Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Ağustos 2019 5 Özge Özder, ilk defa bir filmde kendini oynuyor! 9 Ağustos’ta gösterime girecek olan Konuşan Hayvanlar’da konuk oyuncu. Ayrıca, filmde zürafayı seslendiriyor. “Metinde titizlikle çalıştık. Çok yerini bulan bir iş oldu” diyor. Film, hayvan bakımının yapıldığı bir parkın yerine rezidans yapılmaması için verilen mücadeleyi anlatıyor. Hikâye; 8 yaşlarında, hayvanları çok seven ve onlarla konuşan bir çocuğun gözünden akarken, işin içine mafya da giriyor! Yönetmenliğini Mustafa Kotan’ın yaptığı filmin yapımcısı HANN ve Motion Content Group. Filmin gişesinden elde edilecek gelirin bir bölümü Bana Göz Kulak Ol Derneği’ne bağışlanacak. Özge Özder’le hayvanlar, kadınlar, yeni projeler ve hayata dair... Ayça Erturan, Ferit Aktuğ, Emir Özyakışır, Hülya Duyar ve Ebru Akel’in başrol oynadığı filmde oyunculara 20 hayvan eşlik ediyor. Derdim, O yuncu Özge Özder, okuyor, yazıyor, dokunuyor, iyileştiriyor. Tiyatroya, her şeyden önce özgürlüğe tutkun. Kalbini açıyor, yürekten konuşuyor. Gerçek bir hayvan hakları savunucusu. Farkındalık yaratmak için sanatçı dostlarıyla Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği’ni kurdu. Hayvan dostu olmayan hiçbir projede yer almıyor. İçinde fırtınalar kopsa da sesi, sözü sakin. “Hayvanları tutsak etmenin hiçbir bahanesi yok. Dernek olarak çok sert bakış bir açımız yok, ama bilgi çağındayız. Herkes işin perde arkasını görmek isterse görüyor. Bile bile gidecekseniz hayvanat bahçelerine, sirklere, kürkün nasıl yapıldığını bile bile giyip gururla gezebilecekseniz, bu sizin kendi vicdani hayat sınavınız. Duruşunuz. İyilik sınavınız” diyor. Özder’le konuk oyuncu olarak rol aldığı Konuşan Hayvanlar vesilesiyle bir araya geldik. u Öncelikle filmle başlayalım isterseniz. Kendim olarak varım filmde; Bana Göz Kulak Ol Derneği Kurucu Başkanı Özge Özder olarak. Hayvan rehabilitasyon merkezini denetliyorum.Yönetmenimiz hayvan sevgisiyle dolu. Oyuncular da öyle. Metnin üstünde titizlikle çalıştık. Derneğimizin gönüllüsü sanatçılar, hayvanları seslendirdi. Gönüllü çalıştık ve yapım şirketi hayvanları tedavi ettirmemiz için derneğimize bağış yapmayı kabul etti. Umarım film beğenilir. neşem çok çocuğum olsa GÖTÜRMEM u Hayvanat bahçelerini sormadan olmaz. Bir şeye para verirken o sistemi finanse ettiğimizi unutmamak lazım. Ben de gitmiyorum, çocuğum olsa da götürmem. Küçükken gördüğüm bir fil gözlerimin önünden gitmiyor. Kendi hacmi kadar bir hücrede, ayağından zincirli, sürekli kafasını sağa sola vuruyordu. Sınıf etkinliğinde zorunlu olarak gittim, gözyaşlarıyla eve döndüm. Şimdi koşullar iyi de olsa fark etmez. Dünyanın en güzel evinde kilitli tutulsanız mutlu olur musunuz? u Çocukluğunuzdan beri özel bir bağ varmış hayvanlarla aranızda... Aynen. Ben bu filmdeki çocuk gibi, hayvanlarla konuşabildiğimi düşünüyordum. u Var mıydı omzunuza konan kuşlarınız? Benim vardır öyle şeylerim. Geçen günlerde bir karga yavrusu misafirimiz oldu. Yemek yemeyi bile bilmiyordu. Eşimle 15 gün baktık, ailesiyle buluşturduk. Biraz yampiri gidiyordu uçmayı bizden öğrendiği için. Pırlanta getirir diye bekliyorum. (Gülüyor) İNCİTMEK İSTEDİLER AMA u Dernek çalışması zor mu bu ülkede? Aslı Tandoğan ve Ayça Varlıer’le birlikte 2013’te kurduk. Birlikte aynı sözü söylemenin gücünü fark ettik. Farkındalık filmleri çektik. Tepki gösterenler de oldu... u Nasıl tepkilerdi? Oturduğu yerden konuşan kimseyi duymuyorum. İnsanlar ülkemizde şuna alışmışlar, işlerinde ve özel hayatlarında daha olgunluk dönemlerinde, yani boş kaldıklarında sosyal sorumluluk projelerine başlıyorlar. Bizler medyada en ön planda olduğumuz dönemde vaktin bizim için yokluk derecesinde kıt olduğu dönemlerde buna soyunduk. Kıymetli olan buydu. Hayvanlarla gündeme gelmeye çalışıyorlar gibi ezber karalama kalıpları var. u İncindiniz mi? Hiç incinmedim. Bana ilham verir bu tip şeyler. Beni incitmek sadece kıymetlilerime özgü bir güç, çünkü ruhumun röntgenini veririm ellerine. u Şiire ilgilisiniz, yazıyor musunuz şiir? Yazıyorum. Üç çocuk oyunum var. Düzyazılarımı oyuna çeviriyorum şu an. u Hayata bakışınızı anlatan yazarınız kim? Çehov. Çehov, hep resme büyük bakar ve gelecek zamanlara karşı sorumlu olduğumuzu vurgular, “Şimdi yaptıklarından bir sonuç ala mayabilir sin, yüz yıl sonrasını hayal et” demeye getirir. Nâzım Hikmet’te de vardır bu. John Lennon da tüm evrene odaklanır, dil, din, ırk ve coğrafya sınırlarını kaldırır, “hayal et” der. Ben bu tip motivasyonlara tutunan bir oyuncu, iyiliğe tutunan bir insanım. “Hayal et” diyorum kendime. Bütün dünyayı bir anda değiştiremeyiz belki, ama bir kişinin bile dünyasını değiştirseniz, bu dünya için büyük bir devrim olabilir. u Hiç diplerde bir mutsuzluk yaşamıyorsunuz o zaman? Dibi çok görürüm bak. Sylvia Plathler, Nilgün Marmaralar, Tezer Özlüler... Karanlığı çok severim, o ayrı. Ben umutlu olmak zorunda olan bir işkolunun işçisiyim. Ben insanlara umut vermek, hatta gerektiğinde ruhlarına kendi ruhumdan kan vermek zorundayım. Atatürk’ün annesi onu doğurduğunda biliyor muydu evladının Atatürk olup dünyaya damga vuracağını? Kime ne kadar ne kattığınız bazen çok önemli olabiliyor.. KANATLARIM SIRTIMDA YETİŞTİM u Her işinizi kendiniz mi yaptınız bugüne kadar? Öyle oldu yaa. Benim annem de öyle bir kadın, beni de öyle yetiştirdi. “18’ine girdiğinde ehliyet alıyorsun, ileride beni biri bir yere götürecek diye beklemeyeceksin. Birinin yanındaki olmayacaksın, önce birey olacaksın” dedi mesela... Kendi başıma toprağa kök salabilen, birine yaslanmadan dik durabilen birey olmamı hayal etti. Benim rol modelim o. u Özgür bırakmaktan hiç korkmadı mı? Hiç. Çok korkusuz, özgür, bayağı kanatları sırtında yetişmiş bir kız çocuğu oldum. Hiçbir zaman ilk hayalim gelinlik olmadı. Ben de istiyorum ki kadınlar önce kendilerinin kim olduklarını bulsunlar, mesleklerini ellerine alsınlar. Kendi kazancını harcamanın keyfini yaşa sınlar. Eğer varsa o arabayı kendileri kullansınlar, bassınlar gitsinler... Sonra çoğalırsınız, sonra yine anne olursunuz, çalışmanıza engel değil. Anneyim ben rolüne biraz fazla sığınılıyor ülkemizde, ya da çalışma hayatındaki bazı konular bahane ediliyor. Savaşacaksınız, kendinize yer açacaksınız, ezilmeyip ses çıkaracaksınız. Bahane pek hoşlandığım bir konu değil. Yoksa annelik kutsal evet, ben anneme tapıyorum o ayrı... u Hayatı yaşayamamanın mazereti gibi... Uçakta bile ne diyorlar önce kendi maskeni tak sonra çocuğunkini... Önce sen kendi başının çaresine bir bak, ne olur bir erkeğe, kimseye yaslanma. Bir kadın olarak yaşamadığın hevesin kalmasın mesela... u Tahammül sınırlarınızı ne zorlar bir insanda? Hadsizlik, haksızlık, adaletsizlik ve herkese kendi fikirlerini direten, baskın insan tipi sınırlarımı zorlar. Sevdiğim bir söz var “biri sizinle ilgili haddini aşıyorsa eğer, ona fazla adım atmışsın demektir. Birkaç adım geri çekil.” Hadsiz insanlardan hoşlanmıyorum. Bu insanlarla savaşım her zaman baki. u Türkiye’nin politik gündemini takip ediyor musunuz? Eskiden çok daha fazla ederdim. Bende iyileştirme güdüsü var. Bir haber duyduğumda tühh ya yapıp hayatıma devam edemiyorum. Adalet sistemiyle ilgili o kadar yaralandık ki vatandaş olarak, sanatçı olarak söylüyorum, haksızlıklarla ilgili o kadar çok şeye seyirci bırakıldık ki, bu da beni o kadar yaraladı ve çaresiz bıraktı ki çok uzun bir süre hiç haber okumadım. Bunu da bir doktor tavsiyesiyle yaptım. Empat deniyor bize. Hastalanıyoruz. Haksızlık adaletsizlik beni her zaman en çok yaralayan şey. Ülkemizde bunun çok çok yaralayıcı boyutlara ulaştığını düşünüyorum. En büyük adalet sarayını yapalım tamam da oradan istediğimiz adalet çıkmadığı zaman o vicdan yaraları birikiyor birikiyor öfkeli insanlar haline geliyoruz. Daha yeni yeni neler oluyor diye biraz bakıyorum. KALABALIĞIM u Zamanı nasıl yönetiyorsunuz? Hiç zamanım olmuyor ki. Koşturmalı bir hayat ama seviyorum. Duramıyorum zaten, başımı belaya sokmaya çok müsaitim. u Çok dolusunuz siz, duramazsınız... Bir sorup, bin ah işittiniz değil mi? u Zevkle dinliyorum... Nasıl 34 beden olabiliyorsun diye soruyorlar. İşte böyle oluyor. Çocuksu, iyiye dair ve yaratıcı bir his, kalbinin içinde sürekli nabız olarak atınca ... u Aşk da var. (Eşi araya giriyor) Tabii ki aşkın da katkısı var. (gülüyor) u Aşkı son soru olarak düşünmüştüm. Başı sıkışan arıyordur sizi o zaman... Zaten öyle oluyor. Manevi kardeşlerim çoktur benim. Kalabalığım. Dolayısıyla çok derdim, çok neşem var. u Aşkla bitirelim. Bazen sonu yıkım oluyor. Kadınların o aşk ilişkisine maddi manevi bağımlılıkları olmasa, bittiğinde yerle bir olunmaz. Aşkı yol arkadaşlığı olarak görüyorum. Birlikte çoğalmak en önemlisi. Çoğalmaktan tek anladığımız üremek olmamalı, üretmek olmalı. Yoksa hayat hep aynı insanla çok sıkıcı. O ilişkiden gerçek bir keyif almak ve karşınızdakini etkilemek için, aşkı dinç tutmanız için sürprizlerle dolu olmanız lazım akıl olarak, üretici olarak. Kadınlar kendilerini ne kadar çok hayatın içine atarlarsa bence ilişkileri de o kadar güçlü ve cezbedici olacaktır. Güzelliğiniz bir yere kadar. Hep daha güzeli var! hilal köse Özge Özder, müzisyen eşi Sinan Güleryüz’le eylülde yeni bir şarkıya düet yapacak. Birlikte söyledikleri “Senle Ben”in tıklanma oranı 10 milyona ulaşmak üzere... “Sahnede, sesimle yapabildiğimi yapan bir oyuncuyum. Şehir Tiyatroları’nda iki yıldır, üç saatlik bir müzikaldeyim: Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar. Bu oyunla iki ödül aldım. Tiyatro izleyicisi bilir müziğe yakınlığımı...” CuTcamommha.utmrr’iyıdeet. “500 bin imza ile Meclis’e gitmiştik. Yunus parklarından kapatılanlar oldu, ama tümünün kapatılmasıyla ilgili sözlerin tutulmasını bekliyoruz.” dilimizde tüy bitti Biz yıllardır hayvanları koruma yasasının peşindeyiz. Çıkarılmamasında bir iyi niyet göremiyorum. Belediyelerin kendi bölgelerinde hâlâ çaktırmadan sokak hayvanlarını zehirlemesi, bu yasanın niye bir türlü çıkmadığını anlatıyor... Hayvan sevmenize gerek yok. Bugün kızınızı, çocuğunuzu, annenizi öldüren sapkın ruhlu insanların, mutlaka geçmişlerinde ilk olarak bir hayvana şiddet uyguladıklarını biliyoruz. Konuşulacak çok şey var. Hele acil durum faytonlar var ki söylemekten artık dilimizde tüy bitti. yeni dizisi ‘mucize doktor’ FOX’ta yayımlanacak. Otizimli bir doktorun çevresindeki olayları anlatacağız. Ben hastanede yöneticiyim. Kendince haklılıkları olan ama seyircinin tepki verebileceği bir karakter oynuyorum. Yusuf Pirhasan yönetiyor. Umarım hak ettiği reytingi alır. Kim, kiminle, kimi aldatıyor gibi hikâyeler yerine, böyle alternatif işlere de şans verilir umarım. Tiyatro zaten olacak, okuduğum yeni metinler var. “Gerçek” adlı oyunumuz devam edecek. Sinan’la yeni şarkımız da geliyor... Daha ne olsun!