26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

HAZİRAN !')%. SAYI 53.V 15 PAZARIN PENCERESİNDEN Yabancılarla anlaşmak SKI,ÇUK KREZ elal Bayar zamanında Yunan Kralı ıle eşı Istanbul'a gelmışlerdi. Görkemli bır törenle karşılanmışlardı. Aynı gün Haydarpaşa'ya varan trenlerin bırinden bir gariban çıkar: Istanbul'u ilk kez görmektedir.. Sırtında denki, elınde torbasıyla merdivenlerden inerken gumbuuüür!', yeri göğü sarsan birtop sesi duyar. Korkar, yere çömelir. Kalabalıktan bırine sorar: Ne oluyor yahu? Yunan Kralı gelmiş.. Onu top atarak karşılıyorlarmış! Ha, lyı! Kalkar, üç adım daha yürür ki bir 'gümbüür!' daha.. Yine beti benzı atar: Pekı bu nedir? Dedık ya, Yunan Kralı gelmiş! Ha, anladım, der; ilkinı tutturamamışlar!" TürkYunan ılişkilerinı konu edinen toplantılarda bu anekdotu anlattığımda her iki tarafın çok gülduğune ve ortak bir şeye gülündüğunde de buzların eridiğine, ikı tarafın birbirine daha iyı yaklaştığına şahıt oldum. Demek kı Turkler'le Yunanlılar olumsuz öykücuklere bile beraberce gülebılıyorlar. Peki, aynı türden bır şakayı Fildişi sahilinden gelmiş bir mısafırınize yapabilir, ona bir Arap halayık öyküsü anlatabilir mısiniz? Ünlü antropolog Margaret Mead, "Sakın," diyor, "Kültürünü iyı tanımadığınız yerden geloni böyle güldürmeye kalkmayın!" Istanbul'a Habitat toplantıları için geldiğinde tanıdığım Mımar Panayotıs Psomopulos (Atina'da Ekistik Merkezi'nin başkanı ve ünlü mimar, kent planlamacısı Doxiades'ın yardımcısıydı) Afrikalılarla yakınlaşmanın, aradaki buzları erıtmenin yolunun dokunmaktan geçtiğıni soyledı.: Nıjerya'da, Abuza kentınde Amerikalılar yeni bır kent planlaması yapıyorlarmış. Projenin uygulanması sırasında çeşitlı sorunlarla karşılaşmışlar, ışler yavaşlamış; Nijerya Hükümetı başkalarının da görüşlerinı almak istemış. Psomopulos, bu kapsamda Abuza'ya gidip işi incelemış; yerel yöneticilerle bir toplantı düzenleyıp projenin son safhasını tartışmak ıstemışler. Toplantı salonunda yuzü aşkın dinleyici varmış. Mımar, konuşmadan önce sahneden inmiş teker teker hepsının elını sıkmış. Konuştuğunda "Zahmet etme, nefes tuketme.. Bız seni anladık; doğru bıldığini yap!" demişler. Psomopulos, "Aman bu yöntemı Japonlar'a uygulamayın; en ufak bir dokuntu bile Japonlar'ı rahatsız eder, etkisi olumsuz olur!" dıyor. Öyleyse Japonlarla nasıl anlaşalım? Psomopulos şöyle yanıtlıyor bu soruyu: Japonya'ya giclışlerimden birinde ünlü mımar Kenzo Tange ile tanıştım. Mesleki konularda oldukça mesafelı ve resmı bır * ' ' üslupla konuştuktan sonra beni bir geyşa evine götürdü: Çukur bir yere yerleştirilmış bir masaya oturduk; yüzleri kat kat makyajlı, ananevi elbiseler giyınmiş altı yedi geyşa hizmet etmeye başladılar. Bu ara da gelip gidip yıyeceklerımi ağzıma verip beslıyordu beni. Geyşalar sonra da ulusal çalgılarla bize yavan gelen parçalar çalıp ananevi danslarını sergılediler. Dans sona erince Kenzo Tange sordu: Geyşalardan en çok hangisini beğendinız? Biri, hareketlerinin ahengi, ıncelığıyle, gıysisi derli toplu ve renk açısından guzel ve uyumlu olduğundan dikkatimi çekmişti; kollarını hareket ettirirken kımonosunun hışırdaması bile ahenkliydi... Onu beğendiğimi soyledim. Gerçekten en iyileri odur. Ben de onu beğenirim! dedi Tange. Altmış beş yaşında olan bu ünlü geyşa herkese hizmet etmezmış: ancak Kenzo Tange gibi özel kimselere hizmet bahıs konusu olduğunda çağrılır, keyfi yerindeyse lütfeder gelirmiş... Aynı geyşayı beğenmiş olmak, yani zevklerimizın uyuşması Kenzo Tange ile aramızda bambu köprülerin oluşmasına, yakınlaşmamıza yol açtı. Kenzo bana içıni döktü: İlk eşı kral ailesındenmiş, onun pasif, kocasının gölgesinden ibaret bir kadın olmasından sıkılmış, boşanıp Japon Hava Yolları başhostesi ıle kırıştırmaya başlamış. Ancak kral ailesinden bırinden ayrıldığı için toplum onu dışlamış, toplantılara çağırmıyormuş artık... Zevkimizin uyuşması Kenzo'nun bana şakalar yapmasına bile yol açtı: Bizi tarihi yerlerde gezdiren Japon kızları bildiğımiz kimonolarıyla dolaşıyorlardı. Ancak bu kimonolar dızlerine geliyordu, altına başka şeyler giymişlerdi. Nedenini, hiçbir yerde görmediğim bu kimonoların anlamını sordum. Anla bakalım, dedı, bu kızlar niçin böyle kısa kimonolarla gezerler? Nasıl anlayayım? Aklıma gelen şakaciddi her olasılığı sayıp doktüm. Her açıklamama Kenzo Tange de, mınıkımonolu mıhmandarlar da kuçuk Japon seslerı çıkararak güldüler Akşama kadar ne dedimse doğruyu bulamadım. Daha düşun, bul bakalım, bil bakalım! deyıp durdular. Günbatarken pes ettim. Allahınızı severseniz sız açıklayın! Bu kızlar anneannelerınin kimonolarını ' giymekteler; anane bunu gerektirir, anneannelerınin zamanından bu yana Japon neslinin boyu o kadar uzadı ki kimonolar dızlerinde kalıyor. Hep beraber kahkahalar attık... Bütün bunları neden anlatıyorum? Belki bu püf noktalarını kavrayıp uygularsak otuzbin kişı beklerken topu topu beş bın misafirle gerçekleştirdiğımiz Habitat toplantılarında gelen az sayıda yabancının üzerınde bir etkı yaratıp belki 2004 olımpiyatlarında daha çok ınsan çekeriz diye düşünmekteyim. ^ YükselArslan. Desenleri Galeri NevDost Yuymevi turafmdan "Defterler"de yayımlandı... ıcrâ Voir' kitabını okuduktan sonra erdim. Yeni birdizi: Tarihöncesinlcn günümüzc, iıısanlıga, bütün uy;arlıklara... Insanınemeğiylc.aletleininyaıdımıylayarattığıherşeyeevenselbiısaygı.. Kısacayenibirdizi: itkiler. Buradaikinciletkiler, asinalar lavar. Müzisyenlerleilgiliolduğusatatın sınırlarının dişmdaki sanatların ebilimselliğin kendi alanınasızması crcktiğinc, bcslcnmcsinin kendi sınrlarından dışarı sıeramasıyla, özürcconlandürtülcmesiylezcnginlik a/anacagına, çogalacağına, gerçeinmcrkczinedoğrugidcceğineinalyordu. "Kapita!"dizisidegcnebutiirbir lancın etkisiylc gerçcklesınişti. 968'lerdedünyayı saısan birideolonin, fclsefenin, ckononıipolitiğin aratıcıları Karl Marx veFrcdcricErıels'i, kendi sanatsalalanındaırdelcıck istemişti. Odi/.iyle ilgili çalısmaırtnı !»öyleaçıklıyor: "Kapital üzeri c bir dİ7İ tablo yapma fikri 4 Temııız 1969'da,Kutsal Aile'yiokurken luştıı. Engels'ın Kapital'in Öze'nin, Kapital. Üzcrinc Mcktupla'nınvcKarl Marx'ınLkonomi Poliğin Eleştirisine Katkı'sımn yardıııyla KapitalArture'lerdi/isimn binci tablosunııgeıçeklestirdiın. Gcri:. harikulndcbirdcncyimolacağını kligım Kapital okııması veyaklaşık tı yıl boyunca geccli gündüzlü bır ıl ısmay ı gercktirccck olan. daha öıı•dcn kaf amı meşgul etmiş konuların rbiri ardına resmcdökülmesi kalı>rdu." ıplatılan arturler Kapital dizisi 1967.sonlarında Türye'yedönü.şünde csininin ilk uyaslarıni vcrdi. 6 yıllık aradaıı sonra kesindegördüğü i/lenimleri .şriyle ılatıyor: "6 yıl sonra scrgilcruçmak in Türkiye'ye dönüyorum. Istanıl'da Alınan Kiiltür Mcrkezi Galerinde vcAnkara'daFransızEnstitü'nde. Kitabevlerinin vitrinlcri, kalrımlar, klasik ve modern Marksist zınladoluptaşıyor. Kendimisosyat bir iilkede sanıyorum! Sonuçta '67 yılı sonlarında anavatanımTiirye'yc (6 yıllık bir ayrılığın ardınn) dönüşün soku, bazı kisisel nenler vcsımfsal kökenimin etkisiykendimi entclektüel açıdan sıkışş lıisscdcrck, "Marksizm klasikleri"ni yelen okumaya baslıyorum". Yurtdışında gülere boğulan Arslan'ın ülkesindeger<leştiıdiği bu sergi hiç de umduğu sonucu ınedi. C'umhuriyet Savcısı Ankara'daki gisinden lOArturc'ü toplattı. llakkında /aaçıldı. Kararverilmisti: Eserlcrpornog rafikti. Dörtcelsesonundaeserlerine /ar zor kavuşacaktı. Marx'ın, Engels'ineserleriylcbirlikteParis'edöndii. 1967<lebaşlayanKarx'ı.Engels'i okuınaeyleıni 19691975 döneminde "Karl Mars'ın Kapitali'nden, 19751980 döneminde ise Kapital'i GüncelleştirmcDenemesi"dizilcriylesonıi(,landı. Arslan, 67 yıl ındayasalarınelinden zarzorkurtardığı Arture'leri 1988yılında, tam 21 yıl sonratekrarsergiledi (tstanbul Galeri Nev.Galeri Tenı). Şubat I996"da ise özyaşam öyküsünü kcndisininkalemealdığı"ArslanDeftcrler 19651994" sanat kitabıylu tckrarbi/e"merhaba"dedi. "Defterler" baskıyı dışlamış entelektüel düsüncenın saııatsal alanda hangi kerteiere varabileccginin sonıut bıryunsımasıolarakbı/cııla.sıyor. Unlüsanatçı veyakındostu RolandTopor ise"Defterler"inönsözünde Ar.slan'ı izlemenin bircesaret isi olduğıınu vıırgııluyorveonu inkâredecek kitleyide bizetanınılayarakonuşöyleanlatıyor: "Nevarki kimıleri. büyüsel gücleratfettiklcri bu eserlerc la/la yaklasmamayı yeğlerler. yüzleriııı bırdüdüklii tenecrekapağmınayrılması misaliyitirebilirlernıiş gibi. (,'ok daha scınpatık. eürctkâr vc ihtiyatlı olan digerleriyse, ailelcrindeki uyuz koyunlann yarattıgı,çokeskilerdekaybolnnışbir uygarlıgaaitarkcolojik parçalarseklinde gördüklerı Arture'lerden etkılennıekten çekinmezler. Böylesi bır kavıısına. elbette heyecan yüklüdür. "lkita.şlıadam"ın(akıl taşı.dcliliktası) eserleri. /amana, zemine ve izlcy ıeinın ruh haline bağlı olarak dehset, co.şku, lıüziin vcyancşeduyuııısatır. Uirsanatçıolmayıkendincyasaklayan Arslan, bir rençberin bosuna gayreti vesürgündcki birhükümdarın kayıtsızlığı ileycni bir Artureefsancsinin imgelerini olu.şturdu. Bu cfsane, cinselliğinın kaprislerine boyun eğıniş, kabusvehastalıklarınıninsafına kalmış, ycrinde, yaşamı küçük bir kum tanesine bağlı ve de her halukârda, kendi yarattığı toplumsal örgütlenme tarafındanögiitülmcyemahkuminsanınacıklıscrüvenlcriniustacarcsmediyor. Yalantatlı.geıçeklikacıdır. Ne var ki. bu, kahramanı gülmekten kesinliklealıkoyamaz..." Evet, gerçeğin lezzeti acıdır. Yüzlcşipgülmek nc ister? Bu yorumu size bırakıyoruın.^ (*) Yiiksel Arslan (Bir Döııenı: 19511961) MazlturŞevket IpşiroğlUjSeluhattin Hilav, Orhan Durıı, FeritEdf>ü, Adu Yayınları. Otuz b'myerinebe$bin misafirlegerçekle$tirdigimiz Habitat II.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear