Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 EK M 2011 / SAYI 1333 7 VURAL GÖKÇAYLI Bir asilzade masalı B ir zamanlar Moda’da büyük bir köşkte, mavi gözlü, beyaz sakallı yakışıklı mı yakışıklı bir dede otururmuş. Osmanlı döneminde askerlik yapmış Kurmay Albay Şükrü Bey. Semtin bütün kadınları paşaya hayranmış. Edebiyat, şiir, müzik, resim ve din sohbetlerinin yapıldığı bu büyük köşkte hep, çarşamba akşamları toplanılırmış. Yalnız kadınlar değilmiş gelen, Rıza Tevfik Bey, Yahya Kemal Bey, Kadıköy metropolünün ileri gelenleri, haham başı… Paşamızın zeki mi zeki küçük torunu, Rıza Tevfik Bey’in upuzun beyaz saçlarını, nehir yolu gibi dingin sakalını gördüğünde Allah geldi sanırmış. Köşkün mavi dekore edilmiş misafir odasında, mavi çinili bir soba dururmuş. Tabii o yıllarda kalorifer yok, köşkte çalışan beş kişiden biri sadece sobaları yakmakla görevliymiş. Gürül gürül yanan mavi çinili sobanın etrafında paşanın sağ elinde Kuran, sol elinde Voltaire, Pascal kitapları derin mevzular konuşulurmuş. Onlar sohbete dalarken küçük torun elinde makas, köşkün perdelerini kesip, giysiler tasarlarmış. Sonunda bilge dede torununun Alliance Française’de Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimi görmesi şartıyla Ecole du Louvre ve Academia Des Beaux Arts’ta eğitim görmesine izin vermiş. O zamanlar bir tasarımcının tek tek açan gül yaprakları gibi sanatın her alanında donanıma sahip olması şartmış. Edebiyat, resim, heykel, sanat ve kostüm tarihi bilmeden sanatçı olmak mümkün müymüş? Torun Gökçaylı Fransa’da pek güzel okumuş. Mezun olur olmaz Givenchy’de staj, Michel Goma’nın yanında asistanlık yapmış. Audrey Hepburn, Madame Simpson, Jackie Kennedy gibi isimleri tanımakla yetinmemiş, farklı insan kumaşlarıyla zenginleşmek istemiş. Ülkeler, şehirler gezen Gökçaylı’yı Fransızlar rahat bırakmamış, güvercin ayağında haberler uçuruvermiş. Gel gör ki onun aklı fikri vatan EBRU GÜZEL toprağındaymış. Vatan özlemiyle yanan idealist torun, Slvie Vartan’a hazırladığı koleksiyon biter bitmez, pupa yelken açmış memlekete… Döner dönmez Bedri Rahmi, Jale Yılmazbaşar ile çalışmış, Anadolu’yu gezmiş, Türk halk motifleri çizmiş. Doğaya, kültüre saygısı öyle çokmuş ki, atalarının izini sürmüş, ruhunu koklamış. Kalıntılar yıkılmasın diye Afrodisias Vakfı’nı kurmuş. Anadolu kültür mozaiğinden beslenen ruhuyla sayısız defilede, ayakta alkışlanmış. Haute couture tasarımlarıyla kadınlara zarafet, akademide öğrencilere dersler vermiş. Günlerden bir gün mavi gözlerin yaşam kattığı masalımıza menekşe gözlü bir ceylan çıkagelmiş. Ben diyeyim huri, siz deyin ahu. Adı gibi maral, Nezahat annesi gibi Cumhuriyet modeli bir Türk kadını. Hemen gözünde “Üç Tayyörlü Kadın” hayali canlanmış. Latife Hanım, Mevhibe Hanım ve Halide Hanım. Sorbon mezunu, üç lisan konuşan, işgal kuvvetlerine mektuplar yazan Latife Hanım. Sarayda Atatürk’le evlenmek isteyen, asri, eğitimli prensesleri gölgede bırakan tek kadın! Ya smet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım? Aksaraylı, mahalle mektebinden mezun bir göçmen kızı; Lozan’da sıkma başını açan, Lort Curzon’un karısı ne giyiyorsa onu giyen ve II. Lozan seferinde Fransızca öğrenen bir hanım. Halide Edip Adıvar? Sultanahmet Meydanı’nın Jean D’arc’ı! Üzerinde etek pantolondan oluşan tayyörü, yüksek topuklu ayakkabılarıyla ve ezan sesleri arasında yarı Türkçe, yarı ngilizce yaptığı konuşma. Ama ne konuşma! Masalımız biter mi, elbet bitmez. Kahramanımız menekşe gözlüsüyle evlenmeye karar verir. Yıllar yılları kovalar, ben diyeyim 30, siz deyin 330 yıl geçer, ama Vural Gökçaylı Cumhuriyet kadınını çizmekten vazgeçmez. Ailesinden aldığı görgü, sanatın verdiği güçle, çalışır, çalışır, çalışır. 23 Kasım’da bilgelik ağacından topladığı elmaları sizlerle paylaşmak için Rahmi Koç Müzesi’nde gerçekleştireceği defileye hazırlanırken, mavi gözlü bir dev şiire bulanan elmalarla çıkagelir: Bu yıl güz başlarında, güneyde / Denize, kuma, güneşe bulanıyorum / ağaca bulanıyorum / bala bulanır gibi elmalara… Denize, kuma, güneşe, elmaya, yıldızlara alışıyorum, gülüm, iyice alışıyorum / Denize, kuma, güneşe, elmaya, yıldızlara karışıp gitmenin zamanı geldi. G [email protected] SELÇUK EREZ Obama’nın yardımına koşuyor O bama, 2012 seçimlerinde işinin kolay olmadığını söylediğinde, ona acımış, “ sterseniz gelip mitinglerinizde konuşurum” demişti. ABD Cumhurbaşkanı, ayağına gelen bu kısmeti tepemezdi. Ortadoğu’nun hayran olduğu bu kimsenin desteği, onun makus talihini yenmesini, bir devre daha Beyaz Saray’da kalmasını sağlayabilirdi. Obama onu ilk stadyum mitingine götürdü; önce o konuştu: Yankee Stadyumu miğferimiz, Empire State süngümüzdür! Don’t be an artist: Make minimum three children! Sadece “teğet” kelimesini hatırlayamadı, susamış gibi yapıp su içerken tercümana doğru eğildi, sordu: Teğete ne denir Amerikancada? Tangent. Tek bilmediği kelime buydu, onu da öğrenince konuşmasını rahat sürdürdü: Ekonomik kriz will pass tangent to US! It will go to Israel.. Tercüman, bunun “Ekonomik kriz, Amerika’ya teğet geçer” demek olduğunu aktardı ama izleyenlerin arasında fazla Musevi bulunduğundan cümlenin ikinci bölümünü teğet geçti. Obama’yla biz stratejik ortağız... iklmiz de Cumhuriyetçilerden nefret ederiz, kimiz de Beşar’ı ve Kaddafi’yi eskiden çok severdik ama artık hiç sevmiyoruz... O da PKK ile hiçbir yerde asla konuşmamıştır... Kim konuştu derse namussuzdur! Obama’ya kefilim; bakın onu bir daha seçerseniz Niyagara’nın yanına ikinci bir şelale yaptıracak, her eyalete bir Holivut, bir de Las Vegas ekleyecektir. Nevyork’tan Teksas’a kanal açtıracak, Paskalyalarda her sokakta dev çadırlar kurduracak, buralarda kırmızı yumurtalı çörekler dağıtacaktır. spaniş opening, Kızılderili opening’ler birbirini izleyecektir. Mitingin sonunda Obama’yla el ele şarkı söylediler: With you we walked in these streets... (Beraber gezdik biz bu yollarda) Stadyumdan ayrılırken yapılan tezahürat alıştıklarından değildi. Kimsenin ”Eyvah!” dememesini hayra, bunun herhalde lehte bir şey olduğuna yordu. Yurda dönünce Obama’nın facebook’unun duvarına bir not yazdı: Sevgili Eşbaşkanım, bunları her gittiğin yerde söylemeye devam edersen sen bu seçimi en az yüzde kırk dokuzla alırsın... Kazanır kazanmaz bana bir SMS at ki sana hemen bir de balkon söylevi yazayım... G [email protected] Çocuklar “kariyer yolculuğu” yapıyor Çocukların mesleklere yaklaşımı değişiyor. Kişisel özelliklerini keşfeden, kariyer seçimi ile ilgili karar verme becerisi edinen çocuklar, paradan çok mesleğin içeriğine önem veriyor. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile Visa Europe ve 23 üye bankasının desteğiyle başlatılan “Renkli Ufuklar” projesi kapsamındaki “Kariyer Yolculuğuma Başlıyorum” programı ile çocukların kendilerini tanımalarını, ilgi ve becerilerini keşfetmelerini sağlayarak kariyer bilinçlerinin gelişmesi amaçlandı. Bu programa katılan ve katılmayan çocuklarla yapılan araştırma sonunda, programa katılmamış çocukların ilk defa duydukları bir meslek hakkında merak ettiklerinin başında nerede çalışıldığı ve ne kadar maaş alındığı geldi. Programa katılan çocuklar ise, ilk defa duydukları meslekler hakkında en çok işin içeriği, özellikleri, ne işe yaradığını ve meslekten memnuniyeti merak F GEN etti. Çocukların mesleklerin farklı ATALAY boyutları hakkındaki Kişisel farkındalık Sahip olmak istediğim özelliklerin farkındayım Bir bireyin sahip olabileceği değişik roller hakkında bilgim var Nelerin yaşantımda önemli olduğuna dair bilgim var Neleri iyi yapabileceğimi, hangi konularda iyi olduğumu biliyorum Neleri yapmaktan hoşlandığımın farkındayım Yeteneklerim, ilgi alanlarım ve özelliklerimin farkındayım Egosentır Misafir şair SAATLER Belki gelir diye Yeni zamanları Eski zamanlara Kurmuş.. Unutmaya beş kala, Hatırlamaya on, Bir de baktı Bütün saatler durmuş. Seyfettin Başçıllar Kariyer bilinci Farklı ortaöğretim kurumlarının neler olduğunu biliyorum leride hangi mesleği seçeceğimi düşünmeye başladım Merak ettiğim meslekler hakkında nerelerden bilgi edinebileceğimi biliyorum Tercih ettiğim mesleği araştırırken ne tür bilgiler edinmem gerektiğini biliyorum Meslekleri nasıl sınıflandıracağımı biliyorum Meslek, kariyer ve iş arasındaki farkı biliyorum Meslekler hakkında bilgi sahibiyim Hava raporu Havalar 1500!.. bilgi düzeyinin arttığı, aynı zamanda, mesleklerle ilgili daha gerçekçi bir bakış açısı geliştirdikleri gözlemlendi. Renkli Ufuklar projesine katılan çocuklar, meslek ve birey arasındaki ilişki üzerine de düşünerek, “tercih edilen meslek için birtakım bireysel özelliklere sahip olunması gerektiği”ni vurguluyor. G [email protected] Sahibinin sesi Özel çocukların dişlerine dikkat Zencefil Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde düzenlenen “Özel Çocuklarda Ağız ve Diş Sağlığı” konulu seminere konuşmacı olarak katılan Diş Hekimi Tamer Akın, “Özel çocuklar, ağızlarındaki ve dişlerindeki acılar dayanılmaz bir hal alana kadar anlayamıyorlar. Bu yüzden ailelerin düzenli olarak ağızlarını ve dişlerini kontrol etmeleri gerekiyor” dedi. Engelli çocuklarda diş çürükleri, diş eti hastalıkları ile salya sorunlarının diğer çocuklara nazaran 10 kat daha fazla olduğunu belirten Dr. Akın, ailelere şu önerilerde bulundu: “Özel çocukların diş mineleri zayıf. Ağız bakımı yeteri kadar yapılamıyor. Bu çocuklarda, çiğneme ve yutma sorunu var. Pek çoğu doğduğu andan itibaren ilaç kullanıyor. Bu ilaçlardan dolayı dişler, çoğunlukla gelişemiyor. Engelli çocuklar, diş macunu ve fırçasına direnirler. Buna karşılık fluor jel kullanın. Çocuk macunlarını deneyin. Bunları, yutmalarında bir sakınca yok. Mutlaka hemen her gün ağız içini ve dişlerini kontrol edin. Çünkü bu çocuklar, dişlerinde veya ağızlarında ağrı, çürüme, koku, iltihap gibi sorunlar olduğunu hemen fark edemezler.” G İbrahim Ormancı C M Y B C MY B G Bilgisayar başında pinekleye pinekleye üşütene ne derler? TUŞ GRİBİ olmuş derler! G Temel çocukken yaramazlık yaparken ona ne derlermiş? HayLAZ tabii ki! Aşkta zafer kazanan, kaçıp giden erkektir. Bir kelime bir işlem MAAŞ: Spam olarak işaretle!.. Fırsat..Fırsat.. Patlamamış espriler, ihtiyaçtan satılıktır. Komedyen emeklisi Lav Sitori Güneş, Söz verdi bugün Geç batacak Ay geç doğacak Gecenin karanlığını değil Gözlerinin karasını Göreyim diye.. Mehmet Tuncer Petşop Misafir çizer: Akdağ Saydut