26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 261/3 Temmuz 2009 ANKARA ANKARA Talât HALMAN iz, bir “şikâyet toplumu”yuz. Oldum olası süregelen bir karamsarlığımız vardır kendimiz, bugünümüz, hatta yarınımız hakkında: “Biz adam olmayız”, “Her şeyimiz bozuk ve yanlış neyimiz doğru ki!” “Bu kadar kötü işler, başka hiçbir memlekette yoktur!” gibilerden amansız yakınmalar, birçoklarımızın dilinden düşmez. Bu yüzden, iyi haberlere kulak asmayız, yer vermeyiz. Müjdelere inanmadığımız, sevinmediğimiz AKKARA Ankara’dan Müjdeler B de olur. Ama, öyle müjdeler var ki en karamsarlarımız, kötümserlerimiz bile sevinç duymalı. Ankara’nın can evindeki 80 yıllık Cer Atölyeleri, 2000’den beri restorasyon geçirdi. 26 Haziran 2009’da “Ankara Kültür Sanat Merkezi” olarak yepyeni bir yaşama kavuştu. Eski yapı 3300 metre kareymiş, 7700 metre kare eklenmiş. İçinde 368 kişilik çok amaçlı salon, sergi alanları, arşiv ve kitaplık, eser onarımı için atölyeler vs. var. Başkent için büyük bir ka zanç. Eski “Cer”in tanıtımı için, Rengim Gökmen’in yönetimindeki Devlet Opera ve Balesi 26 Haziran akşamı “Yaza Merhaba Üç Tenor Açık Hava Konseri” sundu. Tenorlar, Şenol Talınlı, Ayhan Uştuk ve Aykut Çınar... Şef Naci Özgüç. Ben ne yazık ki izleyemedim ama, konser muazzam başarı kazanmış.“Granada”, “O Solo Mio”, Lehar’ın “Tebessümler Diyarı”dan, Puccini’den “Nessun Dorma” gibi solo ve birlikte arya ve şarkılar. Koro ile Orkestra’dan “Carmina Burana”, Muammer Sun’un “Üç Destan”ından seçmeler, Orkestradan Strauss’un “Mavi Tuna Valsi”, Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe”si ve başka birçok parça. Gecenin süprizi üç tenorun birlikte söylediği iki Türk müziği örneği: Münir Nurettin Selçuk’un “Kalamış” ve “Rindlerin Akşamı” başlıklı besteleri... Müzikseverler tüm programı, ama en çok bu iki şarkıyı, coşkunca alkışlamışlar. Yeni “Ankara Kültür Sanat Merkezi”ne emeği geçen herkese, en başta Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’a candan tebrikler... Cumhuriyetimizin dünyaya örnek bir başarısı olarak yaratılan (sonra gaddarca canına kıyılan) Köy Enstitülerimizin binalarını onarmak ve canlandırmak için çalışan “Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği”, Ankaramızın Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde yenileme çalışmalarına başladı. Binaya çekidüzen verilecek, çevresi temizlenecek, edebiyat, müzik, tiyatro etkinlikleri düzenlenecek. Ve sonra benzer çalışmalar, Türkiye’nin dört bucağındaki 21 Köy Esntitüsü’nün her birinde gerçekleştirilecek. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’ne Hasanoğlan hizmetleri için Ankara’daki çeşitli kuruluşlar destek sağladı. Dernek, şimdi öteki Enstitülere etkinlikler götürmek amacıyla, yardım çağrısında bulunuyor. Enfes bir Atatürkçü hareket. Desteğe koşma günü, bugündür. Haydi, gönül birliğiyle, el birliğiyle. Yenimahalle’de YeniUmutlar Y Tuncer’in‘Özsoy’u eçen hafta, bu sayfada, Rıza Şah Pehlevi’nin 19 Haziran 1934’teki ziyareti sırasında, Ankara’da sunulan “Özsoy Operası”nın 75. yıldönümü dolayısıyla yayımladığım yazıya, çok değerli Doç. Dr. Hüner Tuncer’den ilginç bir hatırlatma yazısı geldi. Onu aynen yayımlamaktan zevk ve onur duyuyorum: G ÖZSOY OPERASI ÜZERİNE.... Doç. Dr. HÜNER TUNCER Büyük Atatürk’ün önerisi üzerine, ülkemizi ziyaret etmekte olan İran Şahı Rıza Pehlevi onuruna verilecek olan bir galada, Adnan Saygun’un bestelediği ilk Türk operası olan “Özsoy”, 19 Haziran 1934 tarihinde, Ankara’da Halkevi Tiyatrosu’nda sahnelenmişti. Atatürk, bu vesileyle, hem bir Türk operasının bestelenmesine ve sahnelenmesine önayak olmuş hem de Doğulu bir devletin başkanına, Doğulu devletlerin de opera besteleyebileceklerini göstermek istemişti. Babam Hamdi Selçuk (daha sonra Hamdi Tuncer), o tarihte Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün (bugünkü Ziraat Fakültesi) üçün cü sınıf öğrencisiydi; ancak, çok güzel bir sese (bariton) sahipti ve okul gösterilerinde, hem tiyatro oyunlarında oynamakta hem de şarkılar söylemekteydi. Atatürk döneminde, kabiliyetli üniversite öğrencileri, Batı türü ilk tiyatro oyunlarında ve operetlerde rol almaktaydı. Babam Hamdi Selçuk da, sanat kabiliyeti olan bu öğrencilerden biriydi. Hamdi Selçuk, “Özsoy Operası”nda başrollerden biri olan “Tur” rolünü oynamaktaydı. Operanın bitiminde, eseri İran Şahı ile birlikte locasından izleyen Büyük Atatürk, babamı locasına çağırtmış ve yanındakilere, çok güzel bir sese sahip olan bu gencin, Viyana’da “opera” tahsiline gönderilmesi için emir vermişti. Ancak, hâkim olan dedem, oğlunun “mühendis” olması yerine, “oyuncu” olmasına itiraz etmiş ve böylelikle, “oyunculuk” mesleği, babam için yalnızca düşlerinde yaşatabileceği ve ölümüne dek içinde bir ukde olarak kalacak bir meslek olmuştu. Babam Hamdi Tuncer ile annem Hadiye Çeçen (daha sonra Dr. Hadiye Tuncer) Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün 1936 yılındaki ilk mezunlarındandı. Ba bamın bana anlattıklarına göre, Büyük Atatürk, üniversite öğrencilerinin oynadıkları tüm oyunlara bizzat gitmek suretiyle, hem bu gençleri özendirmiş hem de sanata ne denli önem verdiğini halkına göstermişti. Atatürk devrimlerinin canlandırıldığı “O ve Biz” adlı tiyatro oyununda da, babam başrol oynamış ve bu oyunu da, Atatürk locasından izlemişti. Atatürk, ayrıca, oyunun rejisörüne (maalesef ismini hatırlayamıyorum), bu oyunun Ankara civarındaki köylülere de oynatılmasını istemişti. Ancak, oyunun rejisörü, Atatürk’e, köylülerin tiyatro seyretmeye alışık olmadıkları için, tiyatro salonuna zarar verebilecekleri konusundaki kaygısını dile getirmişti. Bunu Atatürk şöyle yanıtlamıştı: “Bu binaları onlar yaptılar, bırakın onlar yıksınlar!” Burada, Atatürk’ümüzün halkını ne denli sevdiği, özellikle halkımızın büyük çoğunluğunu oluşturan köylülere ne denli önem verdiği, bir kez daha gözler önüne serilmektedir. (Atatürk’ün bu sözleri, sanırım, bugüne değin hiçbir yayımda yer almadı.) enimahalle’de bir “yeni maharet” dönemi başlıyor gibi. Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın açıkladığı karar ve tasarılardan umut duyuyoruz. Bunların kimisi, adına lâyık her belediyenin aslî görevleri arasında... Bazıları, güçlü vizyon ve uzun süre azimli çalışma gerektiren işler. Hepsi Yenimahalle’nin yaşamına uygarca yenilikler getirecek, birkaç tanesi tüm başkentin, hatta Türkiyemizin yüzünü ağartacak. Bunların başında, elbette “Batıkent Sanayi Üniversitesi” tasarısı geliyor. Sağlam bir yükseköğretim kurumu yaratılması, her zaman, sevinç ve övünç verir. Hem de, böyle bir üniversite, Batıkent’i ve yöresini ihya edecektir. Sayın Fethi Yaşar, Ankara Sanat Tiyatrosu’nu da yeniden Ankaramıza kazandırıyor. Başka övülesi hazırlıkları da var. Yenimahalle’de kaldırımsız sokak bırakmamak, hizmet binaları açmak, ilçedeki her köye bir çocuk parkı, Çayyolu için 20 bin metre karelik meydan, yol bakımı ve asfalt çalışmaları, daha niceleri... Bunların hepsi ya da çoğu gerçekleşirse yaşasın Fethi Yaşar. Ben kendisini hiç tanımadım, uzaktan bile görmedim. Yapmayı kararlaştırmakta olduğu hayırlı işler için kutluyorum. Kısa sürede (13 hafta içinde) gerçekleştirdiği hizmetler için alkışlar: Ahmet Taner Kışlalı Parkı’nı ihya etmesi, 10 bin tapu verilmesi, 10 bin fidan dikilmesi, 76 okulun öğrencilerine yazın okusunlar diye 45 bin kitap dağıtılması, ilçenin 34 mahallesinde asfalt çalışmalarının tamamlanması. Ne mutlu Yenimahalle’ye. 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear