Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
> KASIM 2000. SAYI 766 6 cendisiyle aynı tarzı deneyenlerin tümünien farklı ve önde konumuyla bir fenomenii Ahmct Raya. Güzel şiirler okudu, ama daha önemlisi ;okgüzel okudu onlan. Ahmed Arif i ondan dinleyenler bu tadı bilirler. Ama özellikle geçen yıl kaybettiğimiz Orhan Kotan' m, "Gururla Bakıyorum Dünyaya" kitabındaki o güzelim şiirlerini... Çok yakınında olmayanlann fark edemeyecekleri bir paradoksla naifbir çocuk olarak yaşadı; her çevreye girebilen alabildiğine sosyal yanının içinde içe kapalı çocuk yürekli bir adam olarak kaldı. Belki de en çok ve en özgürce kızı Melis'lc boğuşmalannda yaşadı bu yanını. Hep bir romantik olarak kaldı; kâh "Hiç bekleme belki gelmem/Gelemem senelerce" deyişinde, kâh "Geçiyor önümden sirenler içinde/Ah eller üstünde çiçekler içinde/Dudağında yarım bir sevdanın hüznü/Aslan gibi göğsü türküler içinde" gibi dizeleriyle çoğu zaman kendini ve hayallerini söylüyordu. ı Ropörtajlarında verdiği profil ise çoğu zaman sanatının ve kişiliğinin aynası olmaktan uzak oldu Ahmet Kaya'nın. Şarkılanndaki özeni konuşmalarînda görmek mümkün değildi; "dan" diyc ve özensiz konuşmasının sıkıntılannı çekmekten de geri kalmadı. Bunca çok vatan millet hamaseti yapılan bir atmosferde kasetler dışında neredeyse hiçbir geliri olmadığı halde asker kaçağı "vatanseverler"den daha çok vergi verdi, gayn meşru zenginlerden aynmla emeğiylekazandı. Ve hep "bizim" hikâyemizi anlatıyordu şarkılannda; "Bu yolda dönenler oldu/Mum gibi sönenler oldu/Yar göğsüne başkoymadan/Vurulupdüşenleroldu..." *•• raf manşetlere taşındı veya fotomontajla üretildi. Halkın sevgili şarkıcısı, en çok yılın sanatçısı ödüllerini almış olan haşan çocuk bir anda "vatan haini" oluvermişti. Daha sonraki aylarda Paris'ten Hürriyet muhabirine verdiği demecinde kendini şöyle savunuyordu: "Benden konserlerimi dinlemeye gelen insanlann etnik kimliklerini ve düşüncelerini seçmem isteniyor. Bana yapılan bu kocaman haksızhğı, bu çağa, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine yapılmış bir haksızhk olarak görüyorum. Bir yıl öncesine kadar şarkılarını yazan, söyleyen, konserlerini yapan muhalif bir şarkıcıydım. Bir yıl önce bana da yılın sanatçısı ödülü verilen toplantıda Kürt asıllı olduğum için yeni albümümde Kürtçe bir şarkı söyleyeceğimi açıkladım ve dünyabaşımayıkıldı. Ben 15 yıldırmüzikhayatını profesyonel olarak sürdüren, milyonlarca başkanı De Gaulle'ün, "O Fransa'dır" diyerek onu savunuşu demokratik kurumsallaşma açısından önemli bir derstir. tkinci bir ders ise çok daha eskilere ve Voltaire'e ait; "Fikirlerinize katılmıyorum, ama onlan savunabilmeniz için canımı vermeye hazınm"! Ya biz ne yapıyoruz? Tam da Türkiye olan, olma potansiyeli ve ipuçlan gösterenlere, muhalif aydın ve sanatçılanmıza sürgünler, cezaevleri ve ölümler biçiyoruz. Böy le olmaya kalktıklan için pişman ettirip özür diletemediğimiz müddetçe de biçmeye devam ediyoruz. Muhalif sanatçı ve aydınlann ya öldürüldüğü, ya cezaevlerinde veya sürgünlerde süründürüldüğü, bedel ödettirilip terörize edildiği bir gelenek karabasan gibi üzerimizde yaşamaya devam ediyor. Namık Kemal'e, Mustafa Suphi'ye, Sabahattin DERGI'DEN Merhaba Af, açlıkgrevi, hapishane gibi konular ilgi alanınız içindeyse siyasileri dışlayan bir afile yüzyüze olduğumuzun dafarkında olmalısınız. Hapishanelerinde siyasi tutuklu ve mahkumları olan bir ülkede onlan dışlayıp da banka boşaltanları, çete kuranları esas alan bir affın sözü olabilir mi? Olmaz aslında ama Türkiye saçma işler ülkesi. Elektronik korunmalı hapishaneler inşa ederken en ilkel yasaları yürürlükte tutmakta ısrar eden bir devletimiz var. Her zaman bir umacı yaratıp, her şeyini bu umacıya göre biçimlendiren Türkiye, hayali düşmanlarla savaşmakta çok usta. Kapakfotoğrafinda gördüğünüz ve tamdığınız kişilerin ortak bir yanı var. Onların hepsi geçmişte devletin düşmanları arasında sayıldılar sonra da Af Yasası 'ndan yararlandıkları için sabıkasız yurttaşlar olarak yollanna devam ettiler. Çok değil, topu topu 26yıl önce... Bugün, onların yargılanıp mahkum edildikleri yasalar bile yürürlükten kalktı. Bu haftanın dergisini, son günlerde gündemden düşmeyen af sorununa ayırdık 1974 Affı'ndan yararlananlann isimlerini okuduğunuzda şaşınp kalacaksımz. lnanın verdiğimiz liste çok eksik. Sizden iki özürümüz var. Şiar Yalçın 'm telefon,faks gibi iletişim araçları birkaç günlüğüne kesilince bu haftaki briç köşesi medeniyete yenik düştü. önceki sayımızda yayımlanan Kudsi Erguner röportajında yanlışlıkla kardeşi neyzen Süleyman Erguner'in fotoğrafım kullanmışız. Hem Erguner kardeşlerden hem de sizlerden özür diliyoruz. tyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle... CUMHURİYEÎ DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSIBASINVEYAYINCILIKAŞ ADINA BERİN NADİ •SORUMLU MÜD^R: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZİıTÜRKOCAĞICAD. NO: 3941 CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212)5120505 •REKLAM: MEDYA C KAPAK KOLAJI: NAZAN TACER Dramatik ölümünün ardından biz geride kalanlar, sadece solcular olarak değil, bir bütün olarak Türkiyeliler olarak bir şeyleri düşünecek miy iz acaba? Aslında hepimizin kaderini doğrudan belirleyen, belirlemeye devam eden bir şeyleri... Ne olmuştu da Türkiye'de kasetleri 1,5 milyonu aşan devasa say ılarda satan, hatta bir dönem tbrahim Tatlıses ve Orhan Gencebay'dan bile çok satan bu adam, bu belki de en çok ödül sahibi olan müzık sanatçısı "vatan haini" oluvermişti? Nasıl bir siyasal atmosferde yaşıyoruz ki, böylesi devasa sayıda yurttaşın sevgisini kazanmış bir sanatçının sesi bir anda kesilebilmişti? Bu kadar çok seveninin sesi nasıl bir anda boğulabilir veya yalnız karşıtlannın sesi duyulabilir olmuştu? Bu noktada bir bütün olarak egemen siyaset tarzıy la karşı karşıyayız. Ahmet'in kaderini değiştiren olay, Magazin Gazetecileri Derneği'nin töreninde Yılın Sanatçısı ödülünüalırken, "Buödülü tnsan Hakları Derneği, Cumartesi Annelerı ve magazin gazetcciliğine emek vermiş msanlar adına alıyorum. Şimdi Kürtçc bir şarkıvcklipyapıyorum. Buülkcdebunları yayımlayacak yürekli insanlar olduğunu biiiyorum. Yayımlamazlarsa da Türk halkına hcsap vereceklerini dc biliyorum" demesindenibarettı. Bunun üzcrine kendisine fırlatılan çatal vc bıçaklar ve tabii küflir vc yuhalamalar, ışte bu sözlerin ilk"medeni"yanıtı olmuştıı. Toplumsal lince tapanlann cinneti karşısındaki sözleri ise aynı masumiyetvemeşruiyei sınırlanndaydı: "Yıllarca Türkiye'nin bölünmezbütünlüğünü savundum, nâlâ'dasavunuyorum,amaKürtrealitesini kimse inkâredemez". Bunun ertesi, aslında her muhalife her an yapılabilecek ve hep yapı lagclmiş olan şey yapıldı; 8 yıl öncesindensaklananbirfotoğ Birgecede vatan haini ve bölücü ilan edîlmişti.. albüm satan, onlarca yılın sanatçısı ödülü sahibi olan, düzenli olarak vergisini ödeyen ve iki tane öğrenci kızı olan bir baba olarak bir gecede 'vatan haini' ve 'bölücü' ilan ediliyorum". *** Egemenlerin hazır olmadığı bir zamanda Kürtçe Türkü söylemenin veya soğuk savaş döneminde komünizmi veya Kore Savaşına asker göndermcye karşı banşı savunmanm pekâlâ bir linç n'edeni haline gelebildiği bir ülkede demokrasinin ne kadar uzak olduğunu tekrargösteren bu örnektcn, Türkiye'nin öğreneceği çok şey olmalı. Muhalifliği sevmeyen, gcrilim zamanlannda ise onu "vatan hainliğiyle"yargılayanbirşiyasetgeleneği ile karşı karşıyayız. Cezayir savaşı sırasında devletin politikasına karşı çıkan J. P. Sartre'ı cezalandırmaya kalkanlara karşı, Fransız CumhurAli'ye, Orhan Kemal'e, Kemal Tahir'e, Nâzım Hikmet'e, Hikmet Kıvılcımlı'ya, Balaban'a. Kerim Korcan'a, Behice Boran'a, Pertev Naili Boratav'a, Abidin Dino'ya, Vedat Türkali'ye, Mehmet Ali Aybar'a, AzizNesin'e,DoğanAvcıoğlu'na,Yılmaz Güney'e.Ya^ar Kemal'e, AkınBirdal'ave daha binlerccsine ölümlerden ölüm beğendiren, demokrasi dinamiklerine kan kusturan, tahammül edemeyen bir siyasct geleneğinin son kıırbanıydı Ahmet Kaya.. Sürgünden. eziyetten geçmeyen muhalif bırakmayan. kendi aydınlannı, sanatçılannı düşman görüp cezalandıran siyasetgeleneği daha ne kadar böy lc sürüp gidecek? Yılmaz Güney'in yanı başında. Nâzım Hikmet'in kaderi ve sözleriyle ortaklaşan Ahmet Kaya'lar daha ne zamana kadar "vatan haini" olarak kalmaya devam edecek