23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

A. Akal / Ç. Gündeş / M. Yener / N. Yılmaz Kitapçı Yapraklı Pelerin Görkem Yeltan / Resimleyen: Gözde İlkin / Büyülü Fener/ 2007/ 35 s. /Okul Öncesi Bir çiftlikte ailesiyle birlikte yaşayan Hans, çok akıllı bir attı. Hans’a ninesi hiç kimsenin göremediği yapraklı bir pelerin örmüştü. Hans, bu pelerini giyince insanların dilini anlamaya başladığını fark etti. Çiftliğin sahibi Herr Von Osten de bunu öğrenince Hans’la çalışmalar yapmaya başladı. Bilim adamlarının çok ilgisini çeken Hans’a artık “Akıllı Hans” adını vermişlerdi. Ancak Akıllı Hans’ın bu yeteneğinin bir gün başlarına dert açacağı akıllarına hiç gelmemişti. Görkem Yeltan’ın yazdığı, Gözde İlkin’in mendillerin üzerine çizip işleyerek resimlediği bu keyifli öykü, Herr Von Osten ve Akıllı Hans’ın gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak yazılmış. Selen Çizgi Roman II Aysel Gürmen / Uçanbalık Yayınları / Çizgi Roman / Resimleyen: Uğur Köse / 32 s. / 2006 / 7+ Selen, sevimli halleri, çocukça dili, ablası ile yaşadıkları, kıskançlıkları, sevinçleri, üzüntüleri ile sadece çocukların değil anne babaların da zevkle okudukları Selen Öyküleri dizisinin baş kişisi. Çevresine duyarlı, meraklı bir kız. Aklının yatmadığı şeyleri kabullenmiyor. Bir şey yapması gerekiyorsa bunun mutlaka mantıklı bir açıklaması ya da nedeni olmalı. Bir şeye karşı çıkarken de ne şımarıklık yapıyor ne de ağlayıp tepiniyor; öyle çocukça ve doğru bir biçimde dile getiriyor ki kendini… Aslında tüm çocuklar böyle değil midir? Biraz daha dikkatle dinlesek, onların gösterdiği yerlere baksak… Onları biraz anlamaya çalışsak… Bakın, Selen Aysel Gürmen’in kulağına neler fısıldamış: “Ben de varım ve buradayım / Tam üç yaşımda ve kocamanım / Kocaman dediğime bakmayın siz / Aslında çok küçüğüm / Sevgi düşkünüyüm / Kurallarınız var / Uymam gereken / Korkularım var / Onlarla çelişen / Anlayamadıklarım ve / Anlatamadıklarım / Kafa sallayışlarım ve / İnatlarım / Hiç de zor değil / İnanın bana / Yeter ki / Kulak verin bana!” 12 kitapta anlatılan Selen Öyküleri, şimdi çizgi romanla selamlıyor okuyucuyu. Parlak kuşe kâğıda, Uğur Köse’nin canlı çizimleriyle sayfalardan çıkıp yanınıza oturacak gibi Selen. Böylece kitap okumayı sevememiş çocuklar için yeni bir başlangıç şansı doğarken kitap kurtlarına da yepyeni bir bakış açısı sağlanıyor. Çizgi roman tutkunları içinse bambaşka bir heyecan… İkinci sayıda Selen, abla olmak istiyor. Büyüklerin ona kimi zaman “Sen artık büyüdün,” kimi zaman da “Aaa! Henüz çok küçüksün!” demelerinden bıkmış usanmış. Bu soruna da kendince ve çok güzel bir çözüm bulmuş. Selen Abla olmuş. Sonraki öykü; “Çizgi Romanları Kimler Okur?”. Sanırım şimdilerde yetişkin olan herkes ders kitaplarının arasına çizgi roman koyup okumuştur. Nedense SAYFA 4 pek onaylanmazdı bir zamanlar çizgi romanlar. Selen’in evinde de benzer bir durum var. Ama kendiliğinden çözülüyor. Çizgi roman da okunur, hem de her yaştaki okuyucu tarafından. Yeter ki, iletisi, resimleri, dili ve konusu iyi olsun. İkinci sayının üçüncü öyküsü; “Suç Kimde?”; Selen ve ablası, sonu tatlıya da bağlansa her kardeş gibi kavga ediyorlar. Bu kez de, matematik problemi çözmeye karar veriyor Selen. Çünkü ablası çok problem çözüyor ve herkes onu kutluyor. O halde izlenecek yol belli; Selen ablasının defterini alıp bir sürü problem çözüyor. Tam tebrik beklerken… İşler arapsaçına dönüyor. Bakalım bu işin sonu nereye varacak?.. Bu sayının son öyküsü; “Yıldızlar Sallanır mı?”. Çok eğlenceli bir öykü. Selen bir gün durup dururken başını sallamaya başlıyor. Annesi ve ablası çok kaygılanıyorlar. Hele annesi, kızının nedensiz yere başını salladığını düşünürken… Ama Selen, nedensiz bir şey yapmaz ki… Sahi, ne dersiniz, yıldızlar sallanır mı? Satranç Öğreniyoruz Delgi Scacchi / Güncel Yayınları / Çeviren: Ercüment Akat / 72 s / Kasım 2007/ 7+ Satrancın, günümüzden en az 4000 yıl önce Mısır’da oynandığına ilişkin bulgular var. Piramitlerdeki kabartmalardan anlaşıldığı üzere, satranç Çin’de, Mezopotamya’da ve Anadolu’da oynanmaktaydı. M.S. 3. ve 4. yüzyıllarda Hindistan’da da oynandığı anlaşılan oyun adını da Hindistan’dan almıştır. ÇATURANGA adı verilen oyun zamanla bugünkü ismiyle anılır olmuştur. Satranç ile ilgili ilk belgeler de Hindistan’dan ulaşmaktadır günümüze. Oyunun daha sonraları, İran’a, Arabistan’a yayıldığı bilinmektedir. Satrancın dünya yolculuğu Endülüsler aracılığı ile İspanya üzerinden Avrupa’ya dek uzanmıştır. Oyun dünya serüvenine, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya ile devam etmiş, tüm dünyada hızla yaygınlaşmıştır. İspanyol Lucena’nın yazdığı ve basılı ilk satranç kitabı olarak bilinen kitapta (1497) satrancın bugüne dek hiç değişmeden gelen kuralları açıklanmıştır. Ardından El Greco ve 18. yüzyılda da Fransız Philidor’un satranç kitapları yayınlanmıştır. 19. yüzyıl sonlarında satrancın büyük yıldızları; Anderssen, Morphy, Rubinstein ve Steinitz oyunun tanınmasında büyük katkılar sağlamışlardır. 1850’lerden başlayarak, güçlü oyuncuların katıldığı turnuvalar yapılmıştır. Satrancın babası olarak da bilinen ilk resmi dünya satranç şampiyonu Wilhelm Steinitz der ki; “Satrançta önemli olan konumun özelliklerine uygun bir plan yaparak oynamak” tır. Bunlar elbet satranç meraklılarının bileceği ayrıntılar ve ustaların anlayacağı teoriler. Ama tüm dünyanın tanıdığı bildiği ve “strateji oyunu” olarak ün salmış satrancı yeni öğrenecekler için de kitaplar var kuşkusuz. Onlardan biri de; Güncel Yayıncılıktan çıkan “Satranç Öğreniyoruz” isimli kitap. Ercüment Akat’ın dilimize kazandırdığı kitabın tamamı renkli, cıvıl cıvıl resimlerle bezeli. Tüm taşlar sevimli masal kahramanlarına benziyor. Taşların hareketinden rakibinize nasıl şah çekeceğinize dek pek çok hamle ve kuralı adım adım anlatan kitap yüzyıllık oyuna yeni başlayanlara başlangıç olabilir. Şah! Ve Mat! Bakalım o denli kolay mı? Renk Cüceleri Çiğdem Gündeş/ Resimleyen: Zeycan GüleçZeynep Güleç / Tudem Yayınları/ 16 s. / 2007 Evlerden bahçelere, insanların giysilerinden tabak çanaklarına, masa ve sandalyelerinden çocukların oyuncaklarına kadar her şeyin bir örnek ve aynı renk olduğu bir ülke düşünün! Oyuncak fabrikasında çalışan renk cüceleri bu durumdan çok sıkılıp ülkeyi renklendirmeye karar verirler. Renk kazanlarına atlamak, bu planın bir parçasıdır. Düzen meraklısı kral ne mi yapar? Onu da masalı okuyanlar öğrenecek. Post Avcısı Stratis Mirivilis / Türkçeleştiren : Ahmet Yorulmaz / Can Yayınları / 2007 / 156 s. /9+ Öğrenci olan Andrea`nın babası, sahilde müşterileri yalnızca denizciler olan bir kahvehane işletmektedir. Her gün, okuldan sonra babasının kahvesine gelip geç saatlere kadar kalan Andrea, hem oranın elli yıllık garsonunun, hem de kaptan ve tayfaların birbirlerine anlattıkları denizcilik öykülerini dinleyerek zamanını geçirmektedir. Denizciliğe tutkundur. Ancak, babasını ve iki kardeşini denizde kaybeden annesi oğlu Andrea`nın denizciliğe merak sarmaması için öğütlerde bulunmakta, “Eğer beni seviyorsan hiçbir zaman teknelere adım atmayacaksın. En güvenilmez şey denizdir oğlum” demektedir. Dedesinin ve iki dayısının başına gelenlere karşın kahvehanede dinlediği denizcilik öyküleriyle Andrea çoktan denizciliğe gönül vermiştir. “Altın Post” söylencesinin etkisinde, içten içe onu gidip bulma isteğindedir. Kafasına iyiden iyiye yerleşmiş bu söylence Andrea`yı büyük bir maceraya sürükleyecektir. Ve bir gün, akşam alacasında Andrea`nın büyük macerası başlar... Oğuz Kağan Destanı Bilgin Adalı / Resimler: Mustafa Delioğlu / Büyülü Fener / 2007 / 65 s. / 9+ Bilgin Adalı’nın şiirsel anlatımı ve Delioğlu’nun resimleriyle, gençler için farklı bir kitap: Oğuz Kağan Destanı. “Gelin zamanın kapılarını aralayalım, binlerce yıl önce yaşanmış bu büyük serüveni yeniden yaşayalım.” Biz de öyle yaptık ve başladık sayfaları çevirmeye... “Oğuz Kağan Destanı”, şiir diliyle yeniden yazılmış özgür bir uyarlama. W. Bang ve Reşit Rahmeti Arat’ın Oğuz Kağan Destanı (Burhaneddin Basımaevi, İstanbul 1936) çevirisi, metne esas olarak alınmış. Bu çevirinin, 13. yüzyılda Uygurca yazılmış ve günümüze kadar ulaşmış tek elyazması metnin çevirisi olduğu söylenir. Oğuz Kağan, savaşçı, yiğit, birleştirici, uzlaştırıcı, işbölümü ve işbirligi yapan, dostluğa önem veren, töreleri belirleyen, gözü pek bir önder, gerçek bir kahraman olarak yer alıyor destanda. Oğuz Kağan’ın buyruğu altındaki Oğuz Boyları, değişik adlarla Asya’nın dört bir yanına dağılırken, tarih boyunca Oğuz Kağan törelerini ve yönetim kurallarını halklarına uygularlar. “Yaratılış Destanı” ve “Oğuz Kağan Destanı” olarak iki bölüm yer alıyor kitapta. İlk bölümden birkaç dize: “Başlangıçta, yeryüzü yoktu./Gökyüzü yoktu./Işıltılı bir yokluk vardı./Yokluğun dört bucağını,/sonsuza kadar her yeri/sular kaplardı.” Menekşe Zübeyde Seven Turan/ Resimleyen: Sezer Odabaşı / Lacivert Yayınevi / 104 s. / 2007 / 9+ Menekşe’nin içinde on beş öykü var. Menekşe, Dilan, Bayram, Osman, Kadir Anneler Gününde, Bademlerden Buket, Dolmuş Parası, Elif Öğretmenler Gününde, Berçin, Berçin Hastanede, Sinema, Selçuk, Orman Yangını, Ebem Kuşağı, Ülkelerden Bir Ülke. Bayram ve Selçuk öyküleri engelli iki çocuğu anlatıyor. Bayram’da; bayram yürüyüşlerine katılmayı çok isteyen aksayan bir çocuk var. Rüyalarında bayram yürüyüşlerine katılıyor. Annesi ve öğretmeni çocuğu sıraların arasına koyarak yürüyüşe katılmasını sağlıyorlar. Ne yazık ki okul müdürünün “Hey sen ayağı sakat olan!” seslenişiyle sıradan çıkarılıyor. Ne söyleseler onarılmıyor çocuğun kırıkları... Menekşe, İzmir Alsancak’ta nazarlık satan bir kız çocuğu. Bademlerden Buket, adı üstünde Bademler köyünden özgüvenli bir çocuk. Dolmuş Parası’nda Hakkari’den İzmir’e konuk gelen bir çocuk anlatılıyor. Ülkelerden Bir Ülke, düşsel bir ülke, bu ülkenin neresi olduğunu bulmak okurlara bırakılmış. Kırmızı Kanatlı Kartal Refik Durbaş / Resimler: Ender Dandul / Kök Yayıncılık / 2007 / 63 s. / 7+ “Bu Pazar/son hafta tatili çocukluğumun//Yarın okullar açılıyor./Kendi sesiyle yarışan/bir kırlangıç içimde okul sevgisi.” dizeleriyle başlıyor ilk şiir. Durbaş’ın kendi çocukluğunun izlerini taşıyan şiirler, hem çalışan hem de okuyan çocukları anlatıyor. Şairin biyografisinde, “Kırmızı Kanatlı Kartal” ilk kez 1982’de basılmış olarak listelenmiş. Öte yanda bir başka bilgide ilk baskısı Ümit Yayıncılık’ta 1994 olarak belirtilmiş. 2. baskı ise, Kök Yayıncılık’ın 2007 yayınları arasında. “Beyaz Potinli Martı”, “Mavi Yeleli Akbaba”, “Uykuyu Seven Atmaca”, “Sinemaya Giden Serçe” ve “Kırmızı Kanatlı Kartal” başlıklı beş şiir var kitapta. “Ne kadar söz ederse etsin / barıştan, emekten, umuttan / uyutan ninnileri sevmiyorum” diyor şair, şiirdeki çocuğun sesiyle... ? KİTAP SAYI 934 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear