26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

unda'mn tepesinden çevreyi seyretmek ayrı bir tat verir; tepeden aşağı, daracık sokaklardan kıyiya inerken, sahildeki sandalları, Taş Kahve'yi, Aya Nikola KilisesVni ve adanın evlerini görmek ayrı bir tat... Akşam rüzgârı sırtınızı belli belirsiz bir serinlikte okşuyor. Kıyıları yalayan suyun rengi bu anlarda gö'. okşayıcı bir laciverte dönüşüyor. Kıyılar ışıklanıyor. Çevredc, bir anda sayamayacağınız kadar çok adalar... Güvercin, Hasır, Poyraz, Kılavuz, Tavuk, Kutu, Balık vs... Adalar arasında küçuk küçük boğazlar, koylar, burunlar... tşlenmiş gibi girintili, Çikıntılı kıyılar... Evler, gittikçe koyulaşan bir grilik içinde şimdi... Gecenin ışıklan daha bir belirginleşiyor artık... Kıyı meyhanelerindeki arabesk curcuna en yoğun anlarını yaşıyor... Tepeden aşağı, daracık sokaklardan, kâh yıkılmış, kâh dırenen, pencereleri demir çubuklu, kapıları arkadan kancalı evlerin arasından kıyıya iniyoruz. Kıyıda sıralanan birkaç yapı, eski mimarinin olanca inceliğini, güzelliğini, beğcnisini, duyarlığını kendinde toplamış. Vaktiyle, buraya yerleşen insanlara, kıyıda sıralanan bu görkemli evleri vermek istemişler, kimse benimsememiş. Kıyılar rüzgâra açık olur, kışın ısıtamayız diyc. Ama o zamanlar böylesine turistik bir yer değilmiş Cunda; hele kıyı boyunca sıralanan meyhanelerin adı bile yokmuş ortalıkta daha... Sonradan Kokulu Ada'nın kokusu cihanı sarıp da yerli ve dahi yabancı cümle âlemi seyyah buraya üşüşünce, o gtızelin güzeli, çifte merdivenli evleri burunlayanlar ah ile vah ile dizlerini dövmüşler amma, ne çare! ece başladığında Kokulu Ada'nın sahıl bölumünde iğne atsan yere düşmüyor... Yanık tenlere giyilm ' $ ^ e v a z giysiler içinde kıvrak yüruyüşlü genç kızlar, afrodizyak bir parfüm gibi gecenin havasını tutuşturuyorlar! Bu kokuyla çarpılan yanık tenli, boynu altın zincirli delikanlılar, öbek öbek oradan oraya koşturuyorlar ki, tarifı dille mümkün değil... Annclerinin elini bırakmış boy boy çocuklar, gözü gençliğinde kalmış orta yaşhlar, üç günlük dünyada hep böyle bir yaz sefasını murat edinmiş yaşhlar; leblebici, kâğıt helvacı, naneli dundurma satıcısı, pamuk şekercisiyle hep birlikte bir bayranı şenliği yaratırlar... Kıyıya dizilen meyhanelerin o burun buruna diz dize samirni meyhanelerin her birinde birer hoparlör, kimi acıklı, kimi şıngırdak, kimi arabesk, kimi deformc alaturka, l ımi hafif, kimi ağır bir müziklc ve de en yüksck, en haşin perdeden katılırlar, gecenin ruhunuzu saran matemine! Meyhaneler lebaleb doludur; kimi neşeden icer, kimi kederden... Beyaza kesmiş rakının anasonu, halis zeytinyağından kızarmış papalinanın yosunlu denizleri çağrıştıran kokusuna karışır, burun direklerini okşar... Lakin papalına denilince bir lahza durmak gerekir ki, bu küçük ve lezzetli balık Cunda'nın baş mezesidir. Kendileri, sardalyenin ufağı olurlar. Papalina bulunmadığı zamanlar, garsonlar sardalyeyi muşteriye yuttururlar ki, zinhar dikkatli olmak gerekir! ^^ Cunda tarihinden iki çehre ALİ BEY VE KOSTİ C umhuriyetten sonra Cunda Adası'na Alibev denilmesinin de bir n edenı var elbot Izmir'ı işgal eden Yunan, işgal çemberini genişletmek amacıyla Ayvalık yöresıne de asker çıkarmaya başlar. Osmanlı hükümetı, Ayvalık Kaymakamı ve 172. Alay Komutanı Ali Bey'e, ışgalcılere yardımcı olması için şöyle bir emır çıkarır: "Ber mucibl protokol Yunanlılar Ayvahk'ı İşgal edecektir. Hiçblr hadiseye meydan verilmeden alayın ile geri çekil ve neticeyi bildir. " Kaymakam Ali Boy bu emri alınca öfkesinden deliye döner ve derhal yanıtını verir. "Şayet mıntıkama tek Yunanlı ayak basarsa derhal ateşte mukabele edeceğlmi arz ederlm. " İstanbul'dan gelen cevabi telgraf da kesin ve yalındır. "Emrl yerine getlrmezsen idam edileceksin! " Ancak yurtsever Ali Bey böyle bir gözdağma pabuç bırakacak adamlardan değildir; Osmanlının onursuz hükümetine son sözünü söyler: "Şayet Yunanlılar mıntıkama çıkarsa, bir ellm Kuran'da, bir ellm sancakta ahtedlyorum; derhal ateşle mukabele edeceğim. Son olarak arz edlyorum." Ali Bey ve onun gibi yurtseverlerin rağmına, Yunanlı Ayvalık'a asker çıkarmanın yollarını arayacaktır defaatle! Buralı Rumları silahlandıracak gizlice, onları çasusluk, korsanlık yaptırarak Büyük İdeal'i yolunda kullanacaktır... Yunanlı, Rum halkın büyük bölümünü kendi amacı yolunda kullanıp yerlerinden yurtlarından ederkon onları; çok az sayıda daolsa, kendisını kullandırtmayan Rumlara da rastlanacaktır Ayvalık'ta. Bunun örnegi de Kostı Kulfet adında bir Rum. O yıllarda Yunan Konsolosluğu'nda kâtiptir Kosti. Ne olmuşsa olmuş, sonradan Ayvalık'ta küçük bir göreve getirilmiştir. Yoksul bir adamdır, kıt kanaat geçinip gıderken Yunan işgalı başlar Ege'de Yunanlılar, bazı yerel hizmetlerin aksamaması için, memurların aylıklannı aynen odemeyi üstlenirler Kosti de memur ya, onu da belediyeye çağırırlar, 'gel aylığını al' diye... Kosti, bu parayı kimın dağıttığını sorar, Yunanistan adına denilince de yanıtını yapıştırır: "Ben Osmanlı memuruyum, bu parayı alamam! Klm Isterse alsın... Yarın bunun hesabını veremem ben. Bir daha da benl çaâırmamanızı rlca ederlm, çünkü fakir adamım ben, pabuçlanmın esklmeslnl istemem..." Osmanlı, Kosti'ye layık bir devlet olamamışsa da,' sonradan Cunda'ya adı verilen Ali Bey, bu yörede işgalcı güçlere karşı ilk direniş hareketini başlatmıştır. Atatürk, Nutuk'ta bu olayı ve Ali Bey'in yaptıklarını övgüyle a n l a t ı r . ..G Foroğraflar: Sınan Şanlıer yeıu kuşaklar... Ekmek peşindc... Piri Reis'ın Kitabı Bahriye'sindc "Yunda" adıylu anılaıı bu adanın, Osnıanlının hüküm sürdüğü yüzyıllar boyunca buralı Kumların elinde özcrk bir yapıya sahip olduğunu öğrcniyoıu/.Humların buraya, "kokulu ada" anlamına gelen Moshonis, dedıklerıni de... 1862 tarihli bir Osmanlı mühüründc isc, Arap harfleriyle Dairei Beiediye, Cezirei Cunda' dıye yazılı olduğunu; yınc aynı mühürde Kumca 'Dimarhia Moshonision' biçiminde bir yazının bulunduğunu söylüyor kaynağımız(*). Bu iki dildeki muhrün Türkçe anlamı şu: Cunda Adası Beiediye Dairesi. O tarihlerde beiediye statüsüne sahip bir başka yerleşim birimi var mıdır Anadokı'nun herhangi bir yerinde, bilemiyoruz. Ama Osmanlının buralı Rumlara tanımış olduğu yerel yönetim hakkı, doğrusu ilgi eekici! 1900'lcrde Cunda Adası'nda on, on iki bin rivarında insan yaşamaktadır. Günumüzde ise, bu sayının iki biııc duştüğunu görüyoruz. Yine o yıllarda dort ilkokulu, bir öksüzler yurdu, bir de kız okulu varken, bugün yalnızca bir ilkokulla, bir de yetiştirme yurdu bulunuyor... Ahtapot üretimi yılda yüz bin kilo civarındadır; şarap üretimiyse beş yü/ bin litrenin üzerinde... Şimdileyin şarap üretiminden söz ctmenin olanağı yok; ahtapot ise, paralı turistlerin sofralarında ycr alabilecek "nadide" yiyeceklerden biri! Rumların deyimiyle bu Kokulu Ada'nın tepesinden bu demlerde çevreyi seyretmek de başka bir tat, başka bir duygu veriyor insana. O gürültü, o şamata, o insan seli arasında masadan masaya hem mani okuyup hem nane şekeri satarak hayatını kazanan, kcndisi gibi yaşlı kız kardeşine bakan fötr sapkalı, frcnk gömlekli, gömlek iistüne yelekli otantik şairi; rakılı, kalanıarlı, ahtapotlu, papalinalı Cuıv da akşanılarının bir öğesi olarak, hep anınısarsınız... Ciecc, Cunda için eğlence denıejttir: Orada konaklayanlar, AyvaUk'tan, Sarmısak'tan, daha başka yerlerden gelenlerle dolup taşan, bir saatten sonra dümbeiek eşliğindc masalar arasında göbek atılan, tütsülenmiş kafalarla şarkılar söylenilen, adanın mitolojik geçmişinden, Antık Çağ filozoflanna konu olan güzelliğinden, yerel değcrlerinden, her biri bir ailenin ta rihi olan evlennden habersız; videolu, arabesk bantlı, çalgılı çengili mehtap gezintıli bir eğlence yeridir ki, keseye zarar, gönüle sefadır yaşaması! U (*) Bu yazıdaki bazı hilgiler, Ahmet Yorulmaz'ın "Ayvahk'ı Ozerken" adlı kitabmdan alınmıştır. Adı nı mutlaka anmamız gerckiyor. 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear