Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 OCAK 2018, PAZAR SAYFA 3 Çin işi Japon işi TAYFUN ATAY Erkeklik skorborduna ‘kadıncık’ bir ayar Tuğba’nın toplumsalcinsiyet ders notları Tuğba Özay’ın Instagram notunda kadınakadınlığa dair, erkeğeerkekliğe dair, cinsiyet, cinsellik ve eşcinselliğe dair memleketin kültürel topoğrafyasında ne var ne yok, hepsi karman çorman tortop edilip önümüze serilmiş durumda Mankenoyuncu Tuğba Özay’ın Instagram hesabından paylaştığı ve meçhul bir erkeğe, yaygın kanaatle, beraber olduğu ama an itibarıyla kendisini terk etmiş bir erkeğe “ayar” nev’inden sarf ettiği sözler, bana iki şeyi çağrıştırdı. Bir, bizde kısaca “Kokulu Bahçe” olarak bilinen, İslam dünyasının en erotik edebitarihsel ürünlerinden, Şeyh Muhammed El Nefzavi’nin “Zevklerin Oynaştığı Mis Kokulu Çayırlar” adlı eseri. İki, içerisinde o kitabın çözümlemesine de gidilmiş olan, Fetna Ayt Sabbah’ın İslâmiyet’te erotik söylem üzerine önemli çalışması, “İslâm’ın Bilinçaltında Kadın” (Metis, 1995)... Sabbah, ataerkilliği ve erkek cinsel gücünü doğrudan kurup inşa eden bir “resmi söylem”, yani “içtihadî İslâm” geleneğine değinir. Ama bir de çok ilginç şekilde buna paralel, hatta alternatif mahiyette, adına da “tutkulu İslam” dediği bir diğer söylem bünyesinde, erkek cinselliğinin kadın cinselliği karşısındaki çaresizlik dışavurumlarının sunulduğunu kaydeder. İslami ataerkilliğin bilinçaltı, bu söylemde açığa çıkmaktadır der. Orada kadın, cinsel olarak güçlü, tehlikeli ve erkeğe tehditkârdır. İşte bu bilinçaltı korku karşısında İslâmi ataerkillik, toplumsal bilinç ve kültürel koşullanma düzeyinde kadını güçsüz, zayıf, yardıma, korunmaya, gözetim ve elbette denetime muhtaç bir varlık olarak kodlayıp konumlandırır. Bak koçum, iyi oku bunları! Her ne olduysa, bir kızmışpir kızmış Tuğba Özay ve işte Instagram notunda adeta böylesi ataerkil bilinç karşısında kendi halince benzeri bir bilinçaltı saçılma sergilemiş. Elbette çok katmanlı, gelgitli, karşıtlıklarla malul “kültürel kanaat” parçacıklarından oluşan bir paylaşım bu. Bir bakıyorsunuz “kadın gücü” karşısında erkeğin zayıflığına vurgu var, ama bir de bakıyorsunuz ataerkil dili “üniseks” mahiyette, yani dişi ağızdan üretir şekilde kadına yönelik şiddet ve taciz de var. Ataerkil söylemde cinselliğin öznesinin er kek olarak sunulmasına karşı, cinselliğin öznesinin kadın olduğunu düşündüren ters vuruşlar da var, gayet açık homofobik ayıplar da var. Tane tane gidelim ve Tuğba Özay’ın paylaşımlarının altı çizilmesi (ama bazen üstü de “örtülmesi”) gereken kısımlarına bakalım!.. Tuğba’nın şu meşhur “erkek gibi kadın” deyişini hatırlatır cinsten söze girişine bakalım! Tabii bu deyişle tek bir kadın, “erkek gibi” denilip yüceltilirken, aslında tümüyle erkekliğin yüceltildiğini, dolayısıyla bir bütün olarak kadınlığın aşağılandığını eklemeyi de unutmadan: “Bak koçum benden sana bir tavsiye! İyi oku bunları...!!! Bir kadının duygularıyla asla oynama..! Bir kadının beyniyle dalga geçmeye sakın ha kalkışma..! Unutma ki her kadın zekidir ..! Hele bir de akıllısına da denk gelirsen yanarsın, dünyanın kaç bucak olduğunu öğretir sana ..!” O uzvuna güvenme! Ardından Tuğba, tam anlamıyla “damardan” giriyor ve “eril iktidar”ı en can alıcı yerinden yakalayıp kıskaca alıyor: “O b.ktan uzvuna güvenip de skor peşinde koşma ..! Kadın var kadıncık var ..! Ferrariyle Anadol’u bir tutma yani ..! Foseptik çukuru arıyorsan eğer her yerde var ondan kafanı yorma .!” Böylece önce erkek cinselliğinin kadın cinselliği karşısındaki hali pürmelalini deneyimleri temelinde özgüvenlice ifşa ettikten sonra Tuğba, bir dişil dayanışma yerine dişil çatışma dili işlerliğe sokarak kadınlık haline dönük “içtenyıkıcılık” da sergiliyor; “kadıncık”, “Ferrari”, “Anadol”, “foseptik çukuru” sözcük ve mecazlarıyla... Ardından tekrar “eril iktidar”ı tam yerinden yakalayıp inletirken, Fetna Ayt Sabbah’ın kitabında vurguladığı, kadında mevcut aşk ve şehvet doymazlığı karşısında aciz erkeklik olarak resmedilen erotik söylemi güncelleyen laflar ediyor: “Diyorum ya kadın var kadıncık var ..! O kadıncıklar da emin ol senin gibi saftirikleri sulu getirir susuz götürür! Sen sanarsın ki ben ben skorumu yaptım ..! Halbuki kadıncık seninle beraber kaçını düzmüştür ..!” Evet, “düzmek” mecazını hep alışılagelmişin tersine, erkek cinselliğini değil, kadın cinselliğini et kinleştiren tarzda kullanıma sokuyor burada Tuğba... Buna benzer bir kadını etkinleştirme anlayış ve ameliyesini “aldatan erkek” bahsinde de sergiliyor ama bir muğlaklık var orada: Tuğba bir erkeğin, kadını başka bir kadınla aldatmasını erkeğin “kadınlık karşısında kendisini aldatması” olarak anlamaktan yana sanki... Bakalım: “Bak koçum !!! Aldatma dediğin şey var ya hani ! Hani diyorlar ya erkektir aldatır ! Ulan be gerizekalı erkek dediğin kiminle aldatır ? Kadınla aldatır ! E kadınla aldatırsa bu demek oluyor ki kadın da gayet rahattır !! Ha sende totoşluk varsa o ayrı..!” Erkeği tarafından bir kadınla aldatılan kadın, gayet rahattır diyor Tuğba. Eh, bayağı uç(uk) bir nokta ve oradan da bu defa üniseks mahiyette ataerkillikten öte “maşizm” üreterek homofobiye yelken açıyor. Daha neler yok ki! Kadınlığın erkeklik karşısındaki “biyopsikokültürel” farkını, adeta “daha tam insan” olma adına vurgulama yoluna gidiyor o: “Kadın dediğin yaratık unutma ki doğurgandır! Ve anatomisi gereği vücudu her ay yeniler kendini ! Hisleri olağanüstü kuvvetli, algıları yüksek derecede açıktır! Kadının yüreğine dokunmayı başarırsan onun aslında ne kadar naif ne kadar yürekli ne kadar cesur ne kadar çocuk ruhlu ve ne kadar dişi olduğunu anlarsın..!” Erkek olma, adam ol! Gelgelelim, bu şekilde kadının “daha tam insan” olduğunu öne sürmek olarak yorumlanabilecek sözlerin ardından insanı, hem de koca koca harflerle yazdığı “adam”lıkla özdeştirerek “eril”liyor Tuğba: “Ama bunları anlaman için ADAM olman gerek ! Erkeklik yetmez ..!” Şu işe bakın! Geçen sömestr, “Cinsiyet, Cinsellik ve Kültür” dersinde ne anlattık, konuştuk, tartıştıksa bunların hepsine dair, karman çorman halde tortop bir örnekleme malzemesi buluyoruz Sevgilisi mi değil mi bilemediğimiz erkeğe kendince hem cinsellik, hem erkeklik, hem de insanlık dersi verme yollu bu “ayar”, “Kadın dediğin şeytana pabucunu ters giydirir..! Dünyayı titretir..!” şeklinde feminist kalpleri bile okşayabilecek bildirimler de içeriyor. Ama neticede ortalama, geleneksel kadınerkek algı, anlayış ve ahlâk çerçevesine otu rup ataerkil yapılanmanın güvenini sarsmamaya, fincancı katırlarını ürkütmemeye yatkın ifadelerle, suhuletle ipi göğüslüyor: “Sen adam olmasını öğren ! Kadın ile kadıncık arasındaki farkı bil .! Ve öyle bir kadın sev ki yatağında dişin, evinde aşın, sokağında işin, hayatında yoldaşın olsun..!” Allah iyiliğini versin Tuğbay Özay! Şu “atarlı ayar”ı sömestr bitmeden, ders devam ederken verseydin, biz de sınıfça nasiplenseydik ya!.. Aleyna harikalar diyarında! Müzik MÜJDE YAZICI ERGİN Vladimir Nabokov, yetişkin bir adamın 12 yaşındaki bir kız çocuğuna olan saplantısını anlattığı “Lolita” adlı kitabını basacak yayınevini nihayet 1955 yılında Paris’te bulduğunda; ahlaki değerlere aykırı bulunan eser hayli ses getirir, eleştirilerin odağı olur ve sonunda yasaklanır. Basımından 63 yıl sonra bugün bile, Lolita üzerine konuşmak kolay değil. Yayımlandığı dönem tabuları yıkan, kamuoyunun pedofili algısına yıldırım düşüren kitap, Lolita’nın baştan çıkarıcı masumiyetinden, ruhu iğfal eden kuvvetinden bahsetse de aslen skandal, pornografik bir romandan çok bir kalp ağrısı hikâyesidir. Eserin alametifarikası, oradaki adamın (Humbert’in) Lolita’ya olan duygularını maalesef anlayabilmekte yatmaktadır. Çocuk istismarını meşrulaştırmayan ve edebi dilinin zenginliğinden ilham alınması gereken Lolita, 9 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi tartışmalarının kendisinden bile daha fazla edep sahibi bir eserdir. 2 yıl önce (16 yaşında) ünlenen pop şarkıcısı Aleyna Tilki ise Türkiye müzik endüstrisi içinde tıpkı Lolita’daki gibi çelişkili iki unsurun çelişki olmadan yan yana durmasını yansıtıyor. Birçok alternatif sanat çalışmasına yüzünü asla dönmeyen medya, onun hakkında konuştukça algısal olarak kurumsallaşan Aleyna Tilki, halktan, “içimizden” bir Lolita... Biraz da kaotik bir başlıkla o, Türk usulü Alice Harikalar Diyarı’nda... Tütü etekli kız “Yetenek’sizsiniz” televizyon şovundaki ‘Gesi Bağları’ performansıyla izleyiciyi etkiledikten sonra “Ne oldu ona?” sarmalında kaybolmayan Aleyna Tilki, Emrah Karaduman’ın ‘Cevapsız Çınlama’ şarkısının videosuyla YouTube’da milyonlarca kez izleniyor ve 16 yaşında bir kızın sahneye çıkıp çıkamayacağı tartışmalarını beraberinde getiriyordu. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2017 yılında 2006 işçinin iş kazası sonucu hayatını kaybettiğini raporladı. Rapora göre reşit olmayan toplam 60 çocuk çeşitli sebeplerle “çalışırken” öldü. Bu ve benzer haberler hakkında tek satır konuşmayan medya, 16 yaşında tütü etekli kızı günlerce gündem yaptı. Medya, Aleyna Tilki’yi tıpkı konserine gidip cinsel gerilimden izdihama yol açan erkek izleyicisi gibi, bir malzeme olarak gördü. Türkiye’nin sağlıksız cinsel hayat hari tasının izdüşümü olan Türk medyasından farklı bir şey de beklenemezdi zaten... Tabii ki bütün bunların suçlusu da gencecik Aleyna Tilki değil. Aleyna Tilki gençliği, güzelliği, yeteneği, dansları, bilinen sadece iki şarkısı ile son 25 yılın tabii ki en iyi genç pop şarkıcısı değil. Aleyna Tilki, Türkiye pop müzik endüstrisini yıllardır elinde tutup yön çizmeye çalışıp, gençlerin önünü kesen ablalarının sosyal medya sayesinde bunu artık yapamaması neticesinde bu dönem parladı. 2016 yılında ismi Google’da en çok aranan kişi olan Aleyna Tilki ve temsil ettiği nesil, şöhret kavramını önceki kuşaklar kadar ciddiye almıyor gi bi görünüyor. Çünkü yeni neslin bir kısmı zaten kendini dünya starı olarak görüyor. Aleyna da popüler müzik dünyasında tamamen bu özgüven neslini temsil ediyor. Pijamayla dolaşıyor. “Çok gıcık ve son derece ukalayım bence. Havam batsın” diye tweet atıyor. Bir röportajında “10 yıl sonra Los Angeles’ta konser vermezsem ev hanımı olurum” diyor. Ve Ed Sheeran’ın ‘Shape of You’ şarkısının iki nota aşağı iki nota yukarı çalınmasıyla yapılan son single’ı “Sen Olsan Bari” ile de herkesi kucaklamayı başarıyor. Dünyadaki örneklerinde Spice Girls’ten sonra 98’de bayrağı alan Britney Spears, “kız gücü” (“girl power”) ticari şovunu biraz daha teslim olan güçlü kadın rolüne çevirmişti. Britney Spears’ı keşfeden Amerikan müzik piyasası üniformalı ve örgülü saçlı bu kızla sadece gençlik pazarına değil genel pazara da hitap etmek istedi. İlk plak sözleşmesi yaptığında Britney Spears da Aleyna Tilki gibi 16 yaşındaydı. Halbuki 1984’te Madonna, ‘Like A Virgin’ dediğinde 26 yaşındaydı. Birkaç ay sonra 18 yaşında Mağduriyetleri, acıları, yaşanamamış hayatları anlatan Küçük Emrah, Küçük Ceylan sonrasında Küçük İbo, Küçük Onur neslinden müzik sanatına katkıda bulunma iddiası olmayan, fakat güzel pop şarkılar seçerek insanları eğlendirmeyi başaran Aleyna Tilki dönemine geçilmesinin Türk pop tarihini nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek. 28 Mart 2000 doğumlu Aleyna Tilki, birkaç ay sonra 18 yaşına giriyor. Dil eğitimi almak için gittiği Los Angeles’ta ismi birileriyle aşk dedikodularına karışıyor. Bunları sosyal medyadan yalanlıyor. Her yerde haber oluyor. Öte yandan bir sürü çocuk tecavüze uğruyor ama kimse ses çıkarmıyor. Kadının toplumdaki yeri, sosyolojik gelişmenin hangi aşamada olduğunu gösterir. Bizim gibi toplumların bazı sorumlulukları olmalı. Odak noktamızda genç kadın şarkıcıların özgürlüğünün sansürlenmesi değil, kendi ihtiyaç ve hareketlerini meşrulaştırmak için sanat kullanan insanlar ve yasalara açıkça aykırı olan eylemler olmalıdır. Bırakın Aleyna Harikalar Diyarı’nda kalsın. C MY B