Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R ASGELE Raif Ertem Karadeniz Manş'a bağlanınca... eçcnlerde iki gemi çarpıştı. Petrol, Bo^az'a döküldü. Yayıldı, yayıldı. Koylarda toplandı. Gazeteler yazdı,radyolarsöyledi. "Aman Boftaz balıgı yemeyin!" Biz yemesek de onlar ölecekler. Petrol Marmara'ya doğru aktıkça, Marmara balıgı da ölecek. Aylarca gaz kokacak. Kalanlar da yenmeyecek. İlk kaza değil bu. Cesedi yıllarca durdu tankerin. Kadıköy önlerindeki iskeleti. Taşınması bile dert oldu. Uyanamadık gitti. Bir kılavuz kaptan aldıramıyoruz!.. Gazetelerde okumuşsunuzdur. Ren Nehri, TUna'yla birleştiriliyor. Karadeniz, Manş Dcnizi'ne bağlanıyor. Hint Okyanusu'na gidecek gemiler, boğazlarımızdan geçecekler. Tüm Avrupa, Asya akacak. Trafik yüz katına çıkacak. Sen ondan sonra bak! Çarpışan, çarpışana! Petrol Karadeniz'den Ege'yc yayılacak. Marmara arada. O petrol denizi olacak. Balıklar ölecek. Konan kuşlar kalkamayacak. Leş kokacak. Gemi leşi, balık leşi, kuş leşi... Kafası, gövdesi ayrılmış insanlar. Boğaz kıyılarına vuracaklar. Bir önlem düşünülüyor mu acaba? Sanmıyorum. Biz önceden önlem almayı bilmeyiz. Olay olur, ağlarız. Yetkililer, "Gereken yapılmıştır," derler. Bilin hiçbir şey yapılmamıştır. "Yapılacakür" derlerse, yapılmayacaktır. Hepsi sözde kalacaktır. Olay geçecektir, unutulacaktır. Hep böyle olmuştur, böyle olacaktır. Ne zamana kadar? Bitti! Işte o gün! "Yerden göge kiip dizseler. En altındakini çekseler. Seyreyle gümbiırtüyü..." Sesler geliyor. Balıkçı dostlarım korkuyor. Yaşamlarını denize bağlamışlar. Kader değil bu! Seçiş! Şimdi ellerinden gidiyor. Balıkçı tekneleri, ekmek tekneleri. Ağların kokusu. Dalgaların şınltısı. Deniz!.. İnsanın poposu bir sefer değmeye görsün. Yapışır kalırsın, ayrılamazsın. Yaşamla tutku birleşir. Sabahlan yüzünü deniz suyuyla yıkarsın. Ulkemiz. Üç tarafı denizlerle çevrili. Kendi iç denizimiz bile var. Suyuna giremiyoruz. Evlerimizin önüne havuz yaptırıyoruz. Uzücü. Sırtımızı dönmektir bu. Terk ediş. Gelin havuzlarımızı dolduralım. Denize dönelim, denize! Gereken yapılmıştır, gereken yapılacaktır. Bos sözlerden kurtulalım. Ne yapılmıştır, ne yapılacaktır. Adını koyalım. Rasgele! D G Demıryolları, "Fatih Ekspresı"nden IstanbulDıyarbakır posta trenıne, çok (arklı seçenekler sunar tren meraklılarına Telaşsız gezi: Tren yolculuğu Serhan Sernikli 15 gün boyunca, Türkiye'nin Batı yakasını içine alan ilginç bir turu, trenlerle gerçekleştirmiş... Serkinli, "Tren yolculuğunun gerçek ruhunu yakalamak isteyenlere", posta trenlerine binmelerini tavsiye ediyor. leceği tüm lüksü yaşamaya hazırdı. Bu romantizmle gittiği Haydarpaşa Garı'nın ana hat gişesinden Eskişehir'e ilk biletini alırken tüm işlemin bilgisayarla yapıldığını görmek hafif bir hayal kırıklığı yarattı. Bindiği ilk tren Fatih Ekspresi, TCDD'nin gövde gösterisiydi. Hostes hanımlar yemek servisini yaparken "Sersefil olacaksın" diyenlerin kıılağını çınlatıyordu. lkinci gün daha alçak gönüllü tren olan Ege Ekspcrsi'yle Eskişehir'den lzmir'e gitti. Üçüncü gün bindiği efsanevi "posta trenini" ise Serhan'dan dinleyelim: "Hiç posta trenine birmemiştim, ama hakkında pek çok şey işitmiştim. Şu kadar yavaş gider, bu kadar rötar yapar, her durakta durur, tüm trenlere yol verir, bekler gibi. Ben de onları içlerinde yığın yığın posta çuvallarının durduğu, yolculann ise bu çuvallardan arta kalan yerlere sıkıştıkları, eskı püskü kızıl kahve, ahşap vagonlardan yapma tren katarları sanırdım. Meğer öyle değilmiş. Birinci, ikinci mevkili yolcu, iki yük vagonlu nornıal bir trenmiş. Ama her durakta durduğu doğru. Hatta bir punduna getirip demiryolu kenarına bir kulübe yap, bir de isim levhası as, gelir orada da durur. Ama trenle yolculuğun en özlü tadını da böyle aldım. Tren yolculuğunun gerçek ruhunu yakalamak isteyenlere, öyle kentleri, kasabaları hızla geçip ardında bırakan eskpresler yerine, köyden köye dura kaika ilerleyen acelesiz, rahat ifadeli insanların binip indiği, istasyondaki çeşmeden suyunuzu tazeleyebilmeniz için makinistin sizi bekleyebildiği posf 4 * rende abanla, azığını yanından I eksik etmeyeceksin. Bu ikisi olI dukça, yolculuk sıkıntısız geçer." Serhan Sernikli bu öğüdü Kiitahya'dan trene binen yaşlı bir karı kocadan alıyordu... Kışın ortalarında bir gün Serhan'la oturmuş, alacağı 15 günlük yıllık izninde ne yapabileceğini konuşuyorduk. Tek başına ve fazla doğa deneyimi olmadığı için aklıma gelen pek çok yeri ona öneremiyordum. Sonunda trenle bir Türkiye turu yapmasını söyledim. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra gidip hiç olmazsa Türkiye'nin batı yarısını içine alan ilginç bir tur gerçekleştirdi. Unutulmaz anılar, Adana Gan'nda kaybedilen filmler ve önümde duran küçük raporuyla geri geldi. Yolculuk etmenin belli belirsiz bir sihiri vardır. Bindiğiniz araç sizi alıp bilinmedik yerlere doğru sürüklerken yaşadığınız çevre ve sevdikleriniz gittikçe daha gerilerde kalırken içinizi bir hüzün kaplar. Pencereden akıp giden manzaraya bakıp belki de tüm sahip olduklannızı yeniden düşünmek ve sorgulamak ihtiyacını duyarsınız. öte yandan insanın içini görülecek, yaşanılacak yeni deneyimlerin sevinci kaplar. Yolculuklar genellikle, günlük yaşamın düzgün monotonluğunun ötesinde bir duygular yumağı sunar insana... Serhan trenlerle Anadolu'yu dolaşmaya çıkıyorum dediğinde, çevresindeki pek çok kişi sersefil olacağını iddia ediyordu. Ancak bunlar gözünu korkutmadı, çünkü bir 19'uncu yüzyıl Ingiliz gezgini gibi yolculuğun getireceği her türlü zorluğa katlanmaya ve olanak bulabif ta trenlerine binmelerini tavsiye ederim." Yolculuğu birbirinden ilginç trenlerle devam etti. Bir otobüs iriliğindeki mototrenle Afyon'a, oradan İç Anadolu Mavi Treni'yle Konya'ya, tstanbulDiyarbakır posta treniyle de Adana'ya ulaştı. Mersin'e gidişgeliş, gezinin en kuçük tren yolculuğunu oluşturdu. Adana'da hiç gece geçirmedim. Gaziantep'ten gelen Mavi Tren'e binip Ankara'ya doğru yola çıktı. Ankara'ya iki saat rötarla ulaştı. özellikle belirttiğine göre bu, tum yolculuktaki tek rötarıydı. Bunun dışında tüm trenler tam saatinde gelip tam saatinde kalkmışlardı. Ankara'dan Istanbul'a gidiş ise Anadolu'daki başka hiçbir hatta karşısına çıkmayan bir sorunu, yer bulabilme sorununu ortaya çıkardı. Biraz aradıktan sonra 21:30 Anadolu Ekspresi'ne bilet bulabildi. Ertesi sabah, 9 gün tren ve 9 şehir süren tren turu Haydarpaşa Gan'nda tanıamlandı. Serhan'ın yaptığı tren turu, bu sayfada yer alan başka etkinlikler gibi özel deneyim ve malzeme gerektirmiyor. Tek gereken, tanımadık bir Anadolu şehrine akşam alaca karanlığında indiğinizde içinizde o hüznü ve sevinci hissedebilmek; tren köprülerden, tünellerden geçerken bir gözüküp bir kaybolan manzaraların güzelliğini görebilmek, yanınızdaki koltuğa oturan köylü nineyle ya da Ankaralı işadamıyla konuşup dost olabilmek. Eğer bunları biraz olsun becerebiliyorsanız, acele etmeden gazebilmeyi öğrenme niyetindeyseniz, sanırım trenler çok ilginç bir seçenek oluşturuyor. D 27