yayın'ı bitirdiğinde ise keskin bir dönüşle 'kontrbas öğreneceğim' dedi ve bu sefer de Istanbul Universitesi Devlet Konservatuvarı'nı bitirip, opera orkestrasında çalmayabaşladı. Anneniz? Annem billur gibi ve son derece doğru akortlu, güzel renkli sesi ve diizgün diksiyonu ile şarkı söylerdi. Esash bir dahiliye uzmanı olan büyük amcam ney ve nısfiye (küçük ney), babam gibi bir hukukçu olan denizimizin, güzel Marmara'nın içilesi suyundaki kim bilir kaç çeşit balığın, bizim aklımızı başımızdan alan plajların... Neyse biraz uzamaya başladı galiba.. Bu kalabalık ailede müzik için sizi kışkırtan kimdi? Ailenin neredeyse yarısı çalgıcıydı, ama sadece amatörce. Sanırım benim de çalgıcı olmama neden olan kişi dayımdı. Kimya mühendisiydi, ama bir yandan da yelkenci, denizci, avcı, tekne yapımcısıydı. Yani çalgıcı değildi, hem de hiç hoşlanmazdı öyle şeylerden. Ama rakı sofraları hariç.Ben de yelkenlilere âşıktım. Gerçek mek için müziği seçmenizde etkisi varanlaşılan... Çünkü tam uçurumunburnunda bir fener vardı. Koskocaman. Geceleri perdeyi kapasam bile gene de ışığını takip etmekten, bir türlü uyuyamıyordum ilk zaman lar. Ve Zonguldak TED Koleji. Yabancı hocalar falan... Radyoda Beatles dinleniyordu. Orta ikide çalunca.birdebaktım.üzülmeyeyim diye babam bana bir hediye almış, bir gitar. Hâlâ saklıyorum. Çakan arkadaşlanmın çoğu mahrumiyetle dolu bir tatile girerken, ben en çok istediğim şeye kavuşmuştum. ( )ndan sonra da sanınm