27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 241/13 Şubat 2009 Dinleyiciye selam Artan, Kuloğlu, Grüneis, Kurtoğlu Mükemmel Solistlerimizden Wagner Dinlemenin Mutluluğu... oğrudur, Wagner dinlemek her babayiğidin harcı değildir! Operalarının süresi çok uzundur, aryalar, düetler uzundur, müzik yer yer çok ağırdır. Wagner söylemek de her babayiğit opera şarkıcısının harcı değildir! Özellikle tenor partileri çok uzundur, yorucudur, bu nedenle Almanlar uzun soluklu bu sesleri “Heldentenor” diye nitelendirmiştir. Biz bir avuç babayiğit, geçen hafta CSO’da Richard Wagner’in (18131883), Die Walküre (Münih,1870) adlı operasının 70 dakikalık birinci perdesini, ilk seslendirilişinden tam 139 yıl sonra Türkiye’deki prömiyerinde dinleme şansını bulduk. TRT Radyo3 tiryakileri de, konseri naklen dinlediler. Onlar evlerinde, otomobillerinde hangi tepkiyi gösterdi bilemem ama biz avuçlarımızı patlatırcasına alkışladık, “bravo” diye bağırdık. Daha önce yazılanlara inanmayanlar da dahil olmak üzere ilgililer, “Artık bizim de uluslararası bir helden tenorumuz var” diye öğünebilir. Ama öğünmek yetmez, Avrupa’nın Ünüşan Kuloğlu’ndan yararlandığı kadar bizim operalarımız da yararlanmalıdır. Bunun için de Wagner yapıtlarından korkulmamalı, işin gereği yapılmalıdır. Nedir işin gereği? Tüm operalarımız ellerindeki ses potansiyelini iyi incelemeli, yapıt seçimini önceden yapmalı ve nice iyi potansiyel ses sahibi solist veya koristleri, bu rollere hazırlanmaları için üçbeş ay değil en az bir yıl önceden görevlendirmelidir. Ayrıca bu solistlerimizin başta Avrupa olmak üzere, dünya sahnelerinde sıkça rol ala D Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com bilmeleri, Türkiye’yi tanıtmaları için köstek olmak yerine destek olunmalı, bunun için gerekli örgütlenme genel müdürlükçe yapılmalıdır. Övgü esirgenmemeli Akıl vermeyi bırakıp dönelim konsere... Konusunu eski bir NorveçAlman efsanesinden alan Die Walküre’nin birinci perdesinde üç kişilik var. Aslında kardeş olan Siegmund (Ünüşan Kuloğlu) ile Sieglinde (Perihan Nayır Artan) ve Sieglinde’nin kocası Hindlung (Tuncay Kurtoğlu).Üç sahnenin ilki ve sonuncusu birbirinden habersiz ikiz kardeşlerin düeti, ikinci sahnede ise Hundling de var. Mahler 2’nin aksine, bu kez CSO’nun kitapçığında tüm librettonun Türkçesi de yer alıyordu. Ünüşan Kuloğlu, bu konudaki eleştirileri dikkate alarak oturup metni çevirip CSO’ya sunmuştu. Böylece dinleyici sadece konuyu okumakla kalmayıp, metni de okumasaklama olanağı buldu, solistlerin mimik ve bakışlarının nedenini daha iyi anladı. Orkestrayı, Ünüşan’ı defalarca çeşitli Wagner rolleri için davet eden Resenburg Operası’nın genel müzik yönetmeni şef Raoul Grünies yönetiyordu. 45 yaşındaki Grünies, çok iyi bir opera ve özellikle Wagner şefi olduğunu gösterdi. CSO dört provayla bu zorlu yapıtın üstesinden başarıyla geldi. Bazen bana “Sen zaten hep övüyor sun” diyenler çıkıyor, ben de “Övülecekleri yazmayı tercih ediyorum” yanıtını veriyorum, çünkü diğerleri ne denli yumuşak söylem kullanılırsa kullanılsın, insanlar sonra üzülüyorlar! Şimdi gene “Övüyorsun” diyenlere, İstanbul’dan konseri radyo başında dinleyen bizim Andante Dergisi’nin yönetmeni, müzik yazarı Serhan Bali’nin aynı gece gönderdiği iletisindeki “ Duyabildiğim kadarıyla fevkaladeydi, sanki kırk yıllık Wagner orkestrası gibi çaldı CSO...” tümcesini aktarmak isterim. Başkemancı sandalyesinde bu kez Mete Yalçın’ın oturduğu dinletide viyolonsel grup şefi Oğuzhan Kavruk’un temiz soloları ve tüm viyolonsel kontrbas grubunun olumlu katkıları dikkati çekiciydi. Tek sözcükle “mükemmel...” Düetleri dinlerken “Ünüşan KuloğluPerihan Nayır Artan ikilisine Avrupa’daki operalar herhalde bir gece için 810 bin Avro’dan aşağı ödemezler” diye düşündüm. Upuzun düetlerde, tertemiz bir entonasyon, sese yüklenen duygu, hem tiz, hem de pes seslerde aynı şarkı söyleme sanatı... Hiç bağırmadan ton ve volümü ustalıklı teknikleriyle ayarlayan ikilinin gösterisine, ikinci sahnede Tuncay Kurtoğlu rolle tam örtüşen diri sesini ustaca kullanarak katıldı. Solistler tek sözcükle “mükemmel”diler. Dinleyiciler arasında Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürü Erdoğan Davran’ı görmek doğrusu beni sevindirdi. Kendisine “Gelecek sezon artık bir Wagner operası bekliyoruz” diye takılınca, “Gelecek sezon değil ama 201011 sezonunda bir Wagner operası olacak repertuarımızda” yanıtını aldım. Bunu “verilmiş bir söz” olarak kabul etmek istiyorum. Neler olabilir? Daha önceden yapılan Uçan Hollandalı ve Lohengrin var. Tannhauser 4 saat 20 dakikalık süresiyle önerilebilir. Tannhauser’i Ünüşan Kuloğlu’nun, konusunun geçtiği 1067’de yapılmış Wartburg Şatosu’nda seslendirdiğini anımsıyorum. 2007’deki iki temsilde kazandığı başarı, Alman basınına konu olmuştu. Bu operadaki Elisabeth rolünün potansiyel sesleri de gene Perihan Nayır Artan, Reyhan Görbil, Esin Talınlı olabilir. Ünüşan Kuloğlu’yla ilgili notlarımı karıştırırken, bu Wartburg Şatosu temsillerinden sonra kendisinden dinlediğim şu anekdotu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Seyircilerden biri yanına gelerek bakın ne demiş: “Nasıl oluyor da Wagner’i bir Almandan daha iyi yorumluyorsunuz! Sizi nerede söylerseniz gelip takip edeceğim!” Bir öneri de CSO’ya... Wagner’in Tristan ve Isolde Operası’nın da ikinci perdesi konser olarak yapılıyor Avrupa’da sıklıkla... Gelecek sezonun programına şimdiden öneriyorum. Ama tek konser değil, çift konser olarak, ki daha fazla sayıda insan izleyebilsin ve TV çekimi yapılabilsin. Çünkü Walküre’de perşembeden vazgeçilip cuma tek konser yapılınca TRT, TV çekimini perşembeye programladığı için görüntülü kayıt yapılamadı! Ünüşan Kuloğlu, Perihan Nayır Artan 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear