26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Türkiye'de caz hareketinin öncüsü Cüneyt Sermet i C Cazbenimle yaşıt... TARIK ÖCAL Sayın Ciineyt Sermel, klasik bir sorudur, ama ben gene de sorayım, kaç yaşındasınız ve özgeçmisiniz?.. 61 yaşındayım. Izmir Buca'da doğdum. Babam mimardı, mimar müteahhiı. lzmir Milli Kütüphane, Ankara'da Bakanlıklar, Ismet Paşa Kız Enstitüsü, babamın yaptığı eserlerdendir. Dört yaşında ailecek tstanbul'a geldik. Sonra ilkokul, arkasından da kolej. Mii/iğe ilgi duymanı/da aileni/in elkisi oldu mu? Babam müzik konusunda ileri fikirli bir adamdı. Ben üç dört yaşındayken ablalarım için Almanya'dan bir piyano getirtti. Eve de nefis bir gramofon almıştı. Çok iyi bir muzik dinleyicisiydi babam Traş olurken bile opera şarkıları söylerdi. Evde bir alay klasik müzik plağı da vardı. Doğal olarak bu olaylar bende bir kulak dolgunluğu yarattı. Anne tarafım ise ced be ced muzisyendir. Annem iyi ud çalardı, Enderuni Yusuf Bey'den ders almıştı. Teyzem kanun çalardı. Büyük babam ney üflerken dayım şarkı söylerdi. Ama benim, alaturka muzığe pek kulağım gitmedi. Demek baba tarafı ağır bastı? Ben o zamanlardan beri dinleyerek müzıği çok sevdim. Babam lüm müzik sevgisine karşın diktatör bir insandı. "Erkek çocuklar mızıka ile uğraşmaz, bu işlerle kız çocuklar ugraşır" diye düşundüğunden muzik bana yasaktı. Kız kardeşlerim müzikie uğraşırken ben başka işlerle uğraşacaktım. Tum bunlara karşın benim yaşarnım muzikle geçti, kız kardeşlerim ise hiçbir şey öğrenemediler. Evdeki piyano hep kiliıli durduğu için hiç piyano çalamadım ve bunun czİKİiğini her zaman duydum Peki, dinleyici olarak ilk tercihiniz hangi yönde oldu? Klasiği mi, cazı mı tercih ederdiniz? Ben cazcı olarak bilinirim, ama klasik ve caz, daima paralel gitmiştir bende. Buna karşın caz, benim için heyecanlı bir konudur. Belki bakir bir alan olduğu için, belki de mizacıma daha uygun olduğu için cazı seçtim, ama klasik müzikten de hiçbir zaman kopmadım. Peki, ilk dinlediginiz caz plağı nejdi, hatırlıyor musunuz? Dört yaşındayken dinlediğim şeylerin arasında, babamın aldığı Paul Whileman'lar, Jean Goldketle'ler filan... Bunlaı o devrin her telden çalan dans muziğı orkestralarıydı. Bunlar içinde kazara bir iki cazcı da bulunurdu. örneğin Bix Beiderbecke gibi bir trompetçi. Aslında benim en büyuk avanlajım, cazla akran olmam. Bı/ cazla beraber buyuduk. Caz benim yaşımda. Ama caz, sizin en az 25 yıllık ağabeyini/ sayılır. Eh! Işte o kadar. Duşunün bıı, Duke Ellington Orkestrası'nın kuruluşu 1928. Yani ben dinlemeye başladığım tarıhte, o orkestrasını kuruyor. Tabiı ondan önce tarla şarkıcıları filan var, ama onlar işin kuı ulu> safhasını oluşturuyor. m Peki, sonra muzisyen olarak... Hep dinleyerek ve dinleyerek oğrendım bu isı. Duke Ellington'ın bir sozu var: "Muziği ogrenmek için ne yapmak lazım? Dinlemek, dinlemek, dinlemek." Vc dahası, dinlemesini bileıek dinlemek. Dinlemesını bilme de devamlı dinlemekle olur. Dinlcrken duşunerek ve neden, niçin dıye sorarak. Elbette. Dinlemesini bilmeycn insan nasıl kendini dinletebilir ki? Ancak benim bilmek isledigim bir şey var. Siz hiç (eorik eğitim gormedini/ mi? Ülkemizde "cazın babası" da denilebilir Cüneyt Sermet'e. Şu anda Fransa'da birkaç plak şirketinin danışmanı olan Cüneyt Sermet, ünlü piyanistimiz Hüseyin Sermet'in de babası. D açık kaldı, ama ben de bir daha derse £ medim. Peki, siz müziğe başladıgınızda, s den önce cazın temeline neler alılmışlı? ] Tiirk cazcılan olarak kimleri bilirsiniz' Kuçukluğumde Gregor diye bir Ern ni vardı. Ne kuş ne fare, ortalama biris di. tnce bıyıklı, karga burunlu, saçı başı c ğınık, korkunç bir adam. Gregor'un gı bunda saksafon, keman, trompet her al ten birer tane var. Hem caz çalıyor hem 1 zaska. Bu benim ilk duyduğum, sözümo caz orkestrasıydı. Hep Rrmeniler mi vardı orkestradı Hayır. Karışık bir orkestraydı. Ern nisi, Türkü, Yahudisi hepsi vardı. Ond sonra Romen Gido diye birisi çıktı ortaj Orkestıasını oluşturan Istanbullu Yahuı lerle Dixiland cazı çalarlardı. İlk duyduğı cazcılar bunlardı. Gido'dan sonra öneı bir caz hareketi olmadı. Ondan sonra dı duğumuz ilk caz Yahudi kulübündey Bunlar aralarındaki bir iki Türkle pro' lar yapıyorlardı. Zannederim bir konser verdiler. Hiç isim kaldı mı aklınızda? Viktor Kohenka diye birini hatırlı; rum. Bebek'te oturuyordu ve o da bizim bi kolejliydi. Ama esas hatırladığım şey , saksafon, 2 trombon, 3 trompet ve ritm s tion'dan oluşan orkestranın buyukluı Ama ne yazık ki bir ikı konserden öteye çemeyip çok çabuk dağıldılar. Peki, biraz önce "biz" dediniz. "Sı kimdiniz, anlalır mısını/? Bi/ dediğim, bir ben vardını caza n raklı, bir de l/mir'den benim çocukluk kadaşım Tahir Su. lkimiz birbirimizi l lejde rastlantıyla bulduk. Onun koltuğı da plaklar, benim koltuğumda plaklar. 1 hir sonradan amatör kaldı, ama o sıra çok iyi anlaşırdık. Gelişimimiz aynıydı. inanır mısını/ iyi bir şey dinlediğimiz man, birbirimizin gözlerinin içine bakard öyle âşıklar gibi. Ve ikimizin de gözleri; şarırdı. Ben spor yapardım, o yapmaz Biz futbol maçı oynarken Tahir sahanın narında koşar, "Counl Basie Orkestrası hyor, koş!" diye ciyak ciyak beni çağıı dı. Ben takım kaptanı olarak bir andaj kımı on kişi bırakarak kaybolur, Count I sie dinlemeye giderdim. Bizden başka zim gibi bir de Moda grubu varmış, tll Mimaroğlu, F.rdem Buri, Şadan (,'ayh; Mehmet Aktel ve başka arkadaşlannc olu>an bu grup da kendı aralarında çal larmış. Biz Tahir'le "modern"ciyiz, on "eskici." Yani yirmi yıllık cazın eskiyeni k gası daha o zamanlar Tıirkiye'de bile b lamıştı, öyle mi? Amerika'da bu eski kafalılara "N uldy Fig", yani "Kokmuş Incir" derl Derken tanıştık. Moda Grubu'nun ba^ da Rubirosa'dan daha once, gerçek playboy olan Şadan Çaylıgil var. Saint Feorik eğitim... Aşağı yukarı 1516 yaşlarındayken ikı uç yıl gizlice konservatuvara gittim. Hem de gizlice... Fakat bir yerde ben otodidacı'ım. Çunkü konservatuvar eğıtimınde birtakım Iaçkalıklar vardı. Gordum ki bir öğrenci, sınıfın en arkasındaki ile beraber yurumek zorunda. Işte bu, benim canımı sıktı. Bırakmamın nedeni bu. Bu arada bir zafiyet geçirmiştım, babam hasidlığıma hurmeten bana bir kontrbas aldı. Neden kontrba.s? Benim eskiden beri bas seslere, pes seslere merakım vardı. Hatta evdeki kurmalı gramofonda bas sesler iyi duyulmadığı için, gramofonun tahtasına dişlerimi geçı rip oyle dinlerdim. Re/onans yoluyla, iç kulaktan bas sesleri daha iyi duyabilmek için. Arada bir gramofonun zembereği kırılırdı da, elimle çevirirdim gramofonu. Hem de tam 78 devirı tutturarak. Çunku dinlemek zorundaydını. İsterseni/ gene konservatuvardaki derslere donelim... Konservatuvarda o zamanların meşhur bir kontrbasçısı deıs veriyordu. Bir gun dedim ki: "Si/ bunları bi/e ogretiyorsunuz, herhalde çok iyi biliyorsunuz. Soracagım bazı şeyleri bana yapar mısınız?" Kıyametler koptu. "Yok böyle şeyler, bunlar cambazlıklar" filan dedi. "Ama ben yaparım bunları" dedim ve yaptım. Adamın ağzı 6 JL ürkiye'nin Türklerden oluşan ilk caz orkestrasını biz kurduk. Müfıt Kiper. tsmet Sıral, Turhan Taner, îlham Gençer, Şadan Çaylıgil ve benim katılmamla oluşan bu orkestrayla sıkı bir çalışmaya girdik. T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear