26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

28 TEMMUZ 19%. SAYI 540 Demi Moore'unsonfilmi"Striptiz"den 12 milyon dolaralmasi üzerine Hollywood'da başlatılanastronomikücrettartışmasına Curtis'intepkisioldukçafarklı."Sinemadünyasında bu kadar yıl ayakta kalabilmenin sırrı başkalarının aldığı paralarla ilgilcnmemcmdir. Menajcrimbukonudaçoksıkıtembihli. Ona kapı kapı dolaşıp beni pazarlamamasını söyledim.Buçokaşağılayıcıbirşey. Mcnajerim gelen teklifleri değcrlcndirmck ve bana yalnızca uygun olanları yansıtmakla yükümlü. Bugün beni ben yapan filmlerin hcpsinde yönetmenlerbanagcldi.TrueLies'daJimCameron kapıma kadar gclerek bu harika rolü teklifetti. A l ish Called Wanda'da John Cleese filmindc oynarsam çok mutlu olacağını söyledi. Biryönetmenibeğenmemiçinonun filmindc oynamam gerekmiyor. Örneğin Woody Allcn çok beğendiğim bir yönetmen. Ancak beni lıiçbir filnıde oynatnıanıası ona duyduğumhayranlığıa/altmaz.Onundünyasında ycr almak bilc beni mutlu etmeye yetiyor." Curtis, rckabctin kıskançlık boyutlarına vardırılmasından rahatsız. Onun sineına dünyasında "dönen dolaplarla" ilgilenccek kadar bol zamanıolmadığını söyleycnsanatçı bu kadar kaypakbirortamda ancak tutarlıbirpolitika izlenerek ayakta kalınacağına inanıyor. "Filmdünyasındaki dedikoduları ancak dişçimde sıra beklerken okuduğum magazin dcrgilerindenöğreniyorum. Yinedeitirafctmeliyimkisanatçılaraödenenmiktarlarıeok fazlabuluyorum.Buparalarınbirkısmınıhayır işlerine ayırmalılar. Ne var ki birisi bana 12 milyon teklifetse, 'Teşekkürcderim bcn almayayım. Bana I milyon yeter' dcmem. Şimdi bana teklifedilenmiktannüzerinde bir ücret istesem belki dc kapımı bir daha kimse çalmaz.." Birsanatçınınkendikişiliğineyakinrollerde daha başarılı olduğuna ilişkin genel kanı ona göre anlamsız: "Gerçek yaşamımda yapamadığımşeyleri filmlerdeyapmaktançok büyükkcyifalıyorum. Banabenzcyenkişilikleri canlandırırken can sıkıntısından patlıyorum. Bcnimlc aynı düzeyde olan insanlarla birlikte olmaktansa, işini sonuçlandırmak içinşartlanzorlayan,olanaksızıolanaklikılan insanlarla birlikte olmayı tercih ediyorum. Örneğin Indian Runncr filmiyle Sean Pcnn, muhteşem bir pcrforınans scrgilcdi. Gary Oldman da büyük sanatçı. Ancak Mery 1 Streep'i anlayamıyorum. Sophie'sChoice filmini çevirirken sete gelmcden önce evde erkendenkalkıp,çocuklarınıdoyurupokullanna gönderdikten sonra, filmdeki o korkunç sahneyi nasıl oynadı? Işte bunu aklım almıyor." Ünlü sanatçı aynca romantik komedilerde rol almaktan da hoşlanmiyor. "Pretty NVoman, Sleepless in Seattle, Whilc You were Sleeping, Four Wedings and a Funeral gibi filmlerdc oynamak istemem. Çünkü bu filmler benım bcklcntilcrimi körüklüyor. Filmden |£ sonra cve döndüğümdc kocama bir göz atıyorum. Nerede Hugh Grand, nerede benimpasaklıkocam.Sonuçolarakmoralim bozuluyor." Curtis kendine teklif edilen roller konusunda her zaman csnek. Katı prcnsiplerc takılmıyor. "Stüdyolar bana rol kabul cttirmek içın kapımda sıra olmuyorlar. Bcnimle aynı işi yapacak, bcnzer nitelikte, 35 yaş kusağında bir alay kadın sanatçı var. Ancak ben 'Şu filmdc başrolde oynadım. Bu filnıde anneyi canlandırmam' gibi saçmalıklar yapmıyorum. Bu ncdcnle işsiz kalmam söz konusu değil. My Girl, Mother's Boys, Forever Young gibi filmlerde anneyi canlandırdım. Yarın büyükanne de olurum. Örneğin geçen güntelefonlabirTVdizisinde oynamam için teklif aldıın. Eğer dizi güzelse ve yarım kalma riski yoksa ben bu dizideoynarım." 50'li yılların cn gözde iki sanatçısının çocuğu olarak film dünyasının içinde büy üyen Curtis, Hollywood'u herkesten iyi tanıyor. Son yıllarda bu iğnelifıçıdaiyiceyıpranmış. 1996yılını diıılenerck ve çocuk kitaplan yazarak geçirecek. Amacazip bir teklif gelirse geri çevirmeyecek.^ Derleyen: REYHANOKSAY BAŞKENT GUNLERİ Ressamlar gerçek çizgileri yakalıyor MÜŞERREF HEKİMOĞLU lelefon çaldı, mimar dostum Ragıp Buluç. Gel, sana bir resim gösterelim, diye çağırıyor beni. Ben de coşkuyla koştum. Oya Buluç'un portresini göreceğim. Turan Erol yaptı. Içinden geliyor, tuvalin başına oturuyor bir gün, karşısında Oya Buluç yok ama ressamların güzel gözleri var. Portrenin karşısında hayran durdum, seyrettim uzun uzun. Renkli değil, ama genç ve güzel bir kadının solmayan renklerini yansıtıyor, geçmişten geleceğe uzanır gibi, kapalı denizlerden okyanuslara ulaşır gibi, bir güzelliğin gizemini yansıtıyor. Kucağında bir çocuk, belki Cem, belki Efe, belki de tüm çocukların simgesi, Madonna havasında, Meryem Ana'yı çağnştıran bir Oya Buluç. Karşı duvarda da Ragıp Buluç var, Orhan Peker'den bir anı. Ressamın sıcak yüreğini, sevgisini, dostluğunu da yansıtıyor. Bence Atakule'ye de benziyor, başkentli bir mimarın Cinnah yokuşunda yükselen yapıtına... Ankara'nın neresine gitseniz o kule selamlar sizi. Benim de penceremde her zaman. Geceleri ışıklarını seyrederim, önünden geçerken öfkelenır, hüzünlenirim. Yok, baloncular, simitçiler, mısırcılar, piyango biletçilerinden ötürü değil, döner merdiveninde dalgalanan kalabalığı nedenıyle de değil, o kalabalığı seviyorum. Başkent varoşları bu güzel kulede buluşuyor bence, azınlığı değil, çoğunluğu kucaklıyor günün her saatinde. Btr mimar için mutlu bir olay bu. Öfkem yerel yönetıcilerden kaynaklanıyor, hayli soğuk, sevgisiz bakıyorlar kuleye, çevresı, önünde uzanan park çöplük nerdeyse! Bir açıkoturum nedeniyle gittiğim Seymenler Parkı'nda da aynı durum, nerdeyse coca cola ağacı üreyecek köşelerinde! Parklara temiz hava için gidilir değil mi? Oysa gözlerimiz de, ciğerlerimiz de kirleniyor. Elbet bir de kulaklarımız var, o açıkoturumda kimi konuşmalarla hayli kirlendi doğrusu. Çankaya tepesinde, vaktiyle Atatürk'ün, Inönü'nün, Fevzi Çakmak'ın oturduğu Oya Buluç tepeler nelere tanık oldu o akşam. Dünya tersine döner gibi!.. Ben yine portrelere dönüyorum. Turan Erol'un yaptığı başka portreler canlanıyor gözümde. Ozan Cahit Külebi'nin portresi, Süheyla Külebi'nin portresi, o portreyi eşini yitirdikten sonra istiyor ozanımız. Dünyamızdan ayrılan bir kadın, Turan Erol'un fırçasıyla yeniden doğarak geliyor kocasının yanına. Bir de kalpaklı portre var. Şimdi nerede bilmem ama bulup müzeye konmalı bence. Herkes görmeli o portreyi. Turan Erol'un fırçası güzel yakalıyor Mustafa Kemal'i Nâzım'ın dizesini renklendiren bir portre. Gerçekten sarışın bir kurda benziyor. Şu günlerde neler düşünüyor kimbilir! Olaylara nasıl bakıyor, gözlerinde sitem mi var, diken mi? Biraz da babalar ve çocuklardan söz edelim mi? Oya Buluç'un portresinden sonra Efe Buluç'un çalışmalarını izledim ekranda. New York'ta Pratt Çizim Enstitüsü'nde okuyor Efe Buluç, mimar babadan güzel bir uzantı. Ekranda bir ayakkabı, renkli, çiçekli, hippileri anımsattı bana. Derken sade çizgili bir iskemle, bir paravan, Japonya'da staj yaptığı dönemden çalışmalar. Yıllar ne çabuk geçiyor! Babasının atölyesinde projeler, maketler arasında dolaşan güzel çocuk canlanıyor gözümde. Çankaya kulesinin gızli bir yerine imzasını atmak istiyordu, kuleyi öylesine sevmişti. Şimdi de öz ürünlerini imzalıyor. Kuzey, orta ve Güney Avrupa ülkelerinde yaptığı geziyı anlatıyor bana, Milano'daki sergide gördüklerini. Genç bir öğrenciye yenı ufuklar açan bir gezi gerçekten. Geziyor, görüyor, yıl yıl, kent kent okuyor mimarlık tarihini. Büyük ustaları tanıyor yapıtlarında, taşına, toprağına dokunuyor. Ülkemizdeki mimarlık öğrencileri de bu olanağı bulabılse keşke! Politikacılar seçim bölgelerine üniversite açılsın istiyor, iktidarları döneminde açılan üniversitelerle övünüyor ama Anadolu üniversitelerinde okuyan gençler Istanbul'u, Ankara'yı bilmiyor! Topraklarımızdaki uygarlıkları, kültür varlıklarımızı görmek olanağı yok, müzeye gidemiyor, konser dinlemiyor, tiyatro, opera, bale izlemiyor. Kitabevlerini dolaşmıyor. Üniversite öğrenimi yalnız diploma almak değil bence. O diplomayı boyutlandırmak gerekiyor. Boyutlandıramayanlar bir meslek adamı oluyor ancak. Acı ama gerçek, başkentte okuyanlar da olanaklardan yeteri kadar yararlanamıyor. örneğin müzik öğrencileri konsere gelmiyor, hatta öğretim üyeleri, dahası çalgıcılar da. Gezgin piyango biletçisi Adem Gerçek'i siz de tanıyorsunuz artık. Bursalı okurumuz. Diploması yok ama Cumhuriyet okuru. Suna Kan'ı, Meriç Sümen'i benim yazılarımdan tanıyor. Kızlanndan birine keman öğretiyor dar bütçesiyle. Sanat lisesine gönderiyor, ötekinin baleci olmasını istiyor. Istediği oldu, iki kızı da sınava girdi. Biri Bilkent Müzik Fakültesi'nde, öteki Istanbul Konservatuvarı Bale Bölümünde okumak hakkını kazandı. Adem Gerçek'in de başı göğe erdi! Işık Gerçek Ankara'da yalnız bir gün kaldı, Bilkent Üniversitesi'nden sonra soluğu nerde aldı biliyor musunuz? Anıt Kabir'de, elinde keman kutusuyla selamladı Atatürk'ü. Bunlar da var.^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear