Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 324/17 EYLÜL 2010 ANKARA ANKARA Talât HALMAN ESKİLERİN dâhiyane bir sözü vardı: “Kem âlâtla kemâlât olmaz.” “Kötü araçlarla mükemmellik sağlanamaz” bugünkü dilimizde en yakın anlamı. “âlet” ilginç bir sözcüktür... Türkçemizin –her biri Arapçadan almış olduğumuz– hem en soylu, hem de en kötü kavramlarının içinde yer almıştır. HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Hindistan’ı bağımsızlığa kavuşturan Mohandas Gandi’ye benzetenler var. Galiba bu benzetmeyi yapanlar, yüz ve beden benzerliğini düşünüyorlar. Hintliler, Gandici diye hitap ederlerdi. “ci” eki onlarda bizim “cik”ten farklı. “Sevimli küçük” anlamına değil. Sevgiden çok saygı ifadesi. “Sayın”, “Saygıdeğer”, “Muhterem” demek. Gandici, “pasif direniş”i çok etkili bir ideolojik strateji olarak geliştirmişti. Bu anlayışta, şiddete başvurmaksızın mücadele, “ahimsa” (sonsuz sevgi) ve “satyagraha” (mutlak olarak benimsenen gerçeğin manevi gücü) önemli değer ve ilkelerdi. Kılıçdaroğlu, zaman za AKKARA KEM ÂLET dalâlet egemen olur. Masumlara iftira ediliyorsa, iddianame olmadan itham, önyargının yol açtığı ceza ve eza varsa – dürüst olması gereken âlet, demek ki “nâlet” olmuştur. Ergenekon, adaletsizliklere âlet olmuyor mu acaba? Hele Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi değerli kişileri, mâhak yere cezalandırmakla... ANKARA KUTLUER FESTİVALİ “Adalet” gibi yüce bir değerin içinde de var, “asalet” gibi bir manevi üstünlükte de... Olumsuzlara gelince, “cehalet” âletsiz olmaz, kezâ “rezalet”, “atalet”, “dalâlet”, “sefalet”te de “âlet” vardır. Adaleti yürütenler bozuk çalışıyorsa, ruhlarında asalet yoksa, toplumda GANDİCİ C man sert konuşuyor ama, elbette, şiddete başvurmadan mücadele ediyor. “Ahimsa”dan söz ettiği olmadı ama, sık sık “satyagraha”yı andırıyor söyledikleri. Bir akıl ve inanç havarisi olan Gandi, din konusunda çok ilginç düşünceler dile getirmişti: “Din ile siyasetin hiç ilişkisi olmadığını söyleyenler, dinin ne demek olduğunu bilmiyorlardır.” “Midesi boş olan insan için, yiyecek Tanrıdır.” “Günahtan nefret et ama günahkârı sev.” “Tanrı, iyiliklere sebep oluyorsa demek ki kötülüklerin de sorumlusudur. Onun içinde hiç kötülük olmadığını biliyorum; yine de, kötülük varsa yaratıcısı O’dur ama kötülük O’na hiç değmemiştir.” “Dünyadaki büyük dinlerin hepsinin temelindeki gerçeğe inanıyorum. Hepsi Tanrı vergisidir. Uzun bir zaman önce şu hükme vardım ki tüm dinler doğrudur ve hepsinde bazı hatalar vardır.” Gandi, kadınların erkeklerle eşitliğine, bazı bakımlardan erkeklerden üstün olduklarına inanıyordu. “Kadınların zayıf olduğu iddiası, bir iftiradır, erkeklerin kadınlara reva gördüğü bir adaletsizliktir. Kuvvetten kasıt, kaba kuvvetse, kadının erkek kadar hoyrat olmadığı doğrudur. Ama ahlâkın gücünden söz ediliyorsa, kadınlar kat kat üstündür erkeklerden. Sezgileriyle, özverisiyle, dayanıklılık ve cesaretiyle üstün değil midir? O olmasa erkek de var olamaz. Şiddete başvurmamak, varlığımızın yasası ise, gelecek kadınlarındır.” Gandici, yaşamının sonuna doğru ziyaretine gelen torunu Arun’a bir kağıt parçası vermiş. Bu kağıtta toplumsal sorunlara yol açan yedi temel hata yazılıymış. 1948’de bir Hintli Müslüman tarafından vurulup öldürülen Gandi’nin teşhisleri bugün de, 62 yıl sonra da doğru. aşkentimiz, yeni bir müzik festivaline kavuşuyor. Dünyaca ünlü flüt virtüözü ŞefikaKutluer adına23Eylül’den 24 Ekim 2010 tarihine kadar, bir aylık sürede ilginç sanat etkinlikleri sunulacak. Festival’ingeneladı, “DoğuBatıileBuluşuyor”. Bir ay içinde 7 ilginç etkinlik – hepsiAnkaraResimveHeykelMüzesi’nde: 23Eylül–Versay’daMüzikSergisiAçılışı – Sinfonietta de Paris Orkestrası. 30 Eylül – Prof. Dr. İlber Ortaylı: Osmanlı’daAvrupa’yıEtkileyenKültürveSanat. 6 Ekim – “Pakistan’a Yardım Konseri”: Yunus’tan Mevlana’ya – Hacettepe Akademik Senfoni Orkestrası. 10 Ekim – UNESCO Pontes Festivali Konseri – Virtuosi di Praga Orkestrası. 16 Ekim – Otantik Konser: Doğunun Ruhu. 20Ekim– “TürkShakespeare” – Yıldız Kenter ve Talât Halman. 24 Ekim – Avrupa Birliği Oda Orkestrası. KonserlerinherbirindeŞefikaKutluer’in sihirli flütünü dinleyeceğiz. Hacettepe Orkestrası konserinde Şef Erol Erdinç. “Doğunun Ruhu”nda Burhan Öçal da var. Ankara’da sanat ve müzik için Şefika Kutluer Uluslararası Festivali, heyecan verici bir kazanç. B DÜNYANIN YEDİYANILGISI ? Çalışmaksızın elde edilen Servet ? Vicdansız Haz ? Karaktersiz Bilgi ? Ahlâkdışı Ticaret ? İnsanca olmayan Bilim ? Özverisiz İbadet ? İlkesiz Siyaset ANLAMLI İKİ TERİM YAŞLILIKTA GENÇ KALMAK 550 yaşında kendi istekleriyle emekli olanlar var. Ben onlara üzülürüm, hatta küskünüm. Çünkü kendilerine ve toplumlarına haksızlık etmektedirler. 8595 yaşında canla başla çalışan, hizmet eden, verimli yaşamayı sürdürenler vardır. Onlar benim gözümde kahramandır, hayranım onlara. Muazzez İlmiye Çığ 95 yaşını geçti ama genç kız gibi çalışıyor. Yazılar yazıyor, konferanslar veriyor, seyahat ediyor, kitap hazırlıyor, 4 M rinliği ile büyülerdi herkesi. Eserleri de birer hazineydi. On yıl önce Prof. Barzun, 93 yaşındayken, 650 sayfalık yeni bir eser yayımladı: “Avrupa Kültür Tarihi”. Geçenlerde bir televizyon mülâkatına çıkmış. Her zamanki gibi dinç ve şıkmış. Hiç duraksamadan, zorlanmadan, çok akıcı ve ilginç cevaplar vermiş. “103 yaşında bir mucize” diyorlar. Ne mutlu bize ve dünyaya: Böyle örnek “üstün insanlar” var. kendisinden birkaç yaş genç olan Hayrettin Karaca ile birlikte enerjik TV programları yapıyor. Cahit Kayra 94 yaşında “İstanbul’un Merdivenleri” konulu bir kitap yayımladı. Prof. Halil İnalcık 7 Eylül’de 94 yaşına girdi. Hâlâ durup dinlenmek bilmeden çalışıyor, öğretiyor, yazıyor, araştırıyor, yaratıyor, Dünyaya örnek bir hoca. Bedeni de, beyni de dinç... Şubat 2010’da sonsuzlu ğa göçen Prof. İhsan Doğramacı da akıllara durgunluk veren bir zihin, yönetim, bellek, yardım ve hizmet şaheseriydi. ABD’de de harika bir yaşlıgenç var: Uzun yıllar Columbia Üniversitesi’nde profesörlük ve dekanlık yapmış olan Jacques Barzun. Şimdi 103 yaşında. Nerdeyse 60 yıl önce derslerini, konferanslarını izlemiştim. Zarif kişiliği, kibarlığı, kültürünün zenginliği, güleryüzlülüğü, nefis hitabeti ve bilimsel de ordomias, Brezilya’da sık kullanılagelmiş olan bir terim... Bizde herhalde öyle bir kavram ya da sorun olmadığı için, tek bir sözcük çıkmamış! Mordomias, “devlet hazinesinden memalanarak güzeller güzeli bir yaşam sürdürmek” demekmiş. Sabiduria, “bilinçli bir kamuda içgüdüsel, gerçekleri bilen bir akıl” anlamına. Feylesofların bilgeliği değil bu, halkın sağduyusu, doğal bilgileri, gerçekleri anlayışı ve sezişi... Ben halkımızdaki bu idrak gücüne inanıyorum kuvvetle, ama sezdiği yönetim bozukluklarına ve mordomias’a karşı duyguları bazen iradesine yansımıyor, seçim sandıklarında yeterince kendini göstermiyor, atılan oylarda belli olmuyor diye düşünüp üzülüyorum. Mordomias’a engel olunması için sabiduria’nın egemen olması gerekiyor. 19