26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

R S AZARIN PENCERESİNDEN Selcuk Erez aturday Review'un 1983 mart sayısında Jorge l.uis Borges ile yapılmış bir söyleşi yer alıyordu. Mctin Celal sonradan bunu Türkçe'ye çevirip Sanat Olayı'nda yayımladı. Bu söyleşide 82 yaşında olan ve gözleri artık görmeyen yazar, gezileri çok sevdiğini söyler: "Mısır'ı göımedim ama oradaydım. Japonya'yı görmedim, ama Japonya'ya giltim. Amerika'da olmak bana inanılmaz görünüyor, öylesine müthişli ki Buenos Aires'te, o kasvetli kasabada olmaklan çok farklı." Amerika'ya ne zaman gideceği sorulduğunda, "Elimden geldigince çabuk" diyor; "Her yere seyahat etmek istiyorum ve eve de gitmek istiyorum! Bu da seyahalimin bir parçası." Oysa yazar şehrini (evini) artık görememektedir ve ülkesi (Arjantin) ona göre perişan bir haldedir; "Ülketn umutsuz bir ülke" diyor; "Unuttugumuz tek gerçek umutsuz oldugumuzdur. Hiç kimse bir şey ümil elmiyor. Riişvet, yolsuzluk, adam kaçırmalar, insanlann kaybolması. Sürekli olarak yokuş asagı inip gidiyoruz. Demokrasi var oldııgunda Peron gibi budalalan ya da züppeleri seçiyoruz. Şimdiki de işinin ehli değil, hem niçin işinin ehli olsun ki?" Yurdunu bu kadar ümitsiz, kentini bu kadar kasvetli bulan yaşlı ve görmez bir insan evine de gitmek istiyor, kentine dönmek istiyor. Bunca Umitsizliğe rağmen onu kentine çeken nedir? İstanbuPdaki Venedik'in sınırları a: Bu kent çekimi evrenseldir. lstanbul Üniversitesi felsefe hocalarından Prof. tsmail Tunalı'nın bir yazısında (23 Ocak 1989, Cumhuriyet) bu evrensel çekimin nedeni çok güzel anlatılır: "Kentler yalnız bir insan çokluğunun yaşadıgı bir cografi mekân değildir, aynı /amanda insanlann karşılıklı ilişkilerinden, linsel iletişiminden meydana gelen bir kültıır mekânıdır. Kentte cografi mekân, kultur mekânı ile lamamlanır ve bütünleşir." Şehirleri şehir yapan sadece yollar, meydanlar, binalar, yollar, binalar, meydanlar, yollar, binalar değildir. Şehirleri şehir yapan, belleklerde yarattıkları birikimdir. Kasvetli, umutsuz bir ulkede hayatın son günlerini yaşayan ve görme yeteneğini yitirmiş bir insan için bile işte bu birikim tek başına bir yaşamaya bağlanma nedeni olabilmektedir. Bu gerçeğin kavranmaması, bilinmcmesi kentlerimizin çoğunun son yüzyıl içinde canına okunmasına yol açtı: Çelik Gülersoy'un sözleri ile "Balılılaşma sürecine gireli yani yıizyıldır, durmadan yıkıyoruz... Trafik sıkıştı diye yıkıyoruz, kimi dönem Paris'e özenip yıkıyoruz, şu sıralarda New York özentileri okuyoruz... Istanbul'u tstanbul yapan büliin özellikler ka/ınırsa ortaya çıkacak şehre artık tstanbul denmez belki 'New tstanbul' demek gerekir." (Sanat Olayı, 1986 Ağustos). Türkiye'dcki nüfus patlamasından, iktisadi çökuntüden en fazla nasibini alan kcntimiz lstanbul'dur. Geçenlerde Tanju Cılızoglu'nun tstanbul Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sozen'le yaptığı söyleşinin başlığı, "Çökiinlünün merkez üssü İstanbuP'du (18 Mayıs 1990 Tercüman). Sözen durumu şöyle lanımlamıştır: "Ö/al ekonomisi iflas etti. Biilun Turkiye'nin kırsal kesimi tarım ürünlerinin larlada para elmemesinden, hukumetin verdigi taban fiyatı polilikasından ve sanayinin durmasından goçuyor. "Tarihı yanmada'dan kuşbakışı bir kesıt ıçınde, ilgınç bir açıdan Nuruosmanıye Camıı ve arka planda, Sultanahmet Fotoğrafın sağ alt köşesınde, "Vezır Hanı Caddesı" ve bir zamanların unlü "Vear Hanı"nın kubbelerı.. Bir yani Sarayburnu kıyılarından Haliç'e öbur yani Topkapı Sarayı'ndan surtara ıızanan tarihi yarımadada, paha biçılmez bir kultur miraşı, bir anlamda, lstanbul kentinin Venedik'ı yaşıyor. Bu çöküntünün harmanı Istanbul'da dövıilüyor. Istanbul'u açlar, işsizler ve umut arayanlar istila elti... Bu durumda lstanbul göc patlamasının sıkıntısını yaşıyor. Çöken bir ekonominin, artık doyuramayan bir tanm sektöriinun sığındıgı yer Islanbul'dur." tstanbul hem Turkiye'nin nüfusu en çok ve en hızlı artan kenti olarak yeterliliğini koruyacak, artan nüfusa su, ekmek, yol, temiz hava, eğitim, iş ve umut sağlayacak hem de tarihi, külturel boyutlarını, coğrafi peyzajını, yani insanlann belleklerinde yarattığı birikimleri sürdüremez, besleyemez bir hale gelmeyecek. Bunun anahtannı, bunun yolunu bulmak zorundayız. Bu anahtan ararken göz önünde bulundurulması gereken bir husus daha vardır: 2000'li yıllarda turizmin, bütçemizin tüm açıklarını kapatacağını düşünüyorsak ya da bunun böyle olmasını istiyorsak kentin özelliklerini surdurmemiz için güçlü bir nedene daha sahibiz demektir: Kentin eski niteliklerini, sadece belleklerimizdeki birikimi besleyip bize yaşama nedeni sağladığı için değil, aynı zamanda onu yeryü zünde var olan binlerce kentten ayıran, onu bu binlerce kentten gelinip görülmeye değer kılan bir hac merkezi olarak da korumak zorundayız. Le Corbusier'in 1924'te yayımlanmış "Gelecegin Kenti" (56) incclcmcsinde yer alan şu önemli sözleri Kostantiniye Haberleri Dergisi'nin ilk sayısında yayımlanmışıı: "lladar düzenleriz, güzel kentlere niçin? Zihnimize ve duyulanmıza neşe kazandırmak için: Bu taşlan lanıklık aracılığı ile insanın yuce seyler yapabilecegiııi yeniden gormek ve boyle bir kesinligin, eminligin bize verebileceği sevinci duymak için degil de ne için?" Le Corbusier Istanbul'da ilginç bulduklarını anlatırken şoyleder: "BirTürk atasözü, 'ev kuran önüne agaç dikmeli' der... Bizse sökıip duruyoruz agaçlan. istanbul bir meyve bahçesidir, bizim kentlerimi/ ise taş ocaklan." Bu yıik mimar bundan geleceğin kentleri için bile hisse çıkarır: "Geleceğin kocaman kenti agaçlıklann içine kurulabilir. Aynntılarda biriik, biitunluğunde kocaman bir karmaşa, insan olgu su ile doga olgusu arasında bir ortak öiçek..." Bu niteliklcri yaratan yapıların, doğanın ne kadarı nereye kadar korunmalı? Sınır neıden çizilmeli? Çelik Gülersoy'un formulü şu: "Asıl amaç hiç degilse larihi yanmada kısmında Osmanlı'dan ne kalınışsa onu korumak olmalı." (Sanat Olayı ağustos 1986). Melih Cevdet Anday'ın kente gokdelenler dikilmesi ile ilgiii söyledikleri de bir yerde bu formüle yaklaşıyor: "Eger Istanbul'da bir kunım altmış kadı gokdelen yapacak bir polansiyele sahipse ve onu kârlı kalacak bir işletme ve de saglam oturtabilecegi bir zemin bulabiliyorsa... Eski kentin gobegine dikmcmek koşulu ile yapsın da gorelim!" Böylece formül "tarihi yarımada"yı, "eski kenti" korumak olarak belirleniyor. Mesele aslında şudur: Istanbul'da gerçekte iki kent vardır: Venedik gibi Floransa gibi tarihi bir kent, aynı zamanda Mançester gibi bir de sanayi vc ticaret kenti Istanbul'da bir araıla bulunmaktadır! Biz bugüne kadar lstanbul'daki Venedik'in nerede bittiğini, Mançester'in ncrede başladığını saptamamışız. Bu konuda geciktiğimizden, Mançester gitmiş, Venedik'in üstüne oturup onu ezmiş. Sanayi ve ticaret metropolü haline gelen Istanbul'u, Venedik'in hududunu çızip bu lıududun dışında geliştirseydik, ticaret nıerke/lerini eski kentin ortasına oturtmasaydık, Adnan Menderes döneminde ve Dalan /arnanında eski kenti büyük caddelerle kesip bıçmeye ve yok, etmeye kalkmazdık: Haliç'tecaddc açacağ>7 dıyc 17. yu/yılın mimarisinin guzel örneklerini, Yemisçiler Çarşısı'nı yıkmaz, ttalyan ve Alman sanal larihçilerinin inceleyip monografi ya/dıkları Casa di Venezia'yı yok etmcz, Cibali Sinagogu'nu, Perşembe Pazan'nda Şirketi Hayriye binasını yıkmazdık (Bkz. Onat Kutlar: Konuşması gerekenler niçin susuyor? Milliyet Sanat 15 Temmuz 1986). Istanbul'da Venedik'in nerede bittiği bir an önce saptanmalı. Bence bu sınır tarihi yarımadanın içine taşmaktadır; Taksiın'e kadar Bcyoğlu'nu da Boğaz'ın sahil şeritlerini de içine almaktadır. Yeniden kurulan Belediye Nazım Plan Bürosu'nun ana görevlerinden biri, bu sınınn mahalle mahalle ciddi bir şekilde çizilmesi olmalıdır. Bu sınır bu şekilde çizildikten ve ilgiii meslek kuruluşları ve üniversite bırimlerinde tartışılıp son şeklini aldıktan sonra gcreklı mcrcıler tarafından tescil edilmeli ve bundan böyle bu sınırlar içinde yer alan insan ve doğa yapısı doku buyük bir hassasiyetle korunmalıdır. Bu sınırlar içinde yeniden yapılacak binalann doğaya taşmamatarı, eski doku ile mutlak bir uyum içinde bulunmaları şart koşulmalıdır. Bu sınırlar dışında da çağımızın kentlerine özgü yapılar tabii ki yine belli bir estetik, ama değişik ve farklı bir estetik gözetılerek oluşturulabilmeli, mesela gokdelenler bu hudutların ötesindc yer alabilmelidir. lstanbul'daki Venedik'le lstanbul'daki Mançester'i ayıran sınırı çizip bunu tescil ederek dosta düşmana, ıyi niyetlisine vc kötü niyetlisine davul zurna ile duyurduğumuzda, Istanbul'u komyacaklara en önemli desteği sağlamış olacağız. G 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear