Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 328/15 EKİM 2010 Atatürk Tosca Operasını Neden Severdi? caba Tosca neden Atatürk’ün en sevdiği operaydı? Elde kesin bir bilgi yok, ama Sofya’da ateşemiliterlik görevindeyken izlediği operalardan biri olduğu biliniyor. Tosca rolünü oynayan sopranoyla da bir gönül ilişkisi yaşadığı iddia ediliyor. Ankara Operası’nın sezon açılışında sahnelediği Tosca’yı izlerken, sorunun başka yanıtlarının olabileceğini düşündüm. Puccini’nin Luigi İllica ve Giuseppe Giacosa’nın Fransız yazar Victorien Sardou’nun “La Tosca” adlı dramından yola çıkarak hazırladıkları librettosu üzerine yazdığı operanın aşk ve entrikanın iç içe yer aldığı konusunda, geri planda önemli bir “özgürlük” teması bulunuyor. Cavadarossi’nin yaşamını tehlikeye atmak pahasına gizlediği kaçak özgürlükçü nedeniyle yakalandığı sırada gelen müstebitlerin ordusunun yenildiği haberi üzerine “yaşasın özgürlük, devrilsin saltanat” diye heyecanla bağırdığı andan büyük keyif almış olabilir. Cavadorossi’nin üçüncü perdedeki “E lucevan le stelle” aryası opera tarihindeki en güzel aşk aryalarından biridir. Duygusal bir insan olan Atatürk, bu içli aryadan çok etkilenmiş olabilir. Hele Tosca’yı oynayan sopranoya bir sempatisi veya gönül ilişkisi var idiyse, bu arya ilerki yıllarda da yaşamında özel bir yer almış olabiTosca prömiyer kadrosu selamda A sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN lir. Nitekim, Atatürk’ün Ankara ve İstanbul’da bulunduğu bazı genel mekânlarda da kemancılardan bu aryayı kemanla çalmalarını istediği biliniyor. Atak’ın unutulmaz anısı Bunların içinde en önemlisi kuşkusuz, Atatürk’ün, küçüklüğünden itibaren izlediği, ADK’nin yaylı sazlar bölüm başkanı kemancı Prof. Necdet Remzi Atak’ın (19111972) anlatısıdır. Atak, sağlığında kendisiyle 1963 yılında Ankara Radyosu’nda yapılan bir söyleşide Atatürk’ün “Tosca sevgisi”ni özetle şöyle anlatmış: “1934 1935 yıllarıydı. Yeni Köşk’te Atatürk’ün çok içli bir akşamıydı. Bize Tosca operasını Avrupa’da hangi koşullar altında dinlediğinden, o zamanki dünya durumundan, kuşkularından, zevklerinden uzun uzun bahsetti. Tosca operasından Cavadarossi’nin ünlü aryasını birçok kez benden istemiş olduğu için hazırlıklıydım. Nihayet bana döndü, ‘Çal bakalım şu Tosca’yı’ dedi. Ben notayı çıkarttım, ‘Hayır hayır, öyle değil notayı bırak, notasız çal’ dedi. Notayı bıraktım, gözlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım çalmaya. Bir iki nota çalmıştım ki, ‘Hayır hayır, ol madı bana dön bana çal, benim gözlerime bak öyle çal’ dedi. Kendisine döndüm. Masada oturuyordu. Ona dönerek çalmaya başladım. ‘Gene olmadı, bana daha yaklaş’ dedi. Yaklaştım, çok yaklaştım. Belliydi ki çok uzak bir anısının içine gömülmek istiyor ve içinden çok eski zamanlara ait bir şeyler taşıyor, fışkırıyordu... En sonunda, ‘Kemanın sapını omzuma dayayacaksın ve öyle çalacaksın’ dedi. Bir an için gözünüzün önüne getirin; tarihimizde yaşamış, yaşayacak en büyük Türk, bir sanatçıya ‘Kemanının sapını omzuma daya ve o vaziyette en sevdiğim melodiyi çal’ diyor. Ben artık ibadet eder gibi, huşu içinde Cavadarossi’nin aryasını çalmaya başladım. Atatürk, gözleri kapalı, biraz madeni ahenkli, biraz kısık, çok tatlı, çok manâlı sesiyle melodiyi söylerken gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu. Aryayı belki on beş kez tekrarladım..” Tosca, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın 1936’daki kuruluşundan sonra Ankara’da sahnelenen üçüncü yabancı operadır. armağanı oldu. 4 Ekim akşamı yüzdeleri, o role en uygun sesin seOperanın kapısından itibaren bak çiminde rol oynar. Bizde ise getım pek çok tanıdık doğum gü nellikle “kıdem” göz önüne alınümü kutluyor! Bu kadar insan nıyor. Prömiyer ve gala iki ayrı nereden biliyor acaba? Meğer, gece yapılıyor. Sanatçılar pröuzun süredir girmeye zaman bulamadığım Eralp Kıyıcı gecenin yıldızıydı “Facebook” sayesindeymiş! Herkese teşekkürler. Renklerin sırrı ne? Tosca’yı bu kez, Verdi’nin Aida operası için yıllar önce geldiği Türkiye’de bu yapımla ünlenen İtalyan rejisör Vincenzo Grisostomi Travaglini sahneye koydu, orkestrayı da Arjantin asıllı İspanyol şef, İzmir’in Genel Müzik Direktörü olan Tulio Gagliardo Varas, koroyu da Alessandro Cedrone hazırladı. Zefirelli’ye asistanlık yaparak yetişen Travaglini operanın “görkem ve şatafat”lı sunumuna inanan bir rejisör. Nihat Kahraman’ın sahne tasarımı bu anlayışı yansıtıyordu. Nursun Ünlü’nün giysi tasarımında ise dönemin anlayışını günümüzün stilizasyon anlayışıyla yansıtan çizgiler egemendi. Renk seçiminde bazı göndermeler yaptığını düşünüyorum. Örneğin Tosca’nın kötü Scarpia’yı öldürdüğü sahnede “kırmızı” rengin egemen olması, “kan”la olan ilişkiyi yansıtıyor olmalıydı. Son perdedeki yeşil giysi ile arka plandaki okside yeşil kubbe görünümü, estetik anlamda güzel bir gitgel oluşturuyordu. Travaglini’yle birlikte geldiği ülkemizde, büyük operaların istenen ışık tasarımcısı olan, ünlü öykücü Pirandello’nun torunu Stefano Pirandello’nun tasarlayıp Fuat Gök’ün uyguladığı ışık, özellikle 3. perdedeki genel havayı ve duyguyu yansıtmak bakımından çok başarılıydı. Rejinin, sahne tasarımı ve ışığın kendini en iyi gösterdiği perde de zaten, Cavadorissi’nin sevgilisi Tosca’nın gözleri önünde kurşuna dizildiği sahnenin de yer aldığı son perdeydi. Operada genel anlamda bir ses seçiciliği vardır. Her soprano veya tenor, bu ses için yazılmış her rol için biçilmiş kaftan değildir. Lirik veya dramatik özellikler, söylenen partilerdeki tiz ve peslerin Önce öğrenciler Mozart’ın Bastian ve Bastian’ından bir perde sahnelemişler, ardından Puccini’nin Madam Butterflay’ı ve Tosca’nın 2. perdeleri sahnelenmiştir. Tosca sahnelendiğinde Atatürk’ün ölümünün üzerinden üç yıl geçmişti, yıl 1941’di. Ve yıl 2010’da Tosca bana doğum günü miyeri önemsiyor ve genellikle de kıdemli sesler prömiyer akşamı sahneye çıkıyor. Tosca temsili öncesi dağıtılan kostümlü prova fotoğraflarının çoğunda Tosca rolünde Reyhan Görbil vardı, hatta bir “büyük gazete”nin Ankara ekinde, konuyla ilgili haberde kendisinden “Tosca Kraliçesi” diye söz edilerek genişçe yer verildi. Geçen sezon da aynı eserde Mersin’de tek kast olarak söylemişti. Ama prömiyer akşamı listede Tosca rolünde, geçen sezon Andante dergisi tarafından “yılın kadın opera sanatçısı” seçilen Feryal Türkoğlu vardı. Cavadorissi’yi ise, geçirdiği rahatsızlıklar nedeniyle uzunca bir süre sahneden uzak kalan tenor İhsan Ekber söylüyordu. Ekber üç yıl önce Tosca’nın konser seslendirmeleri sonrası sağlık sorunlarıyla uğraştı ve gene Tosca’yla sahnelere dönmüş oldu. Scarpia’da ise, son yılların sürekli formda olan ve artık “büyük bariton” diye nitelendirebileceğimiz Eralp Kıyıcı vardı. Sonuç, “izleyici açısından” parlaktı, yapıt ve tüm kadro büyük alkış aldı. Perdelerdeki önemli aryaların sonunda da alkışlar eksik olmadı. Ama prömiyer gecesi bir oturmamışlık hissedildi sahnede, rolüne tam oturmuş olan Eralp Kıyıcı’ydı. İhsan Ekber, yeniden dönmenin mutluluğunu yaşasa da sanki “sakatlıktan çıkmış olmanın ürkekliği” vardı. Ama her zamanki görkemli “tiz”lerini sergiledi. Feryal Türkoğlu, “çalışır ve her rolü söyler” çizgisini sürdürüyordu, başlangıçta biraz tutuktu, belki de Machbet’ten sonra yine “eli kanlı” bir rolde söylemenin bilinçaltı tedirginliğini yaşıyordu. Tosca, klasik ve büyük operaları sevenler tarafından beğenilecek bir yapım olarak sezon boyu temsillerini sürdürebilecek nitelikte bir yapım. Esas 2011’deki WagnerTanhauser’i bekliyoruz... 18