Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 216 / 22 Ağustos 2008 Peki, kentin günümüzdeki durumu nedir? ¦ Bugün Ankara kenti, başlangıçtaki ideal planlama anlayışını çoktan terk ederek, kendiliğindenci bir gelişim anlayışıyla, ihtiyaçlarını doğru karşılayamayan, yaşanabilir bir yer olmaktan hızla uzaklaşan, yaşam kalitesinden epeyce kayıp vermiş, kalabalık, sıkışık, sağlıksız, altyapısı zayıf, sıradan bir kente, kimliksiz bir kente dönüştürülmektedir. Başkent Ankara son yıllara kadar getirebildiği karakteristik kimliğini, yaşanabilir organik dokusunu, bütünüyle kaybederek kaotik bir görünümün almıştır. Ankara’nın başkent olma niteliği önemli ölçüde zarar görmüş, diğer ülkelerin başkentleri ile yarışabilir olmaktan çoktan uzaklaşmıştır. Ankara’nın böyle kimliksiz hale getirilmesinin altında yatan nedenler nelerdir ve bunun sorumluları kimlerdir? ¦ Bunlara sebep, öncelikle kentin plansız gelişmesi ve büyümesi, kentteki yeni istihdam alanlarının ve konut yerleşimlerinin yer seçiminin bir ana plandan, nazım plandan bağımsız olarak yapılıyor olmasıdır. Genel, tasarlanmış ve hesaplanmış ihtiyaçlar üzerinden gelişmesi beklenen kent başta kamu yararı, toplumsal fayda yerine kişisel çıkarların üstün geldiği bir anlayışla, gereksiz şişmanlatılmaktadır. Bu sağlıksız şişmanlamanın dokular üzerinde yarattığı tahribat hem içinde yaşadığımız günlerde hem de orta ve uzun dönemde bu kentteki yaşamı dayanılmaz kılmakta ve buna da devam edilmektedir. Kentte yaşamanın maliyetleri sadece ekonomik olarak artmakla kalmamış, sosyal maliyetler de bireysel ve toplumsal olarak aşırı strese yol açma noktasına kadar ilerlemiştir. Bu duruma yol açan sorumlular doğrudan doğruya belediyeleri yönetenlerdir. Maalesef bu süreçlerin içerisinde ilçe belediyelerinin yönetimleri de çeşitli ölçülerde yer alıyorlar. Başkentin bu hale gelmesinin asıl sorumluluğunu taşıyan Anakent Belediyesi ise diğer belediyelere sunduğu anlayışla onların da bu olumsuzlukların birer parçası haline gelmesine yol açmakta, hatta kimi zaman yol gösterici olmaktadır. Köprülü kavşak inşaatları BAŞKENTİN ulaşım problemlerinin sözde çözümü için icat edilmiş noktasal müdahale ve yüksek maliyetli, estetik hiçbir değeri olamayan yatırımlardır. Bütünü çözmeyi değil parçaları birleştirerek geçici çözümler yaratmayı, bunu yaparken de aslen özel taşıt ulaşımını kamçılayan bir yaklaşımın ürünleridir. Onların her birine yaklaşırken inanılmaz trafik riskleri alan halkımız henüz neyi yaşamak zorunda bırakıldığının farkında değildir. Trafik örülmesi diye tabir edilen makaslanmalar hemen her kavşakta her sürücünün saniyen başına gelmekte, sürücüler birbirlerine kızarak, küfrederek canlarını kurtardıktan sonra yaşadıklarını unutmaktadırlar, ta ki bir sonraki katlı kavşağa kadar. Halkımız bunlara harcanan paralarla kendisine nasıl ve ne türden sağlıklı bir ulaşım seçeneği sunulabileceğini de ne yazık ki henüz idrak edememiş haldedir. Kent bütünündeki akaryakıt tüketimini ve bundan oluşan atmosfer kirlenmesini akıl almayacak kadar artırıyor olması da henüz dikkatler dahilinde değildir. ‘Estetik değeri olmayan yatırımlar’ Kentsel dönüşüm projeleri EĞER başkentin değerlenmeye müsait boş alanlarından büyük maddi kazanımlar elde etmeyi öngörüyorsanız, arazi değerlerini hop oturtup hop zıplatmayı hedefliyorsanız, kentin vadileri, su yatakları, taşkın alanları, mikro kliması, rüzgar koridorları, göl çevrelerindeki doğal alanlar sizin bir başka türlü ilginizi çekiyorsa yapacağınız bir tek iş vardır. Buraları harita üzerinde bir sınırla çevirmek ve adına kentsel dönüşüm alanı diyerek sözde plana işlemek. Buna, daha önceden onaylı imar planları ile belirlenmiş ortalama yoğunluklu parsel ve arsalardaki yoğunlukları zıplatmayı da katarsanız daha da başarılı sayılırsınız. Gecekondu bölgelerinde zar zor ayakta kalmaya çalışan toplumun oturduğu mahalleler için yıkım kararı çıkartırken, bu insanların konut beklentilerini alelusul tedbirlerle geçiştirip yerine çok sayıda pahalı ve lüks konutlar, alışveriş merkezleri yaparak toplumun başka kesimlerine buyurun süper lüx Rezidence’larınız burada sizi bekliyor diyebilmişseniz daha da başarılı olabilirsiniz. İşte günümüzde kentsel dönüşümden anlaşılan şey bundan ibarettir. Bir tek cümle ile belirtmeliyim ki kentsel dönüşüm ve gelişim bu değildir. Meraklılarına ben anlatmak istemiyorum, biraz oturup araştırsınlar, öğrendiklerini de tartışmaya açsınl! Ulus Tarihi Kent Projesi GEÇTİĞİMİZ hafta içerisinde yüce yargının, Ankara İdare Mahkemelerinde vermiş olduğu “yürütmeyi durdurma” kararları ile Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma, yenileme ve geliştirme adıyla uygulamaya konulan yıkım, boşaltma, tasfiye etme ve yeni rantlar yaratma projesine dur denilmiştir. Ulus Tarihi Kent Merkezine ilişkin, daha önce yapılmış ve onaylanarak yasal belgeler haline gelmiş bulunan planlar ani bir kararla devreden çıkartılmış ve yerine az önceki türden anlayışları içeren yeni bir plan ikame edilmeye çalışılmaktadır. Konu yargıya intikal edene kadar, maalesef bölgede epeyce tarihi yapı kaybedilmiş olmakla birlikte zarar şimdilik durmuş gözükmektedir. Ulus Atatürk Anıtı’nın arkasından başlayarak Anafartalar Caddesi’ne ve Posta Caddesi’ne kadar uzanan alanı büyük ölçüde yıkmayı ve yerine olağanüstü büyüklükte alışveriş merkezi yapmayı öngören bir plan, koruma planı olarak düşünülemez. Ulus, bugünkü yaşayan sosyal yapısıyla, yakın ve uzak tarihsel dokusu ve kalıntılarıyla, esnaf ilişkileriyle tümü bir bütün olarak ele alınmış, çözümleri üretilmiş ve buna göre elde edilmiş planları yok sayılmamalıdır. Evet, bu bölgede gerçekten bir sağlıklılaştırma ve iyileştirme yapılacaksa ki buna ihtiyaç vardır, ancak bu değerleri hep bir arada gözeten bir planlama anlayışının uygulanmasıyla mümkündür. 5