28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 25 EYLÜL 2011 / SAYI 1331 Âşık Veysel’in sazını çaldım Sivas’ta AL DEN Z USLU A ndy ve Paul 1997 yılında iki ay kalmak üzere Türkiye’ye gelmiş iki ngiliz müzisyen. Ama evdeki hesapları çarşıya uymadı ve burada kaldılar. Türkiye’deki farklı kültürleri, insan hikâyelerini ve bu coğrafyanın ezgilerini sevdiler. “Endipol” olarak tanınıp ilk albümleri “Belki Yes Belki No”yu da fazla zaman kaybetmeden çıkardılar. kisi geçtiğimiz yıl “Müzik ve Yol” isimli bir televizyon programına da başladılar. Program anlaşması 13 bölümdü ama ilgi bu süreyi uzattı. Andy önceden planlanan işleri gereği döndü, Paul ise yola yalnız devam ediyor. Her programda bu ülkenin müzikal zenginliğini televizyona taşıyor. “Müzik ve Yol” çok bilindik ama yapılmayan bir program türü. Müzik için yollara düşme fikrini televizyona taşımaya nasıl karar verdiniz? Türkiye’de yıllar içinde Zülfü Livaneli, Barış Manço, Mustafa Sandal, MFÖ, Kubat, lhan Şeşen gibi pek çok sanatçı ile tanıştım. Burayı tanımak için elimde çok büyük bir fırsat vardı. Cura, bağlama, ney gibi Türk kültürüne ait enstrümanları tanıyınca müziğe ilgim de arttı. Ama yine de stanbul’la ngiliz müzisyen Paul Dwyer’ı Endipol’den hatırlamanız mümkün. Hani 90’lı yıllarda kırık Türkçeleriyle pop rock şarkıları söyleyen iki genç. Paul o zamandan beri Türkiye’de yaşıyor. Âşık oldu, evlendi, çocukları var. Bir süredir de “Müzik ve Yol” isimli televizyon programı ile bu coğrafyanın melodilerinin izini sürüyor. Yerel ozanlarla ve müzisyenlerle birlikte çalıp söylüyor. Âşık Veysel’in sazını çaldığı Sivas’ı ise unutamıyor. sınırlı kalmıştım. Anadolu’ya, Karadeniz’e, Ege’ye gidememiştim. Andy ile de bunun sıkıntısını yaşıyorduk. Farklı müzik tarzlarını, Karadeniz, Trakya, Ege müziklerinin hepsini stanbul’da yaptık, fakat o bölgeleri görmek, hem insanların, hem sazların yöresel görüntülerini almak hep içimizde kalan bir istekti. Albüm için kanalları gezerken bu fikri anlattım ve beğendiler. Biz de işe koyulduk. Sizin mayanız tuttu ki 13 bölüm olarak planlanan program şu an 50 bölümü geçti ve Andy çoktan ülkesine döndü. Andy ile planımız üç aydı. Ama şu an 46 program yaptık. Andy döndü, ben devam etmek istedim. Daha görülecek çok şey var, yarısını bile görmedik. Doğaçlama bir program bu. Gittiğimiz yerlerde yerel kahramanları arıyoruz, orada doğmuş büyümüş, orada yaşayan, yöresel sanatçıları buluyoruz. Ozanlar aslında aradığımız. Enstrüman imalathanelerini de çekiyoruz. Her program bizim için yeni bir serüven. Yaklaşık yirmi yıldır Türkiye’desiniz ama Andy çok az süre burada kaldı. Gidip geldi. Siz hep buradaydınız. Andy, 2000’de Amerika’ya yerleşti. Ben bir kayıt stüdyosu kurdum. Çiğdem’le evlendim ve buralı oldum. Aşkı da burada buldunuz yani? Evet, 22 yıl önce. Türkiye’ye ilk geldiğimde hem de. Hilton Hotel’de Andy ile çalışıyorduk. Âşık olup evlendiğim kadın da otelin restoranında çalışıyordu. 1991’de evlendik. Bir kızımız var Selina, bir de oğlumuz Eren Joseph. Türkiye’deki müzik yolculuğunuza baktığınızda aslında hak ettiğiniz yerde olmadığınız kesin. Ne düşünüyorsunuz? Aynı fikirdeyim, çünkü o dönemde bizi yönlendirecek biri yoktu yanımızda. Büyük bir dalga yarattık ama sonu gelmedi. Zaten sonra işin mutfağı sardı beni ve sahnede görünmekten ben de biraz uzak durdum. Siz de “Kelt” kökenliydiniz sanırım. Ailemin kökleri rlanda’ya dayanıyor. Ben skoçya’da büyüdüm, ngiltere’de yaşadım. Bu program da aslında köklerime yolculuk gibi. Ne de olsa “Kelt” ve “Traklar” birbirine yakın kültürler. “Müzik ve Yol” Türkiye'yi gezerken gizli kalmış köşelere gidiyor. Halk sizi nasıl karşılıyor? Eteğimi, kiltimi görünce biraz şaşırıyorlar. “Cesur Yürek’te görmüştük” diyorlar. Bizi gerçekten sevdiklerini düşünüyorum çünkü her zaman güler yüzle karşılanıyoruz. Ha bu arada stanbul’da eteksiz dolaşıyorum elbette ama bu sefer de “Etek nerede” diye soruyorlar. Çekimler nasıl geçiyor? Çok eğleniyoruz ama zamanımız az olduğu için gezerken yeterince derine inemiyoruz. Hep aklımızda sorular kalıyor. Böyle olunca da merakımız artıyor. Doğaçlama gitmiyorsunuzdur elbette. Ön araştırmada nelere dikkat ediyorsunuz? Kültürüyle, yemekleriyle, insanlarıyla, müzikleriyle ilgili olabildiğince ön bilgimiz olsun istiyoruz. Ya röportajlar? Biz hep kurgulanmış görüntüleri izliyoruz ne de olsa. nsanlar kamera kapalıyken her şeyi anlatıyor. Kayıtta susuyor. “Anlattım az önce, dinlemedin mi?” diyor. Bazen inatlaşıyorsunuz da mesela skoç gaydası mı, Karadeniz tulumu mu diye? Rizeli tulum emektarı Süleyman Usta ile epey yoğun tartıştık bu konuyu. Neticede bu enstrüman Orta Asya’dan geliyor. Yolu ilk Türkiye’ye düştü. skoçya’ya iki yüzyıl sonra ulaştı. Tabii coğrafya onu değiştirdi, şekillendirdi. Ama Süleyman Usta haklıydı, çünkü ilk kez Rize ve çevresinde çalınmaya başlandı. Sonra her ülke ona başka bir şey ekledi. Bir de programa sığmayan o kadar güzel sohbetler ve görüntüler var ki. Türkiye’de, stanbul dışında insanlar gerçekten çok rahat ve huzurlu. Onlara özenmemek elde değil. stanbul'da bizim canımız çıkıyor. Unutamadığınız, sizi en çok etkileyen yer neresi ve neden? Âşık Veysel’in sazını çaldım Sivas’ta... Tüylerim diken diken oldu. Ellerim titredi. Veysel’in yüz yıllık sazıydı çünkü o. Ama bakalım program devam ettikçe daha neler yaşayacağız. G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear