26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 23 Nisan 2013 Salı a2 KültüR Sanat Köy Enstitüleri’nin 73. kuruluş yıldönümü kutlandı Bilim,sanatve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde süren tadilat ile yerleşkenin yeniden canlanması tüm enstitülüleri sevindirdi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Ankara Şubesi’nin 73. yılda düzenleyici ve katılımcı olduğu etkinliklerin ilki cuma günü yapıldı. Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte açılış konuşmasını Batıöy Enstitüleri’nin, 73. kuruluş yıldöK nümünde pek çok etkinlik gerçekleşti. Geçen yıla kadar yıkılmaya yüz tutmuş kent ADD Yönetim Kurulu üyesi Hamza Saykan yaptı. Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nermin Yıldırım’ın sunum konuşmasından sonra, Prof. Dr. Oğuz Makal tarafından yapımı gerçekleştirilmiş, “Ülkeyi Kucaklayan Adam: Tonguç” belgeseli izlendi. Etkinliğin açıkoturumunda; YKKED Ankara Şube Yönetim Kurulu üyesi Özgür Aktaş, Köy Enstitüleri’nin eğitim geçmişimiz içindeki yeri üzerine bir değerlendirme yaptı. YKKED Ankara Şube Başkanı Alper Akçam, Osmanlı çöküş döneminden başlayarak günümüze uzanan kültürel gelişmeler içinde Köy Enstitüleri’ni yorumladı. YKKED Ankara Şubesi’nin ikinci etkinliği cumartesi günü Polatlı Halk Kütüphanesi’nde Polatlı ADD Şubesi ile birlikte düzenlendi. Etkinliğe, YKKED Ankara Şube üyesi, eğitimci Mustafa Gazalcı ve şube başkanı Akçam konuşmacı olarak katıldı. Polatlı’da yaşayan Köy Enstitülü öğretmenlerin konuşmaları, salonda duygulu anlar yaşattı. Pazar günü Hasanoğlan’da yapılan “Hasanoğlan Onurumuzdur” etkinliğinde ise amfi tiyatroyu dolduran binlerce kişi, davul zurna eşliğinde halk oyunları oynadı. 73 yıl önce köylü çocuklarının sırtlarında taş taşıyarak, taş kırarak, raylar üzerinde kalas çekerek kurdukları çürümeye terk edilmiş yerleşkenin yeniden canlanıyor olması ise sevindirici bulundu. FazılSayolayı... HÜSEYİN ATABAŞ Sanat ile bilimin ne olduğunu, aklımın erdiğince, değişik yazılarımda anlatmaya çalıştım. Yeniden özet olarak söylersek; bilim doğayı işleyerek, değiştirip dönüştürerek insanın yararına sunmaktır. Sanat ise sözcük anlamı olarak “suni”, yani “yapma” demektir; yaşamı yorumlayarak onu açımlamaya yarar. Bundan da anlaşılacağı üzere sanatın konusu insan ilişkileridir. Yani bilim ile sanat insanın var olduğu günden beri iki başat uğraş alanıdır; ama biz ulus olarak bunun ayrımında mıyız? Sanmam, çünkü sözde bilimi önemseriz de sanat için “Olsa da olur, olmasa da olur” diye düşünürüz. Eğer böyle olmasaydı dünyaca ünlü müzik adamımız Fazıl Say’a reva görülenler üzerine hep birlikte ayağa kalkardık. Fazıl Say, Ankara’da doğmuş, büyümüş, müzik eğitiminin önemli bir bölümünü Ankara’da görerek, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirmiştir. Bu nedenle, onun buna ihtiyacı yoktur ama biz Ankaralılar olarak, bir hiç yüzünden onun cezalandırılmasına daha bir duyarlı davranmalıyız diye düşünüyorum. Bu arada şu gerçekliği de aklımızdan çıkarmamalıyız: Tanrı’nın/doğanın verdiği ile yetinip gelseydik, bugün olduğumuz yere ulaşamazdık. Ve bu gerçeklik düşünülseydi, Bedri Baykam’ın sanatsal bir yorum olan boş çerçeveleri on beş günden beri ülkemizde çalkalanıp durmazdı. Baykam da haklı olarak, “İyi ki bu boş çerçeveleri yapmışım, bu sayede bir haftadır Türkiye’de sanat konuşulur oldu” (CNN Türk, Söz Sende, 15 Nisan 2013) diyor. Bugün dünya, sanata ve sanatçıya verdiği önemi nedeniyle, Fazıl Say’a reva görülen ceza yüzünden Türkiye’yi konuşuyor ve bir yerleriyle bize gülüyor. Bedri Baykam’ın ironik söylemiyle söylersem, iyi ki Fazıl Say’a bu ceza verildi, dünya bizi konuşuyor mu diye düşünmeli? Aslında sanat alanında, evrensel anlamda emek verenler değil de bir biçimde popülerleşenler konuşulur oldu bizim ülkemizde; çünkü popüler olanı konuşmak bir emeği gerektirmiyor! ### Fazıl Say, sosyal paylaşım sitesi Twitter’da dostlarıyla paylaştığı Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğü nedeniyle “halkın benimsediği değerleri alenen aşağıladığı” gerekçesiyle cezalandırıldı. Say’ın, Ömer Hayyam’ın, dolayısıyla “halkın benimsediği değerleri alenen aşağıladığı” söz konusu dörtlüğü şöyledir: “Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun / Cenneti âlâ meyhane midir? / Her mümine iki huri diyorsun / Cenneti âlâ kerhane midir?” Bizim edebiyatımızda da benzer söylemler vardır. Bana kalırsa, yukarıdaki dizeleri yazan şair ile onları dostlarıyla paylaşan Fazıl Say “cenneti âlâ”yı, dolayısıyla halkın benimsediği değerleri alenen aşağılamıyor, küçümsemiyor; hatta yüceltiyorlar! Öyle ya, “cenneti âlâ”nın meyhane ve kerhane olmadığını anımsatıyorlar. Eğer tersini söyledikleri düşünülecek olursa, o zaman bizim Yunus Emre’yi de cezalandırmak gerekmez mi? Çünkü o da diyordu ki: “Sırat kıldan incedir / Kılıçtan keskincedir / Varıp anın üstüne / Evler yapasım gelir (…) Andan Cennet’e varam / Hak’kı Cennet’te görem / Huri ile gılmanı / Bir bir koçasım gelir!..” Ömer Hayyam’ın, Yunus Emre’nin ve daha başka şairlerin bu türden sözleri karşısında Molla Kasım’ların afallamalarını anlamıyor değilim! Baksanıza adamlar, öylesi şairlerin yazdıkları yüzünden haritayı, pusulayı yitirdiler de adalet yolundan çıktı/çıkıyor. Bu durum karşısında gerekiyorsa, cezalandırılacak olan Ömer Hayyam’dır! Yanlış adamı cezalandırma yüzünden dünya bize gülüyor ve adalet yoldan çıkıyor. Konfüçyüs gibi söylersek; “Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.” Hadi hayırlısı!... ### Bütün bunlar, genel anlamda demokrat bir kültüre sahip olmamamız nedeniyle böyle oluyor. İnsan çok okumakla gelişir derler, çok okuyanın aynı zamanda söyleyeceği çok ve doğru sözü var demektir. Ama sözü hem edebi ve hem de demokratik olarak nasıl söylenmeli? Bunun umarını ve bu anlamdaki eksikliğimizi düşünmeden, gerek Avrupa Bakanımızın, gerekse Kültür Bakanımızın iki yatıştırıcı söz söylemesiyle sonuca varılmaz. Söz hesapsız söylendiği zaman insanın başına işle açar mı, evet açar… Hele söz konusu olan çağdaş edebiyatsa, her şeyden önce söylenen sözün demokratik bir içerik ve söylem taşıması kaçınılmaz olmalıdır. Dünyada demokrasinin daha duyulmadan adamların söyledikleri, bugün onları tekrarlayanlara ceza yağdırıyor. Bu durum karşısında, biz ulus olarak o demokratik anlayışa ulaştık mı dersiniz? Sanmam! 23 Nisan 2013 Salı : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : [email protected] C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear