27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

BUyUk sanatçılara baktığımızda "tutku"ları ön plana çıkıyor hemen. Picasso'nun resme olanengin "tutku"su olmasaydı, çağımızın o paha biçilmez resimleri nasıl ortaya çıkardı? Bu, yalnız resimde değil, öteki sanat dalları roman, öykü, denemede. sinemada, müzikte de öylc degil mi? Cousteau'nun denize olan tutkusu değil mi onu ırmak boylarından okyanus diplerine sUrükleycn? Genel yargıları bir yana bırakırsak, şiir de bir tutkudur diyebiliriz. Eskiier "çile çektnek" derlermiş. Şiirin çilesini çekeceksin. Nasıl yazıldığını irdeleyecek, ne için yazdığını bileceksin. Engin bir "tutku" ile sarılacaksın işine. O zaman gelir bulur seni şiir. Uykusuz kaldığın gecelerin bedelini öder, karşılığını verir emeklerinin, alın terinin. Şiirle başladığın yolculuğun varır sonunda "şairler menzili"ne. Tutkuyla o yolculuğa çıkanlara, şiirin çilesini çekip menzile ulaşanlara ne mutlu... Tanımak İstiyorum Tantmak istiyorum yüz çizgilerindeki umudu Kırışıklığı, beklentisizliği, sevincin gölgesini Küskünlükleri ve özlemlerin uçarı gecesizliğini Tanımak istiyorum saçlann kadar seni Yüreğimde martılarla oynasır yelkenliler Gözlerinde gölgelenen acı beni Tanımak istiyorum boynunu büken günleri Pencerenin önünde uzayıp gider anılar Sanlamayan yaralarındaki ince gelinliği GUltekin Emre AddisAbeba s AIDS Pop985 Aşk sevgilide ölmektir aslında aids'ten değil, sevgisizlikten öldü AddisAbeba. Bir ekvator akşamtnda ölmek ne güzel çiçeklerin karbondioksidinden... Kimyasal sızıntıdan değil, grizudan değil selden kuraktan değil öldü sevgisizlikten "Geri verin bana kendi ölümü Geri verin aşkın özgürlüğünü." Yağ yağmur yağ gömütüme Johannesbourg'a yağ Paris'e Tat ta tai ta tiratat Yağ New York'a BounesAires'e Tat ta tat ta tiratat Ay ay duy feryadımı AyAna mavi bir namsiye ört yatağıma sen girme gölgen girsin sevgilim. Dölyatağımda açan hayat ölüm bu aç çıplak çöllerden gelir gülüm. ötede nükleer bombalar bom bom!.. Gtil ağlar şimdi gitarlar. Kalabalık Nasıl Toplanır ? Seçimde, mitingde meydanlara nasıl adam toplanır eskiier çok iyi bilir. Salarsın köylere, kasabalara haberi, tutarsın kamyonları, otobüsleri, ileri gelenlerin cebine biraz para koyarsın; yedlrirler, içirirler... Alkış, bravo, yaşa, varol, yöntemi buydu. Şimdi çok daha değişlk yöntemler bulunmuştur. Seçim otobüsleri, ses alma araç ve gereçleri, marşlar, mehter havaları, cazgırlar, zengerler... Eskiye döndüğümüzde, demokrasinin ilk günlerinde meydanlara en çok meraklı toplayan konuşmacı Osman Bölükbaşı olurdu. Fransa'da matematik okumuş Kırşehirli delikanlı nedense Fatin Hoca'nın dizi dibinde matematikçilik yapacak yerde kendini politikanın koyu dehlizlerine atmıştı. ilk zuhuru, Demokrat Parti dönemlnde, Cebeci çayırındc oldu (Ankara'da). Daha kimsenin tanımadığı çiçeği burnunda konuşmacı, kürsüye çıktığında: "Zindanlardan geliyorum!.." diye söze başlamıştı. Gerçekten hapishaneden geliyordu. Yozgat'ın köylerinde mi, içinde mi, bir yerlerde bir konuşma yapmış, Ismet Paşa'ya sövdü diye tutuklanmıştı. Neden sonra aramışlar taramışlar, avukatları hapisten çıkarmışlardı. Şimdi miting meydanında bundan yararlanıyor; "Zindanlardan geliyorum..." diye bangır bangır bağırıyordu. Dilinde ve elinde bir büyü vardı. Daha ilk konuşmasında kalabalıkları ardına takmasını biliyordu. Böyle bir beceri az kimsede bulunur. Kalabalıkları ardına takıyordu ama, sıra oya gelince, oyu alamıyordu. Hatta bu yüzden arada bir kendini dinleyenlere çatıyordu: "Alkışları bize veriyorsunuz, oyları karşımızdakilerel.." Bu söz de dinleyenlere batmıyor, alkışı esirgemiyorlardı. Öven söze de, söven söze de şak şakl.. Şimdi nasıl özal'ın Zenger'i varsa, Bolükbaşı'nın da bir 'diktafoncu Hasan'ı vardı. Hasan, Hergele Meydanı'nda elektrikçi idi. Birinin elektrik düzeni bozuldu mu, hemen Hasan'ı koşturuyorlardı. Derken bu Hasan, Bölükbaşı'ya ve partisine vuruldu. Bıraktı dükkânı tezgâhı, miting miting dolaşmaya başladı. Bu yüzden adını Diktafoncu Hasan koymuşlardı. Yüksekçe bir yere, daha Bölükbaşı kürsüye çıkmadan mikrofonu kurar; şuralara buralara da hoparlörleri yerleştirir, bir de sesi çoğaltıp azaltan bir diktafon var onu da ayarlar, ses düzeni tamam olurdu. Bölükbaşı konuşurken ses bir azaldı mı, "Hasan, Hasanl..." diye bağırırlardı. Hasan ne yapsın? Cereyan mı kesilirdi, bir yerlerde bir tel mi kopardı.. Durmadan koştürur dururdu. Bir kez adı diktafoncuya çıkmıstı. Bir de mani gibi bir şeyler düzmüşlerdi Hasan için, söyler dururlardı: Üç kişidir bu partiyl kurtaran Mikrofonla diktafon Diktafoncu Hasan Bölükbaşı Osman Aradan çok yıllar geçti. Her şey büyüdü... Vatan, para, parti, vatan kurtaranlar... Bölükbaşı ile Hasan'ın adı mı olur? Ne diktafoncular türedi... Deveyi hamudu ile yutuyorlar da kimsenin gıkı çıkmıyor... D Zamana hüzünle çizdim gözlerini bu şiir ölümsüz acıyı yaratan bal tadında sonsuzluk içindir bu şiir ağzıma öksüzlüğü çökmüş zamana hüzünle çizdiğim guzlerindir hangi ses kurtanr bu rüyayı bu şiir ateşin selamıdır özgurlüğün yasıdır özlemin kırsan da bacağından acıyı sevgi köze tamlamış kandır bu şiir yitik mezarlar göğüdür kucaksız bakış ben dokunsam kirlenir ayşa/ağı kirlenir sevgi değmiş gül ömrün kefen giysin engel yar perçemin hüzün ile bağlamış "Geri verin bana kendi ölümü Geri verin aşkın özgürlüğünü." Yağ yağmur yağ gömütüme Amsterdam'a yağ Delhi'ye Tat ta tat ta tiratat Yağ Tokyo'ya Beyrut Berlin'e Tat ta tat ta tiratat Mehmet Yafin Süreç Gün gelir acılar biter güzelliğini söyler dalda yeşil başakta sarı sıcak ışıyan ter. Pasını atar yürek sıcak bir ekmek gibi paylaşınz kitaplan düşüncenin toprak kokusu sarar yıldızları... F. Kadri Gul Asım (iönen Hüznünde Kuşlar artık kırlangıçları göremiyorum baharı yok mu ne bu kentin saçaklar altında yuvaya dururlardı kirletilmiş kokusu iğdelerin hatıi yağmur çiselese bıldırcın tu/anı sığırcıklar da yok çil tüylü uçarı ağacı beton kentlerde in kendi çığlığınaçık yukarı! üveyikler nerdesiniz göremiyorum bir çiğnem et için ağzında tüfeğin gıkı bile çıkmıyor serçelerin balıkları göçer olmuş sularımızın susam yüzlü kuş sesinde çocuklar seherin kavşağında büyültür ekmeği hepinizin gözlerinde martı leşleri artık kırlangıçları göremiyorum AbduUah Şanal Yaşanmıştır Soğuk sulardan çıkardm Isıttın beni lyiliğinle lyiyim biraz daha En kör vaktimde sen Kurtulmalıydım Suç gibi yaşamaktan seni Ama ne Eskiyim Seni yaratacak kadar Yaratırken yaratılacağım Ben de Işıklarm yur beni dehlizde Bıktım bu eylül kılığımdan Haydi yollara çıkalım seninle Muammer Karadaf 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear