Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 F+ mayaşıyorumzannederkenbirbakıyorum çocuğum travma yaşıyor. Eve gelen, gece bizde yatan arkadaşlan korkuyorlar, "anneannen bu evde mı öldürüldü, geceleri biz bu evde tıkırtılar duyuyoruz" diyorlar. Çocuk... îster istemez korkuyor... Böy lece yaşanılanlar nesilden nesle aktanlıyor... Tütengil: Geçmişinde böyle birolay olup dabunun hesabını soramamış insanlar olarak çocuğunuza yasa nedir, hukuk devleti nedir, yasalara saygı nedir, bunun mesaj ını bile vermeniz zor. Oğlum bir süre öncesine kadar ehhyetsiz otomobil kullanmak istediğinde "Yapma, yasalara aykın" dediğimde, "Anne senne yasasından bahsediyorsun, dedem bu ülkede öldürülmüş, onun bile hesabı verilmıyor" diyebiliyor ve ben bir şey söyleyemiyorum... Yaşanılanlar onlann da inançsız olmalanna yol açıyor, çünkü çocuk aile ortamına gözünü açtığı günden itibaren önce hissediyor, sonra açıkça görüyor: Evde birmesele var, çözülmemiş, bütun aile fertlerini yakından ilgilendiriyor, herkes çaresiz, kimsenin elinden bir şey gelmiyor... Özgüner: Heryeni cinayet aynı şekilde, daha beter acılarla çıkıyor bende. Her yeni cinayette, her yeni olayda daha katlanıyor, sanki tekrar o günleri yaşıyorum, daha acı ve dahabilinçliolarak... Biz kin gütmfiyoruz diyorsunuz... ö z : Baştan beri söylediğimiz o; kin gütmüyoruz, sadece doğrulann ortaya çıkmasını istiyoruz. Kin gütmeyiş nedenlerimden biri babamın varoluş biçimi, o idama karşı çıkan, insancıl, çocuklanna insanlan sevme mirasını bırakan bir adamdı. Bu, bizim onunla birlikte varoluşumuzda öğrendigimizbiryaşam biçimi...Biz öçalmakistemiyoruz, çünkü insanın doğasında canilik yok ki. Bu katillerin de katil doğduğunu düşünmüyorum, katil olmak öğretilen bir şey, gencecik, küçücük çocuklar bunlar... özgüner: Annemincinayetiylesuçlanan çocuklar on sekiz, yirmi yaşındaydılar, o çocuklar için de acı duyuyorum. Annemle oturup konuşsalardı, annem onlann saçını bir okşasaydı, ne olacaktı acaba? O zaman her şey siliniyor, yani insanca değil, böyle bir şey olamaz... Hiçbir zaman, bu çocuklar yakalansuı, idam edilsin diye düşünmedim, benim onlarla derdim yok, benım sistemle derdimvar... Inanıyorum,onlanndasorunlan kişisel olarak Sevinç özgüner'le, Doğan öz'le değildi, tanımıyorlardı... Yakınlarınızın ölümu topyekun bir değişikliğin, bugünkü Turkiye'nin siyasi. ekonomik, kültürel haritasını çizmenin adımı değil miydi? Öz: lnsanlanmızın çehresini, yapıyı değiştirdiler... Aslında iyilik de kötülük de bulaşıcıdır, insanlara iyi, doğru, dürüst yaklaşırsan o insanlar da sana onu göndenrler. Oysa Türkiye'de sürekli haksızlık, sürekli rüşvet, sürekli cinayet, sürekli işkence yaşandı, dolayısıyla herkes cani haline gelmeye başladı. Artık ben, bütün dünya benim düşmanun gibi görmeye başladım, nereye gideceğimi, hangi kapıyı çalacağımı bilemiyorum, her yerde, her koşulda şüpheciyim. Bulaşıyor, kendi fanusumda yaşayamam kı, neyi nasıl temizleyeceğiz? Her on yıl sistematik şekilde bütün iyileri, bütün doğrulan, bütün bireysel çıkışlan, demokrasi adınayapılan bütün hareketleri yok ettiler, başını kestiler, buradan nasıl iyilik doğabilir ki? Ben bu ülkenin sonunu patlama, savaş, ateş, kıyametgibı görüyorum. özgüner: Yok, ülkenin geleceği yok... Bir şekilde patlayacak ve yerine belki yeni filizlerçıkacak... Söylediklerinizden demokrasiye, hukuk devletine inancınızın olmadığı görfinüyor... özgüner: Kesinlikle. öz:Yok... Tütengil: Ben de son derece umutsuzum... Özür dilemek... Nasıl bir özürden bahsediyoruz? Öz: Resmi anlamda kayıtlara ve tarihe geçmesinden söz ediyorum... Çünkü hâlâ bu olayın gelecekte ders altnacak bir noktaya geldiğini düşünmüyorum. Gelecekte, insanlar tanhin sayfalannı kanştırdığında, "aa bir kanşıklık olrnuş, bu neden acaba" diye soracaklar. O kadar bulamaç haline getirdiler ki, oysa bunun temeli bu devjet, bu sistem, sistemi yöneten başka bir İüyük sistem. Bütün bunlann hepsi bu karmaşayı oluşturmuş. tnsanlann yüzyıl sonra geriye baktığmda, yüzyıl sonra hâlâ Türkiye varsa tabii, olup biteni görmesi lazım... Bu toplumsal görevimiz, gelecek kuşaklara bırakacağımız tek miras... Özgüner: özür dilemeyi bir milat gibi görüyonız, bu özür dileme devlet içindeki açıklığı, dürüst toplumu getirecektir diye düşünüyorum. Tütengil: "özür dilemek "deyişi.bu anlamda belki de çok yerinde olmuyor, bir adabı muaşeretbeklenrisi içindeymişizgibi anlaşılmasından korkanm. özürdilemekten kastedılen hesap vermek. Yani sorumlulann kım olduğunu aydınlatıp önce bizlere, sonra bütün topluma "Türkiye neden böyle bir dönemden geçti"nin açıklamasının yapılması. Yoksa hiçbir özür, özür olamaz. Bugün pek çok şeyi bildığını ima eden ve tırnak içinde devlet adamı olan kişiler var, onlann konuşmasını bekliyoruz, nedir, ne oldu? Bu olay lann birinci tanıklan onlar ve ölümsüz değiller. Arşivlerde bir şey var mı, yok mu onu dabilmiyoruz, birinci elden tanıklan da ölüp gittiğinde ne olacak? Bengi 'nin söylediği gibi, Turkiye'nin resmi tarihi içinde belki hiçbir zaman bu dönem yer almayacak, biz bunun resmi tarihe girmesini istiyoruz. Sizin gözünüzde devlet kadar toplum da suçlanmayı hak etmiyor mu? öz: Benim öfkem aydınlardan, hukukçu, milletvekili olduğunu iddia eden ınsanlardan öteye gidemez. Çünkü onlar görevlerini yerine getirmiyorlar. Eğitimsizhalk ne yapsın? Adam hastaneye gidemiyor, çocuklanna ekmek yediremiyor... özgüner: Yaşayamıyor... Tütengil: Halkı suçlamak tabii ki haksızlık olur, çünkü biz bu bedeli öderken, nihai hedef belki halkı ürkek, korkak, çaresiz, yoksul bir duruma getirmekti. O kadar çok insan öldürüldü ki, onlann toplumdan yok edılmesıyle ülkenin belli bir karanlığa sürükleneceği umuldu ve başanlı olundu. CUMHURİYET DERGİ Bence Türkiye kaybettiği insanlarlaçok daha aydınlık bir noktadaolabılırdı, dolayısıyla buna mahkum edilmiş bir halktan bir dirayet bekleyemezsiniz... Davalar zamanaşımına uğradı, şimdi neyapılabilir? Özgüner: Sanıyorum devlete yirmi yıl süre tanınır katili yakalaması için, yirmi yıl sonucunda katili yakalamamışsa o zaman ben hesap sormanoktasınagelirim. Bilmiyorumbunuyapabilirmiyim,arkamdakim olur, kim destekler? Çünkü zorlu bir şey, büyük bir savaşı gerektiriyor. Tütengil: Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'ne gidilip, Türkiye bu konuya sahip çıkmadı, aradan bizim yasalanmıza göre zamanaşımını gerektirecek kadar bir süre geçti, sizden bir medet umabilir mıyiz, denılebilir. Aynca bir kez daha hatırlatmak istiyorum, katillerin adının konması ya da onlann hapishanelere konması bir şey değiştirmez, yani tetikçilenn kim olduğu pek de umrumuzda değil bizim. Asıl önemli olan onlan kimin kullandığının açıkça bilinmesi. özgüner: Bizim karşımızda devlet var... Tütengil: önemli olan bucinayetleri bir devlet politikası haline getıren güç ne, o katilleri kimler buldu, kimlOgörevlendirdi? Asıl sorulması gereken soru bu, ülkü ocaklan çevresine hasbelkader girmiş, on sekiz yaşında eline sılah venlmiş adamı yakalayıp hapse koymak, idam etmek sorunu çözmüyor. ı: Bu konuda biz garip bir paradoks içindeyiz, annemin yıllarca verdiği demeç şuydu: Biz hukuk devletine, Türkiye Gumhuriyeti hukukunun işler hale geleceğine inandık. Paradoks şu,eğer Turkiye'nin tam bağımsız bir ülke olması ve demokratikleşmesi sürecine inanıyorsanız, o zaman bu ülkenin hukukuyla hareket etmek durumundasınız, dışanya çıktığınız an sistemin bir üst kademesindeki insanlara başvurmuş oluyorsunuz ki, zaten öldürtenler onlar... Onlar ne yapar, senin katilin gerçekten bu devlettir, hata yapmıştır, tazminat ödesin, der. Bunun Turkiye'nin demokratikleşmesine ya da hukuk devleti haline gelmesine ne katkısı var? Hiçbir katkısı yok... Sadece sen biraz egonu tatmın etmiş oluyorsun, ha ben haklıydım diyorsun, yani birazcık onay alıyorsun... özgüner: Ama çok kalabalık olduğumuz zaman bu değişebilir mi? Çok kalabalığız çünkü... Tütengil: Burada hiçbir sözünüzsuçduyurusu sayılmıyor, ben defalarca "Babamın faillerinden biri bugün Meclis 'tedir" dedim. Hiç kimse bu sözleri dikkate almadı. Bütün sözler boşa gidıyor, önü açık bir yol değil bu. MeselaMehmet Ağar'ınpekçokşey bildiğini, bu işlerde sorumlu bir konumda olduğunu hemen herkes hissediyor, hatta biliyor. Neden bildiklerinipaylaşması sağlanmıyor? Bu çok derinlere gittiği söylenen mekanizmanın sırnnı çözmeye bizlerin gücü yetmez, toplumun gücü de yetmiyor. Herkes yaptığıyla yaşıyor, bir vicdani sorumluluk duymadığı gibi yasal olarak da ona hiçbir kimse "durbakahm, bakhakkında böyle iddialar var, ne diyorsun" demiyor. ö z : Artık susmak daha iyi diye düşünüyorum, çünkü bağırdıkça çığırtkan gibi gö rülüyorsunuz. Biz artık anma düzenlemiyo ruz, çünkü her sefennde bizim yüreğimız acıyor, bizim kanımızakıyor... Anmalann da içini boşaltıyorlar. Özgüner: Birhaftaöncedenbaşlıyor,23 Mayıs'a bir hafta kala aynı travmayı yaşıyorum ve bir hafta kendime gelemiyorum, anma düzenlememek belki en iyi karar. Uzun sözün kısası, umutsuzuz.^ Bengi öz ve Deniz Tütengil, devletin özür dilemesini ve yaşananların hesabınm verilmesini istiyortar, umuttan sonra söz edecekler... beratguncikan@Turk. Net