Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
</><• Bir akşam vakti duyduğumuz hüzün, ammsadıkça zenginleşen eski günler, içimizi saran sevinc yumakları, yoksulluk karşısında aldığımız tavır, ülke özlemi, ölüm korkusu, dü/enin bozulmaya yüz tutmuş gidışi ve bunun gibi her gün hayatımızı çevreleyenduygular, duygulanımlar. Ve bunların sözcüklere dökülüp "şiir" haline gelmeleri. Gerçekten bu gibi duygulan, dııygulanımları gelişigüzcl sözcüklere aktarmakla "şiir" yazıiır mı? Bu sorunun yanıtını Sabahattin Kyuboglu >öyle veriyor: "... Bunlar şiir degil, her sanat gibi şiiri de beslcyen, her sunal gibi şiirin de besledigi orta ınalı irısan halleridir. Bunlarsız şiir olma/ elbel, ama bunlarla da şair olunmaz. Şairlik, bunları herkesten daha iyi, daha dogrusu herkesin beniınseyr bileceği biçimde anlatan sözü bulmakla başlar, bu işi görmüş eski ustaların tezgâhlanna girmek, bu işin nereden, nereye, nasıl gitligini bilmekle de gelişir." Eyuboğlu'nun dediklerine hak vermemekeldc dcğil. Söz yine dönüp dolaşıp "şiir"i najıl söylemeye dayanıyor. Yalnızca duygulan anlaımak, dile getirmek yetmiyor. Söyleyiş biçimi de önemli. o 4: o 0) 0 Tiirkü Dur Koşma öyle Yol kısa En dar açısındayız zamamn Ayrıiık ılk durakta tpleri göğüslgmek bana düşer Bana düşer en kahpe kurşunlara hedef olmak Benım ıçin b'içimlensin en acı sonlar Ama sen dur Ama sen ölme Ama sen bekle Bekle Duslerde boy aian bebekle Kısır bulutlardan bereketli yağmurlar Bekle Umudu yitik kelebekle Buzlarm çozuluşunu Dallann gulusunu Bekle Sonra çöz gecenın kördilg'ümünü bir bir Aç pencereni aydınlıklara Aalardan arınnuş sabahlan Muı dnlu baharlan bekle Ama sen dur Ama sen olnıe ölme McllllK'l M S\İllltUlj İ iD X Gönül niye yansın? Ben üşüyorum yal Cözlerim niye ağlasın? Sen guluyorsun ya! Ama levıyurımtfum... •ö D 5 Yoksul Semt Kıraathaneleri Bakıyorum da oy isteyenlerin hiçbiri semt ve köy kahvelerinden ayrılmıyor. Hepsi de sırasına göre. aksamları bir kahvede yoksul halka söylev verıyor. Oy dendi mi, hepsi yoksul halkın biriktiğı köşelere akıyor. Hiçbirinin Vehbi Koç'un Duvan'ı gibi pastanelere gittiği yok. Böyle pastanelere gitmek akıllarının köşesınden bıle geçmıyor Hem akıllarının köşesınden geçse de gitmezler ki, gitseler, onları dinleyen çıkmaz ki! Yoksuldan yana olan da zenginden yana olan da hep yoksul kahvelerinde... Neden böyle oluyor? Yoksulu kandırmayı daha kolay bellemışler. Yoksul bu, vaat edeceksin bir cennet, hemen ardından gelecek Cennetin kimi dünyevi olacak, kimi uhrevi . Ama vaat edılen ılle de cennet olacak... Konuşmalara bakıyorum, ne diyorlar? Işçiye ücretin az diyorlar, mamura maaşın yetmiyor diyorlar, emeklıyo. dula, ıktidara gelirsek sana daha çok verecegı/. diyorlar Diyorlar da diyorlar. Yoksulun partısı zengıne var olmaz, zengının parası yoksula var olmaz . Yıllardır bunu bılıyoruz da ış kandırmaya gelince, zenginin partisı de yoksulun pc.rtısi de fukara kahvelerinde yoksul avına çıkıyor. 1965 seçımlerınde idi. TIP ortaya çıkmıştı Radyolarda yepyeni bir ses duyuluyordu. Diyorlardı ki, kendini kendin yönet!.. İktidara kendin gel! işçilere de, emekçilere de, memurlara da, esnafa da bunu söylüyorlardı. Kendini kendin yönet, yönetımı başkasına verme. "Kendin pişir, kendin ye" o yıllarda var mıydı bilmiyorum. Var idiyse tıpkı onun gıbı bir şey!.. Ne söylüyor bunlar, dıye şaşmışlardı. "Kendini kendin yönet" öyle aykırı gelmişti ki, "Hiç bu baldırı çıplaklar kendilerini yönetebilirler mi?" diye şaşkına dönmüşlerdı Köylüyü, işçıyi, emekçiyi, esnafı, memuru unutturdular, bir "ortadirek" tutturdular TV'sinde de. radyosunda da, meydan nutuklarında, yoksul kahvelerinde de "ortadirek" dediler. Ama görüldü ki bu ortadirek" değıl "orta kazık"mış. Yoksul semt kahvelerinde de yoksul köy kahvelerinde de bir kandırmacadır gidiyor. Demek gerekır kı, kendini seçemiyorsun, hiç olmazsa muhaletet ettığını ortaya koy!.. Yoksul semt ve köy kahvelerinde, gelenlere sorun. "Neden bizlere geliyorsunuz da kentlerdekı zengin kahvelerine gitmiyorsunuz?" diye... Bunu sorduğunuz gün, ne demek ıstedığınızı anlayacaklardır. Bilmem ne zaman söyleyeceksiniz? . Neye yarar? Gızli olduklan sonra. Nerıııin Oikıncncr Öteki adıyla sevgi "thanetin yuzıi laciven geeeye degdiğinde, Bir baykıii öıer, uğursuz, uğursuz. Bir kosebaşında oldürülür, doğmak üzere olan bir çocuı Öıeki adıyla sevgi" Acılur denızmın burgtıanda; Yııınlmıs zaınan teknesı ilışkımız. Yııen zaman mıydı, kendmıiz miydik yoksa Şimdi anlamsız birçok şev, Ne ağıt yakmalı yiririlıniş zamanlara Ne de ozlemelı "imkânsız baharlan" Şıırıdı. bız; KıınsesizlıRimızi, sessizliğimize buründüreceğiz Ve yine kımliğimizi, baskalarma vereceğiz. Sııııl I•.ıfii11 elbeıte, tstanbul İstanbuVda biter Istunbul Haydarpasa'dc biter Menevişli ışıklar, lunaparklar, an kovanlan Zernberekler. kibril kutulurt, kadın kokuları htanbul daha Topkapı'da biter. Istanbul daha Harem 'de biier Sihirbazlar, masal kuşları, Kaf daglart tstanbul'un ortasından bozbulanık bir çay geçer htanbul daha Harem'de biter. htanbul Haydarpasa'da biter Buğulu, küflütozlu bir cumekân Bir Osınanlı çınar; biraz sarhoş, bıraz dindar Istanbul daha htanbul'da biter. Tahta bavullar, kilimler, kepenekler Aynı elden çıkmış insan suretlerı Gurbel mı; yoksa, sıla mı çagırır bızı? Istunbul daha Haydarpaşa 'da biter. Istanbul daha htanbul'da biter. Alııııet Çuhacı Umut Yağmur gibi ıslak. Ah'i kadar sıcak duygudur özlem. Uçsuz hucaksız çöller, Kör uçurumlar gibidir ayrıiık. Bir yanda her şeye rağmen yaşamak, Bir yanda da tukenmeyen acılar. Neden boylesine uzundur bu gece, Neden bu kadar ünüısizlik var. Sankı za'man durdu Ya da kaybolup gitti anılar Oysa yureRimde dinmeyen bir mzı Ve uzak menzildeki mutluluğa Derin bir hasret var... Çelin Atjultı 21