26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

EYLÜL 2002. ŞAYJ.858 rıolmadığındançokazparakarşılığındaağır işlerde kaçak çalıştırılıyorlar. Seyd Muhammed Maliev aslında bir tornacı, ama iş bulamamış.Çevirmenimizde, kısabırsürel'enerbahçe Spor Kulübü'nde Ukraynalı birantrenöreçevirmenlikyapmiş. AntrenörTürkçe'yi çat pat öğrenince de işinden olmuş. Mel ika ise Çeçenistan'da, birtelevızyon kanalinda muhabirlik yapıyormuş, ama o da şimdi işsi/. Ülkesinde tarih eğitimi gören llasan Cîadave, okulda öğrendiği Jngili/ce 'siyle, "Kampta hayatta kalmayaçabalamaktan başka hıçbir şey yapamıyoru7. Burada daha fazla kalamam" diyor... Sığınmacılar,geçimlerinigündengüneazalan yardımlarla sağlıyorlar. Seyd Muhammed, "Durumumu7iı görenlerın bıri tüp getiriyor, biriyemek. Bazende,dernekleryardımdabulunuyor. Ama ikı otel baskınının ardındanyardımlarazaldı.EylemcilerTürkvatandaşıydı, ancak baskın bİ7e mal edildi. Bizim Tiirkiye'dekihuzurubozduğumuzgibibirönyargı oluştu"diyerekeylemlerlebağlantılarınınolmadığınısöylüyor. Kadınların durumu ıse daha zor. Onlar hiç Türkçe konuşamıyor; iş bulmaları ise neredeyse imkansız. Hayatla tek bağlantıları çocuklarıveeşleri.Çalışanlannçoğugündeliğe gidiyor. Bostancı'dabırmasaj salonu işleten MeryemAbdurzakova,kamptakidiğerkadınlaragöredahaşanslı. Kadınlann sözcülüğiinü yapan Meryem, "Altı ay boyunca çamurun, toprağın içinde yaşadığımı? zamanlar oldu. Bizzorluklaraalışlıkama"diyor, "Yaçocuklarımız?Onlarınbcslenmevesağlıkgibı ihtiyaçlannı karşılayabilmek istiyoruz." Kampta 188 kişi yaşıyor; 6()'ı kadın, 88"ı çocuk. 8 çocuk kampta açmışgözlerini hayata. tki Çeçen kadını da karınlan burunlarında dolaşıyorlar. Erkeklerpek konuşmuyor, isimlerini bile söylemek istemiyorlar. Bu sessizlığin nedenini, "Bize, savaşmaktan kaçmışız gözüylebakıyorlar"diyeaçıklıyoriçlerinden biri. Okulçağındakiotuzayakın çocuk eğıtimlenne, IbrahimÖktem I Iköğretim Okulu Müdürü' nün yardımlarıyla ancak bu y 1 başlay abı I1 rnişler. Çocuklar, hem bilmedikleri birdiliçabucak öğrenmiş, hem de dcn>lcrde başarı göstermiş. Aralanndan satranç şampiyonıı bile çıkmış. Küçük şeylerden mutluluk duyacakhalı kalmamış. Maliev,anlatıyordaanlatıyor: "Burası bizi bıtirdı. Savaştan kaçmak için BAŞKENT GUNLERI Zarif çizgiler ve çelişkiler MÜŞERREF HEKİMOĞLU Siyasal yaşamda geçmişten bugüne, bugunden geleceğe uzanan olaylar var. Kaç gündür süregelen istifa olaylarıyla 1970'lere döndüm, ılginç olayları anımsadım birden. örneğin, Johnson'un mektubuyla ilgılı olayı. Kaç kışiden dinledim, Başbakan Inönü'nün özel doktoru Zafer Pamir'den, dönemin Washıngton Büyükelçısi Turgut Menemencioğlu'ndan, doğrudan Inönü'den. Başbakan Inönü, Beyaz Saray'a gitmeye hazırlanıyor o sabah. VVashington elçilığımizde negatif esintiler başlıyor birden. Hükümetin istifa haberi geliyor, herkes suskun. Inönü de bir süre hiç konuşmuyor. Sonra birkaç sözcükle tepkisini belirtiyor. Bu çocuklar bir gün daha bekleyemez miydi? Çocuklar dediği, Ekrem Alican ve arkadaşları, Ankara'dakiler, bir devlet adamının tepkisi bu sözcükler. "Çocukça" diye yorumluyor ama Ankara'dakilerin hafifliğini vurguluyor. Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün istifa olayı, Johnson'un mektubuna döndürdü beni. Sayın Ecevit böyle konulara çok duyarlı bir devlet adamı ama Ünlü'nün istifasındaki çelişki pnlenemedı. Devlet Bakanı iki gün sonra istifa edeceğini söylemesine karşın üstelik bir törene hazırlanırken istifaya zorlanıyor, çelişkiye aldırmıyor, hangi açıdan bakılsa çelişik çizgiler var bu olaya. Kimi dostlarım azletme sözünü şık bulmuyor. Acıtmadan, ıncitmeden birlikteliğin özlemini duyuyor. Bir teşekkür, birkaç güzel sözle onurlandırmak da var değil mi? Kimi dostlarım da soruyor: "Umurumda değil" sözü, şık mı acaba? Kuşkusuz haklı bir soru, sosyal demokrat kışilerin sözlüğüne de hiç yakışmıyor. Derken Kemal Derviş geliyor gündeme. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı değil artık. Değışen koşullarda hangi koltuğa oturacağı bilinmiyor, ama bılinenler de var. Sevecen, gülecen bir kışı Kemal Derviş, özdeyimiyle sayılarla uğraşıyor, polıtıkadan anlamıyor, ancak yanlışları anlatılınca duzeltmekten de gerı kalmıyor. Uygar davranışları eylemleyen bir kişı sözün kısası. 1970'lerde tanıdım onu, babası aile dostumuz Rıza Derviş, oğlundan söz ederken gözleri parlar, dahası yaşarırdı. lyi okullarda okumuş, parlak diplomaları var, kaç yabancı dil bilıyor, ama Türkçeyi de çok guzel konuşuyor, yazıyor. Acımasız eleştirilere karşın duruşu, bakışı, davranış biçimi değişmeden yaşıyor. lyimser ve gülümser, tartışmaya VVashington'a ulaşan istifa mektubu, Başbakan açık, yanlışlarını da üstleni Inönü'yü hayli üzmüştü... yor. Acımasız saldırılara da gülümsüyor. Geldiğimiz ortamda çok önemli bir olay bu, hoşgörüyü yitirmeden aşılacak anlaşmazlıklar. Düşünce yaşamındaki dağlar, denizler yeni bir coğrafya oluşturacak. Açıklamak zorundayım; karalama çabalarına karşın gerçekleri söylemekten geri kalmayanlar, önümüzü, ufkumuzu aydınlatanlar da giderek çoğalıyor ülkemizde. Onları tanımaktan mutluluk duyuyoruz. Umutlu bir yürüyüşün ayak seslerini duyuruyor bize, toplumun değişik kesimlerinde olsalar da belli özellikleriyle birlikteliği oluşturuyor onlar. Karşı güçleri yenmek için bir işbirliği, güçbirliği kuruyor, hepimizi göreve çağırıyorlar. Bu kaçıncı uyarı, duyarı şaşırdım ama toplumun duyarlığını yansıtıyor diye mutluyum. Kimi dostlarım duyarsızlığın, saygısız boyutlara varmasından sızlanıyor. Kim sızlanmıyor! Sevginin, saygının, hoşgörünün varlığını hissetmeden, anlamını yitirmiyor mu yaşam? Belli örnekler yoksa nereden başlayacak, bu güzel duyguları nasıl canlandıracak, nasıl soluklandıracak? Kimi zaman anılar da soluk veriyor. Pembe çizgilerle yön veriyor davranışlarımıza. Kadın ve politika konusundaki tartışmalar çok tırmansa da belli gerçekleri belirtmek zorunluluğu var. Benim kuşağım kadın olmayı, ınsan olmayı devrimleri, kadın devrimınin geniş kapsamıyla çok ıçten yaşadı ama belli bir yere kadar. Asıl gerçek boyutlar yeni başlıyor. Bakın AK Parti'de neler oluyor, şıklık yarışında da önde geliyor ak kızlar. Ak kızların oğrenimini altını çizerek yollayan okurlarım az değil. Erdoğan kardeşlerin eğitimine başarısına özenen kım bılir kaç genç kız, delikanlı var. Ancak bir de soru geliyor gündeme: Değirmenın suyu nereden acaba? Yanıtlarken şaşırmadan yanıtlamak gerekiyor soruları. O zaman ınsanlar da olaylar da daha çok yerine oturacak kuşkusuz.^ Bu kamptagözlerini açan sekiz çocuk var... ülkelerinibırakıpgelmişbuinsanlar kampta sağlıksız yaşam koşullarıyla boğuşuyorlar. Burası çok nemli olduğu için pek çoğumuzda romatizma baş gösterdı. Üç oğlum var. Üçü de.gecesabahakadaröksüriiyor." Çeçenistan nüfusunun yansı, ÇeçenRus Savaşı'nınbaşladığı 1999yılınınEylülayından bu yana başka ülkelere iltiea etmiş. Istatistıklere göre, dünyanın değişik ülkelerinde yaklaşık 500 bin Çeçen mültecisığınmacı bulunuyor. Türkıye'de ıse bınsığınmacı yaşıyor. Onlar, barışaolan ınançlarınıhala kaybe tmemışler. Sevdıklerinibıraktıklarıülkelerine.bir gün barış içerisinde dönecekleri umuduy la yasjiyorlar. Kampta bmmle dertlerini paylaşan tek erkek Seyd Muhammed Maliev, sıraladıgı onca sorunun ardından yıne de tebessümle, "Ergeçbiteceksavaş. Döneceğiz" diyor. ^ Kampta 188 kişiyuşıyor; 60'ı kadın, 88 7çocuk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear