Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
'Market Öncesi' bakkallarımız "Market" sözcüğü, Milattan Önce/Milattan Sonra türü bir ayırım gibi bakkaliye işlerinde. Mahalle bakkalları bile, artık "bakkal" sözcüğünden hiç hoşlanmıyor. En alçakgönüllüsü, "Gıda Pazan" diye tabela asıyor. Ama kıyı bucak, hâlâ 'Market Öncesi' bakkallar yaşıyor. Erdal Yazıcı akkal amca, yüz liralık çekirdek verir misin? Bana da bir eiklet versene... Topitop var mı? Annem bu on liralıkları tüm beş yüzlük yapsın dedi... Iki eknıeği deftere yazıver..." "Necati bakkal", bir an durakladı. Derin bir nefes aldı, kendi kendine söylendi: "Ee cceh be, yeter artık. Bıktım sizin çekirdeğinizdcn, ciklelinizden, veresiycni/den... Sigara ver, yaz deftere. Ekmek ver, yaz deftere.. önümüzdeki ay kaldıracağım bu defterle Iİ..." "Kara kaplı'da, bir yaprak Bir adres mi soracaksınız, kiralık bir cv mi arıyorsunuz? Sokakta ilk danışacağınız kişi, "Bizim bakkal"dır. Sokağımız üzerine tüm bilgileri ondan edınebilirsinİ7. Ola ki o sokağa taşındınız, isteseniz de istemeseniz de "Bizim bakkal"ın müşterisi oluverirsiniz!.. Siz onu tanımazsınız; ama o sizi çok iyi tanır. Hatta size gelen misafirlerin isimlerini bile sıralayabilir. Size gelecek yakınlarınız adresinizi bilmiyorlarsa, "Bizim bakkal", yerinizi "şıp" diye bulup onları size gönderecektir. Sokağımızdaki bakkalla bazen o kadar içli dışlı olursunuz ki ona sevincinizi, üzüntünüzü belirtir, "sır" bile verebiliriz. Sıkıntıya mı düştünüz? Kolayı var: "Kara kaplı"da bir yaprak da sizaçtırırsınız. Malatya Pütürgeli Mehmet Kabacan, lstanbul Kumkapı'da bakkal. lşleriniz ne âlcmde dediğimizde, peş peşe sıralıyor "bakkalcılığın dertleri"ni: "Nasıl olsun ki gördügünüz gibi... Bizim iş ne oldurur ne de öldürur. Bir karar gidiyor. Bizim müşterilerimi/in çogu veresiye alışveriş yapar. Bedelini ay sonunda öder. Sıkışık olan bazı muştcrilerimin ödemeyi birkac ay geciktirdikleri bile olabilir. Bazen bu ay sattığımız bir malı, bir sonraki ayda sattığımız fiyattan ancak alabiliyoruz. Türk Lirası surekli değer yitiriyor. Bu durumda zararlı cıkan yine biz oluyoruz. Toptancılara ödemede bazen giiçlüklerle karşılaşıyoruz. (îiinlük ciromuz 5060 bin lira dolayında. Satışlarda ağırlıgı Tekel ınaddeleri olıışturuyor. 1200TL'ye sattığımız 'Marlboro'dan 30 T L kâr kalıyordu. /.amlardan sonra, bugiin de farklı değll! Ayda 70 bin lira kira, yılda 230 bin lira vergi veriyoruz. t)ç çocuk var, zar zor geçiniyoruz." Bu arada bir müşteri, "Yüz elli gram pcynir, yarım ekmek, iki bira versene," diyor. Çıkarken de 'deftere' yazmasını belirtiyor. Mehmet bakkal; "Göriiyorsunuz, birayı bile deftere yazıyoruz. Bunun topu kâr olsa ne yazar!" diye yakınıyor. Marketlerc getiriyoruz sö7ü: Fiyat farklılığı olup olmadığını, müşterinin bakkalı terrih edip etmediğini soruyoruz. Buna da su yanıtı veriyor: "Müşterilerimiz aynı sokagın insanlarıdır. Biz hizmeti onları n ayaklanna götürüyoruz. Bazen, yiiksekte oturanlann sarkıttıkları sepetleri doldurup gönderiyoruz. tkiııcisi, veresiye veriyoruz. Bir diğer neden de kuçuk parçalar halinde satıyoruz. Hiçbir market veresiye vermez. 100 gram peynir, zeytin, yarım ekmek satmaz. Biz malı ikinci, bazen üçiıncü elden alıyo Istanbul'un Unkapanı semtinde bir Bakkal Dede": Yalnızca çocuk müşterileri için çalışıyor "Bakkal Oede" Süleyman Karpuz; minik avuçlanna madeni bir yüzlük ya da ellilik sıkıştıran her küçOOe satacak bir renkli hülya parçası bulunuyor bu kulübemsi bakkal dükkânında. ruz. Ve gücümüz oranında az miktarda alabiliyoruz. Ya marketler, onlar bizim gibi mi? Onlar, malı Ureüldiği kaynağından satın alıyorlar. Hem de kamyonlar dolusu... Satışa gelince, market bir gıindc beşon (eneke peynir tüketirken, biz bir tenekeyi on beş günde tüketiyoruz. Dogal olarak onlar sürümden kazanarak daha ucuza satıyorlar. Bizim iş, igneyle kuyu kazmaya benziyor." aradaki fiyat farkını yüzdeye vurursak, ortaya çıkan manzara şu: Marketlere kıyasla, bizim mahalle bakkalları, yüzde 12 ile yüzde 15 arası daha pahalı. Ancak herhalde "veresiye" alışverişteki para dönuşunün yavcişlığı, fâiz oranlannı düşünürsek, bunu karşılamıyor bile. Bu yüzden, "Bizi aldatıyor mu şu mahalle bakkalı..." diyerek kaşlarınızı çatmayın hiç! Bu işin durumu böyle!.. Sefaköy'deki "Necati bakkal", veresiyelerden yana dertli. Necati Yazıcı, müşterileri için elliden fazla defter bulunduğunu, ay İlk veresiye tutarının 23 milyon arasında de ğiştiğini belirtiyor. Günde 550 ekmek aldığı nı, karşılığını ödemekte çoğu kez güçlük çektiğini söylüyor. Bu arada müşterinin de bin gidip biri geliyor: "Iki ekmez, yaz deftere!..." "Bir sigara, bir kilo toz şeker, yaz deftere!.." Yaz deftere, yaz deftere... miz parayı vcımiyorlar," diyor. Dükkâna iki milyon istediğini de ekliyor. Derken bir gun "bizim bakkal", 'yağlı' bir müşteri buluyor. Sıvas, Gı'rün'den Istanbul'a yeni gelmiş Ali Güneş'e dükkânı devrediyor ve derin bir soluk alıp rahatlıyor. Palabıyıklı 'Ali bakkal', meslekte epey acemi. Sokağı tarumıyor. Müşteri nasıl tutulur, gelene nasıl davranılır, bilmiyor. Derken sokaktaki müşteriler tek tek yok oluyor. Binbir umutla Istanbul'a gelmiş Ali GUneş, daha tam bir bakkal olamadan, dükkânı parça parça satıp, "zararın neresinden dönersen kârdır" misali bu işten 'sıyırıvor'. Ali Guneş, son olarak: "Ne yapalım, Istanbul'u tanımıyonız. Bu semte ise bülünüyle yabancıyız. Bize burada dükkânın çok iş yaplığı söylendi, biz de kandık. Satışlarımız ilk başta 4050 bin lira dolayındaydı. Sonunda 5 bin liraya kadar duştuk," diyor. Ali bakkal kurtuldu, ama ya diğer bakkallar ne yapacak acaba!.. Bu arada birçok bakkal, özcllikle işlek yerlerde, ismini değiştirip "gıda pazan" olmuş. Durumu biraz daha iyi olanlar ise tabelalarına "market" sözcüjünu geçivermişler. İçleri biraz daha farklı, ama "Bizim bakkal"ların biraz daha modernleri... Artık "bakkal" adına, ufak kasaba ya da köy ve gecekondu yörelerinde rastlanıyorLD Marketlere kıyasla hesap kitap... Kumkapı'dan, Mehmet Kabacan'ın bakkal dukkânından aynlıp bir başka tstanbul semtinin bakkallarını gezmeye başlamadan önce, bir fiyat karşılaştırması yapalım istcdik. Ocak 1988 itibarıyla, market ve bakkal fiyatlarının ortalamalarını gözden geçirdik... Satışı en yaygın deterjanlardan biri, market ya da sevilen deyişle, "sılper market"lerde 590 lira iken, bakkallarda 700 TL., marketlerde 760 liraya satılan bir pirinci ise bakkallar müşterilerine ortalama 800 liradan vcriyorlar. Bir katı margartnin 250 gramı marketlerde 250 lira iken, bakkalda 325 TL... tşte bu liste, sabundan salçaya, makarnadan bir litre suya, uzayıp gidiyor. Üşenmez de uzayıp giden bu listenin rakamlannı toplar ve Bakkalın yenisi işi götüremez! Sokağımızın bakkalı da işleri kesat gidiyot olsa gerek, vitrinine çoktan, "Acele devren bakkal" yazısını iliştirmiş. "Neyaptın, devredemedin mi?" sorularına; "Abi, istedigi 11