26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DER< Duvarfilminin Cannes'da 1983 Mayısı'ndayapılangalasından. TuncelKurtiz, AyşeEmel, Yılmaz Güney vefilmdeoynayan ikiçocuk... p+ "Hanişuanarşistlerden?" "öylediyorlar." "Deniz Gezmiş gibilerden?" "Onlarbenim arkadaşlanmdı." Koğuşta da çok acayip bir hava vardı. Tüm mahkumlar Aysel için çalışıyordu sanki. Yetneğini onlar yapıyor, çamaşınnı onlar yıkıyor, her işine koşuyorlardı. Aysel, bu kadınlar üstündeki baskısını şantaj ve zor yoluyla kurmuştu. llkokul 3 'e kadar okumuştu. Yazısı kötüydü ama koğuşta tek yazabilen de oydu. Kimi mahkumlann hapishane için mektuplannı yazardı. llişkilerini öğrenirdi. Kadın gardiyanla da arası iyiydi. Mahkumlaragelenmektupları alabiliyor ve bunlan "Müdüre veririm" diye bir şantaj aracı olarak kullanıyordu. Aynca, daha önce Kay seri Cezaevi' nde bir kadın mahkumu kaldırmış, yere çarpmış, kadın da ölmüştü. Oradan Adapazarı'na naklolunca ünü de arkasından gelmişti. Kadriye: Kadriye 18 yaşında, beyaz tenli, sanşın, mavi gözlflbir kızdı. Ince, ufak tefekti. Hapishanede ilk kurduğum ilişki onunladır. Çok iyi bir kızdı. Suçu eniştesiyle bir olup öz ablasını öldürmekti. Eniştesine âşık olmuştu. Ablası ortada engcldi. Ortadan kaldırmak lazımdı. Eniştesiyle bir olup ablasının yemeklerine fare zehiri katmaya başladı. Tam bir ay her gün dozunu arttırarak, zehirledi ablasını. Kadın, acılar içinde yataklara düştü bir ayın sonundadaöldü. Şehriban: Çok esprili, hoş bir kadındı. Suçu da ilginçti: Kocasını çok seviyordu. Sevişerek evlenmişlerdi. Adam bekçiydi. Şehriban kocasını çok kıskanırdı. Odakarısını kıskandırmayı seviyordu. Bir de içki içerdi. Çok sarhoş olduğunda da Şehriban' ı döverdi. Işi olmadığı geceler, sanki işi varmış gibi çıkar, geç gelirdi. Sırfkansmı şüphelendirmek için kuşkulutavırlaragirerdi. Şehriban çok kıskanırdı ama hep içine atardı. Bir gece yine geç geldi kocası. Dut gibiydi. Şehriban yatmıştıuyur gibi yaptı. Adam sızdı zaten. Biraz seyretti kocasını. Sonra beylik tabancay ı aldı, adamın bacağına sıktı. Bütün içine attıklannı boşalttı adeta. Adam vuruldu, ayılmadı. Sonra Şehriban kanı gördü. Bütün yatak kan ohnuştu. Başladı çığlık çığlığa bağırmaya. Kocasını sarsa sarsa uyandırdı. Adam uyandı, kanı gördü: "Ne oldu bana Şehriban?" dedi. Şehriban camlan açtı: "Kocam ölüyor, yetişin!" diye bağırmaya başladı. Yetiştiler. Adam hastaneye kaldınldı. Şehriban da hapishaneye. Bu olayı anlatırken hem güler, hem de çok güldürürdü. "Ne yapayım, çok seviyordum" der MAT ve DUVAR kurallarını tek değişmez olarak kabul ettiği sürece siyahlı beyazlı "Mat" Toygun Orbay'ın yazdığı, ^^^r *JtL^ " f ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H karelerin içine hapsolmaktan sınııian açık bir oyun. Devlet ^^r ^^^m ^ ^ ^ S ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H kurtulamayan bir satranççı Tiyatrolan'nda ilk kez sahneleniyor. ^^^^r < ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ B V H kimliğinde. Dünyamız yenmek ve Bir satranç ustasının mata yenilmek üzerine kurulu bir giderken kendisiyle ve başkalanyla satranç tahtasına dönüştü. olan hesaplaşmasını anlatıyor. Oyunda kendimize dayattığımız Satranç oynarken taşlar hiç ^^^^A ^^^^^L ^ ^ I ^ B ^ H I başarı ölçütlerinin gerçeği ne denli düşünülmez. Sırası gelince flBHHHl ^^^^^^^k ^ ^ ^ • j ^ ^ f l yansıttığı sorgulanıyor. birbirine kırdırdığımız, dışladığımız ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ | Mat'ta Zühtü Erkan'ın yanında satranç taşlarının hikâyesi acaba yedi de dansçı yer alıyor. Yönetim ne olabilirdi? Bu taşlar birbirierine ^ m ^^^^^^m ^ ^ ^ ^ ^ ^ B | H | ve koreografi bana ait. Işık âşık olabilirier miydi? Olurlarsa ne ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ A ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ J ^ H tasanmı ise François Rainson'un. olurdu... ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ l ^ ^ ^ ^ ^ ^ d ^ ^ ^ ^ ^ H H Duvar ve Mat üstüste geldiler. Küreselleşme çağında bir aydının Duvar'ı Türkiye'ye getirmek yaşadığı, yaşayabileceği temel hayalimizdi. Duvar filmi Fatoş varoluş sorunları gündeme Güney'in çabaları sonucu geldi. getiriliyor. Bu aydın, oyunun Mat, Taksim 'de Aziz Nesin Sahnesi 'nde. Zühtü Erkan. Bu başansı için onu kutluyorum.^ WM H :^H1 di: "öldürmek için ateş etmedim zaten. lı mi boşaltmak için." "Öldürecek kadar çok mu seviyordı Şehriban?" dedim. "Öldürecek kadar çok" dedi. Sonra kocası affetti onu. Davadan va geçti. Serbestbırakıldı Şehriban, kocasıy berabergitti. Ali Baba: (Duvar filminde Tuncel Kt tiz' in oynadığı gardiyanda Ali Baba'dan r> çok iz var.) Elektrikler kcsildi bir gece k ğuşta. Aygaz lambası bulmak için dışan çı tım. lrkildimkaldımbirden. Bütünkorid ra aygaz lambalan dizilmişti. Sırf onlar ışığı vardı. Koridorun ortasında bir adam c kiliyordu: 1.85 boyunda, dağgibi, sırtım uzun bir gocuk, süvari pantolonu gibi b pantolon, uzun diz üstü çizmeler, başın< kalpak. Gözler elayeşil. Çok güzel gözh Yay gibi kaşlar, kalın, kırçıl. Ince, ucu hal kanatlı, kalkık bir burun. Kırçıl, pos bıyı lar. Ağzının kenarlannda iki derin gamz Sanki Kurtuluş Savaşı kahramanlarınd. biri çıkıp gelmiş gibi. Gölgesi de karşıda duvara vuruyordu. Olduğundan çok dal heybetli. Koğuşadönüpsordum: "Kim o dışandaki adam ya?" "Ali Baba" dediler. Kürttü Ali Baba. Malatyalıydı. Baş garc yanl ığı çok ciddi bir enfarktüs krizi geçird ği için bırakmıştı. Koyu Ismet Paşa'cıyc Odasında bir sürü fotoğrafı vardı lsmet P. şa'nın. Birtanesi de imzalıydı. Zamanınd şoförlüğünü yapmıştı Paşa'nın. Ecevit düşmandı, lsmet Paşa'yı düşürdüğü içi Ama bir yandan da af çıkartır diye Ecevit güveniyordu. "Karaoğlan kurtaracak bizi" derdim a; sıra. "Ah, ne Karaoğlandır o Karaoğlan..." de di. Odasında çok güzel çiçekleri vardı. At; türk'ün bir resmi, tsmet Paşa fotoğraflaı Tertemiz, dcrli toplu biroda. Çok güzel de bir tabancası vardı. Bir gt beniçağırdı:"Gelbaknegöstereceğim!" Geketini çekti, çok güzel bir tabanca vardı. Sedef üstüne altın kakmalı. Bizim avlu topraktı. Beton dökmeye ba: ladılar. Mahkumlar çahşıyordu işçi olaral Içlerinde Mehmet Uzun diye bir mahkuı vardı. Uzun boylu,yaşlıca bir adamdı. La; dı. Erkek mahkumlar kısmında neler olu bittiğini soruyordum. Konuşuyorduk. Çocuklar, paralı mahkumlara hizmet içı götürülürdü. Yandaki koğuşun çocukla geceleri falakaya çekilirdı. Kemaletin isirr li gardiyandı eziyetin başını çeken. Onlaı koğuşlar temizletılirdı. Çığlıklan ve ağlaın sesleri gelirdi. Bizim koğuşun yan tara sübyanlar koğuşuydu. Onlarla da konta kurmaya karar verdim. Müşterek duvarda bir kalorifer borusu geçiyordu. Mehm( Uzun'dan alçı istedim. Heykel çalışma; yaptığım için bunu almamda sakınca yoktı Her gün bir parça alçı vermeye başladı bizt Kalorifer borusunun oradan duvarı del dik. Gerektiğinde hemen alçıyla sıvayıp, üi tünüdeboyayabilirdik. Böylecesübyankc ğuşuy la konuşmaya başladım. "Deniz Gezmiş niye idam oldu abla?" "Mahir Çayan'ları nedcn öldürdüler ab la?" diye soruyorlardı. Anlatıyordum. Yazıh sorular da gcliyordu, küçük rulola halinde. Onlara da cevap yazıyordum. Diğer mahkumların koğuşundan da soru lar gclmeye başladı: "Kapitalizm nedir?" "Emperyalizm nedir?"^ Not: Ayşe Emel Mesci, 24 sanıklı Birinc Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi dava sındayargılandı.5yılhapis1.5yılsurgünce zasına çarptınldı. 1974 yılında çıkartılan af ya sasıylaözgürlüğüne kavuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear