27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURtYET DERGt Mazlum veresiyeci çıkan bu kültür depreminin sonucunda, ortaya şöyle konuşmalar çıkıyordu, örncğin: "Gündelikçinin parasını verdin mi?", "Birbuçuk aylık borcum var, ama bckliyor", "Haftada bir kere çagırmak zorundayım, ne yapayım?", "Telefonu ödeyemedim, bugün yarın keserler", "Su cezaya mı gıriyor, kesiyorlar mı?", "Bilmemkimin kitabını aldın mı?", "Nereye alıyorsun, seksenbin lira", "Niye göndermiyorlar sanki, hepimiz yazan çizen insanlarız." Ama bütün bu sair dertler bir yana, en hayati sorunumuz bakkallardı. Bakkallarla aramızda bir sevginefret ilışkisi yeşermişti ve serpilmekteydi. Şair bir arkadaşımla Taksim'dc karşılaşıyorduk diyclim. lkimizin de evine giden en yakın güzergah Kazancı yokuşundan geçtıği halde,' The Marmara taraflannda esrarengiz bir şekilde ikiye ayrılıyor ve hiç alakasız, dolambaçlı yollara sapıyorduk. "Nereye gidiyorsun?" sorusunun da bir tek cevabı vardı! "Bakkalll!" Demek kı mevsimlerden, bakkalın önünden geçmeme mevsimiydi. Herhangi bir entelektüel kölelik karşılığı, herhangi bir kaynaktan gelecek para söz konusu oldu mu, ödenecek yerler listesinde ilk sırayı da, o vazgeçilmez hayat arkadaşımız alırdı: Bakkal. Kendi payıma konuşuyorum: Cumhuriyet Dergi böyle bir yazı için ilk elde bana başvurduğuna göre, bakkal ilişkileri konusunda tstanbul'a nam saldığım bile söylenebilir. Halbuki ben onlara, adı kesinlikle benimkinden fazla duyulmuş üçbeş kişiyi kafadan tavsiye edebilirdim. Neyse, şöhret şöhrettir, tepmemekte fayda var. Yanlış anlaşılmasın, biz batakçı, üçkağıtçı tayfasından değildik. Hâlâ da değiliz. Gerçekten de köpek gibi çalışan, kendine elverir bir adı olan, hayatını önccliklc yazıp çizerek kazanan kişilerdik. Hala öyleyiz. Ama "Hüseyin bakkal dün seni soruyordu, uğradın mı?" gibi bir soru, her türlü entelektüel mülahazayı bir yanaitipbiranda, tabir caizse.kulaklan dıkmemize neden oluyordu. Hüseyin bakkal mı? Scn büyüksün Allahım! Hüseyin bakkalın önünden asla geçilmiyordu. Güzergah değiştirmek yetmezse (ki bazen yetmeyebilir, tecrübe konuşuyor), bu sefer eve geliş, evden çıkış saatlcri degiştiriliyordu. Hattahayatını gene kalemiylc bir nebze kazanan bir arkadaşımız, bakkalı hemen evin girişinin yanında olduğu için (onunkinin adı Fethi), on güne yakın bir sürccvdemahsurkalmış vc kapıyıaçmadığı gibi, her ihtimalc karşı, telefonlara da cevap vermcmişti. Bu arada bakkallar da gereken tedbirlcri alıyorlardı, elbette. Ancak, yiğidi öldür hakkını ycmc demişler, bizi düşündükleri de olurdu. Hayatımda öncmli bir yer işgal edenbakkallardanbirtanesi.bir seferinde ben evde yokken arkadaşlarımın verdiğı siparişleri göndermeme karan almış, durumu da bana şefkatle açıklamıştı: "Ben seni düşünüyorum, hesap çok kabaracak, sonra sıkışacaksın". Ama bizim tarihimizdc de, bir türlü ödenememiş bakkal borcunu (başka semte taşınmıştık tabii) bir küsur yıl sonra denklcştirince götürüp vermek gibi, menkıbclcrc konu olacak kahramanlıklar vardır. Enflasyon farkı da fayda var. örneğin, geçen gün bizim oralardaki bir marketin, kapı kapı dolaşıp köyden getirdiği öteberiyi satarak serbest teşebbüs erbabı olmaya karar veren eski çırağı, gönülsüz (vc parasız) bir müşterisi olan bana, üçyüzbin liralık borcumu ancak hafta sonunda ödeyebilcceğimi söyleyince hayretler içindc şöyle demişti: "Sana koyar mı abla, televizyona çıkan insansın!" Ne yazık ki ben sadece özel olmayan kanallarda ara sıra fılmler ve yönetmenler hakkında olur olmaz fikirler beyan etme durumunda bir televizyon karakteriydi. Yani, onun sandığı, "televizyona çıkan insanlar"dan değildim. Demem o ki, bakkallar da artık veresiye konusunda daha hassas davranmaya başladılar. Müşterilere endişeyle yaklaşıyor, mcsleki gelişmclcri ile dcğişikliklcrini hassasiyetle takip ediyorlar. Sanırım benim şimdiki bakkal ım, maaşının ne zaman ve kaç taksitte verileccği belli olmayan bir işten ayrılıp, mütevazı ama istikrarlı parası olan bir yerc geçmeme benden fazla sevinmiştir. Hatta bu ay başında, kendisi için ender bir tecrübe olarak tık diye parasını alınca, bana teşekkür bile ctti ve kendilerinin de durumlannın pek parlak sayılmayacağı, yoksa müşterileri zorlamayacaklan beyanında bulundu. Hal böyle olunca, "veresiye" yazısı da tek taraflı bir ağlama duvan olmaktan çıkıp, iki tarafın da gözyaşlarının aktığı bir umman haline geldi. Şimdi, durum şöyle: Bakkallara bakılırsa, onlann durumu da umarsız müşterilerininkinden pek farklı değil. Hukukumuz olan tek tek bakkallardan söz ctmiyorum, yetkili biragız söz konusu: Istanbul Bakkallar Odası Başkanı Sayın İbrahim Güldamar. Evet, araştırmacı bir ruha büründük, bireysel ilişkileri rüzgara savurarak, işin kökenine indik. "Veresiye bizim mesleki, ananevi bir durumumuzdur" diyoı Güldamar. "Eskiden beri ihtiyaç sahibi memuru, işçisi, cmcklisi ve geçim sıkıntısı çeken, ihtiyacı olan vatandaş, bakkalından veresiye almak surctiyle sıkıntısını giderir." Daha doğrusu, yakın tarihe kadar gıderiyormuş (elhak gideriyordu, biz şahidiz). Bakkallar da o doğrultuda. toptancıdan, tüccardan veresiye mal alıyormuş. Ancak enflasyon herkcse yakın plandan gıttikçe artan bir şefkat göstermeye başlayınca. bakkalların toptancıdan veresiyesi kesilmiş. "Ama kendi imkanları Bakkallar pekhassas Meğer bakkal lar da toptancıdan, tüccardan veresiye malalıyormuş. Ancak enflasyon patlayınca onlann da toptancıdan veresiyesi kesilmiş... Allaha emanet etmiştik. Zatcn sevinçten nutku tutulan bakkal, bu farkı aklına bile getirmemişti. Geçen gün, Caddebostan'da bir arkadaşımın oturduğu sokakta faaliyete geçen, daha doğrusu, bir önceki meslckdaşından dükkanı devralan bakkal (öbür meslekdaşın iflas ettiğini sanıyoruz), ilk iş olarak vitrine bir duyuru asmış: "Veresiye talep etmeyiniz, kabul edilmez". Demek ki, karşı tarafın da kendince sorunlan var. Ayrıca, başka meslekleri bilmcm ama, gazeteci tayfasını bakkalların hiç de makbul saymadığından cminim. Çat orda, çat kapı arkasında, habire iş değiştirir, zırt pırt atılır, gazetesidergisi kapatılır, patronu dcğişir, maaşını alamaz, üç taksittc alır bir tayfadır bu. En azından, bir süredir öyle. Televizyona kapağı atmadıysa, asla makbul sayılmaz. Yalnız öyle televizyonda her görünene dc hcmen itimat ctmemektc hepsi veresiyeye kuvvct vermiş durumda. Şahsen tanışmadığım kesim arasındabukurtarıcıeylemi bugün de küçültücü bulanlar vardır tabii. Ama gene tabii, bcn tanıdıklarımla aynı saftayım ve bu yazıda, açıkça 'tarafım. Buna rağmen dürüstlüğü elden bırakmayarak karşı tarafın (bakkallan kastediyorum) hakkını teslim etmeye çalışacağım. Tanıdıklarım, diyordum. Bcn bir ara AyazpaşaCihangirdairesi dahilinde otururkcn, lıayli sık görüştüğüm yazarçizer takımından arkadaşlarım vardı. Hala da varlar ama, ben artık Kadıköy cenahının tcmiz havabol güneşine terfı etmiş durumdayım. Her neyse, vaktiyle bir araya geldiğimizde, sinir olmayan cinsinden keyifli aydın muhabbetleri kurar; kültürmüş, sanatmış, insanlık durumuymuş gibi (böyle kuru kuru sıralayınca insana hayli gıctk gclen) konularda tattt tatlı sohbet cdcrdik. Yani scçkin bir muhabbetimizolduğu söylenebilirdi. Birkaç yıl önce, bu durum ani bir değişim gösterdi. Sohbetler bakkalgündclikçi cenahına kaydı, keyifler deyerinikaygıyabıraktı. Kendisi belki aniden meydana gelmcse de sonuçlan aniden ortaya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear