22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

29 NİSAN 2012 / SAYI 1362 5 AYŞE YILDIRIM Mors alfabesinin ilk “kadın eli” 100 yaşında Ayşe Cevdet Kasman, yemeğini de evinin temizliğini de kendisi yapıyor. Yaşına doktorlar bile şaşırıyor. Canlı bir tarih kitabı gibi. O kadar çok şey yaşamış ki “beni fazla konuşturmayın” diyor. 67 Eylül olaylarında yaşadığı üzüntüyü hiç unutamıyor, bir de sık sık yan yana dans ettiği Atatürk’ün öldüğü günü. vlendikten bir süre sonra nöbetler nedeniyle hastalanmış Cevdet Hanım ve telgraftan ayrılıp müdürün odasında daktiloya inmiş. İki yıl sonra da hamile olduğunu anlayınca işi bırakmış. Zaten bu yüzden emekliliğe hak kazanamamış. “O zamanlar 10 seneyi doldurunca emekli oluyordun. Ben de müracaat ettim. 11 sene çalışmışım. Ama 19 yaşından sonra çalışanların emekliliğe hakkı varmış, ben 18 yaşında işe başlamıştım. Yaştan kaybettim; 2 ay 10 gün eksiğim varmış onun için emekli olamadım.” Sonra oğlu Oktay’la ilgilenmeye başlamış ama Oktay henüz 3.5 yaşındayken eşi Hasan Bey’i, kalp iltihabı rahatsızlığı nedeniyle kaybetmiş. Tam üç yıl boyunca yas tutmuş. “Hep siyah giyindim” diyor. Öyle ki bu durum küçücük oğlunu bile isyan ettirmiş. “Bir gün alışverişe çıkmıştık, çorap bakıyorduk. Ben yine siyahlara bakınca Oktay, gri bir çorap gösterdi ‘anne bunu al bari’ dedi. O kadar bıkmıştı çocuk.” İki ay nedeniyle emekli olamadım E N ereden bilirdim Ayşe Cevdet muhasebede, şurda burda çalışan beş altı Kasman’ın Türkiye’nin ilk kadın kadın vardı” diyor, “Sonra telgraf kursu açıldı. telgrafçısı olduğunu ve 23 Nisan’da Telgrafhanenin üst katında. Ben de kursa 100 yaşına basacağını. Apartmandan girişte katıldım. Mors alfabesini öğrettiler. Kursta her karşılaştığımızda selamını esirgemeyen erkekler vardı, kadın olarak bir tek ben hatta sevgililer gününü bile kutlayan “kendi vardım. Bitirince de telgraf memuru olarak genç” kadının o olduğunu. atandım. Hatta o zamanlar Cumhuriyet Meğer o doğduğunda Mehmet Reşat gazetesinde haberimiz de çıkmıştı, fotoğraflı padişahmış, sonra Mehmet Vahdettin tahta olarak. Ama senesini tam hatırlamıyorum; çıkmış. Tabii ardından Cumhuriyet’in ilanı… 1929 ya da 1930 olabilir. Uzunca bir süre “O zamanlar küçüktüm” deyip padişahları sakladım o gazeteyi sonra ehemmiyet hatırlamasa da Atatürk’ü hiç unutmamış. vermedim.” Tarih kitaplarının Ve ilk kadın telgraf bir eksikliğidir memuru olarak Ayşe Cevdet mors alfabesiyle Kasman’ın adının telgraf yazmaya olmaması. başlamış Cevdet Yedi göbek Hanım. İstanbullu Cevdet İlk yazdığı telgrafın Hanım, 23 içeriğini hatırlamasa Nisan’da 100 da nereye yazdığını yaşını kutladı. İlk biliyor. “O zaman kutlaması Bükreş’le ailesiyle bir çalışıyordum, restorandaydı, Bükreş üzeri bütün ardından bizimle Avrupa’ya evinde bir gidiyordu.” kutlama daha Nöbet sistemi yaptı. Yaşını olduğu için bir gece öğrendiğimde çalışıp ertesi gün şaşırdım tabii. izin yapıyormuş. Hadi benim Ardından telsiz şaşırmam neyse memurluğuna de doktorları bile geçmiş. “Benden şaşırtmış Cevdet sonra gelen çok Hanım. Üstelik kadın oldu” diyor. Ayşe Cevdet Kasman’ın doğum günü... yemeğini ve İşte bu sırada Hasan temizliğini de Bey’le tanışmış. kendisi yapıyor. “Ben biraz titizim” diyor, “Aynı odada çalışıyorduk. O şefti, ben de “öyle lokantalarda falan her şeyi yiyemem, karşısında oturuyordum.” Arkadaşlıkları kısa başkasının yaptığını da pek yiyemem”. sürede aşka dönüşmüş. “Ben o sıralar Anadolu Kavağı’nda dünyaya gelmiş Tarabya’da oturuyordum. Vapurla 1 saat, 1.5 Cevdet Hanım. Babası telgraf müdürü, saatte gidiliyordu. Hasan Bey de geliyordu annesi ise ev hanımıymış. İki kız benimle gayet tabii.” 1935 yılında kardeşlermiş. Telgraf memuru olmayı evlenmişler. Hasan Bey, Girit mübadili. seçmesinde babasının mesleğinin etkisi “Beni babamdan istemeye Hasan Bey’in olduğunu kabul etmese de liseyi bitirdiğinde dayısının doğru Alman sefaretinin baş kâtibi telgraf memuru arandığına dair ilanı görür Hasan Kavak gelmişti” diye anımsıyor o görmez başvurmuş. Sınava girmiş ve günleri Cevdet Hanım. “Eşim çok yumuşak, kazanmış. Sirkeci’deki Posta ve Telgraf çok terbiyeli bir adamdı. Ailesinde Girit’in Nezareti’nde yani Büyük Postane’de valisi de varmış, Edirne’de paşalık çalışmaya başlamış. “Yazı işlerinde, yapan da...” Kuzenimle mors alfabesiyle konuşuyorum ors alfabesini unutmamış Cevdet Hanım. Kendisi gibi telgraf memurluğu yapmış teyzesinin oğluyla da mors alfabesiyle konuşurlarmış. “O şimdi 98 yaşında Bodrum’da yaşıyor. O da mors biliyor. Ben hâlâ içim sıkılınca gazeteden bir haberi alıp kendi kendime mors yazıyorum. Eskisi kadar hızlı yazamam ama ağır yazarsa alırım telgrafı hâlâ.” Hiç arayan soran olmadı mı Cevdet Hanım’ı şimdiye dek. Ne de olsa ilk kadın telgraf memuru kendisi. “Hayır” diyor ve üstünde bile durmuyor. “Ben eski Osmanlıca da bilirim. Yeni yazıyı sonradan öğrendim zaten. Çabuk öğrendim. Meraklıyımdır. Haritaya da meraklıyım. Genç kızlığımda böyle büyük haritaları yayardım. O zaman Şeyh Sait ayaklanması vardı, onu merak ederdim. Şimdi de öyleyim, harita hâlâ masada, bir şey işittim mi hemen bakıyorum. Bilmediğim çok yerler var tabii. Ama hiç yurtdışına çıkmadım.” Günler, seneler nasıl geçiyor hatırlamıyorum diyor Cevdet Hanım, “Her yıl başında hep beraber yemek yiyoruz, bu sondur diyorum, bakıyorum yine yılbaşı gelmiş.” Oğlu Oktay eşiyle birlikte hemen yan dairesinde oturuyor Cevdet Hanım'ın. İki torunundan büyük olanı da aynı apartmanda. Büyük torunun çocuğu var, küçüğü de yeni evlendi. Onun da çocuğunu görmek istiyorum diye anlatıyor. Yalnız yaşamaktan da mutlu. “Sıkılınca istediğim zaman onlara gidiyorum. Gece istediğimi dinlemek için buradayım. Zor bir şeyim olduğunda her zaman yanımdalar zaten.” M Atatürk’le balolarda karşılaştım S avaşlar, darbeler, yokluk, fakirlik ne varsa hepsini yaşamış Cevdet Hanım. Onu en çok üzense Atatürk’ün ölümü ve 67 Eylül olayları olmuş. “Atatürk’le çok karşılaştım” diyor, “her yerde karşılaşıyorduk. O halk tarafında dolaşırdı. Biz Tarabya’da oturuyorduk benim genç kızlığımda, zamanında babam oranın telgraf müdürüydü. Atatürk sık sık Tokatlıyan’a gelirdi arabayla. Balo filan olursa rastlardık. Hilali Ahmer yani Kızılay’ın balosu olurdu. Biletleri 10 liraydı. Tabii o zaman için büyük paraydı 10 lira. Biz de giderdik.” Hiç konuşmamışlar Atatürk’le ama yan yana çok dans etmişler. Ölüm haberini çalışırken almış Cevdet Hanım. “İnanılmaz üzüldüm. En son Dolmabahçe’de katafalkta ziyaret ettim. İzdiham vardı, eziliyorduk neredeyse.” Gençliğimiz böyle geçti dese de kimi tarihleri konuşmak bile istemiyor. Özellikle 67 Eylül’ü. “1940’larda geldik buraya; önce Osmanbey sonra Kurtuluş'a. O zaman çok fena oldum. Televizyon filan da yok, gözümüzle gördük. Bu caddeden gördük her şeyi. Her şey paramparçaydı, yağ ve şaraplar ne kadar akıcı madde varsa birbirine karışmış caddeden akıyordu. Evler, mağazalar önce yağmalandı sonra talan edildi.” Sık sık “Beni konuşturmayın, ben çok şeyler gördüm” diyor Cevdet Hanım. Dile kolay 100 sene, bir asır. Hangi birini anlatsın, “çoğunu da unuttum” diyor ama konu açılınca bülbül gibi şakıyor. En sağlam yerim diye kafasını işaret ediyor zaten. Çocukluğunda kendisini ezmemek için üzerinden atlayan İngiliz atını ve kapılarını çalıp, Kur’an isteyen “Arap askerleri” hatırlıyor. Bir de annesinin “Çanakkale içinde vurdular beni” türküsünü söyleyip ağlayışını. “Ben de annemle ağlardım” diyor. İkinci dünya savaşındaki yokluğu da unutamıyor. “Her memur ailesine bir kilo şeker verilirdi. Biz yemezdik. Çayı üzümle içerdik. Şekeri Oktay’ın mamasına saklardık. Küçücük bir parça ekmek verilirdi adam başına. Hep yaşadık bunları ama çok sene geçti...” O zaman 90 yaşındaydım, gençtim! A slında uzun yaşam genetik bir miras Cevdet Hanım’a. Babası 84 yaşında ölmüş, annesi ise 93 yaşında. “Annem daha yaşardı da halıya takıldı düştü, kanaması oldu, kurtaramadılar” diye anlatıyor. Kendisinin uzun yaşamasını ise Prof. Dr. Deniz Suna Erdinçler’e borçlu olduğunu söylüyor. “10 yıl önce 90 yaşında zatürree geçirmiştim. Cerrahpaşa’da Geriatri bölümünde Deniz Hanım’a gittim. Bir iki ay yattım orada. Hayatımı kurtardı Deniz Hanım. Doksandan sonraki yaşımı ona borçluyum.” Bütün yaşadığı rahatsızlıklara rağmen gezmek, görmek, okumak istiyor. Televizyonda yarışma ve yemek programlarını takip ediyor. Hatta gelinine yemek tarifleri veriyor. Mutfakta iddialı. Torunlarının yemeklerini hep o yapmış, onları o büyütmüş. Hatta torunun çocuğunu da... Şaka gibi ama “O zamanlar 90 yaşındaydım, gençtim. Şimdi biraz belim ağrıyor.” Üstelik “Bir sürü insan var 100 yaşında, benim anlatacak neyim var ki” diyecek kadar genç hâlâ… G ZÜLAL KALKANDELEN Tuhaf ve utanç verici www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B eçenlerde Amerika’da kadınların toplumsal, siyasal, ekonomik durumlarıyla ilgili araştırmalarıyla tanınan The Institute for Women’s Policy Research (IWPR) tarafından yapılan bir araştırma raporu yayımlandı. Rapor önemli; çünkü kadınlar söz konusu olduğunda, Amerika gibi dünya liderliğine soyunan bir ülkede haksızlığın ulaştığı boyutu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, tam zamanlı olarak çalışan erkeklerin kazandığı her 1 dolara karşı, aynı koşullarda çalışan kadınlar 77 sent kazanıyor. Ortalama haftalık gelir erkekler için 832 dolarken, kadınlar için 684 dolar; yıllık gelirse erkeklerde 47.715 dolar, kadınlarda 36.931 dolar. Amerika’da 15 milyon hanenin kadınlar tarafından geçiminin sağlandığı, bunların yaklaşık yüzde 30’unun yoksulluk sınırının altında kaldığı ve 8.5 milyon adedinde 18 yaşın altında çocuk bulunduğu hesaba katılırsa, kadınerkek ücret dengesizliğinin topluma verdiği zarar da net şekilde görülüyor. IWPR’ın araştırmasını yapan ekibin başındaki Ariane Hegewish, bu açığın nedenlerini şöyle açıklıyor: 1. Kazancı en yüksek görevler için kadınların işe alınma olasılığı az. 2. Kadınların erkeklerle aynı işte çalıştıklarında aldıkları ücret daha az olmakla kalmıyor, yıllar içinde aldıkları zamlar da erkeklere göre daha düşük. *** Bunlar daha önceden de bildiğimiz veriler. Ancak raporda benim özellikle ilgimi çeken iki bilgi var. Birincisi, en kazançlı görevler için işe alınmak konusunda tüm kadınlar haksızlığa uğruyor; ama en büyük ayrımcılığa, özellikle siyahi ırktan olanlar ve “Hispanic” denilen İspanyol kökenli Amerikalı kadınlar maruz kalıyor. Demek ki, kadına yönelik ayrımcılık, toplumun genelinde cinsiyet temelli olmasının yanında, bazı kesimlerde etnik köken ile birleşip ırkçı bir yaklaşım da taşıyor... İlgimi çeken ikinci nokta ise, Amerika’da Eşit Ücret Yasası’nın 1963 yılında kabul edilişinden bu yana, kadınlarla erkekler arasındaki ücret dengesizliğinin yılda yarım sent kadar gerileme göstererek düşmesi. Böyle devam ederse, cinsiyetler arasındaki ücret dengesinin tam olarak kurulması, 40 yıldan fazla bir süre alacak. Eğer cinsiyetler arasındaki açık yok edilseydi, bu, hukuksal eşitlik ilkesinin sağlanmasının yanında, ekonomik olarak kadınlar için ne anlama gelecekti? National Partnership for Woman and Families adlı kuruluş, bunu net şekilde yanıtlamak için ilginç hesaplamalar yapmış. Eşit ücretin bir kadına getirisi, 92 haftalık yiyecek, 7 aylık ev kredisi ve elektrik, su vb. giderler, 13 aylık kira, 35 aylık aile sigortası ücreti, 10413 litre benzin anlamına geliyor. *** Tüm dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkan Amerika’da durum bu... Toplumun yarısının haklarının gasp edildiği ülkelerde demokrasiden kim söz edebilir? İstediği kadar anayasalarda cinsiyet ayrımcılığına karşı olunduğu yazılsın, uygulamalar bunun tersi... Amerika’daki araştırmanın aynısı Türkiye’de yapılsa, acaba sonuçlar nasıl çıkar? Kadını alınıp satılacak bir “meta” gibi gören, döven, katleden anlayışın ülkenin birçok bölgesinde hâlâ geçerli olduğunu düşünürsek, sonuçların vahim çıkacağını tahmin edebiliriz. Yine de adından “kadın” ifadesi çıkarılmış olsa da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı’nın bu konuda ayrıntılı araştırma yapıp kamuoyuna açıklamasını dilerim. Bu yazıdan çıkarılacak sonuç şudur: 21. yüzyılda bir tarafta laboratuvarlarda DNA alternatiflerinin yaratıldığı dünyanın, aynı anda insanların doğuştan gelen özellikleri nedeniyle üstün tutulduğu ya da aşağılandığı bir gezegen olması, yeterince tuhaf ve utanç verici.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear