Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET DERGİ. 24 TEMMUZ 1994. SAYI435 ÇEVRE 11 i îstanbul'daki kaçakyapı salgını, Istiklal Caddesi'ndeki tarihi binaların çatılanna dek tırmanmış durumda... ) Beyoğlu'ndaki binalar Pera döneminin kent kültürünü yansıtıyor. Damlarındaki görüntü ise yağma döneminin "talan kültürünü"... ) Tarihi yapıların üzerlerine inşa edilen kaçak gecekondu katlar, 21. yüzyıla taşınan yeni bir Istanbul kimliği mi olacak?.. damları da gecekondu atların" imar özgürlüğü yaşanıyor. Özellikle Istiklal Caddesi, bu furyanın hemen tüm tarihsel binalara bulaştığı, "çarpık" sözcüğünün bile yctcrsiz kaldığı pespaye çatı katı man/aralanna çoktan kavuşmuş durumda. Yükselme tutkusu Caddeden bakılınca hemen hiç göze çarpmayan ve her birinin al(ında lstanbul'un en lüks ve en "batılı" mağazalannın bulunduğu Beyoğlu binalarının damlannda, yine hcr biri değişik malzemc vc biçimlerlc inşa edilmiş "gecekondu katlar" sıralanıyor. lstanbul'u helikopterle "havadan" denetlemeye heves edcnlerin bile göremedikleri bu "gözden ırak" yağma çirkinliğini, ancak mcrak edip de yine üst katlardan Beyoğlu'na bakmaya niyetlenenler farkedebiliyor... Pcra damlarındaki bu gecckondulaşma yüzünden, yine tarihi binalann o özenerek düzenlenmiş çatı ve saçak bitişlcrinde de "mimarlık sanatının inceliklcrinl" artık eeskisi gibi gözlemek olası değil. Gerçi, "yükselme ve rant tutkusu", kimi binalarda ilave katların daha bir özenle yapılmasına engel olmamış. Bu tür "projeli ve ruhsatlı örnekler", damlara tırmanan yağmanın "legal tasarımlarla" oİabildiğini de gösterıyor. Ne var ki amaç salt yükselmek ve "bir kat daha kazanmak" olunca, yılların cskitcmcdiğı taş binaların dayanıklı damları, belki de en kazançlı gecekondu yatınmı için eşi bulunmaz "arsalara" dönüşüyor. Üstelik hem alt yapısı da hazır, hem de Beyoğlu'nun tam göbeğinde... Böylesinc bir duyarsızlığın elinde, kimi tarihsel yapıların yanı sıra, artık "damlannr da yağmaya kaptıran Beyoğlu, üstüne üstlük bir SİTbölgesi. Yani, bu bölgedeki yapılanma disiplinini sağlamak için, salt "imar mevzuatı" tek başına yürürlüktc değil. imar Yasası'ndaki özellikle kaçak inşaatlarla ilgili "yaptırım eksikliklerini" de öncmli oranda gidercn 2863 sayılı "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası" var ve yine bu bölge için yüriirlükte. Koruma yasasına göre, böylesi bir SİT alanında ve hele her biri son derece değerli "kültür mirası" niteliği taşıyan yapıların üzerine kat çıkmak ya da "gecekondu yapmak", hiç tartışmasız "eski eseri tahrip etmek" anlamına geliyor. Ve bu tür bir tahribatın da hapis cezalanna kadar varan yaptınmlann SİT alanına kat getirildiği bir u »uç" oluşturduğu, yine aynı yasanın hükümleri arasında yer alıyor. Yani, hem yıkılmalan ve eski eserlerin "tahribattan kurtarılması" gerckiyor, hem de bu suçu işleyenlerin cezalandınlmalan öngörülüyor. Ne var ki Koruma Yasası'nın bu açık hükümlerine karşın, Beyoğlu'ndaki "Pera" kültürünün üzerine "yağma kültürünün çirkinliklerini" eklemek, bugün tam bir "özgürlük" içinde sürmekte. Oysa, hemen tüm mimarlık ürünlcrindc olduğu gibi, bu bölgedeki yapıların da salt "cepheleri" ya da özgün iç mekanlanyla değil, oluşturduklan "kentsel doku" ve bu dokunun en önemli unsurlanndan olan "saçak ve çatı düzenleri" ile birlikte korunmalan gerekiyor... Beyoğlu bölgesi, yakın tarihinde buna benzer bir tahribatı 1870'deki son büyük yangınla yaşamıştı. Bu yangında tümüyle yok olan ahşap binalar, yerini bugünkü kagir apartmanlara bıraktılar. O nedenle şimdiki Pera yapıları, 19. yy. sonu ve 20. yy. başlannda tstanbul'un bu yöresinde revaçta olan "Avrupa mimari üslubunu" taşırlar. Neoklasik, neorönesans, art novueau ve eklektisist mimarinin özgün örncklcri, yine "100 yıl önceki uygarlığın" tanığı olarak eşsiz güzellikte bir doku oluştururlar. Uygarlıkvellkelllk Bu dokunun 100 yıl sonraki "dam manzarası" ise hiç kuşkusuz yeni bir uygarlığı değil, sözcüğün tam anlamıyla bir "ilkelliği" yansıtıyor. Evet. tstanbul'un kültür, sanat ve "uygarlık merkezi" olan Beyoğlu'nun hem kenar semtlerinde kaçak yapılaşma egemen. hem de "göbcğindeki" tarihsel damlannda. Bakalım, "Beoğlu'nu güzelleştirme" deyince salt tstiklal Caddesi'ndeki çiçek saksılannı düşünenler, ne zaman bulunduklan binanın damına çıkıp, şöyle bir "ufka doğru"bakabileceklcr?..^