27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Mayıs 2011 Cuma 359 13 Yaşama ‘çöple’ tutunanlar yoruz. Beş çocuğum var ama... Hiçbiri arayıp sormuyor.” Başkentin göbeğinde yoksulluk ve ‘yaşamın öteki yüzü’ ‘Ankara’nın en mağdur ailesiyiz’ SEVİL ARINAN NKARA Keskinbalta ailesinin evine konuk olmadan önce karşılaşacağımız manzarayı az çok tahmin ediyorduk. Ankara’nın gelir seviyesi düşük semtlerinden Yeşilevler’de gecekonduda yaşayan ailenin, filmleri aratmayacak bir öyküsü var. Keskinbalta ailesi camları muşambayla kaplı, akan damı bez tomarlarıyla kapatılmış bir “evde yaşamaya” çalışıyor. Babaanne Hatice, aç kalma korkusuyla, “Çöpe ekmek atmayın” diyenlere sitem ediyor. İlköğretim okulu öğrencisi Ayşegül ise “ulaşılamaz” isteğini şöyle açıklıyor: “Taze ekmek istiyorum” A bir evde “kira vererek” yaşamaya çalışıyor. Hiçbir geliri olmayan aile çöpten bulduklarıyla karnını doyuruyor, giyiniyor. Babaanne, durumlarını şöyle anlatıyor: “Kim ister evlatları saat lerce dışarda çöp konteynerlerini karıştırsın. Bayat ekmek, bozuk sebze toplasın... Belimden rahatsız olmasam, torunlarıma ben bakardım ama çok hastayım. Elektrik, su faturasını ödemekte zorlanı Torunlarının çöpten topladığı ekmek ve bozuk sebzeleri yediklerini, çoğu zaman “5 kuruşsuz” olduklarını anlatıyor babaanne ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “İnsanlar bazen ‘çöplere ekmek atmayın’ diyor. Ama o ‘Utanıyorum’ Ayşegül Keskinbalta, ilköğretim 7. sınıf öğrencisi. Sınıfın en başarılı öğrencilerinden biri. Günün ilk işi okul, ardından da mahallelerindeki çöp konteynerleri. Ama Ayşegül genç kızlığa girdiği şu dönemde, çöpleri karıştırmaktan bıktığını söylüyor ve “utanıyorum” diyor. Her dönem sonunda takdir belgesi alan Ayşegül, çöplerin yanında marketlerin Bir genç kızın yaşama sitemi ‘Hiç gelirimiz yok’ Sosyal devlet yaklaşımının yurttaş açısından anlamsızlığı Ankara’nın göbeğinde, Yenimahalle’nin yoksul bölgesi Karşıyaka’da gözler önüne serilmiş durumda. Üç kişilik aile, babaanne Hatice Keskinbalta ve torunları Ayşegül ile Volkan’dan oluşuyor. Çocukların babası, annelerinin trafik kazasında yaşamını yitirmesinin ardından başka bir kadınla evlenerek evi terketmiş. Aile, penceresinde cam olmayan, tavanı akan, zemininde parça parça muşamba bulunan kullanılamaz hâlde olan sebzelerini de topluyor. Ve içinde bulunduğu durumu “mecburum” sözcüğüyle anlatıyor. Ayşegül, düşlerini şöyle anlatıyor: “Derslerim çok iyi. Okumak beni çok mutlu ediyor. Ama babaannem hastalandığından bu yana, çöp toplama işinin büyük bölümü bana kaldı. Bu yüzden notlarım da düştü. Çünkü ders çalışmaya zamanım yok. Artık ben bu yaşam şekline devam etmek istemiyorum. Tavanı akmayan iyi ev, temiz yiyecekler, taze ekmek yemek, giyilmemiş kıyafetler istiyorum. Halımız yok ödevlerimi yerde yapıyorum. Hayalim doktor olmak.” ekmekleri yiyenler de var. Çocuklar bazen aç, bazen tok okula gidiyor. Yoksulluğumuzla ilgili birçok yerden yardım istedim ama torunlarım üzerime kayıtlı olmadığı için olmadı. Ailecek özellikle kış aylarında çok zor yaşıyoruz. Pencerelerimiz muşamba ile kaplı olduğu için evimiz çok soğuk. Tavanın da durumu ortada. Yağmur yağdığı günler kabus yaşıyoruz. Sanırım Ankara’nın en mağdur ailesi biziz. Siyasi parti liderlerinin yardım vaatleri var. Ama hani nerede...” ÇÖPTEN EKMEK VE SEBZE ‘Çöptoplarken sataşıyorlar’ Volkan Keskinbalta ise 4. sınıf öğrencisi. O da ablası gibi okulun ardından çöp konteynelerine gidiyor. Derslerinde ablası gibi başarılı olmayan Volkan, zayıf derslerinin nedenini bilmediğini söylüyor. Çöp topladığı zamanlar çevresindekilerin kendisine sataştığını anlatan Volkan, “Benimle kavga etmek istiyorlar ama ben kaçmıyorum” diyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear