22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 13 MAYIS 2012 / SAYI 1364 ATAOL BEHRAMOĞLU Cinayetin bedeli erpil Çelenk Güvenç “Darağacına Mektuplar” adını verdiği kitabında Deniz GezmişYusuf AslanHüseyin İnan’ın idamları öncesinde ve sonrasında yerli ve yabancı basında çıkan yazıları toplamış. Kitabın sayfalarını ilgiyle karıştırırken Uğur Mumcu’nun 21 Ekim 1974’te Yeni Ortam’da yayımlanan “AP Paşası” başlıklı yazısı beni durdurdu. Deniz Gezmiş’leri idama mahkum eden mahkemenin başkanı General Ali Elverdi’nin emekliye ayrılıp Adalet Partisi’ne üye olması üzerine Uğur Mumcu şöyle yazıyor: “Kim kimi yargılamış anlaşılıyor şimdi… Demek ki Ali Paşa tarafsız bir mahkeme başkanı olarak değil Adalet Partisinin bir paşası olarak çalışmış..(…) Şimdi hizmet et bakalım... Sen gözünü kırpmadan on sekiz genci darağacına yolladın(…) Senin yaşamanı ama çok yaşamanı istiyoruz biz… Öylesine yaşa ki, hakkındaki hükmü biz değil senin öz torunların versin. Boynuna tarihin hükmünü torunların taksın.” Uğur’un yazdıklarına acaba “önbili” mi demeli? (Bu sözcüğü “keramet” yerine kullanıyorum...) 1924 doğumlu Ali Elverdi bu yazı yazıldığında, demek elli yaşındaydı. Gerçekten de çok yaşadı… 17 Nisan 2010’da “soluk borusuna yemek kaçması sonucunda” boğularak öldüğünde seksen altı yaşındaydı. Torunları var mıdır, varsa dedeleri hakkında ne düşünürler bilemem, fakat böyle bir ölümle adalet gerçekten de bir biçimde yerini bulmuş sayılabilir… *** Serpil Çelenk Güvenç’in derleyip yayımladığı kitapta, bugün okuduğumuzda, yazanlar adına insanın yüzünü kızartan yazılar var. Örneğin Rauf Tamer’in “İptal” başlıklı sözüm ona yazısı bunlardan biri. Sözüm ona deyişim boşuna değil. Burada tekrar etmeye utanacağım birkaç cümlelik bu “cellat” özentili yazıda, aklınca bir söz cambazlığı yapmaya yeltenen söz konusu kişi, tam tersine, bu alanda da acınası yeteneksizliğini sergiliyor. Aynı yazarın “Garip” adlı yazısı da aynı yeteneksizlik ve değersizliğin bir başka örneği. Adı geçen Büyükler için oyun salonu “The Game” Point Hotel Barbaros’ta, yalnızca büyükler için (+18) hizmet veren, deyim yerindeyse dev bir “atari salonu.” Sanal boks ringinden çıkıp çoklu yarış simülatörlerinde hız denemesi yapabilirsiniz ya da 10 kişi toplanıp bir zombi istilasına karşı hayatta kalma mücadelesi verebilirsiniz. Müzik odalarına kapanıp dijital bateri, elektro gitar çalıp avazınız çıktığı kadar dilediğiniz şarkıyı söyleyebilirsiniz. Ya da farklı organizasyon taleplerinize hayal gücünün sınırlarına dayanan çözüm önerileri alabilirsiniz. ALİ DENİZ USLU Cihan Yılmaz ve Furkan Faruk Akıncı. Fotoğraflar: Fethi Karaduman S kişi, o günden bu güne, yazarlık yeteneği, adalet ve insaf duygusu adına bir arpa boyu yol almış olabilir mi? Hiç sanmam… *** Aynı tür yazarlardan Nazlı ılıcak, kitapta yer alan 1976 ve 77 tarihli iki yazısında, Soğuk Savaş dönemi antikomünizminin klişe üslubuyla, idamları savunuyor… Günümüz TV kanallarının yıldızlarından bu yazarın bugün de aynı üslup ve akılla yazılar yazmakta oluşu ibret verici… Cüneyt Ülsever 8 Mayıs tarihli “Yurt” gazetesinde yayımlanan “Ar Damarı Olmayan Türk Büyüğü: Nazlı Ilıcak” başlıklı yazısında, Nazlı Ilıcak’ın “bir gün önce” (demek ki 7 Mayıs’ta) yayımlanan yazısından aşağıdaki alıntıyı yapmış: “Türk Halk Kurtuluş Ordusu’nun (Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Cihan Alptekin) amacı işçi sınıfı önceliğinde, silahlı propaganda yoluyla adam kaçırıp, araba yakıp, banka soyup, gerektiğinde adam öldürerek Milli Demokratik Devrimi gerçekleştirmekti” Cüneyt Ülsever’in sözleriyle sürdürelim: “Nazlı Ilıcak da pekâlâ biliyor ki; Deniz Gezmişler adam öldürmediler. Onun için sadece akıl karıştırmak amacıyla ‘gereğinde adam öldürmek’’ten bahsediyor. Ayrıca, Nazlı Ilıcak pekâlâ biliyor ki; Deniz Gezmişler’in işledikleri ‘suçlar’ın ceza karşılığı 1970’lerdeki geçerli TCK’da bile idam değildi. Onlar, siyasi intikam uğruna öldürüldüler!” *** İntikam… Kimden? Canlarına kıyıldığında Deniz ve Yusuf 25’er, Hüseyin 23 yaşındaydı. Cinayetin kırkıncı yılında her zamankinden de daha görkemli törenlerle anıldılar… Bu yazıyı, 6 Mayıs Pazar günü İzmirBuca’daki “Üç Fidan” parkı ve anıtının açılışında okuduğum, “Darağacına Mektuplar” adlı kitapta da yer alan bir dörtlüğümle bitireyim: Cellat uyandı yatağında bir gece “Tanrım”, dedi “Bu ne zor bilmece: Öldükçe çoğalıyor adamlar, Ben tükenmekteyim öldürdükçe”… ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr P oint Hotel, Oyungezer dergisinin yayıncısı SETI, Sony Eurasia ve Nintendo’nun Türkiye distribütörü Nortec Eurasia bir araya gelerek dünyada bile eşi benzeri olmayan bir projeyi hayata geçirdi. Point Hotel Barbaros’un B3 katının tamamında, 1500 metrekarelik bir alanda, 1.4 milyon dolar harcanarak yetişkinler için modern bir “atari salonu” kuruldu. “The Game” büyük çocukları çıldırtacak teknolojisiyle başka bir dünyanın kapılarını açıyor. Zaten yaş sınırı da +18! Biz de SETI Yapım Projeler Müdürü Furkan Faruk Akıncı ile “The Game”i konuştuk. “The Game” fikir olarak nasıl ortaya çıktı ve nasıl hayata geçti? Projenin henüz adı bile konulmamışken Taksim Point Otel için küçük bir “corner” olarak düşünülüyordu. Fakat sonra yeni otel olan Point Barbaros projesi şekillenmeye başladı. Point Barbaros yepyeni bir konsept anlayışıyla sanat ve teknolojinin iç içe geçtiği bir proje olacaktı. Point grubuyla kafa kafaya verdik ve dünyada bir eşi benzeri daha olmayan bir model oluşturduk; video oyunlarını, hem tasarımla hem de yüksek servis standartlarıyla birleştirdik. Ortaya gü ’de me ? a G r The ler va ne Sony PlayStation 3 ve Nintendo Wii konsolları, Sony HDTV ve 3D HDTV’ler, Acer Predator masaüstü oyun bilgisayarları... The Game’de Guitar Hero, DJ Hero, Rock Band gibi oyunların bulunduğu üç farklı tematik müzik odası var. Ayrıca arkadaş gruplarının veya şirketlerin parti, özel çalışma, faaliyetler için kiralayabileceği altı ve sekiz kişi kapasiteli VIP odalar da içinde oyun konsolu, TV, bilgisayar gibi her türlü altyapıyı ve ekipmanı barındırıyor. cünü Point Hotel standartlarından ve video oyun teknolojisinin sunduğu en son olanaklardan alan “The Game for Big Kids” çıktı. İçeriği nasıl belirlediniz, nelerdi önceliğiniz? Elbette proje geliştirme aşaması da oldukça uzun sürdü çünkü esinlenebileceğimiz tek bir model dahi yoktu elimizde. Operasyon standartlarını sıfırdan oluşturduk; altyapı çalışmaları sırasında tüm detayları kendimiz kurguladık. Oyun keyfine ara vermeden ye nebilecek yiyeceklerden özel bir mönü oluşturduk. Kocaman bir bar kurduk. 1500m2 içine 15’ten fazla farklı tasarıma sahip konsept istasyon inşa ettik. Hiçbir yerde olmayan bir görüntü paylaşım sistemine sahibiz. The Game’in yarattığı farklılık sadece teknik altyapısında değil, aynı zamanda işletme modelinde de yatıyor. Ekibimiz oyun dünyası, kültürü ve endüstrisi hakkında eğitimler alıyor. İçeriği, dekoru, oyunları ve oyun alanlarını nasıl seçtiniz? Kriterlerimizi oluştururken bir oyun seansında geçirilebilecek süre, kazanım hissi, etkileşimin boyutu ve gerçekçiliği gibi unsurları göz önünde bulundurduk. Örneğin sanal olarak boks ringine çıkabilirsiniz; arkadaşlarınıza karşı yarış simülatörlerinde mücadele edebilirsiniz; 10 kişi toplanıp bir zombi istilasına karşı hayatta kalma mücadelesi verebilirsiniz; eşli olarak sanal ya da gerçek rakiplere karşı tenis oynayabilirsiniz; müzik odalarımıza kapanıp dijital bateri, elektro gitar çalıp avazınız çıktığı kadar dilediğiniz şarkıyı söyleyebilirsiniz. Diğer yandan tüm bu içeriği göz alıcı bir dekorla birleştirmemiz gerekiyordu. Mimarımız Tolga Tuğcu Beye bu noktada bir teşekkür daha etmemiz gerek. Mesela “zombilere karşı hayatta kalmaya çalıştığımız” FPS (First Person Shooter) alanımızı tasarlarken Counter Strike’ın en ünlü haritası olan dedust’ı örnek aldı. Şimdi orası tam bir terk edilmiş arka sokak gibi görünüyor. The Game birinci yaşını kutluyor. Bir yılda nasıl bir serüven yaşadınız? İlk üç ayımız iletişim kurmakla ve The Game’in nasıl bir mekân olduğunu anlatmakla geçti. Fakat sonrasında, özellikle kurumsal tarafta inanılmaz bir ivme yakaladık. Şirketlere sunduğumuz esnek, değişik ve yenilikçi organizasyon çözümleri, üyelerimize sunduğumuz turnuvalar, partiler ve çeşitli etkinlikler ilk senemizin son derece hareketli geçmesini sağladı. Büyükler için 18 yaş sınırı var. Talep nasıl başladı ve şimdi nasıl? Bildiğiniz gibi The Game zengin bir bara sahip, dolayısıyla 18 yaşın altındaki misafirlerimizi velileri olmadan ağırlayamıyoruz. 18 yaş üzeri bir mekân olmamız The Game misafirlerinin çok farklı bir profile sahip olmasını sağladı. Üst gelir grubundan yöneticiler, popüler sanatçılar ve futbolcular The Game’in üye profili içerisinde. Biz her türlü organizasyon tipine hazırlıklıyız. Öyle ki The Game’in görünüşünü bile tematik partilerimizde tamamen değiştiriyoruz. Örneğin, en son bir ortaçağ partisi yaptık. The Game’i tüm hatlarıyla bir ortaçağ hanına çevirdik. Misafirlerimizin kostümleri inanılmazdı ve bir de kostüm yarışması yaptık. Bugüne değin 80’lerin grindhouse sinema kültürüne atıfta bulunduğumuz “Zombies Night Out”, Halloween ve Medieval Cosplay partileri düzenledik. Bundan sonrası için de Star Wars temalı bir parti var gündemimizde. Hayatın koşuşturmasından kaçmak için! S igortacı Zeynep Akkoç, The Game’de en çok Guitar Hero, Dance Star, Killzone oynuyor. Stres atmak ve İstanbul'un koşuşturmasından uzak kalmak için burayı tercih ediyor. En az üç saat kalıyor. Günü burada bitirdiği de oluyor. Avukat Can İpek de “The Game” müptelası. En çok Pes, Batman ve Guitar Hero oynuyor. Ruh haline göre ya yalnız ya da grup halinde geliyor. Haftada bir gününü tamamen buraya ayırıyor. http://thegame.com.tr/ C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear