26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 F+ rika veya büyük ülkelerden birisi, bizim yardımımıza koşar da, bizim ülkemiz hürriyetine kavuşur. Herhalde bazı politik nedenlerle bu olmadı. Eve ilk ne zaman ulaşabildiniz? Zannederim ekimin sonuydu, Ruslar Budapeşte'yi alınca arkadaşımla dönmeye karar verdik... Arpad Köprüsü' nden bir geçiş bulduk ve evlerimize gittik. Tabii son derece üzgündük. Çünkü; beraber olduğumuz arkadaşlarımızı kaybettik. Ölüsünü gördük ve bu 1718 yaşında bir insan için çok büyük bir yıkımdır... Bu süre boyunca, annern babam benim sağ olup olmadığımı bilmiyorlardı. Ölülerbiryerde toplanıyordu. Hava soğuk olduğu için hemen gömmediler. O zaman öğrendim ki; babam beni hep ölülerin arasında aramış. Sonrasında neler oldu? Ruslar Budapeşte'yi alıyorve Macaristan'dan göç, kaçma başlıyor. Sağımızdan solumuzdanherkesi götürüyorlar. Babamı korku alıyor tabii. "iki gün hapse girdiğin için isminkayıthdır. Seni de götürebilirler. Ne yapmayi düşünüyorsun?" dedi. "Kaçmayı düşünüyoruz" dedim. Arkadaşlanmla konuştum ve biz dokuz kişi yola çıktık.. Macaristan'ı ne zaman terkettiniz? 15 Aralık'ta. I'rene bındikGyör'edoğru gidiyoruz. Trende bir Macar'la tanıştık. Onaitimatettik. Bizi Sopron'aevinegötüradyo söylüyordu... Bizim rumuzumuz: "9 yumurta öte tarafa yuvarlandı"... O zaman büiyorlardıki.biziyiyiz... Viyana'da da mülteci kampına mı gittiniz? Emniyet Müdürlüğü'ne gittik. Nüfus cüzdanı yerine geçen bir gri kâğıt verdiler. Gürtner Strasse'de eski birhastaneyi mülteci kampına dönüştürmüşler. Kaldığımız yer hakikaten çok berbattı. 100 kişi kalıyorduk, banyo listeye göre yapılıyor... Gençken insan daha tahammüllü oluyor. Ben inanırım ki; Avusturya da çok çekti. Çünkü kolay değil bu kadar insanı doyurmak. Avusturya halkı hakikaten çok iyi dayandı. Viyana mültecilerle dolup taşmıştı. Üstelikhapishanedenkaçanlarbilevardı. Kardinal Szent Mindszenti' yi kurtarmak ve diğer siyasi mahkumlan kurtarabilmek içinhapishanelerinkapısıaçılmıştı.Busırada bütün mahkumlar dışan çıktı. Onlar da kaçak o4dukları için Avusturya üzerinden başka ülkelere gittiler daha sonra... CUMHURİYET DERGİ BAŞKENT GUNLERİ Çağn MÜŞERREF HEKİMOĞLU B Viyana'da ıkıay kaldım. Belki bir daha bu şehre gelemem düşüncesi ile Viyana'yı karış karış gezdim. Kaldığımız yer Kârtner Strasse'ye çok yakındı, oraya gezmeye gitmeyiçokseviyordum. Sinemayagitmeye bayılıyordum. Film başlamadan evvel moda gösterisi vardı, ondan sonra film başhyordu... O an insan doymak istiyor. Pasta yiyeyim aklına gelmiyor. Hep gezmek istiyordum. Operayagitmekistedim. Elbiseyok... Kamptabirharum vardı, elbisesini aldım, üzerime uydu. Ama para da yok. Dediler ki; "Kan ver". Bir kan verdim, opera parası çıktı. Üç gün sonra Schönbrun Sarayı'nı gezeceğim. Gene kan vermeye gidemiyorsun. Çünkü yakın tarihte kan vermemen için mülteci kâğıdının arkasına mühür basıyorlardı. Bu sefer başkalarının Bir dükkânın camında 'Ruslar evinize liönün' yazıyor. mülteci kâğıtlarının arkasına mühür bastınp kan veriyordum. öyle öyle rüyor. Bize çorba veriyor. Ben artık ağlıyokanımla gezdim. Sonunda bayılmışım... rum ülkemi terk ediyorum diye. KLimisi Uzun müddet kolumdaki delikler geçmebahçeden toprak koyuyorbirmendilin içidi. ne. Vatan toprağı diye. Gece oldu; "Orası Türkiye sizin seçiminiz miydi? Avusturya" dedi, bize bir yeri gösterdi ama Yanımdaki çocuklann büyük kısmı Mutabii bütün paramızı da aldı. Elektrik diresevi idi. Onlar Israil'e gittiler. Benim isteğindeMacarca'Dikkathayatitehlike'yazıyor. O zaman anlıyorum ki, hâlâ Maca ğim Kanada' ya gidip üniversite öğrenimime başlamaktı. Fakat çok geç olduğu için ristan'dayız. Çocuklara dedim ki, burası her yer doldu. Hatta Yeni Zelanda'ya bile Macaristan. "Ne kadar cahilsin, burası gitmeyi düşündüm. Sonra gözümün önüAvusturya. Bir zamanlar Macar toprağıyne harita geldi. Belki bir daha Avrupa'yı dı,sonradan Avusturya'yakaldı"dediler... göremem diye korktum. O sırada Türkiye Avusturya'yageçergeçmez ilkyaptı500 Macar mülteci kabul ediyordu. "Bunğınızşeyneydi? dan kötü olamaz"dedim ve kalktım Türk tlk... Avusturya köyüne vardığımızda, ben hemen Coca Cola içtim. Ve büyük bir hayal kırıklığı. Hiç beğenmedim. Ondan sonra da bir daha içmedim. Bizi Macarların bulunduğu bir kampa aldılar, felaket kalabalıktı. Sonra yol paramızı verdilerve Viyana'ya gittik. Orada da hemen Tuna'ya indim. Çünkü Macaristan'da Mavi Tuna valsini dinlediğim zamanlarda, Viyana'da akan su bizdeki gibi çamurlu değil, mavidir herhalde diye düşünürdüm. Orada da mavideğilmiş.. Bir de Viyana'ya gittiğimde ilk işim babamlara haber vermek oldu. Ailenize nasıl haber ulaştırabildiniz? Radyo ile... tstasyon kuruldu. Avusturya radyosu gece gündüz rumuzlan söylüyordu. Rumuzlarıyazdınyorduk, sıragelince Büyükelçiliği'ne gittim... •** Marta Arbatlı, Sirkeci'deki mülteci kampına Viyana Türk Büyükelçisi'nin eline tutuşturduğu bir adresle ulaşıyor. (Arif Paşa Köşkü No:7 Çengelköy) ve yeni bir hayat başlıyor. 10 yıl sonra 1967 'de, tnültecilere Macar pasaportu alma hakkı verilince, ailesini yeniden görebiliyor. Şimdi 63 yaşında, profesyonel rehber, 4 çocuk annesi, hem Türk hem Macar. Tanıklığını yaptığı olayları ve sonrasında aktardığı heyecanlı yaşamöyküsünü; "Vatan hasreti, hiçbir zaman geçmeyen çok pis bir hastalıktır. Benim anlatacaklanm bunlardan ibaret!" diyerek bitiriyor. ^ irleşmiş Milletler günü güzel törenlerle kutlandı Ankara'da. Bilkent tepesinde güzel bir konser. Isviçreli Şef Reckenbacher yönetiyor. Beethoven'ın Leonara'sı ve Ravel'in yapıtlarıyla müziksel bir gezi. Kürsüde ilginç konuşmalar, ama birleşme özlemi dinmiyor. Birleşik bir yapının oluşması gecikiyor durmadan, birleşmeyi değil ayrılığı öngörür gibi gergin olaylar yaşıyor dünyamız. Bilkent tepesindeki törende Bilkenf in bir geleneği, müzik eşliğinde birlikteliği kutluyor konuklar. Konuklar da değişiyor giderek. Dışişleri, Birleşmiş Milletler'le ilgili diplomatlar da yer alıyor konserlerde. örneğin Büyükelçi Darial Batubaygil, değişik bir ses duyuruyor kürsüde. Eşi Sümbül Batubaygil de şıklığıyla göze çarpıyor. Bir modacıya yakışır çızgilerde. Emekliler de çoğalıyor Başkent'te. Profesör Doktor Yavuz Renda da güzel yaşıyor emekliliğini. Yanında eşi, sofrasında dostlarla başkentin yeni modası Frappa'da bir akşam yemeğinde doğum gününü kutladı. Sıcak söyleşilerle geçti saatler. Başkent yaşamının özelliğini görenler iyi bilir, taşında toprağında başka bir gizem var. O gizemi yakalayanlar için Başkent bir cennet. Bir günde kaç kapı çalar, sevdiklerinde buluşursun ama sevdiklerimiz azalıyor. Yolumuz daralıyor giderek. Dünya yıkılıyor bir anda. Her şey darmadağınık. Ağla gözüm ağla. Nevin Menemencioğlu da gitti bir anda. Kuşlar gibi uçtu, bizi de taktı kanatlarına. Yerde miyim, gökte mi şaşırdım birden. Nevin'in özü de bir şaşırtmaca bu yalan dünyada. Sevgisi, hoşgörüsü, dostluğuyla şaşılası boyutları var. Güvenilir bir dost, bir kucak, bir sığınak, her zaman. Güvenle dayanır, umutla dirilirsin her zaman. Ya da elini uzattığın yerde sevgiyle, ilgisiyle tükenmez soluğuyla her zaman güç verir insana. Sanırım, bütün dostları katılıyor duygularıma. Elbet ağlayacağız, elbet üzüleceğiz, güzel bir dostluğu yaşatmak sevinciyle gülümseyeceğiz sonra. #** Bu sabah, kapı çaldı. Telefon hiç durmadı. Cumhuriyet kızları bayramımı kutluyor, dünyanın her yerinden. New York'tan Nilifer Reddy, Istanbul'dan Emel Batu, Nermin Abadan, bayramlaşma geleneğini kuran ve sürdüren Gönül Kayra, yeğenlerim, dost çocukları, okurlarla uzun bir kuyruk oluştu, bakır tellerde. Sıcacık sözler güzel dileklerle ısındı teller. Cumhuriyet kızları yan yana can cana kutladı bayramı. Coşku biraz soluk ama bu da doğal değil mi? Ayrıca güncel bir uyarı: Gelecek yıl bayramı daha güzel kutlamak için göreve çağırıyor bizi. Başarmak umuduyla. M Nermin Abadan Unat: Bir Cumhuriyet kızu.. (Fotoğraf: ERZADE ERTEM)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear