27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGİ MELEK DERtN üşünebiliyor musunuz, bir kitap yazmışsınız, karşınızda yüzlerce, hatta binlerce kişi her okuduğu bölümden sonra, başmı kitaptan kaldınyor ve karşısında oturan yazara duygularını aktanyor. ' Bundan sonraki bölümde Bcrna şunu yapsın, Belginbunuyapmasın' diyeönerilerde bulunuyor. Üstelik önerilcrini gelecek bölümlerdebulmaolasılıklanvarda...!" 1987 yılında Kadının Adı Yok'u yazarken bunları yaşayabileccğim aklıma bilc gelmezdi diyor Duygu Asena. lntcrnctten romanınakatılanherkesinmektubunuyanıtlamış Duygu Asena. Bu mektuplardan çok az bir bölümü de k itabın sonuna eklenm i ş. Ama okurken 6 bin kişinin burnunu soktuğu bir kitap gibi okumuyorsunuz"Aslındaözgürsün"ü... Kadınların varolmak için verdiklcri çabanın diyaloga dökülmüş biçimi bu kitap. Sadece kocası, çocuğu, sevgilisi ve ailesi için yaşayan kadınlara bir sesleniş var her sayfada. Berna ile Belgin ayakta durabilmek için birbirlcrine destek olan iki kadın. tki kadının özgürlüklcrini yaşamakavgası roman boyunca ön planda... "Kadının Adı Yok" ilk yayımlandığmda kitap okuma alışkanlığı olmayan pek çok kadınkitapçınınyolunuöğrenmişti. Kitap, doğrudan kadınlara seslenmiş, bir öncülük yapmıştı. Gazetesinden atılan çok sayıda yazann arasında yer aldığı için bu aralar yazılannı okuyamadığınız Duygu Asena kitap yazmaya hiç ara vermedi. Ama bu internette yazdığı ilk roman. Daha doğrusu bu kitap internetteyazılmış ilk roman... DoğanKitap'tan bu hafta çıkacak "Aslında özgürsün" ile ilgili olarak Duygu Asena sorularımızıyanıtladı. tnternette roman yazmak herhalde heyecanlı olmuştur. Her giin açıp bakıyor muydunuz? Bu serüven ne kadar siirdü? Kadııılar mı daha çok katıldı yoksa er ki D Bir kitap yazıyorsunuz ve sürekli gözetleniyorsunuz. Üstelik buna izin de veriyorsunuz. "Aslında Özgürsün" işte böyle yazıldı. Yani internette... Bu hafta piyasaya çıkan kitabını yazarken Duygu Asena'ya internetten tam 6 bin kişi katılmış, o da hepsine tek tek cevap vermiş... keklermi? Bu romanı günbegün internette yazmam tam üç ay sürdü. Her gün defalarca, gelen mektuplarıokuyorçoğunuyanıtlıyordum. Altı bin kadar mektupgeldi. Yansındanfazlası kadınlardan geldi ama erkek okur da çok fazlay dı. Onlar da kadınlann erkeklerle olan i lişkilerinde ne yapmalan gerektiğine dairfikirlerini söylcdiler. Kitabınızda iki genç kadın var, Berna ve Belgin... Biri özgür, dilediği gibi davranıyor, diğeri oğlu ve kocasını mutlu etmek için hemen her türlü özgürlüğünü bir kenara atmış. tnternetten ronıaııa katılan okuyucular daha çok hangi kadının yaşamına müdahale ettiler? Okurlarher iki kadının da yaşamına müdahale ettiler. Ama evli ve mutsuz olan Belgin'e daha çok kanştılar. Kadın okurlar, sürekli aşk peşinde koşan, daha özgür ruhlu ~ Biri \ azdıkla nnızı gözetliyor ASLINDA OZGURSUN'DEN BİR BOLUM... Berna, şu son günlerde çok sık buluştuk, senin de kafan karışık, ama mutlaka konuşmamız gerekiyordu. Sen de çıkıyordun herhalde, benim yüzümden ofiste kaldın değil mi? Ne önemi var canım, Can'la çıkacaktım, yeni hayatını anlatacaktı... Ne oldu? Bir şanssızlık var üzerimizde ki öyle böyle değil. Bu kadaria kalır umanm. Annem... Babamın aşk mektuplarını buldu. Ne güzel, ne var bunda? Böyle anlamakta haklısın, kötü başladım söze... Annem, babamın kendisine yazdıklarını değil... Başka birisinin babama yazdığı aşk mektuplarını buldu. Anladın mı şimdi? Nediyorsun? Hayri Amca... Hayri Amca'ya birisi âşık mı olmuş? Ay çok komik. O kadar içine kapanık, sessiz bir adama. Kadın nerede görmüş, nasıl tanımış ki babanı âşık olmuş? Ne var bunda canım. Biraz sabırlı olsan da dinlesen. Anladığımız kadarıyla babam da kadına âşıkmış. Yani bir aşk yaşamışlar. Yani, babamın bir ilişkisi varmış. Hem de sürekli. Hayri Amca'nın... Kırk yıl annenle el ele gezen Hayri Amca'nın?... Adam hortlayıp karşıma çıkıp itiraf etse yine inanmam, imkânsız. Berna. Annem babamın eşyalannı toplarken ki sonunda karar verebildi onlara dokunabilmeye onun hep kilitli duran bir çekmecesi vardı, onu açmış, hatta anahtannı bulamamış da kapıcıya kilidi kırdırmış. Çekmecede ödenmiş faturalar, not defterleri, eski ajandalar ve birkaç dosya varmış. Hepsini tek tek kontrol ederek çöpe atmaya başlamış. Bir de ne görsün? Hepsi aşk mektubu, babama yazılmış onlarca mektup... Sevim Sevim Sevim... Hepsi Sevim Hanım'dan geliyor, "Bir tanem, Hayrim, büyük aşkım,. canım" diye başlıyor. Resmen aşk mektupları işte, nasıl özlem dolu, nasıl sevgiyle yazılmış. Ah... Ah... Ne yaptı Nihal Teyze? Ne kadar üzülmüştür kim bilir? Ben böyle bir üzüntü görmedim hayatımda. Babamın ölümünde bile bu kadar yıkılmamıştı. O şaşkınlık var ya o şaşkınlık... O düş kırıklığı... O konuşamayacak olmanın verdiği kızgınlık... Soramayacak hiçbir şey. Hesabını isteyemeyecek... "Hayır kancığım, düşündüğün gibi değil" diye başlayıp, o anda uydurulmuş, ama inanmaya hazır olduğu öyküyü duyamaycak. Beni çağırdı... Kapıyı bile açmadı... Ben anahtanmla girdim. Içeri girdiğimde ellehnde mektuplar öylece oturuyordu yerde. Yüzüme bir bakışı vardı gözyaşları içinde, öyle bir bakış ömrüm boyunca görmedim. Böyle bir çaresizlik, böyle bir düş kınklığı, böyle bir hüzün, nasıl bakışlardı onlar Berna... Çok üzüldüm... Çok çok üzüldüm. Çok şaşırdım. Tüm inançlanmı, tüm umutlanmı yitirdim... Onlar benim herkese anlattığım bir çiftti. Hep, böyle evlilikler de var derdim. Sen ne söyledin annene? Ne söyleyebilirdim? Her şey o kadar apaçık ki... İşte mektuplardan biri burada... Asla vermedi bana. "Kimsenin görmesini, duymasını istemiyorum, ablana bile söylemeyeceğim, çok utanıyorum" dedi. "Anne, üzülme, çok güzel bir evlilik geçirdin, bunu bilmiş olsaydın o güzellik kaybolacaktı, boşu boşuna mutsuz olacaktın" dedim. Sanki karşısında ben değil de babam varmış gibi ateş püsküren gözlerle baktı, "Belki de mutsuz olmazdım" dedi. öyle bir söyledi ki bunu, "Sen benim ne kadar mutlu olduğumu nasıl bilebilirsin" der gibiydi. İşte o an anladım ki, annem hiç de sandığımız gibi mutlu değilmiş... Bunu sordun mu ona? "Mutlu değil miydin anneciğim" dedim... "Hep ikinci planda olmayı kabullenmek, hep uyum göstermek, hep karşısındakini pohpohlamak ve kendini asla kavga etmemeye, sesini bile yükseltmeye programlamak mutluluksa mutluydum" dedi. "Bana anneannen böyle öğretmişti, ben de onun dediklerini aynen yaptım. Bu kadar silik olmayı kabullenmek, hep onun arkasında durmaya katlanmak, evlendikten sonra bankadan aynlıp, onun yükselmesi için çabalamak için tek bir nedenim vardı; onun dürüstlüğü, asla yalan söylememesi, o içimdeki güvenle evet belki mutluluktan uçmuyordum, ama huzuriuydum" dedi. Tam kocasının ölümünü kabullenmiş, onun acısını içine bastırmaya karar vermişken, kıyasıya aldatılmış bir kadın oldu. Bunun altından nasıl kalkacak bilemiyorum ve ne yazık ki onu avutacak sözler de bulamıyorum. İşte mektuplardan birisi. Tarihi dört yıl öncenin, okuyorum. "Bir tanem... Üç gün oldu... Seni göremiyorum. Biliyorum, evet, kolay değil, ama benim için de zor. Hatta belki daha da
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear