27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 CUMHURİYET DERGİ larsa. Yine de çare yok, ama "yazanm" diyeceğim, hâkim yine konuşturmadı. "Ev kadını değilmiş, nesin ya? TRT'der atılmışsın işte." tşte o zaman ben de dilimi tutamadım: "Siz yargıçlıktan atıhrsanız, ev erkeği mı sayılacaksınız?" Tabiı, hâkim beni duruşmadanattı. O sıralarda hep mahkum olunduğundan ben de önemsemedim. Hem bana faydası oldu. Mahkeme âdabı konusunda bilgim arttı. Artık, hâkim karşısma çıktığımda, yalnız cllerimiaskergibiikiyanımayapıştırmaklakalmıyorum, "mesleğiniz?" sorusunu hep "ev kadını" diye karşıhyorum. Sözümevkadmlanna değil. Evkadınlığınıdaküçümsemiyorum. Bunaişteçalıştım, en zor ve nankör işin ev kadınlığı olduğunu bilirim. Benım üstünde durduğum, kadını bir ev çerçevesi içıne kapatmak isteyen, böylece kadının coğrafyasını daraltacağını uman anlayış. Ortal ıkta rahat cirit atabilmek için, hiç olmazsa nüfusun yansını eve kapatma aklıevvelliği. Bu "ev kadını" tamlamasında, kadını eve kapatmak gibi bir art niyet var. Isterse ev değil, bjrkoğuşakapatılmış olsunlar, kadınlara "ev kadını" gözüyle bakılır. Yıldınm tutukevinde, askerî cezaevleri müdürü Albay Saldıraner de bizlere, böyle bakmayı pek severdi. Sık sık yoklardı koğuşu. Bız volta akarken uzakta görünmesiyle erler komut verirdi: "Hazrol." Er düzeyindeki koğuş kapatmaları olan bizler hemen "hazırol"a geçerdik. Böyle beklerdik koğuşumuzun albayını. Ev kadınlan nasıl pencerede beklerse öyle. Koğuşumuzun albayı yanımıza vardığmda, sağolsunlar "rahat" komutu verirler, biz de ranatlardık. O zaman, Saldıraner, evindeki kadınlan ev işlerinin başında bulmuş gibi memnun memnun güler, bana sorardı: "Sözcü, söyle bakalım, bir ihtiyacınız var mı?" Birgün dayanamadım. "Var albayım, çamaşır makinesi." Inanır mısınız, o zamanlar, sıyasi tutuklulara uygulanan nice baskının sorumlulanndan olan albay bu isteğimi son derece doğal karşılamasın mı? Ciddi ciddi bız koğuş kapatmalanna çamaşır makinesi vaat edildi. Ama olmadı elbet. Sonunda başka çareler düşundü. Albayımız, koğuşumuzun iç düzenineevlerinindüzeniymişçcsinemeraklıydılar. Bana, tıkanık olan tuvaletin üstü için, delikli bir tahtanın krokisini çizdirdi. Öyle bir tahta ki, üstüne leğen koyup çamaşır yıkadığımızda, akan sular, deliklerden helâya akacak ve doğrusu, koğuş kadınlannı hiç ihmal etmeden yaptırdı, bu tahtay ı. Bizler arada, işkenceye giden arkadaşlanmız yüzünden kazan kaldırmasaydık, albayımız bizi, evleri koğuş olan ev kadınları sayıp gıdecekti. Af kanunu çıkıp da koğuşlar boşalınca, kimbilir nasıl üzülmüştür. Hadi eve kapatılmaya gelmediniz, hiç olmazsa kapatıldığınızkoğuştadursanıza. Kadın dcdığin evini ve koğuşunu bilmeli. Kadın dernekleri de yoldan çıktı. Eskiden kimsesiz çocuklara sünnet düğünü falan yaparlardı. Şimdi mıting yapıyorlar. Bunca sünnetsizçocuk varken, evlatlannın canına düşmüşler. Onun içinbu lslam Konferansın 12 Mart'ta birkaç kez yargılanan ve af yasasından yararlananlardan biri de, 22 Kasım 1976'dayitirdiğimiz yazar Sevgi Soysal'dı. Onu Politika gazetesinde 1976 yılında yayımlanmış bir makalesiyle anıyoruz. Paralar cebe kadınlar eve b G eçen gün trafik mahkemc'sine taTabü bunu kabul edi şım o kadar kolay olnıklığa çıktım. Hâkim ışimi sor madı. TRT'den yeni atıldığım sıralarda, duğunda az daha "Kaplumbağa" TRT'nin eski ve yeni yöneticilerinin "müesdiyecektim, ama kırk yılın birinde sesenin ikramt" olarak tutuklanmamda yardilimituttum. Hâkim "evkadını"diyeyazdı dımcı olduklan dönemde, yargıçlar öğrettinrken dc kuzu gibi durdum. lerbana, "evkadını" olduğumu. Sağolsunlar, ozamanki TRTyöneticilerimüesseseye Nerdençıktıbukaplumbağalıkdiyeceksiniz? Şundan: Bizim toplümda bir kadın ne , g'eçmiş hakkımı helal etmem için, hakkımda yaparsa yapsın, cğer "daktiloluk" gibisine birkaç dava açılmasına da önayak olmuşlardı. erkeklerce kabul görcn bir meslcği yoksa, "ev kadını"dır. O kadar. Onların gözünde, Sıkıyönetim mahkemeleriyle adliye araevimizisırtımızdataşırızbiz, kaplumbağasında, mekik dokuyorum. Davalardan biri lar gibi. "halkı suç işlemeye tahrik". Bu suçu da, TRT'dekibiriçhizmettoplantısındaişlemiArtıkbellibirişyerindeçalışmadığımdan şim. Olur a, ben suç severim, halkı da scvebu yaşıma kadar hep çalışmış da olsam, cv rim, teşviketmişimdir.Önemli değil. Karşıkadınıyımben. sına TRT'yle ilgili bir suçtan dolayı çıkanldığımyargıçsordu: "Mesleğiniz?" Karşılık vermemi beklemeden deyazdırdı. "Yaz, ev kadını yaz." Ben hemen itiraz edecek oldum. Yargıç sözümü ağzıma tıkadı. "Nesinya?" Bir an düşündüm. "TRT'ci" desem, öyle bir meslek yok. "Gazeteci" desem, bunca yıl çalışmaya bir basın kartı bile alamamışız; "yazar" diyeceğim, ama göze alamıyorum. Yabu hâkim de, "Yürümek" davasındaki hâkim gibi, kötü kötü bakıp "Yazıyormuş, ne yazdığınıbiliyoruz,yazıyormuş.."diyeazar danyalnızesirTürkJeraçısından değil, esir olmamakta direncn kadınlar açısından da yararlanmakgcrek. Bütün kadınlan, bırerbirer ne demek, dörder dörder eve kapatmak içinMüslümankardeşlerimizdenyardımisteyelim. TRT de bu konuda bir film yaptı mı, tamam. Filmin adı da kolay: "Paralar cebe, kadınlar eve".^ (Bakmak, Bilgi Yayınevi)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear