01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yunanistan’da türkülerin peşinde ZUHAL AYTOLUN D ilek Koç, Antalya doğumlu. TÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Koç, stanbul’da yaşadığı dönem Ruhi Su Dostlar Korosu’na devam ediyor beş yıl. Türkülerin değerini, gücünü, her türküde aslında kocaman bir hayat saklı olduğunu henüz korodayken anlamaya başlıyor. “Aslında pek çok türkünün insan hakları evrensel bildirisinin ta kendisi olduğunu öğrendim. Müziğe bakışım daha evrensel bir boyuta ulaştı bu deneyimden sonra” diyor. Müziğinden sonra gönlü de evrensel bir çizgiyi seçiyor. 1999 yılında Yunanlı bir gençle evleniyor. Müziğe Yunanistan’da devam ediyor, şimdilerde de en çok tanınan sanatçılar arasında. Türk ve Yunan müziğini harmanlıyor, köy köy gezerek ortak paylaşım ürünü türkülerin peşine düşüyor, onları gün yüzüne çıkarmak istiyor. Artık Türkiye’de de aynı misyonu sürdürerek, şarkılarını seslendirebilmeyi planlıyor. Ama biz sohbete biraz daha geriden başlıyoruz. 16 Ağustos gecesi zmit üzerinden Yunanistan’a geçiyor, henüz yeni evli. Marmara depreminden yalnızca birkaç saat önce. Selanik’te evlerine ulaşıyorlar. Sabah kapıları çalınıyor. Kapıdaki bayan Marika’nın gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülüyor. “Televizyonu hemen açmamızı, Türkiye’de deprem olduğunu söyledi. O an, bu ‘TürkYunan düşmanlığı’ denilen şeyin ne kadar safsata olduğunu gördüm. Deprem aynı zamanda TürkYunan ilişkilerinin yumuşamasına neden olan acı bir olaydı.” Birlikte sarılıp ağlamaya başlıyorlar. O günden sonra değil yabancılık çekmek, sanki orada doğmuş gibi hissediyor kendini Koç. “Yaşam tarzlarımız çok yakındı. Antalya’da büyümüş stanbul’da öğrencilik yılları geçmiş birisi olarak hiç yabancılık çekmedim.” Bu süreçte içindeki özlemi de ifade etmenin iyi bir yolu olarak müziğe devam ediyor. Bir anda kendini Türk müziğiyle profesyonel olarak ilgilenen müzik çevresinin içinde buluyor. Bizans müziği derslerini takip etmeye başlıyor. “Bu şekilde makamsal müziğe olan ilgim çok arttı. Çünkü Bizans müziğinde bizim klasik Türk müziği kalıplarımız kullanılır.” Selanik’e gidişinin ilk yılı bir grup kuruyor ve müzik yapmaya başlıyorlar. Tedirginlik ya da kabul edilememe gibi bir sorunu oldu mu? Yanıtlıyor Koç: “ lk geldiğim dönemler benim de ‘acaba’lı dönemlerimdi. Ancak farklılıklarımızın ortak yanlarımızdan çok daha az olduğunu keşfettikçe içimdeki tel örgüler pamuk ipliğine dönüşüyordu. Farklılıklardan korkmamak, benim hayat felsefem oldu.” Kendini kabul ettirmekte zorlanmamış. Tabii sıkıntılı dönemleri de olmuş Koç'un. “Türkçe şarkı istemiyoruz” denilen birkaç konserde ısrarla Türkçe söylediğinde, bu kişilerin vur patlasın çal oynasın göbek attıklarına da şahit olmuş. “Bu insanlar Anadolu’dan göçmek zorunda bırakılmış. Göçle, yanlarında müziklerini de götürdüler. Benden konser sırasında Konyalı türküsünü belki beş kez çaldırırlar ya da son albümümde de yer alan, hatta Yunanca olarak da okuduğum Çanakkale Türküsü'nü benimle birlikte söylerler.” En ücra Yunan köy panayırlarından, Yunanistan’ın en büyük konser salonlarına kadar birçok yerde konserler vermiş Koç. Şarkılarını da iki dilli ortak ezgiler eşliğinde seslendiriyor. Koç, Türk ve Yunan ezgilerini harmanlayarak yorumlayan Dilek Koç, Yunanistan’da oldukça tanınan bir sanatçı. 10 yıldır, köy panayırından Yunanistan’daki büyük salonlara dek her yerde şarkı söylemiş. Yetmemiş, köy köy gezerek Türk ve Yunan müziklerinin izini sürmüş. Her birini de sahneye taşıyan Koç’un yapmak istediği tek bir şey var: Artık Türk müzikseverlerle kucaklaşabilmek. lk konser 14 Ekim’de Antalya’da. Devamının da gelmesini, çalışmalarını Türkiye’de de sürdürebilmeyi umuyor. programını hazırlarken daha çok Yunanistan’a Rumlar tarafından götürülen türküleri seçtiğini söylüyor. “ zmir’in KavaklarıÇakicis”, “Kadifeden Kesesikadifes”, “Darıldın mı gülüm banaHariklaki” gibi bir çok türküyü seslendiriyorum. Birçok türküye 1922 sonrası Panayotis Tundas tarafından, daha sonra Kazancidis tarafından Yunanca söz yazıldı ve plaklara okundu. Hatta o dönemlerde telif hakları konusu olmadığı için her türkünün altına kendi adlarını da yazdılar. O nedenle bu türküleri iki dilde de söylüyorum. Müziğin sınırının olmadığını insanlara anlatmayı çok seviyorum. Bunun denizde damla misali bir aracısı olmak mutluluk verici” diyor. Müzikle uğraştığı süre boyunca, dedeleri, anneleri, babaları Anadolu’da doğan birçok insanla da karşılaşmış Koç. Hatta arkadaşlarının Anadolu göçmeni dedelerinin ses kayıtlarını dinlemiş. “Yunanistan’da yaptığım işleri önemsiyorum. Bundan 10 yıl önce Türk olmak tabuydu burada. Benim gibi sürekliliği olan bir işi yapan yok. Ben, pek çok köye gidip yaşlı insanların izini sürdüm, belki yeni bir türkü öğrenirim diye. Örnekse Bayan Anasta’dan, Katina’dan Kapadokya türküsü kâr kaldı yanıma.” Müziği de, iki ortak kültürü bir araya getirdiği sahne yaşamını da çok seviyor Koç. Birinci albümü “Karşı”nın içeriği Anadolulu Rumların sevdiği müziklerdi, Türkiye’de yayımlanmadı. kinci solo albümü “Sevdalım Aman” 2010 yılında iki ülkede de yayımlandı. Koç, bundan sonra emeğinin sonuçlarını Türkiye’de de görmek istediğini söylüyor. Şarkıları Yunanistan’da dilden dile dolaşan Koç, yakın zamanda Türkiye’de de konser vererek buradaki müzikseverlerle buluşacak. 14 Ekim’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin kapanış konserini Areti Ketime ve orkestra arkadaşlarıyla gerçekleştirecek. G mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul ZÜLAL KALKANDELEN Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. [email protected] Wall Street’in “Arap baharı” merika, bir süredir kapitalizm karşıtı gösterilerle sarsılıyor. “Sarsılıyor” dedim ama aslında ana akım medya bu sarsıntıyı görmezden gelmek amacıyla elinden geleni yaptığı için, olan biteni herkes aynı şiddette hissetmiyor. Geçenlerde The New York Times’ta protestonun liderlerinden Zuni Tikka’yı “yarı çıplak” diye nitelendirerek küçümsemeye çalışan bir yazı Y çıktı. Ginia Bellafante’nin imzasını taşıyan “Yanlış amaçlarla Wall Street’i hedeflemek” başlıklı yazı tam anlamıyla skandaldı. Bizim ana akım medya, Amerika’yı bu gazete ne yazarsa öyle tanıdığından, herhalde Bellafante’nin çarpıtılmış yorumlarına inanmış olacak ki, Wall Street’e karşı direniş hareketi fazla yankı bulmadı. Belki de işin doğası gereği kapitalizme vurmak istemediler. O Adbusters adlı aktivist internet dergisinin Twitter’da “Occupy Wall Street” (Wall Street’i şgal Et) sloganı ile başlayan hareket, giderek Chicago, Boston, Washington, Los Angeles, Florida, Denver gibi yerlere de yayılıyor. Ne istiyor Wall Street’te eylem için kamp yapanlar? Zengin kesimden alınan vergiler artsın, yolsuzluklar ve para hırsı bitsin, sosyal harcamalardaki kesintiler olmasın diyorlar. Amerika’da giderek yükselen aşırı sağa ve kapitalizmin sömürüsüne, IMF’ye, Dünya Bankası’na, Nafta’ya ve onların sağladığı ayrıcalıklardan yararlanan sınıflara karşı çıkıyorlar. Çok yüksek miktarlarda okul harçları ödeyip mezun olduktan sonra artık iş bulamamaya, geleceklerinin ellerinden alınmasına isyan ediyorlar. Haklarına sahip çıkmak için evlerine gitmeden gece gündüz B nöbet tutuyor, protesto haklarını kullanıyorlar. “Birkaçı zenginleşir, milyonlar sefilleşir”, “Borç = Kölelik” diyorlar. B Michael Moore, Susan Sarandon, Noam Chomsky gibi ünlü isimlerin de destek verdiği eylemler, son yıllarda dünyanın birçok farklı yerinde görülen kapitalizm karşıtı gösterilerin son örneği. Amerika’da, özellikle New York kentinde Wall Street’e karşı olması ayrıca anlamlı. Ancak sanmayın ki, bütün dünyaya özgürlük ve demokrasi nutukları atan Amerika, kendi ülkesindeki bu barışçıl eylemleri hoşgörüyle karşıladı. Gösterilere katılanlar, kaldırımlarda sürüklenerek plastik kelepçelerle bağlandı. Polis çizgisine yaklaşanların yüzlerine kimyasal madde sıkıldı. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonucunda birçok kişi tutuklandı. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki barışı bombalarla sağlama yöntemini tercih eden bir ülkeden ne beklenir ki? Kapitalist sömürüye başkaldırıp hak aramak suç Amerika’da... Oysa YouTube üzerinde eyleme karşı acımasız polis müdahalesini izlerseniz, asıl suçu kimin işlediği görülüyor. New York’ta başlayıp Amerika’ya yayılan kapitalizm protestosu finans sektöründe köşe başlarını tutanları ve Beyaz Saray’ı huzursuz ediyor mu bilmiyorum ama Wall Street şgali için açılan internet sayfasında şöyle diyor eylemciler: H “Hepimizin sahip olduğu ortak nokta şu: Yüzde 1’lik kesimin aşırı para hırsı ve yolsuzluğuna artık daha fazla hoşgörü göstermeyecek olan yüzde 99’luk kesimiz biz. Amerika’nın yalnızca ekonomi politikalarına değil, Amerikan halkının kültüre ve insanlığa yaklaşımına da egemen olan ve kârı her şeyin üzerinde tutan ilkeyi reddediyoruz. Mısır, Yunanistan, spanya ve zlanda’daki kardeşlerimiz gibi, Arap Baharı’nın kitlesel işgal taktiklerini kullanarak Amerika’da demokrasiyi yeniden kurmak istiyoruz.” Amerika’nın “Arap Baharı” Wall Street’ten başladı. Birileri de çıkıp K Amerika’ya “Kendine gel, gerekli reformları yap, sabrımız taştı!” dese yeridir. G www.zulalkalkandelen.com [email protected] A C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear