Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 305/7 Mayıs 2010 İstikbalDerneği,SincanBelediyeBaşkanıMustafaTuna’nın1yıllıkkarnesiniçıkardı ‘Sincan’dakoskoca1yılboşageçti’ ? Ali ÖZTÜRK stikbal Derneği Başkanı Cengiz Zeyrek, Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna’nın 1 yıllık hizmetlerini değerlendirdi. Sincan’da faaliyet gösteren derneklerden İstikbal Derneği Başkanı Zeyrek, seçimlerden sonra geçen 1 yıl içerisinde beklenen hizmetleri yerine getiremediğini ve yurttaşların umutlarının boşa çıktığını belirerek, “Sincan’da 1 yıl boşa geçti” diye konuştu. Sincan’ın birçok problemle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Zeyrek, ilçelerinin sorunlarını şöyle sıraladı. I Sincan, Ankara’nın en hızlı büyüyen ilçesi olmasına karşın hükümet ve Büyükşehir kaynaklarından en az faydalanan ilçe durumundadır. Bu durumun en açık örneği ise yeni yapılan Ofis altgeçididir. Yaklaşık 1 buçuk yılda bitirilen bu köprü ve “Ankara’nın en kötü köprüsü” olma özelliğine sahiptir. I Sincan Devlet Hastanesi tam anlamı ile bir bilmece gibi. Çünkü, Ankara’nın en çok hastaya bakan hastanesi olmasına karşın tamamen bir beldenin hastanesi gibi ufak tefek binalar içinde hizmet vermeye devam etmektedir. Halbuki bu hastanenin geniş ar İ saları var. Bu geniş arsaların ortasına küçük binalar yapılmış. Bir an evvel bu binalar yıkılmalı. Ama öncelikle organizedeki SSK hastanesinin önüne çok acil olarak bir üstgeçit yapılmalıdır her gün yüzlerce insan o anacaddeden geçip hastalığına derman bulmaya giderken canını tehlikeye atmaktadır. I Lale Meydanı da önemli bir sorun. Meydanın yeniden düzenlenmesini ve Sincan’a yakışan şekilde hizmete açılmasını bekliyoruz. I Sincan Sanayi Sitesi ise gerçekten hem yapılaşması hem de düzen ve görünümü ile biz Sincanlılar için tam bir utanç kaynağıdır. I Yollarımız sanki köstebek yuvası gibi. Bu yollarda asfalt var demek için şahit lazım... I Sincan Kaymakamlık ve Sincan Emniyet Müdürlüğü binaları Sincan gibi 500600 bin nüfuslu bir ilçeye çok küçük gelmekte ve yakışmamaktadır. Bu binalarında bir an evvel daha modern bir görünüm kazanması gerekmektedir. I Sayın Tuna’nın göreve gelmesinden hemen sonra temizlik işlerinin özelleştirilmesi ise gerçekten büyük bir hatadır. I Temelli ve Yenikent’in Sincan’a mahalle olarak bağlanması ile birçok arazinin belediye tarafından bu 1 yıllık dönem içerisinde satıldığını ve bu satışların neden alelacele yapıldığını ve bu gelirlerin nerelerde kullanıldığını da merak etmekteyiz. I Kaldı ki Mustafa Tuna, belediye başkanı seçildikten sonra büyük bir hizmet yapmamıştır. Rutin belediye çalışmaları devam etmektedir. I Sayın Hasan Altın döneminde yüzde 60’ından fazlası bitirilen Fatih Yüzme Havuzu Projesi, Plevne Kapalı Hal Binası ve Sincan Kültür Merkezi ve Çok Katlı Otopark binaları 1 yıl geçmesine karşın hâlâ bitirilememiş ve çürümeye yüz tutmuş atıl bir vaziyette beklemektedir. Bu gibi hizmetlerin biran evvel tamamlanıp hizmete açılmasını Sayın Tuna’dan beklemekteyiz. KayıklardagizlisevdalarÖzer’infırçasıylaşekilleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’nın bozkırında denize duyulan özlemi dile getiriyor ressam Mehmet Özer, tuvale aktardığı kayıklarla. Kayıklarda gizli sevdaların bulunduğuna da inanıyor. İnsanların kimselere söyleyemediği, söylese büyüsünün bozulacağını sandığı sevdalar... Özer’in, Çağdaş SanatlarVakfı(ÇAĞSAV)tarafındanÇağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen“Sanat Buluşması ANKART 2010”da yer alanherbireserindede“sevdayüklü”kayıkları görebilmek mümkün. Ankara’nın“plastiksanatlaralanındaki enkapsamlıetkinliği”olarakkabuledilen “AnkaraSanatBuluşmasıANKART2010” , geçen hafta, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açıldı. ANKART 2010’da, 37 galeriden 123 sanatçının, 1000’i aşkın resim ve heykelibulunuyor.Ressam Lemanersöz ve Nadide Gürcüoğlu ile birlikte Trioart Sanat evi’nin kurucularından da olan Mehmet Özer de bu etkinliğe katılan ressamlardan yalnızca biri. Özer, her sergisinde olduğu gibi bu etkinliğe de “sevda yüklü”kayıkları temsil eden tablolarıylakatılıyor.Resimsanatınaolantutkusunu, “Hiçbir ressam özentisi taşımaksızın, kendi saf duygularımı çizgi ve renk diline aktarıp, çocuklarınkine yaklaşan görsel heyecanları bir düş atmosferine sokup, bu düşü gerçek gibi göstermeye çalışıyorum”şeklinde ifade ediRessam Mehmet Özer’in ve“Sanat Buluşması ANKART 2010”da yer alan tüm sanatçıların eserleri, 12 Mayıs’a dek Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde görülebilir. ÖzeR, resimlerinekonuolankayıkların sevdalar kadar, dostluklar yüklü olduğuna da vurgu yapıyor. Günümüzde insanların yalnızlığa mahkum olduğunu ve bu mahkumiyetin “her şeyi çok hızlı tüketmekten kaynaklandığını” belirtiyor. Özer, “Herşeyiçokhızlıtükettiğimizbir çağı yaşıyoruz. Duygularımızı, sevgilerimizi, dostluklarımızı, sevinçlerimizi, hüzünlerimizi... Hepimiz ‘küreselleşme’, ‘globalizm’ adı altında vahşi kapitalizminesiriolduk.Bizebirileri‘çokhızlıtüketin’diyor.Dahadatüketiyoruz.Yalnızca ‘meta’ tüketmiyoruz; duygularımızı, sevgimizi, sevinçlerimizi; bizi insanyapandeğerlerimizidetüketiyoruz. Bu kadar çok tüketen insan, yalnızlığa mahkumdur. Bireysel bir şeydir tüketim.İçindepaylaşmakyoktur.Onuniçin yalnızlaşıyor, bireyselleşiyoruz” diyor. “İzlenimci” tarzında resimler yaptığını da sözlerine ekliyor. ‘Çok hızlı tüketiyoruz’ yor. Özer, neden sürekli kayıkları resmettiğini şöyle açıklıyor: “Denizin hayatımda çok önemli bir yeri var. Alanya’da doğdum, Alanya’da büyüdüm. Üniversite yıllarımda Alanya’yı özlediğim zaman ‘Benim iyot kokusuna ihtiyacım var, memlekete gidiyorum’derdim.Lisesonsınıftaokurken, en yakın arkadaşlarımdan birisinin babası balıkçılık yapardı. Bir de balıkçı kayığı vardı. Babası yaşamını yitirince, kayıkarkadaşımakaldı.Arkadaşımlaberaber o kayıkla balığa çıkmaya başladık. Üç sene boyunca, yılda en az üç, dört ayım denizde geçti. Bazen ıssız koylara demirler, yakaladığımız balıkları kızartır; geceler boyu radyo dinleyerek rakı içerdik. Belki de gençliğimin en mutlu günleriydi. Onun için kayıklar yaşamımda çok önemli...” 12