Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 291/29 Ocak 2010 ANKARA ANKARA Talât HALMAN AKKARA Şakircan’a Ağıt Şakir bir gökkuşağı olarak yaşadı ve yarattı ömrü boyunca. O gökkuşağın yedi renginin her biri görkemliydi. 1. Sanatçı İşadamı Eczacıbaşı topluluğundaki 40 yılında ağabeyi merhum Dr. Nejat Eczacıbaşı’dan sonra ikinci adamdı. İcra Kurulu Başkanlığı yaptı yıllar yılı. Tüm sanatlara yardım eden bir işadamı olarak, Türk özel sektörü için olağanüstü bir örnek liderdi. 2. Büyüleyici Yazar Şakir Eczacıbaşı, tanıdığı düzinelerle önemli ve ilginç kişinin portrelerini fevkalâde ilginç anılar kitabı olarak yazdı. Bugünlerde satışa çıkacak bu eser, yazar Şakir’in güçlü edebî yeteneğinin enfes bir ka Ş akir Eczacıbaşı’ya bazen “Şakircan” diye hitap ederdim. Yetmiş yıldır arkadaştık. 78 yaşındayken beraber oynardık. Son on yılda birlikte yoğun çalışmalarımız oldu. Cana can katan bir kişiliği vardı: sıcak, sempatik, karizmatik, çalışkan, nükte ve fıkralarla canlı. “Can adam”dı Şakir. İnsanları, kültürü, sanatı, güzellik ve iyiliği canı gibi severdi. Doğduğu İzmir’i ve bir uygarlık mucizesi olarak bildiği İstanbul’u. İradesi, hayal gücü, hizmet aşkı benzersizdi. Birlikte çalıştıklarından yaman beklentileri vardı. Herkese ilham ve şevk kaynağı oldu. nıtıdır. 3. Fotoğraf Virtüözü Yurtiçinde ve dışında açtığı 36 sergide ve yayımladığı kitaplarda gözleri kamaştıran fotoğrafları, Şakir’in ülkemizdeki gelmiş geçmiş en başarılı fotoğraf sanatçılarından biri olarak kazandığı başarının göstergeleri... 4. Dört Başı Mamur Çevirmen Oscar Wilde ve George Bernard Shaw’dan çevirdiği seçmeler, iki dev eserdir, ikisi de birer çeviri şaheseridir. 5. Yayın Sihirbazı Şakir gençliğinde Vatan gazetesinin Sanat sayfasıyla, sonra Tıp Dünyası başlıklı son derecede ilginç bir dergiyle başladığı sihirbazlığını seyretmeye doyum olmayan fotoğraf yıllıklarıyla, takvim ve ajandalarla sürdürdü. 6. Festivaller Yaratıcısı İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) Uluslararası Müzik, Film, Tiyatro ve Caz Festivalleri ile Bienali, geçen 37 yılda toplam 111 festival sundu. Dünyada 111 festivalin yaratıcılığını yapmış olan kaç kişi var Şakir Eczacıbaşı’dan başka? Onun sayesinde dünyanın en başarılı festival ve bienalleri arasında İstanbul yer alıyor. 37 yılda bu etkinliklere İstanbul’dan, Türkiye’den ve yurtdışından kaç milyon kişi katıldı, düşünebiliyor musunuz? Yalnız geçen yılın toplamı 385 bindi, bu yıl rakam herhalde yarım milyona ulaşacak. 7. Yönetim Üstadı İş hayatında dillere destan bir İcra Kurulu Başkanlığı yapan Şakir Eczacıbaşı, 17 yıl İKSV’yi yönetirken de olağanüstü bir idareciydi – vizyon sahibi, becerikli bir önder, ulusal ve uluslararası sanat çevrelerinin gözbebeği... Sinematek’in kuruculuğunu ve yıllarca başkanlığını yapmıştı. 2000’li yıllarda çok ses getiren Kültür Girişimi’ni yaratıp yönetmişti. Son büyük eseri, İKSV’nin merkezi ve bir sanat evi olarak İstanbul Şişhane’deki Deniz Palas’ı satın alıp restorasyonuyla İstanbul’a armağan etmesidir. Şakir Eczacıbaşı, kültürümüzün ve sanatlarımızın bir anıtı, hem de gökkuşağıydı. Şakir’in kelime anlamı hem “minnettar”, hem de “iyi hizmetlerin hakkını veren”. Bir isim, onu taşıyana ancak bu kadar yakışır. Şakir’e Türkiye’de ve dünyada kültür ve sanatlar minnettardır. Görkemli hizmetler verdi; tüm övgülerimiz onun hakkıdır. FilizOfluoğlu G eçen hafta Filiz Ofluoğlu sonsuzluğa göçtü. 70 yıldır tanışırdık. Rahmetli annesi ünlü tanburî Lâika Karabey aile dostumuzdur. Filiz, değerli annesinin yanında toprağa verildi. Nur içinde yatsınlar. Can kardeşimiz Filiz, neslinin en zeki ve üretken, en çalışkan ve tatlı aydınlarından biriydi. Çok yetenekli bir şair olarak başlamıştı. Amerikan Kız Koleji’nden üstün başarıyla, mükemmel bir İngilizceyle mezun oldu. Sonra ABD’ye gidip Pennsylvania Üniversitesi’ndeki dünyaca ünlü Wharton Finans Okulu’ndan master alan ilk Türk kız öğrenci oldu. Türkiye’ye döndüğünde uzun yıllar rahmetli Vehbi Koç’un sağ kolu olarak görev yaptı. Koç Holding’in oluşturulmasına en büyük hizmeti geçen birkaç kişiden biriydi. Sohbetine, fıkralarına, taklitlerine doyum olmazdı Filiz’in. Her zaman güleryüzlü ve yardımseverdi. Bir can kardeşti. 48 yıl süren evliliklerinde Filiz ile ünlü aktör ve şair Mücap Ofluoğlu, yekvücut olmuş gibiydiler. Mücap’ın yası, hepimizin matemidir. Haberal ÖLÜMÜNADALETSİZLİĞİ Ecelin gaddarlığına boyun eğiyoruz sık sık. Dört başı mamur değerler telef olup gidiyor. Ecele lânet okumaktan başka elden ne gelir? offrey Grigson, Baybars’ın Nâzım çevirilerini şöyle övmüştü: “Dehâ çeviriyle aktarılabiliyorsa, işte bu, Nâzım Hikmet için söylenebilir.” Taner Kıbrıslıydı. Türkçe konuşurken hiç Kıbrıslı şivesi yoktu; İngilizce konuşurken ve yazarken üst düzey eğitim görmüş bir İngiliz aydınından ayırt edemezdiniz. Rahmetli Taner Baybars’ın İngilizce nefis şiir kitapları vardı: “To Catch a Falling Man”, “Narcissus in a Dry Pool” ve “Pregnant Shadows”. Bir de romanı: “A Trap for the Burglar” ve Anı kitabı: “Plucked off in a Faroff Land”. Şiir tanrısı, Taner Baybars’ı çok seviyordu. üstesna bir şair ve çevirmen, geçen hafta, ebedî sessizliğe göçtü. Taner Baybars, İngilizce yazdığı şiirleri İngiltere’nin önde gelen dergilerinde ve kitap olarak yayımlayan ilk Türktü. Büyük bir onurdur bu: The London Times gazetesinin edebiyat ekinde (sonradan TLS dergisi) pek çok şiiri çıkmıştı, başka önemli dergilerde de. Önce Türkçe yazmıştı, sonra hemen hemen yalnızca İngilizce, 1990’lı yıllarda Fransızca. “İkinci Yeni” şairleri, Ta M TANEr BAyBArS ner Baybars’ın İngilizce şiirlerimi okumuşlar mıydı, bilmiyorum ama, Baybars onların estetiğine öncülük etmiş gibiydi. (Oktay Rıfat’ın ünlü, uzun “Perçemli Sokak” şiirini birlikte İngilizceye çevirip yayınlamıştık.) 1960’lı ve 1970’li yıllarda Taner Baybars, Nâzım Hikmet’in seçme şiirlerini çevirip İngilizce üç küçük kitap çıkardıydı: Selected Poems (1967), The Moscow Symphony (1970), The Day Before Tomorrow (1972). Önemli eleştirmen Ge Y aşar Ali Haberal, 81 yaşında vefat etti. Türkiye’nin uluslararası ün sahibi bir cerrahı ve en iyi üniversitelerimizden birinin kurucu rektörü olan Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın babasıydı. Tutuklu Ergenekon sanığı olan Mehmet Haberal, babasının son deminde onu görmekten, vedalaşmaktan, hatta cenazesine katılmaktan mahrum bırakıldı. Aylardır tutuklu bulunan bir değerli oğul, babasının tabutu arkasında yürüyüp toprağa verilişinde yalnız bırakmaması için, bir iki gün serbest kalamaz mıydı? Acımasız adalet, en acı adalettir. Sayın Mehmet Haberal ve ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. 19