27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 AöUSTOS 1995. SAYI 491 19 PAZARIN PENCERESINDEN jandarmanın köylüye yaptığı eziyetler sergıleniyordu. Köylüler, bu oyunu çok alkışlamışlardı. Tabii bunu seyreden görevlilerin bir kısmının zihninde Köy Enstitüleri'nin birer komünist yuvası olduğu düşüncesi doğdu. Zamanla bu düşünce yaygınlaştı, Hasan Ali Yücel'i çekemeyenler Köy Enstitüleri'ni ve Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yapılan Rus klasıklerden çevirileri ileri sürerek onun komünist olduğunu iddia etmeye başladılar. Bu ıddıaların yaygınlaşması sonucu Inönü, Hasan Ali Bey'i değiştirmek zorunda kaldı. Uzun süre bakanlıkta çalıştıktan sonra isteğimle önce Talim Terbiye'ye sonra da Istanbul'da Çapa'daki Yüksek öğretmen Okulu'na biyoloji öğretmeni olarak tayin edildim ve kırk beş senelik hizmetten sonra emeklıye ayrıldım. Bu süre içinde "Nebatlar Anatomi ve Fizyolojisi" (1937), ayrıca öğretmen Okulları İçin Biyoloji (1952) ve Liseler İçin Biyoloji (1973) gibi kitaplar da yazdım. Türkiye'de ortaöğretimin istenen düzeye halen ulaşmamış olmasınm nedenleri şunlardır: Bırçok okulda bina yetersızdir: Çoğunda laboratuvar bulunmaması aktıt metodun uygulanmamasına neden olmaktadır, sınıflar o kadar kalabalıktır ki doğru dürüst ders vermek ve öğrencide alaka uyandırmak güçdür. öğretmenlerin önemli bir bölümü çocuk psikolojisini yeterince bilmez ve iyi yetışmemiştir. Zamanında öyle hocalar gördük ki, ders yılının başında ufacık hata yapmış bir çocuğa "Sen artık ağzınla kuş tutsan bu dersten geçemezsin" demiş ve çocuğu bunalıma sokmuştur. Şimdl bir sürü semlnerler, toplantılar yapılıyor, ama bu konuları yeterince ve derinlemesine irdeleyen Inönü gibi liderler yok. Bu yüzden sorunun daha uzun süre süreceğine ınanıyorum. Inönü, Hasan Akli Bey devrinde bizi haftada bir çağırır, "Türkiye maarifi nasıl gelişir" diye sorardı. Milli eğitim konularına çok hâkim olduğunu, aramızda geçmiş olan şu söyleşi yansıtır. Bir gün bana, "Ardıç", dedi "Senin Latince adın nedir?" "Uniferus nana" diye cevap verdim. "Peki neden Excelsa değil?" diye yanıtlamaz mı? "Nana ardıç ağacının bodur tıpidır. Excelsa bana yakışmaz" dedimdi; Paşa da gülmüştü.^ de Dursun Ali 'ye ait. Dekorati f malzeme olarak da sellerin, çığlann söküp getirdiği büyük kökleri kullanmış. Lokantanıntavanındaki büyük avizc, bahçcdcki, bungalovların önündcki masalar koltuklar kökler işlenerek yapılmış... Hatta köklerden yapılmış hayvanlardan oluşan birheykel gaİerisi bile var. 1992 'den sonra başka tesisler de görülmeye başlamış Uzungöl'de. Çoğu Dursun Ali'nin yanında yetişmiş. Onu örnekalmışlar. Şimdi Uzungöl'deortak, çevreyle uyum içinde bir tarz oluşmuş... Dilerizböyledegider. Kendi ifadesiyle "doğaiçi" imiş Dursun Ali. Çevreci gibi bir şey oluyoryani. Ama sonradan olma değil de doğal bir "doğaiçi"... Sabahın dördünde önümüze düşmüş bizi Eski Yayla Yolu'ndan mezralara doğru çıkanrken; Konstanti sırtlanndan aşağıya "Buralan çok seviyorum" işleten Kalkan Mustafa'yı, balık bakıcrsi Uzungöl'ün ressamı Mavna Mustafa'yı, gecc bekçisi Süleyman'ı, balık kızartıcısı lhsan'ı, Selma'yı, Ahmet'i, "Alçak" Mustafa'yı ve diğerlerini tanıdık. Onlarla beraber mısır unlu tereyağında kızartma alabalığı, kıymalı kuymağı ve sabah, öğlcn, akşam günde üç öğün yemeye doyamadığımız Hilmi Usta'nın, kesinlikle çok özel fırın sütlacını da tattık. Eski Orman Yolu'nda yürüyüşe çıktık, Kanlı Bayır'ın sırtında biryanımız kar biryanımız çimen mayıs ayında piknik yaptık. Sarıkaya'nın yüksekliklerindeki karlar içinde derin nefesler aiıp vererek Dursun Ali'nin "kar tcrapisi"ni gördük. Frengi Kayalığı'na hayran olduk. Arpaözü köyünde muhtann sofrasına misafir olduk ve inanılmaz bir oburlukla dünyanın yemeğini yedik. Bahar gününde kar yağdı üstümüze. Herşeyi çokbeğendik. O kadar memnun olduk ki temmuzda ikinci kez Uzungöl'ünyolunututtuk. Mayıs ayında dağlarda kar vardı. Yaylalara çıkamamıştık. Ama Uzungöl 'de yaşadığımızon günün hepsi de birbirinden ilginç gcçmişti. Dört mevsimi birden yaşamıştık. Temmuzda gittiğimizde yaylalannyolunututtuk. Ve Şekersu'da Dursun Ali'nin eşi Fatma Hanım'ın misafiri olarak unutamayacağımız günlergeçirdik. Dursun Ali bugün artık oldukça tanınıyor yörede. Istanbul'da, Ankara'da, lzmir'de de müşterilikle başlayıp sonra bir dostluğa dönüşmüş tanışlıkları var. Ama Dursun Ali aynı Dursun Ali; yine öyle gösterişsiz, yine öyle alçakgönülHer mevsim değişiyor çiçekler ve renkleri. lü... Kendisinemotelinsahibi "Dursun Ali BeyY'soran diye bağırarak kendisini kapıp koy bazı müşterilerin "Benim buyrun" verirken; bahçesindc yıllarca uğrâ cevabını duyunca geçirdikleri şaşşarak tutmaz denilen çamlan tuttukınlığı anlatırken kıkır kıkır gülürurken; Şekersu Yaylası'nda çiçek yordu.. Bizleri arkadaşlanna, şaka tarlalarının içinde çıplak ayak yüyol!u"Bunlar benim hastalanm.Şerürken; arkadaşlan avlanırken şahirde hasta olmuşlar. Ben tedavi edikayla kanşık avlan kaçırtmasını an yorum" diye tanıtıyordu. Uzungöl latırken; y ıllar önce gaflete gelip sat müdavimleriyle tanışınca bunun tığı öküzü "Aslan"la maceralannı pek de şaka olmadığını düşünüyoranlatırken ve hâlâ ona acınırken ansunuz. lıyorsunuz onun gerçekten de bu doUzungöl şanslı say ılabilir Dursun ğanınbilinçli birparçası olduğunu... Ali gibi bir"atlatmış"ıolduğuiçin... Dursun Ali de şanslı olmalı Uzungöl'de eski bir "Laz" ailcsinin ele Kar teraplsl avuca gelmez bir çocuğu olarak Bir rastlantı sonucu on iki yıl önce, Dursun Ali dahaevindeki lokan dünyaya gelip, o çiçek çimen yaylalarda "mal yaydığı" için, o yemyetayı işletirken Uzungöl'ü keşfeden şil ormanlarda adım adım dolaşıp ve Dursun Ali ile tanışan iki arkaorman işi yaptığı için, o ürkünç çığdaşlabirliktegittikUzungöl'e. Durlıklan gördüğü için, o önünde dıırulsun Ali lnan ve kardeşi Hüseyin maz sellerin başdöndüren akışına lnan'ı, her tarafa yetişen, çalışkan kapılıpgittiğiiçin...^ Şef lsmail ve Recep'i, çay ocağını Hayri Ardıç: Milli eğitim hizmetinde 45 yıl SELÇUK EREZ 1899'da Istanbul'da doğdum. Istanbul öğretmen Okulu'nu iyi dereceyle bitirdiöim için devlet beni Karlshruhe'dekı Pedagoji Enstitüsü'ne bir sene süreyle yolladı. Bu enstitüyü bitirdikten sonra Almanya'da Jena'da, Avrupa'dakı lise öğretmenleri için düzenlenmış modern biyoloji kursuna da devam ettim. Bu kursta canlı dokuların mikroskopık görünüşlehnın resimleri yaptırılıyordu. Resımlerı güzel yapabilmek için ayrıca teknik resim kurslarına da devam ettim. Memlekette ilk görevım Kastamonu öğretmen Okulu'ndaydı (1921). Cumhuriyetin ilan edildiğini bildiren toplar atıldığı gün Ankara öğretmen Okulu'na sonra da Ankara Erkek Usesi'ne tayin edildim. AEL'de önce başmuavin sonra da otuz yaşımda bu lisenin müdürü oldum. AEL'in hocalannın birkaçını saymak bu lisenin Hayri Ardtç önemi ve değerini ortaya koyar: sevdiğinı görürdüm. Ziyaettin Fındıkoğlu, Hayri Dener, A. Hakkı Tonguç o sıralarda llköğretim Hamdi Tanpınar, Faruk Nafiz Genel Müdürü'ydü. Inönü'ye Köy hocalarımız arasındaydılar. Bu lisede Enstitüleri'nin gerekliliğinı şöyle aktif metodu uygulamaya başladım. anlatmış ve onu ikna etmişti: "Şehirde Çünkü o güne kadar her şey ezbere okuyup taşraya tayın ettiğimiz giderdi. Talebe konuyu anlamaya öğretmenler, ilk fırsatta rapor alıp çalışmaz, sadece söyleneni kaçıyor, buralarda durmuyorlar. Biz ezbeıierdi. Biz bu tutumu ancak köylüleri alır, o hayata uygun bir Avrupa'da gördüğümüz şekildeşekilde yetiştirir, öğretmen yaparsak değiştırmeye çahştık. bu kimseler kaçmaz, oralarda kalırlar." Terimler hep Arapçaydı..." Hasan Ali bu fikre sahip çıkarak Köy Bir ara liseye Salih Zeki Bey bir Enstitüleri'ni açmış ve müfettış heyetiyle geldi: Denetlediler, yaygınlaştırmıştır. Köy Enstitüleri'nde çok beğendiklerinden "Orta eğitimın sadece yeterli bir eğitim görmüş değil, işi bozuk, gel de düzelt" diye beni aynı zamanda demokratik düşünen bakanlığa aldılar. Her ne kadar öğrenciler de yetişmekteydi. "öğretmenliğı çok seviyorum, kalıp Eskişehir'deki enstitülerden blrini kitap yazayım" dedimse de Hasan Ali Yücel veberaberindekilerle dinletemedim, zorla götürdüler. zıyaret ettiğimizde bunu iyice Kısa bir süre sonra beni bakanlıkta algılamıştım: öğrenciler bize o gün Orta Eğitim Genel Müdürü yaptılar ve kendi yazdıkları bir oyunu herhalde iyi çalıştığırndan olacak sergilemişlerdi. Bu oyunda Maarif Vekili Esat Bey ve onu izleyen Prof. Hikmet Bayur, Abidin özmen, Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel, Reşat Şemsettin Sirel gıbı on bakana bu hizmeti sağladım. Bakanlann sık sık değışmesi milli eğitime büyük çapta değiştiriyordu. En üzDcü değişikliğl Her hafta Antalya'dan Hasan Ali Yucel'den hareketle BATI ve ORTA sonra Reşat Şemsettin zamanında yaşadık. O TOROSLAR, sırada bakanlıkta çıkan PAMUKKALE, GÖKOVA, DALYAN, yangın için "Komünistler yaptı" diyecek kadar KAPADOKYA.KÖPRÜLÜ vesveseli kimseler vardı KANYON... bakanlıkta. Hasan Ali'de komünıstlıkle itham Özel olarak yapılmış araçlar ve edilıyordu. Bence Hasan deneyimli doğa rehberlerimiz Ali komunıst falan değildi, yaşamasını eşliğinde yürüyüş turları. seven, hovarda bir insandı. Yaz aylarında 7 gece, 8 gün Tam Pansiyon, 7.000.000. TL haftada bir bakanlık evrakını Ragıp Paşa Köşkü'ndekı Marmara Yat Kulübü'ne getırir, kendisine ımzalatırken Kültür Turizm: 212 234 34 20 (4 hat); Kosmos Turizm: 216 356 68 84 güzel yaşamayı ne kadar DOĞA, KÜLTÜR, MACERA... Doğa dostlan bizi arayın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear