26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 275/9 Ekim 2009 ANKARA Nüfusunu AKKARA Bilmeyen Ülke Genelleme E Talât HALMAN Y üz ölçümü pek de büyük olmayan bir ülkeyiz. Sınırlarımız kesin, kuşkusuz, santimi santimine belirli. Devlet haysiyeti bunu gerektirir. Coğrafi alanımızı böyle bir dakiklikle biliyoruz, ne mutlu bize! Peki, kaç kişiyiz? Allah bilir. Ama Allah’ın işi gücü yok da, bizim kaç kişi olduğumuzla mı uğraşacak? Herhalde sayımızı saptamamızı bize bırakıyordur. Gel gör ki, güçlü bir sayım ve istatistik sistemimiz var ama, sayılarımız saygın değil.Devlet büyüklerimiz, siyasal liderlerimiz, bilginlerimiz sık sık nüfusumuzu söz konusu ediyor. Aman Allah, birinin verdiği rakam, ötekinin söylediğini tutmuyor. Aynı gün, bir bakan 73 milyon diyor, ikinci bir bakan 70 milyon, üçüncü bir bakan 72 milyon... Dahası, en önemli siyasal şahsiyet, bir gün 73 milyondan söz ederken, ertesi gün nüfusumuzu 72 buçuğa indirmez mi? Okullarda hangi sayı öğretiliyor çocuklara, gençlere? Çetin bir iştir nüfus. Eskiden insanların bir tam gün evlerinde tutsak kalması şart koşularak herkes birer birer sayılırdı. Gerçekten kesin bir sayı elde edilir miydi? Kim bilir? Adamın üç karısı varsa ikisinin varlığı gizlenirdi. Bazı evlilikdışı ço cuklar yok sayılırdı. Nice azınlık mensupları saklanırdı. Okullara gönderilmesi istenmeyen kızlardan, oğlanlardan bahsedilmezdi sayım memurlarına. Asker kaçakları ile vergi kaçıranlardan birçoğu gizli kalırdı. Ve en büyük zorluk, yurtdışında yaşayan vatandaşların sayısında. Uzun yıllardır başka ülkelerdekiler, sayıma girmeli mi? Uyrukluğunu değiştirenler, değiştirmeyenler? Peki, çift vatandaşlık almış olanları, TC nüfusuna katacak mıyız? Yurtdışındakilerin Türkiye’ye hiç gelmeyen çocukları ve torunları? Peki, ülkemizdeki (vatandaş olmayan) göçmenler? Sanırım, ülke dışındaki vatandaşlarımızın sayısı 4 milyon dolaylarındadır. 73 milyon toplamında mı o 4 milyon? Yoksa, 73 milyon, artı 4 milyon muyuz? İşin içinden çıkmak çok zor. Yine de, nüfusumuz kaç, şunu iyi saptayabilsek, doğru bilsek sevineceğiz. Tam öğreninceye kadar, kimi devlet büyüklerimiz 72 milyon diyecek, kimi istatistikçiler 71 buçuk milyon, kimi bilginler 73 milyon... Kesin rakama ulaşmak olanak dışı mı? Ben diyeyim 70 milyon, siz deyin 73 milyon. Doğrusu nedir, beş aşağı, beş yukarı? YOZLAŞAN SÖZLER azı terimler, olumlu (hiç değilse nötr) anlamda doğduktan sonra bozuluyor. Niçin olumsuzlaştıkları da pek bilinmiyor. Dilimizde böyle birçok söz var. Cumhuriyet tarihimizin ilk otuz yılında “ülkü” çok sevilen bir kelimeydi: Atatürk’ün manevi kızının adı... Halkevlerinin en gür döneminde çıkarttıkları halk kültürü dergisinin saygın başlığı... 1960’lardan önce doğan pek çok kıza ve oğlana verilen güzel isim. Ama, nasıl olduysa, faşist bir zümrenin adını “ülkücü” koyup öyle kullandılar. Bugün de, birçoklarının dilinde “ülkücü” ile faşizm eş anlamlı. Oysa acıklı bir yozlaşma olmasaydı, ilk onyıllardaki gibi, bu terimi günümüzde de “idealist” anlamına kullanıyor olacaktık. “Popülist” sözünü de bozduk. Aslında “popülizm” “halkçı” gibi olumlu bir anlama sahiptir. Gel gör ki başka birçok dilde de, Türkçemizde de “halkın nabzına B göre şerbet vermek” gibi “hileci, istismarcı, samimiyetsiz ve riyakâr bir davranış” niyetine kullanılıyor. “Milliyetçi”, her zaman olduğu gibi, bugün de bazen olumlu, bazen nötr. Başka dillerdeki karşılığı olan “nasyonalist”, Nazi ve faşist diktatörlüklerin mezalimi yüzünden yozlaştı. Şimdi “ulusalcı” sözü, dillere dolandı. Bu söz de hor görülüyor. Yanlış bir milliyet anlayışı ve bozguncu strateji gibi yoz anlamı ağır basıyor. Entelektüel tarihin en güzel kavramlarından biri, “hümanizm”dir elbette. İnsanlığın dayanışması herkesin varlığına değer verilmesi, beşeri kötü görmeyip iyiliğine inanmak, eşitliği baş tacı etmek gibi erdemlerin özü... Ne var ki, 1970’li ve 1980’li yıllarda, “hümanist” ile “komünist”i bir tutanlar çıktı ortaya. Bir sağcı yazarın yüksek tirajlı bir gazetedeki köşesinde şunu yazdığını hatırlıyorum: “Hümanist = komünist”. Ve bunu Yunus Emremizin hümanist olarak tanımlanmasına karşı çıkmak için söylüyordu. Acayip bir yanılgıyla, bir mantık sürçmesiyle Yunus’u “komünist” diye suçlamış oluyordu. Fesüphanallah! Yozlaşan bir isim de “Ergenekon”. En eski destanlarımızdan birinde, protoTürkler, bir yenilgiye uğrayarak, birkaç yüz kişi kalmışlar ve bir dağa sığınmışlardı. Uzun bir süre –belki birkaç yüzyıl– orada, bir demir dağda mahsur kaldıktan sonra, demir duvarları eriterek dışarı çıkmışlar, üreyip güçlenip yeni bir egemenliğe kavuşmuşlardı. Bugün “Ergenekon” övünülecek bir tarihî / destansal değer değil. Zavallı bir dedikodu... Şimdiki anlamıyla, doğruysa, bir “demokrasiye ihanet komplosu”... İftira ise, dürüst ve masum bazı insanlarımızı yasadışı, ahlâka aykırı bir davranışla feci bir cezalandırmaya mahkum ediş. Yoz dönemlerin kavramları ve terimleri de yozdur. Yazık. ntelektüel olgunluktan uzak kişilerle toplumların en belirgin kusurlarından biri, sık sık genelleme yapmaktır. Gazetelerde bazen şöyle başlıklar çıkar: “Voleybol takımımız Avrupa şampiyonu / Dünya zaferimizi konuşuyor!” Çoğu zaman, sonuna ünlem de konulur – iyice vurgulamak için. Düşünebiliyor musunuz bunu? Altı milyar nüfuslu dünya – kadınerkek; bebekbunak; spor meraklısı ve meraksızı, okuryazar ya da ümmi – herkes ama herkes – başka işi gücü yokmuş gibi, Türk milli voleybol takımının başarısını konuşacak. Nedense “Dünya bunu konuşuyor!” “Dünya bizi konuşuyor!” gibi sözlere gönül vermiştir birçoğumuz. Acaba bu lafa eklenmiş olan ünlem, “laf ola beri gele” diye kuşkulu, alaycı bir tepkinin ifadesi mi? Bir süre TV’de “Dünya Bunu Konuşuyor” başlıklı bir dizi program bile vardı. Bereket versin, fazla sürmedi. En kötü genellemeler, mantık bozukluğundan ve dil özensizliğinden kaynaklanır. Belki de bunların en berbat türlerinden biri, uluslara, dinlere, etnik topluluklara ilişkin genellemelerdir: “Macarlara güvenilmez”, “Katolikler taş yüreklidir”, “Selanikliler pinti olur” gibi abuk sabukluklar. Son zamanlarda “Bizim gençlerin hepsi bencil”, “Toplumumuzda saygı da kalmadı, nezaket de” tarzında genellemeler aldı yürüdü. Böyle mantık sürçmelerini çürütmek hiç de zor değil. “Bizim gençlerin kimisi bencil”, “Toplumumuzda bazı saygısız ve nezaketsiz insanlar var” diyemez miyiz? Genelleme! Emir kipi olarak düşünülemez mi? “Sen sen ol, genelleme yapma sakın” anlamına. ANKARA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear