26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGt nü özenle giyinmeye başladı. Onugörenler, atölyedeolduğunu bilmeseler, işe koyulacağını değil de, bir düğüne katılmaya hazırlandığını sanabilirlerdi. Ekrem Usta dünden yapıştırıp, ön hazırhklarını tamamladığı mandolinin perde ayarlarını yapmak üzere eline alırken, heyecanlıydı. Bireliylegövdeyitutarken.diğereliyleyavaşçaokşadı mandolini, baştan aşağı. Yaptığı her mandolini, yirmili yaşlarda köyde bıraktığı sevgilisi Makbule'nin beline dokunuyor gibi tutar, uzun uzun hayranlıkla bakardı. Baba tarafından uzaktan akraba olduldarı Makbule ile doğdukları köyde ergenIiğe geçerken birbirlerine akıtmışlardı sevda nehirlerini. Artık aynı aşk gölünde ıslanırlarken, askere gittiği gün gözü yaşlı bıraktığı sevdalısının, başkasıyla zorla evlendirileceğini bilmiyordu Ekrem. Kavuşamayanlar kervanına katılıp, hasret acısının hiç sönmeyen bir volkana dönüşeceğinin de farkında değildi. Terhis olacağı gün, saplamışlardı kara haber bıçağını yüreğine. Kara haberin ardından, köylüsii ve askerlik arkadaşıyla gittiği büyük şehirde gecekondu mahallesindeki komşusu Adil Usta, marangozcuda çalışan genç Ekrem 'in el becerisini görmüş, hüznünü anlamışti. Ekrem 'e: "Gerçek sanatkâr ve sanatçı, işte bu acı hamuruyla yoğrul iyice çaptan düşmüştü. Ekrem Usta, mandolin yapacak iyi bir usta adayı bulamadığına hayıflanıyordu için için. Yine de her bir çırak geldiğinde umutlanıyor, bildiği her şeyi öğretmeye çalışıyordu. Çırak Ayhan, ellerini kuruladıktan sonra iskemlesini alıp ustasının yanına oturdu. "Geldim usta. Şimdi ne yapayım." Yanda tezgâhın üzerine dizili olan saplardan birini alıp verdi çırağın eline Ekrem Usta. "Bunlan, dün gösterdiğim gibizımparala." Bir süre çırağın nasıl yaptığına bakıp, tutuşunubiriki düzelttikten sonra, perde ayarlarını sürdürdü. "Usta, hangiağaçbu?" dıye sordu çırak, zımparalarken. "Köknarağacı. Bakağaçları iyi tanı. Bize gerekli olan ağaçların en iyisi ladin ve köknardır. Ama bunlan bilmeden bilinçsizce kesiyorlar. Odun ve kereste için ağaçlar kesilirken, müzik aletleri yapılacak ağaçların ayrılması gerekir. Ama nerdeee. Diğer kurumlardaki bozukluk ormancılıkta da var. Ülke olarak, elimizdeki zenginlikleri iyi değerlendiremiyoruz. Sonra da niye üretim yapamıyoruz diye şikâyet ediyoruz. Örneğin çok değerli olan sedir ağacı var ama bunun odun yapılmak için kesilmesi cinayettir." îşlerine devam ettiler. Ekrem usta, çırağa tezgâhın EKREM USTA'mn mandolini MİNE ERGEN omurcuğun, zamanı geldiğinde çiçeğe durması gibi, gecenin koyuluğu da yerini ışığa bırakıyorken açtıgözlerini. Kuşların baharı muştulayan şakımalarını duyunca, ciğeri körüklendi. Çalan kendisi gibi kocamış saatinin zilini, alışkın olduğu bir el devinimiyle kapatarak yatağından kalktı ve işe gitmek üzere hazırlanmaya başladı. Evden çıkmadan önce Hasretcan'ın yemini ve suyunu vermeyeyöneldi. Kuşolduğunuzanıan zaman unutarak arkadaşhk ettiği can yoldaşını öpüp okşayarak çiktı evden. Altmış dokuz yılın tanığı yorgun ayaklarıyla, işte yine yollara düşmüştü. Çalıştığı müzik aletleri yapım atölyesinin kapısında önce keskin boya kokusu karşıladı onu; sonra da oğlu ya da torunu olacak yaştaki çalışma arkadaşlarmın şakaları: Ooo! Hoşgeldin Ekrem Usta. Vay! Dünyanın en büyük mandolin yapım ustası gelmiş. Yahu sen daha ölmedin mi? Bugün de çile dolduracaksın denıek. "Kurt kocayınca köpeklere maskara olurmuş" diye düşündü Ekrem Usta. "Dehadi,kendi işinizebakın" diyerek atölyenin dip kısmındaki musluğa yöneldi. Mandolinlerine, asla kirli ellerledokunmazdı. "Biliyoruz büyük sanatkârsın. Bir çay iç de öyle başla, mandolinlerinkaçmadıya" diyeseslendi Ali Kalfa."Yok, sağol" dedi, Ekrem Usta. O, ne denli konuşmaları kısa tutmaya çalışsa da şakalarsürüyordu. "Bu adamın değerini anlamıyorlar. Ben Ekrem Usta gibi temiz iş çıkarabilsem, kendimi ağırdan satardım vallahi." Hepsi, bu sözlerin sahibi ufak tefek adama baktı. Ali Kalfa elini terazinin kefesi gibi uzatarak, "Senin ağırlığından n'olur be. Hepsi hepsi, kırk kilosun" deyince kahkahalar yükseldi. Aslında sevildiğini bilir, o da severdi iş arkada^larını ya, yine de her şakalarına katılmaz, kendi dünyasında kalmayı yeğlerdi. Iskemlesine otururken, çırağına baktı. "Ayhan, çayınbitince ellerini yıkada;öylegel." On yedi yaşındaki Ayhan'ın yanıtınıbeklemeden.işönlüğümuşlardan çıkar. Yüreğinin acısıyla birleşen bileğinin gücü, yıkıp yok etmeye değil; bu kesik ağaçlara can katmaya yarasın." demiş, onu, diğer telli müzik aletlerinin anası olarak tanımladığı mandolinle tanıştırmıştı. KÖKNARYADALADtN... Zamanla mandolin yapımı Ekrem Usta için bir tutku haline dönüşmüş onun elinden çıkmış mandolinler dönemin müzik hocaları ve otoritelerince özelÜkJearanır, özel siparişler verilir olmuştu. Öylesine titiz çalışıyordu ki, ayda sekizon mandolini ancak yapabiliyordu. Ustasından aldığı bayrağı devredeceği bir usta yetiştirmek istiyordu, çok çıraklar gelip gitti. Ancak, zaman ve insanların değer yargıları değişiyordu ve mandolin de Ekrem Usta'nın mandolinleri bir dönemin müzisyenlerinin ve meraklılarının gözdesiydi. Sonra unutuldu... Ancak mandolini bir koleksiyon malzemesine dönüştürenler, bir de hâlâ mandolin diyenler Ekrem Usta'nın peşinde...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear