24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 ARALIK 2011 / SAYI 1344 7 ERDİL YAŞAROĞLU Dans, tiyatro ve performans arasında limitlerin zorlandığını hatta yok olduğunu görmek istiyor musunuz? Dadans tam da size göre bir topluluk o zaman. En damar ruh hallerinden en karmaşık ilişkilere kadar geniş bir yelpaze Dadans'ın ritmi içinde sorgulanıyor. Mizah bir çıkış, tünelin sonundaki ışık ALİ DENİZ USLU rdil Yaşaroğlu’nun yirmiden fazla karikatür kitabı var. Unutulmaz karakterleri ve efsaneleşmiş karikatürleri de cabası. Şimdi ise Komikaze serisinin 15. kitabı “Sosyal Hayvan”ı yayımlandı. Yaşaroğlu’na göre özellikle 70’ler mizah ve çizgi için çok önemli. Ayrıca karikatürün Türkiye’deki değişimi de Oğuz Aral’ın Gırgır’ı ile başlıyor; “Bana kalırsa bu kırılma bir devrim. Zaten Türkiye’deki mizah ve karikatür iki yüzyıllık ciddi bir yayın geçmişine sahip”. Yaşaroğlu, efsane karakteri Marlon’u artık çizmiyor. Peki, neden? Anlatıyor: “Marlon’dan sıkıldım biraz. Ben sıkılınca okuyucu daha çok sıkılır. Yapmak istemediğinizi yapmayın, nerede duracağınızı bilmeniz gerekli. Marlon benim bir alt karakterimdi ama bunu yapmam gerekiyordu. Şu an toplamda 20 tane kitabım var ve bu ‘Komikaze’ serisinin 15. kitabı. Bu kitaplar 22 yıllık bir maceranın ürünü. Her kitap birbirinden farklı, hem espri hem çizgi olarak değişik. Büyümemin bir kanıtı”. “Sosyal Hayvan” bildik ve popüler bir tanımlama. Yaşaroğlu ise hayvanlar üzerinden insanları anlatıyor. Çünkü hayvanların dünyası daha eğlenceli, renkli. “Her hayvanla insanlar aracılığı ile empati kurabilirim” diyor, “mesela bir kurtla empati kurarken aslında aç ve tehlikeli bir insanın duygularını kendimleştiriyorum. Zaten neyle uğraşırsak da aslında kendimiziz. Şöyle deneyelim, şimdi birimiz domuzuz diğerimiz kurt, karşılaşıyoruz. Kurdun Müslüman olduğunu gören domuz sevinmez mi? İşte böyle... Önce konuyu bulursun, sonra görüntü gelir.” Arabayı her yıkadığında yağmur yağan insanlar vardır, ya da ilk kez giydiği pantolonuna ilk dakikasında leke bulaştıranlar. Bu iş de böyle. Rastlantısal hayatın üzerine zaman ve mekân koyuyor Yaşaroğlu, bu tiyatronun oyuncuları da hayvanlar. Devam ediyor anlatmaya: “Penguen kutupta normaldir ama bedevi kılığında çöle aldığında onu, gülmeye başlarsın. Daha yazı balonu bile yoktur ortada. Benim karikatürlerimde okuyucu ya da izleyici, o anın öncesini ve sonrasını düşünüyor. Sanırım keyfi de oradan alıyor. Yani seyirciye hayal alanı bırakmış oluyorum, boşlukları onlar dolduruyor.” Mizahın yetmediği yerler var ama her şeyin mizahı yapılabilir. Mizah da yalnızca “kahkaha” demek değil. Yaşaroğlu’na göre zihniniz de gülebilir. Bulmaca çözerken aldığınız keyif gibi. Mesela onun ilk kitabında ağlatan karikatürlerin olması da bu yüzden şaşırtıcı değil. Mizah özü gereği elbette muhalif, eleştirel. Ama sınırlarını yine diğer özgürlükler belirliyor. Hani diyorlar ya “Türkiye’de çok malzeme var mizah için.” Yaşaroğlu buna tam olarak katılmıyor çünkü bu E Dada’nın izinde dans adans bir performans topluluğu. Sahnede kendilerine kimi zaman müzik, kimi zaman bir ses, kimi zaman da sessizlik eşlik ediyor. Bazen bir masa ya da sandalye yer alıyor performanslarında. Tıpkı izleyiciler gibi. Son zamanlarda Beyoğlu’nun farklı mekânlarında gösterileriyle dikkat çekmeye başlayan topluluk, 2 Ocak’ta Kumbaracı50’de yeni oyunları “Tek yaşanır mı?”yı sahneleyecek. En damar arabesk şarkılardan Fransız şantolarına kadar geniş bir repertuvar eşliğinde sahne alan topluluk üyelerinden Hazal Kızıltoprak, Melek Nur Dudu ve topluluğun yapım sorumlusu Gülden Güldaş bize Dadans’ı anlattı. Dadans nasıl başladı? Başlangıçta bir manifestonuz ya da ilkeleriniz var mıydı? Yoksa bunlar zamanla mı şekillendi? Melek Nur Dudu: Dadans, 15 senelik bale arkadaşlığının ve birlikte bir şeyler yapmak istemenin sonucu olarak ortaya çıktı. Kısa zamanda daha da genişleyerek “bir anda” var oldu. Hazal Kızıltoprak: DENİZ Başlangıçta “Dada”yı ilkeleştirmek ister gibiydik; ÜLKÜTEKİN ama baktık ki Dada’yı ilkeleştirmeye çalıştığımızda aslında dada yapamıyor oluyoruz, bu yüzden her defasında içimizden geleni yapıp N bunun yansımasını alabilmeyi ve genel olarak bir ANAN KARA Fotoğraflar: C şeyleri “iletebilmeyi” benimsedik. Performansınız fazlasıyla kondisyon ve tekniğe etkileniyoruz bazen de yaşadıklarımızdan. “Tek Yaşanır mı?”dan dayalı. Çalışmalarınızda nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz? önceki işlerimizde metin pek yoktu, bu yüzden daha dans M. N. Dudu: Koreografinin çıkış aşamasında fizikten çok zihin ağırlıklıydık. Ama ilk kez bir işimizde bir metin üzerinde yoruluyor. Zihni meşgul ederken teknik çalışmaları da gidiyoruz ve denge kurmaya çalışarak değil de vermek aksatmamaya çalışıyoruz. Ardından o teknik çalışmalarla istediğimiz hissi canlandırmaya çalışarak dans ve diyaloğu koreografi birleşiyor ve tekrar tekrar, ter döke döke dans kullanıyoruz. etmeye geliyor iş. M. N. Dudu: Hikâyeler çok minik şeylerden çıkıyor aslında Dans ve performans arasında Dadans nerede duruyor? Kimi genelde. Eğer tek kişi yapıyorsa koreografiyi, kendini o süreç zaman müzik bile kullanmadan performans sergiliyorsunuz. içinde besliyor bir şekilde yaşadıklarıyla. Bunu dans olarak tanımlayabilir miyiz? “Tek Yaşanır mı?” oldukça eğlenceli, aynı zamanda sahneye H. Kızıltoprak: Dadans, dansın ve performansın da içinde konulması zor bir oyun. Oyunun başından sahnelenmesine olduğu bir mutfakta yemek yapan bir kadın gibi bence. Yemeyi kadar olan süreci anlatabilir misiniz? ve sunmayı sevdiği her şeyi işin içine katmaya çalışıyor. Ama M. N. Dudu: “Tek Yaşanır mı?” Üç kişinin birbirine yakın yaptığı her yemeğe de dansı ve performansı mutlaka koyuyor. zamanda benzer ve çok farklı şeyleri yaşamasıyla ortaya çıktı. Müzik kullanımının varlığının dansı dans yapan şey olduğunu da Eski ilişkiler üzerine giden bir performans. Ama bu ilişkiler pek düşünmüyorum. üzerinden de üç farklı kadının, farklı ruh hallerini anlatmaya Gülden Güldaş: Dadans’ın zaten öyle belirli limitleri yok. çalıştık. Koreografinin başlangıcı birbirimizin duygularına ve Sadece dans ve performans değil, film projeleri de yapar. Hatta yaşadıklarına çok iyi hâkim olmakla başladı tabii ki. Sonrasında Dadans’ın ismini ilerde müzik veya resim gibi dallarda da da bu yaşananların ayrılan ve ortak noktaları üzerinden, bazen duyarsanız şaşırmayın. abartı bazen de basitlik unsurları kullanarak kendiliğinden M. N. Dudu: Adı Dadans olsa da, aslında bir performans gelişen bir koreografi oldu. topluluğu olarak tanımlıyoruz kendimizi. Gülden'in de dediği H. Kızıltoprak: Çalışma süremiz oldukça kısa olsa da, gibi içinde sinema da var. yaşadığımız şeylerden yola çıkarak bakarsanız bu işin süreci Hikâyeler nasıl ortaya çıkıyor? Dans ve diyalog arasındaki yıllar öncesine dayanıyor. Her şey yaşadıklarımızı hissetmemiz, dengeyi nasıl kuruyorsunuz? dönüm noktası ve sindirimimiz üzerine kurulu. Bir nevi “kusma” H. Kızıltoprak: Yaptığımız her işte hikâye bambaşka şekillerde yaşamak için yapılmış bir iş. ortaya çıkıyor; bazen izlediğimiz, okuduğumuz bir şeyden D malzemenin yüz yıldır aynı kaldığını söylüyor. “Ben üç yıldır Tuzla’daki işçi ölümleri üzerine karikatürler çiziyorum. Hiçbir şey değişmiyor bu ülkede. Mizahçı için bu üzücü, ülke için kahredici. Sürekli baskı altında yaşanmış buralarda. Şimdi de oturmamış demokrasiler bunun cabası. İşte mizah da bir çıkış, tünelin sonundaki ışık. İlk 70’lerde herkese hitap eden ve herkesin derdini dillendiren bir karikatür dergisi yakıyor ateşi. Anarşimiz Limon’la başlar aslında. Dili keskindir, başkaldırıdır hatta Limon. Sonra Leman’a evrilir ve dergiler de çeşitlenir. Mizah zaten şarap gibidir, yıllanır.” Öyle ya hiç tıkanmıyor mu mizah damarı, o zaman ne yapıyor Yaşaroğlu? “Ben tıkandığımda farklı bir terapi yapıyorum. ‘Ulan Erdil, çeyrek yüzyıldır çiziyorsun! Şimdi mi yapamayacaksın’ diyorum ve yola devam ediyorum. Ben ve benim gibiler aklımıza geldikçe çizme lüksüne sahip değiliz, çünkü haftalık üretiyoruz. İyi bir espri bulmak ciddi bir mesai demek.” Karikatürdeki kader anı ise yine Oğuz Aral’la bir sohbetten geliyor. “Evet, hiç unutmam Oğuz Aral ile sohbet ediyorduk. Bir ara bana döndü ve öyle etkileyici bir şekilde ‘rahat ol, rahat düşün, sıkılma. İşin aslı bu’ dedi ki. Tüm soru işaretlerim gitti. İşte mizahta ustaçırak ilişkisi çok değerli. Çünkü gidebileceğiniz okul yok, kurs yok. Tecrübelerini aktaran bilgeler var.” undan 10 yıl önce müzik dünyasına adım atan Kelly Clarkson, şimdiye dek çıkardığı “Thankful”, “Breakaway”, “My December” ve “All I Ever Wanted” albümleri ile dünya çapında 20 milyonu aşan bir satış başarısına ulaştı. Kelly Clarkson iki Grammy ödülü, iki Amerikan Müzik Ödülü, iki MTV ödülü ve tam 11 Billboard ödülü ile başarısını kanıtlamış bir isim. Sanatçı şimdi Nietzsche’nin ünlü sözü “Seni öldürmeyen şey güçlü kılar” sözünden yola çıkarak “Stronger” adını verdiği yeni albümüyle yeniden karşımızda. Clarkson, albümdeki “What Doesn’t Kill You (Stronger)” şarkısının hayranlarının konserlerde ona eşlik edebileceği pozitif bir şarkı yapma isteğiyle ortaya çıktığını anlatıyor. Albümünün çıkış parçası “Mr. Know It All”u kendi internet sitesi, kellyclarkson.com’dan hayranlarına duyuran Clarkson yine enerji dolu, pop&rock etkili bir albüme imza atıyor. Billboard Hot 100 listelerine ilk 10’dan giriş yapan tam yedi single’ı olan ve güçlü sesiyle eleştirmenlerce takdir edilen Kelly Clarkson’ın “My Life Would Suck Without You” ve “Already Gone” gibi hit şarkıların yer aldığı bir önceki albümü “All I Ever Wanted” albümü Billboard Top 200 listesine 1. sıradan giriş yapmıştı. Kelly Clarkson tarzı rock! B C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear