Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2NİSAN 1995. SAYI 471 PORTRE 21 8 yaşından itibaren okula giderken bir yandan da çalıştım, aileme katkıda bulundum. Geceleri de Kadıköy'de Opera sinemasının önünde, Son Posta, Gece Gazctesi filan da sattım." 14 yaşındaydı, Kadıköy'de, Nâzım Hikmet'in evinin karşısındaki Mühürdar caddesinde amcasının yanında bir kunduracı dükkâmnda çalışıyordu. Birara ayakkabı boyacılığı yapmayadakararvcrdi. Çeşitli aşamalardan sonra aynı mesleği 50 yılı geride bırakarak bu kez Berlin'de, tekrar yapmaya başladı. "Meslek, meslektir. tnsan öğrendikten sonra bir mesleği unutmasına imkân yok. Bir süre clbctte zorlandım. Kollanm filan ağırlaştı. Amaşimdi fevkalade; aynı oçocukluğumdaki, gcnçliğimdeki gibi ayakkabı boyayabiliyorum. Aynı o enerjiyle, değişen bir şey yok" diyordu sevgili Hikmet Koç. Fakat ncreden bilebilirdi ki o enerjinin bir gün yüreğıne dur diyebileceğini. Onun yaşamı birdoludizgin. Çocukluğunda başlattığı kunduracılık, ayakkabı boyacılığı, daha ileri yıllarda başka maceralarla sürüp gidiyor. "Hayatın getirdiği şartlar içerisindc berberliğe dc geçtim. Hatta Kadıköy Bahariye caddesinde berber Mehmet'in yanında kalfalık bile yaptım. Opera sinemasının altındaydı. Türkiye'nin Almanya'ya harp ilan ettiği gün, ben bu dükkânda berberlik yapıyordum. Sonra 1948'de, havacı olarak Ankara'ya askere gittim. 1952'dc Kütahya askeri cezaevinden terhis oldum. Her şeye itiraz ettiğimdcn vc dikkafalı olduğumdan olsa gerek dört yıl askerlik yaptım. Belalıydım." Belalı Hikmet Koç'un, nârnı diğer Aram'ınsendikacılığı davar. 1964 yıllannda. Sonra, iş olsun diye lş ve Işçi Bulma Kurumu'na yazılıyor. Maksadı Almanya'ya gidip çalışmak, orayayerleşmek değil. Çünkü işi iyiydi. Amerikalılar'ın yanında müdiir muavinliği yapıyordu. Ama masa başı bu iş onu pek açmıyordu. "Bir Almanya gezisi yapanm" diye kurumayazıldı.Yazıhşoyazılış. 1965 'te Göttingen'e geldi. önce bir suni gübre fabrikasında çalışmaya başladı. Bu arada yok Almancasıyla bir boks kulübübuldu. Türkiye'de doyamadığı boksa burada devam etti. Antrenör oldu. 3839 yaşında olmasınarağmen ringebileçıkacaktı. Onu antrenörlük kursuna gönderdiler. Üç ay kurs gördü, muvafFak oldu, diploma aldı. Bir ara Göttingcn Boks Kulübü'nün başkanlığına da getirildi.Girmedıği işkalmadı Hikmet Koç'un. "Kalmadı. Ben hayatımda hep aktif oldum. Hâlâ da aktifim. Yaşımın hiç önemi yok. Gençken ne isem şimdi de öyleyim" diyordu. ' ' Sonra, Bosch fabrikasında çalı^ırken baktı böyle olmayacak, ticarete atılmayı düşündü. Eski eşyaalım satımı yaptı.depokiraladı, yüriimcdi. tçki içmesini bilmiyordu meyhane açtı. Kumardan anlamıyordu, kahvehane açtı. Kasetçi dükkânı, eksportimport dükkânı çalıştırmaya kalktı. Şoförlük yaptı, dönercilik yaptı, garsonluk yaptı, gece bekçiliği yaptı, sonunda tası tarağı topladı Berlin'c taşındı. Çünkü yaptığı her işten iflas etmişti. Ayakkabı boyacısı olmayı kafayataktı. Amakolaydeğildi. Almanya'da yapılacak her iş için, her meslek için bir diploma gerekirdi ya, ayakkabı boyacılığı da neydi? Diploması olmayan bir meslek yapılabilir miydi? Uğraştı, didindi, sonuçta, birTürkiye gezisinde Ankara'daayakkabılarını boyatan Berlin Hükümeti'nden belediyc başkanı Eberdard Diepgen'in aracılığıyla Europa Center'de ayakkabı boyama "ruhsatı"nı aldı. Bu kez evlenmişti. İlk ailesinden bir oğlu var, bugün 42 yaşında. Üçüncü ailesinden bir kızı var, bugün 33 yaşında. Ve dördüncü ailesinden bir kızı var, o da bugün onbir yaşında. Müzikle de uğraştı. Güzel batcri çalardı. Kadıköy'de bir gruplan vardı. Göttingen'dede lOyıldavulculukyapmıştı. Yaşamını dili döndüğü, kalemi elverdiğince hep not etti. Çok hızlı yaşadığının o da farkındaydı. Şimdi emin ellerde yazdıklan. Acaba basılabilir mi diye bckliyor. Herkesin hayatı bir roman değil mi? Niye olmasın? Son sözleri şuydu bana: "Ben bir şey yapmadım diyemem. Her şeyin tadına baktım, acısını da tatlısını da tattım. Bir 65 yaş daha verseler, belki biraz daha kurnazca davran ınm ama her şeyi olduğu gibi yaşamak istcrim. N'olacak hayat zaten bir gün gibi gelip geçiyor. Şöyle geriye dönüp bakıyorum, 65 yaş, 65 gün gibi gelmiyor." Pazar gezilerimde EuropaCenter'e her uğrayışımda gözüm onun bıraktığı boş mekâna takılır. Su saati ile başlayan zaman üzerine düşünceler, boş mekânın, yaşam üzerine gerçekleriyle birleşir; anlamsızhğı anlamanın çabası içine gire Aram dediğin bir kuş misali. Hikmet Koç ya da namı diğer A ram. 14 yaşında iken Nâzım Hikmet'in Mühürdar'daki evinin karşısında ayakkabı boyardı. Sonra Berlin 'e göçtü. Ve aramızdan ayrılıp gitti şam burgacından kendimi kurtanp gezintime devam ettiğimde, biraz ötcdcki kücük bir mckân takılır gözlerime. Onu anımsarım. Duvann dibinde, bir halının üzerindeki 40 yıllık sandığının arkasında, alçak iskemlesinde oturur, ayakkabı boyatacak müşterilerbeklerdi. Pınl pınl sandığı gelen geçenlerin hep ilgi odağı olurdu. Etrafına toplanırlar, dakikalarca onun ayakkabı boyamasını izlerlerdi. Belli ki yaşamlarında ilk kez bir ayakkabı boyacısı görüyorlardı. O da bunun keyfini yaşar; cl indeki fırçalan sandığa vurarak çıkardığı ahenkli tempolarla izleyicilerini daha da büyülemeye çalışırdı. Dinç ve tıknaz bir yapısi vardı. 60'ını aşmıştı. EuropaCenter'inbuilginç verenklisiması Hikmet Koç'tu. Kendisini bir sürc önce yitirdik. Yürcğine vuran sonbirdarbeyleayrıldı aramızdan. Zamanı birhıç gibi CÜNERYÜREKLİK geçmişti. Şöyle geriye dönüp bakı"Bizçokşafkın varlıklarız. Filan yor, ne olup bittiğini anlayamıyorca hayatını işsiz güçsiiz geçirdi de du. ölümünden önce kendisiyle riz. Birşeyyapmadımnedemek,ya bir konuşma yapmış, Istanbul'dan, Moda'dan başlayıp şadınızya." Berlin'e, EuropaCenter'e Montaigne dek uzanan yaşam öyküsünü dinlemiştim kendiazı pazar gezilerimde bisinden. zim şu "Yıkık Kilise" de"1928 yılında lstandiğimiz, "Gedaechnisbul'da, Moda'da doğdum. kirche" tarafından EuroErmeni asıllıyım. Asıl ispaCenter'e girdiğimde, içeri girer mim Aram'dırama şartlar girmezhemen soldaki görkemli su onu gerektirdi, Hikmet Koç saati ilk durağım olur. Bildiğitn, taoldum. 12 yaşında Kadınıdığım bir obje olsa da, hafta sonu köy Halk Evi'nde boksa gezimin birkaç dakikasını bu su saati nın önünde geçirmekten alamam başladım. Dikkafalı ve biraz da Ermeni asıllı oldukendimi. Çünkfl onda, bir teknik espriden çok, seyrettikçebeni, akıp ğum için olmalı, boks karşılaşmalarında hep giden bir zamanın içine çeken gimağlup ilan edildim" zemlibirtılsım vardır. Sürekli akan sular, sanki zamanı da pcşinc tak derdi gülümseyerek ve devam ederdi: "Annemmıştır. Birbiri ardına yuvarlanan babam fakiroldukyüzbinlerce su damlacıkları. Bir ları için 7kap içinde, önce saniyeleri, sonra dakikaları, ardından da saatleri doldururlar. Her dolan kap zamanını tamamlamış demektir. Böylece dolan kaplar boşları doldururlar. Ve zaman akıp gider. Ben dc bu suların akışt içinde düşünceleredalar,belirsiz bir zamanın peşinetakılırgiderim. Yaşamınbirsüreç olduğunu bir an için unuturum. Zamanyaşam ikılemi alırgötürürbeni tarifi olmayan boşluklara. Bir gün sonra, daldığım zaman ve ya B ri^