Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 311/18 Haziran 2010 DTCFgeneönde D ? Prof. Dr. Necdet ADABAĞ DTCF’den genel görünüm il ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF), üç yıllık bir ara dönem yaşadı. Buna duraklama dönemi demek yanlıştır. Ara dönemler toplumları duraklatmaz, daha da öteye götürür ve geriletir. Türkiye ara dönemlerden çok çekti, öylesine yoğun yaşadı ki aklından bir türlü çıkaramadı. İzleri kalınca kesildi. DTCF de öyle. O üç yıllık ara dönemden (2007 Şubat2010 Şubat) sonra DTCF yeni yönetimine kavuştu. Eski yönetim çok büyük tasarımlarının olduğu iddiasıyla gelmişti yönetime ve hiçbir iş yapmadan geldiği gibi gitti. Daha doğrusu geldiği gibi gitmedi; atamayla geldi seçimle gitti. Dönemin Atatürkçü olduğunu iddia ettiği üniversite yönetimi ve YÖK yönetimi, Atatürkçülüğü tartışma götürmez dekanın önünü, sözüm ona bir imzadan ötürü kesti ve yönetime atamayla getirdiği ekipten DTCF’nin sorunlarını çözmesini bekledi. Çözmesini beklediler mi, bundan emin değilim, çünkü çözemeyeceğini onlar da biliyordu. Ne ki daha çok eski dekanı seçimle yollamanın olanaklı olmadığını bildikleri için seçim yapmadılar ve atamayla yeni dekanı göreve getirdiler. Bana göre DTCF’de bir darbe yaptılar ve fakülteye üç yıl boyunca ara dönem yaşattılar. Tıpkı toplumları geri bıraktıran ara dönemler gibi oldu. Türkiye de ara dönemlerde zaman yitirmedi mi? Hem de nasıl! Üç yıl içinde taş taş üstüne konulmadı desek yeridir. Kız öğrencilerimizi güzelleştirmek için “estetik salonları” açıldı yalnızca. Öğrenciler 2 yıl daha okulda tutuldu Gene YÖK eski yönetimi DTCF’den ve tüm fenedebiyat fakültelerinden “pedagojik formasyonu” (öğretmenlik sertifikası) kaldırmamak için inat etti. Öğretmenlik için gerekli olduğu savıyla fakülteden mezun olan gençlerimizi zorunlulukla iki yıl daha okulda tuttu. Ne ki bu da hiçbir şeye yaramadı. Formasyon belgesi alındı alınmasına ama (ki herkes o belgeye ulaşamadı çünkü yoğun öğrenci istemine üniversiteler yanıt veremedi) bu kez bakanlıkta önleri kesildi ve eğitim fakültelerine öncelik verildi. Ve Atatürk’ün gözbebeği DTCF’nin mezunları, kuruluş yasasında olmasına karşın, “muallim” (öğretmen) olamadılar yıllarca. Bu yetmiyormuş gibi görevden ayrılan eski YÖK yönetiminden kimileri gazetelere yazı yazarak edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmenlik uğraşına sokulmaması gerektiğini, başka işlerde uğraş vermelerinin yerinde olacağı savını ortaya attılar. Atatürkçü olduğunu iddia eden bu yöneticiler Atatürk’ün fakültesine haksızlık etmiş olmuyorlar mıydı acaba? Öğretmenliğin salt eğitim fakültelerine bırakılmasını öneren yöneticilerin, fen ve edebiyat fakülteleri varken eğitim fakültelerinin adının bile bilinmediğini unutmuşa benzerler. Bugün yeni dekan Prof. Dr. Rahmi Er (Şubat 2010) göreve gelir gelmez ele aldığı temel sorunlardan biri bu oldu. Yeni YÖK’ün beklentileri doğrultusunda daha önce baş ka üniversitelerin başlattığı girişime katılarak DTCF öğrencilerinin de lisans içinde formasyon alabilme olanaklarının yönetmenlik ve yönergesini hazırlayarak önce üniversiteye sonra YÖK’e sundu. Bu sonsuz bir başarı örneğidir. Bu girişimde de fakültenin eski yönetimi Atatürk’ün fakültesinin dekanı olarak başı çekmeliydi diye düşünürüm hep ama nerdeee! Tüm bu süreç geçen haftalarda DTCF’nin Prof. Dr. Meliha Özgü Tiyatro Salonu’nda Yrd. Doç. Levent Suner’in sahneye koyduğu, bölüm öğrencilerinin oynadıkları Carlo Goldoni’nin “Yalancı” oyununu izlerken film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Yanımda yeni dekan, biraz ötede Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ oturuyordu. DTCF’yi önde götüren, o tiyatro bölümünden geçen değerli bilim adamlarını anımsadım: Metin And, Sevda Şener, Özdemir Nutku ve diğerleri. Temel eğitimin içinde sosyoloji, psikoloji, tarih, coğrafya, antropoloji sanat tarihi gibi tiyatro da olmalı. Herkes oyuncu olacak diye bir kural yok ama herkesin biraz tiyatro bilmesi olmazsa olmaz gibi düşünülmelidir. Tiyatronun yanında sinema da olmalıdır, müzik tarihi dersleri de olmalıdır. Sosyal bilimlerin olmazsa olmazlarıdır. İnsan mı yetiştirmek istiyorsunuz, insani fakültelerin temel hedefi insan yetiştirmek olmalıdır. Gelin o zaman tüm edebiyat fakültelerine bu olmazsa olmazları koyalım. Ve uygulamalı olsun bu dersler. Geçen haftalardaki tiyatro gösterisi gibi. Bu ekibin tüm ülkede en azından tüm üniversitelerin sahnelerinde sahnelenmesi gerektiği kanısını taşıyorum.. Gençlere örnek olması açısından önemli. Kültür merkezi DTCF Yeni dekan bu hedefe yönelik olarak DTCF’yi bir kültür merkezine dönüştürmek istiyor. Tiyatrolar, operalar, klasik ve Türk müziği konserleri yapmak istiyor. Yılda birkaç kez bu etkinlikler yinelenmeli. Farabi salonu bu etkinlikler için biçilmiş kaftan. Akustiği CSO’nun akustiğinden daha iyi olduğu söylenmişti bir zamanlar. Üç yıl Farabi Salonu bu etkinlikleri görmedi. Salon da, öğrenciler de susadılar. Biz öğretim üyeleri de. Bu tarz yaklaşımlar Atatürk’ün anısına yaraşır yaklaşımlardır. Sanata ve kültüre verdiği önem anlatmakla bitmez. Okuduğu kitaplara ilişkin yirmi dört cilt kitap yazıldığını anımsamak o büyük insanın ne kadar çok okuduğunu ve okutmak istediğini gösterir. Bugün kimi yöneticiler “kitap özetleri”yle yetiniyorlar. Atatürk DTCF’yi kurarken çok okutan öğretmenler ve çok okuyan bilim adamları yetiştirmeyi hedeflemişti. DTCF’nin çok varsıl bir kütüphanesinin yanı sıra çok oylumlu bir elyazması koleksiyonu vardır. Yalnızca Afet İnan kitaplığında 10 bin adet kitap vardır. Bunu da burada anımsatmakta yarar umuyorum. Buyazıyabaşlarkenkafamdageçenhaftalardakioyundansözetmekvardı.TümüyleyazıyıoyunaayırmakistiyordumçünküDTCFdenilinceinsanlarbu güzelimfakülteyiyaşadığışiddetolaylarıylaanımsıyorlar.OysaDTCF’debaşkaşeylerdeoluyorveobaşkaşeyleriçokçayapmamızgerekiyor.Oçirkin olaylarıdengelemek,dahasısilipatmakvekamuoyunundikkatinisaltDTCF’dekiekinselvesanatsaletkinliklereçekmekiçin.Bunuçağdaşlıkadınayapmakgerek.Aradönemiarkamızdabıraktığımızagöre,ogeriyegidişibirkezdahayaşamamakadınayapmakgerektiğineinanıyorum. 2