Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ENERJİ 20 santral başına radyolojik inceleme, kullanılmış yakıt ve lokasyonun restorasyonu maliyetleri de ortalama 300 ile 500 milyon dolar olarak verilmektedir. Diğer yandan, küresel ekonomik kriz ortamında, mevcut kanun çerçevesinde, kamunun sırtına bindirmekten başka bir yol bulmakta zorlanılacağı düşünülürse, 56 milyar dolarlık her bir santral için, hangi koşullarda kredi bulunacağı da ayrı bir tartışma konusudur. “Manzarai umumi” bu durumda iken, “Kaynaklarımız yetersiz. Tek yol nükleer enerji” demenin ciddiyeti çok su götürür ve söyleyenleri de biraz olsun mahcup etmesi beklenir… Nükleer enerji, bizi enerjide bağımlılıktan kurtarır mı? Nükller santral inşa teknolojisi dışarıdan temin edilecektir. Cumhuriyet Enerji’nin geçtiğimiz sayısında (3) değerli bilim adamımız Prof. Hayrettin Kılıç’ın çok yerinde ifade ettiği gibi “Türkiye’de (bu yasa ileNP) kurulacak bir reaktör, sadece bu teknolojinin hazır kurulmuş bir bölümünün, başka bir deyişle sadece araç – gereç ve bunların kullanım kılavuzu transferidir.” Uranyumun zenginleştirilmesi de, sahip olduğumuz bir teknoloji değildir. Mevcut kanunun bu olanakları sağlamadığı açıktır. Adından da anlaşılması gerektiği üzere bu kanun, “Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin” bir kanundur. 1986 yılından bu yana neredeyse tamamını ithal ettiğimiz doğalgazla çalışan çok sayıda santralımız olmasına karşın, 22 yıl sonra ülkemizde doğalgaz santralı inşası noktasında, bir arpa boyu gidilememiş olması acaba bir çağrışım yapar mı? Nükleer atık sorunu çözümlenmiş midir? Bu sorunun, çok yalın ve tek kelimelik bir yanıtı vardır: Hayır… ABD’de 20 yıllık bir tartışmanın ardından, merkezi yönetim, ülkedeki tüm nükleer santraların yanında geçici olarak saklanan atıkların toplanıp, Nevada eyaletindeki Yuka Dağı’nın altında oluşturulacak bir depoya gömülmesini, “nihai çözüm” olarak kararlaştırmıştır. Bu karara, Yuka halkı karşı çıkmış ve konuyu mahkemeye taşımıştır. Yuka Dağı’nın altına inşa edilmesi gereken deponun toplam kapasitesi başlangıçta (2001 yılı) 70,000 ton olarak hesaplanmışken, geçtiğimiz aylarda yapılan yeni değerlendirmede, bunun yeterli olmayacağı ve deponun 135,000 ton olması gerektiği ortaya çıktı. Ayrıca, bugüne dek, 11 milyar dolar harcanan depo için, 2001 tahminlerinin yüzde 35 fazlası olan 77 milyar dolar harcanması gerektiği açıklandı. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda, Nevada eyaletinin hem Demokrat (Shelley Berkley), hem de Cumhuriyetçi (Jon Porter) Temsilciler Meclisi üyeleri, bu deponun kendi eyaletlerinde inşasına şiddetle karşı çıktılar(1). Shelley Berkley şöyle demektedir: “Yuka deposunun hacmini iki kat arttırmak, sadece tehlikeyi iki kat arttıracaktır. Bu, kötü bir rüya değil, bir kabustur.” Jon Porter ise “ABD Enerji Bakanlığı, Nevada’daki depo konusunda Kongre’yi ikna etmeye çalışmaktadır. Bilimsel olarak bu işin güvenli olduğuna kendilerini ikna edip, daha sonra depoyu iki kat büyütecekler. Kongre Bakanlığın tersine karar vermeli ve bu projeye son vermelidir” demektedir. Nükleer atıkların denetiminden sorumlu denetleyici kurum ise, özellikle bu depolama gerçekleştirildikten sonra, yer kabuğunun olası hareketleri (deprem, mağma hareketleri, vb..) ve yer altı sularının gelecekteki hareketliliği karşısında, deponun tam olarak bir yalıtım sağlayacağı konusunda tereddütleri olduğunu rapor etmektedir. ABD’de atıklar konusunda yaşanan bu yaşamsal sorunlar, her nedense ülkemizde hiç gündeme getirilmemiştir. Kamuoyunun bilgi kirliliği ya da eksikliği ile, yanlış yönlendirildiğini öne sürersem, haksızlık etmiş olmayacağımı düşünüyorum. “Atıklar, uzun yıllar santraların yanında saklanabilir”, “Atıkları birçok ülke satın almaya talip(2)” türünden görüşlerin, bilimsel bir temeli olmadığı açıktır. ENERJİ ENERJİ ENERJİ Çıkarılan kanun sorunları çözebilir mi? Çernobil kazası olduğunda, dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral, “Biraz radyasyon iyidir. Dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir” derken, Özal “Radyoaktif çay daha lezzetli” demişti. Günümüzün harika ressamı Kenan Evren ise “Radyasyon kemiklere yararlıdır” diyordu. Bilim insanlarının raporları hasır altı ediliyor, bu raporları hazırlayan duyarlı uzmanlar günah keçisi ilan ediliyordu. Türkiye’nin enerji kaynakları yetersiz midir? Bu sorunun da yalın bir yanıtı vardır: Hayır! Türkiye’nin teknikekonomik kullanılabilir hidroelektrik potansiyeli yaklaşık 180 milyar kilowattsaattir. Bu potansiyelin henüz dörtte biri devreye alınabilmiştir. Bilinen linyit rezervlerimiz 10 milyar ton, taş kömürü rezervimiz 1.3 milyar ton civarındadır. Linyit rezervlerimizin de henüz üçte biri devreye alınabilmiştir. Linyitlerimiz, akışkan yatak teknolojisine dayalı santralarda yakıldığında, verimlilikleri yüksek, çevreye yaydıkları emisyonlar kabul edilebilir düzeyde olmaktadır. Rüzgar kurulu güç potansiyelimiz, Elektrik İşleri Etüd İdaresi tarafından 48,000 megawatt olarak açıklanmıştır. Bu değer, ülkemizin toplam kurulu gücü olan 40 bin 500 megawatt’tan ENERJİ ENERJİ ENERJİ fazladır. Rüzgar potansiyelimiz, açıklanan düzeyin yarısı kadar bile olsa, ülkemizin kaynak yetersizliğinden söz edilmesini anlamsız kılacak bir değerdir. Jeotermal ve güneş kaynaklarımız deyim terindeyse, “el değmemiş” durumda beklemektedir. Kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 12’si üretime dönüştürülemeden kaybedilmektedir. Burada, yönetim hataları (kadrolaşma nedeniyle), yatırım eksiklikleri ve satın alma garantili sözleşmelerin olumsuz etkisi söz konusudur. Eksik üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 20’si iletim ve dağıtımda “kaybedilmektedir.” Bir diğer ifade ile, elektrik üretimiletim ve dağıtım sistemimiz, içine boşalttığımız “suyun”, yüzde 30’undan fazlasını kaybettiğimiz bir dibi delik kovaya benzemektedir. Petrol ve gaz aramaları neredeyse durmuş konumdadır. ENERJİ ENERJİ ENERJİ Elektrik sektöründeki en yaşamsal sorunlarımızdan biri, “satın alma garantili” sözleşmelerdir. Mevcut hükümetin ve ilgili Bakanlığın (Enerji) haklı olarak en çok eleştirdiği sorunların başında bu anlaşmalar gelmektedir. Uluslararası tahkimle de pekişmiş bu anlaşmalar, Hazine’nin (ve dolayısı ile her birimizin) sırtında milyarlarca dolarlık bir yük oluşturmaktadır. Dünya Bankası’nın dayattığı YapİşletDevret (YİD) ve sonradan dejenere edilen Yapİşlet (Yİ) Santralları; şişirilmiş maliyetleri, pahalı kredi anlaşmaları, pahalı yakıt girdilerinin toplam yansıması ve devletten sağladıkları satın alma garantileri ile, kamu santralarından çok daha yüksek maliyetle yıllardır devlete elektrik satmaktadırlar. Sayıştay raporlarına göre bu “hovardalığın” yükü milyarlarca dolardır. Star gazetesinin 23 Kasım 2007 tarihli nüshasının 10. sayfasındaki haber şöyledir: “TBMM KİT Komisyonu’nda bir Enerji Bakanlığı yetkilisi ‘Doğalgazla çalışan YİD santrallerine yapılan fazla ödeme nedeniyle, devletin uğradığı zarar yaklaşık 2.4 milyar dolar. Tahkime mi gidilecek, yoksa sözleşmelerin feshi için hukuk davası mı açılacak; bu konuda Maliye Bakanlığı’na görüş sorduk.’” İktidara geldikten 5 yıl sonra “görüş sorulması” ise, bir diğer ibret belgesidir. Tüm bu veriler eldeyken, çıkarılan 5710 sayılı kanunla, inşa edilecek nükleer santralardan elde edilecek elektriğin alımında, üst sınırı belirlenmemiş bir satın alma ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ