Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 YEMEK 1 ŞUBAT 2009 / SAYI 1193 Aylin Öney Tan Murat Sayın (muratsayin2005@gmail.com) “Tanrı kuruntusu”... Ataol Behramoğlu ichard Dawkins’in “Tanrı Yanılgısı”, öncelikle okumaya ayırdığım çok sayıda kitaptan biri... İngilizce adı “The God Delusion” imiş... “Yanılgı” konusunda kuşkulanarak sözlüğe baktım... Haklıymışım... “Delusion” sözcüğünü “yanılgı” ile değil de “kuruntu” sözcüğü ile karşılamak aslına daha uygun olurmuş... Ve zaten “Tanrı Kuruntusu” sözünün çağrışım zenginliği çok daha fazla. İnsan yanılabilir ve doğruyu öğrenerek yanılgıdan kurtulabilir. Kuruntulardan kurtulmak ise o kadar kolay değildir... Kuruntularımız bilgilerimizle olduğu kadar ve kimi kez onlardan daha çok kişiliklerimizle de ilgilidir. Bazı durumlarda bazı gerçekleri bilmektense bilmemeyi yeğleriz... Ölüm gerçeği bunlardan biri ve sanırım başlıcasıdır. Bunun gibi, uzaysal bir boşlukta dönüp duran bir gezegenin üstünde zaman zaman baş aşağı durduğumuz gerçeğini, fiziksel bir doğru olarak bilsek de, algılayamayız... (Benim bu “baş aşağı durmak” tanımım fizikçilere naif gelebilir. Ne yapayım ki fizik bilgim bu kadar!) Dawkins’in kitabını, sonradan gelip yine öncelikle okunmak üzere onun üzerine yığılmış kitapların altından boşuna çıkarmadım... Tanrı tanımaz İngiliz profesör, gazetelerimizden birinde yayımlanan bir fotoğrafında, iki hanımefendinin ortasında objektife bakıyor. Çin çarkı Çin halkı şu günlerde en mutlu günlerini yaşıyor. Yeni yıla büyük kutlamalarla girdiler. Fabrikalarda canlı robot gibi çalışan milyonlarca Çinli işçinin tek tatili yılbaşı. Kentlere göç etmiş milyonlarca genç Çinli, ömürlerini tarlada ırgat gibi çalışarak geçirmiş anne babalarını bir tek bu tatilde görebiliyor. Yılbaşı kutlamaları iki hafta sürüyor. Gelecek hafta, aynı zamanda sevgililer günü olan fener bayramı ile bitecek. Bu durum, Çin kültürünü ve inanç sistemini benimseyen diğer Asya ülkelerinde de geçerli. Kore, Tayvan da Çin gibi dünyanın üretimini üstlenmiş ülkelerin tüm nüfusu şu günlerde bayram havasında. Fener bayramıyla tekrar üretime dönülecek. Yeni girilen öküz yılı emeğin ve üretimin simgesi. Tarladaki bereket öküzün yükünü çektiği emek sayesinde elde ediliyor. Çin astrolojisine inanan Çinli için emek dolu, umutlu ve mutlu bir yıl olması bekleniyor. İşte bu kadar dramatik ve trajik yaşanan Çin’deki süt krizi şimdi Türkiye’yi de vuruyor. Çin’de dönen çarklar Türk üreticisini öğütüyor. Türkiye’de süt üreticileri zor durumda. Süt üreticilerin en önemli alıcısı olan süt ürünü üreticileri yoğurt, dondurma gibi ürünleri için halis süt kullanmak yerine Çin’den ucuza aldıkları süt tozunu kullanmayı tercih ediyor. Kriz yüzünden Çin, süt tozunu satacak yer arıyor, zira birçok ülke tüketicisini koruyor ve Çin’den süt tozu alımına izin vermiyor. Çin haliyle fiyat kırmak ve Türkiye gibi denetimsiz veya anlayamadığımız başka bir denetim sisteminin içinde olan ülkeleri hedef almak durumunda. Bu bağlamda tarım dünyasında değerli yazıları ile bilinen Ali Ekber Yıldırım’a kulak vermek gerek. Tüm masraflar ve yem fiyatları sürekli tırmanıştayken çiğ süt fiyatı iki yıldır yerinde sayıyor, hatta aşağıya çekiliyor. Son yıllarda Batı’nın etkisiyle, baskısıyla büyük ölçekte endüstriyel süt hayvancılığı desteklendi, mevcut işletmeler büyütüldü, sektörle ilgisi olmayan pek çok yatırımcı cazip teşviklerle süt hayvancılığına yöneldi. Küçük üreticinin, işletmecinin beli büküldü. Şimdi ise sektör tümüyle yüzüstü bırakıldı, büyük üretici de zor durumda kaldı. Nedense şüpheli süt tozu birilerine bir nedenle daha cazip geldi. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Acaba Çin’in ağzını yakan süt, Türk yoğurdunu üfleyerek yememize mi yol açacak? G aylinoneytan@yahoo.com R BİRİLERİ / Rifat Mutlu Sütlü pirinç tatlısı Çin mutfağında süt ve süt ürünlerinin yeri yok. Moğol ve Uygur mutfağında süt ürünleri kullanılıyorsa da Çinli için süt uzak bir konu. Gene de insanoğlu her yerde bir. Çinli bebekler de süt içiyor. Küreselleşen Çin mutfak dünyasında dondurma, yoğurt gibi ürünlerin yanı sıra bebek mamasından, bisküviye kadar içinde süt tozu kullanılan binlerce ürün yer alıyor. Ancak geçen yıl Çin bir süt kriziyle sarsıldı. Tam 53.000 Çinli çocuk içine melamin karışan veya katılan süt yüzünden hastalandı, böbrek sistemleri iflas etti. Raflar ışık hızıyla boşaltıldı ancak kriz durmadı, büyüdü. Önemli gıda zincirlerinden Sanlu grubu melaminli ürün sattığını itiraf etti, Starbuck’s Sanlu’dan süt ve süt tozu alımını durdurdu. Önde gelen birçok yiyecek üretim ve dağıtım şirketinin ürünlerinde melamin tespit edildi. Hasta çocukların anneleri babaları ellerinde doktor faturaları ile şirketlerin kapılarına dayandı. Tutuklamalar ve mahkemeler çığ gibi arttı. Üstelik bu ilk kriz değildi. Sadece bir yıl önce yedi yıl boyunca Gıda Güvenliği Genel Müdürü olarak görev yapan Zheng Xiaoyu suçlu bulunarak idam edilmişti. Suçlanma nedeni 6,5 milyon Yuan rüşvet alarak sahte yiyecek ve ilaç üretimine göz yummasıydı. Sahte süt tozuyla beslenen 13 bebek beslenme yetersizliği nedeniyle ölmüştü. Çin yeni yıl tatlılarının başında “ba bao guo fan” geliyor. Sekiz mücevherli pirinç olarak anılan ve bol meyve kurusu ve şekerlemesi ile yapılan tatlı, bölgesine göre tıpkı bizim aşure gibi de yapılabiliyor. Bu ise sütlü bir benzeri; süt krizine inat! 200 gr. pirinç, 750 ml. süt, 150 gr. şeker, 2 çorba kaşığı tereyağı, 200 gr. karışık meyve kurusu ve şekerlemesi, 1 portakalın kabuğu. Pirinci kaynar suda ıslatın. Pirinç soğuyunca süzün ve sütle ateşe koyun, usul usul kaynatın. Pirinç iyice pişince şekeri ekleyin ve bir taşım daha kaynatın, tereyağını ve portakal kabuğu rendesini ekleyip soğumaya bırakın. Karışım çok katı bir sütlaç gibi olacaktır. Bir kâse veya kalıbı plastik mutfak filmi ile döşeyin. Meyve şekerleme ve kurularının bir kısmıyla bir kâsenin dibini süslü bir şekilde döşeyin. Kalan şekerlemeleri ufak doğrayıp sütlü pirinç tatlısının içine katın. Hepsini kalıba boşaltıp bir kaşık tersi ile bastırarak yerleştirin. Soğutun ve ters çevirerek servis yapın. G Richard Dawkins. Üçlünün arkasında, Londra’nın ünlü iki katlı otobüslerinden birinin üzerinde, bir reklam spotu değil de şu sözler yazılı: “Tanrı belki de yok. Şimdi kaygılanmayı bırak, yaşamın tadını çıkarmaya bak.” Bu slogan, 200’ü Londra’da, 600’ü ülkenin başka kentlerinde olmak üzere 800 otobüsün üzerinde yazılı imiş... Haberde, “kampanyanın mucidi”nin, fotoğraftaki hanımlardan, komedi programları yazarı, genç bayan Sherine olduğu bildiriliyor... Dawkins ve fotoğraftaki öteki hanım (Britanya Hümanist Derneği Başkanı) Polly Toynbee, kampanyanın destekçileri olarak objektife poz vermişler... Şimdi bir an, İstanbul’daki ve Türkiye’nin başka kentlerindeki otobüslerin üzerinde yukarıdaki yazıyla bir “kampanya” başlatıldığını düşünün... Böyle bir tasarım hiç kuşkusuz tasarım olmaktan öteye geçemez, bir “fantezi” olarak bile gerçekleşmesi söz konusu olamazdı... Bayan Sherine, yine haberden öğrendiğimize göre, Tanrı’ya inanmayanların cehennemde yanacaklarını vâzederek Hıristiyanlık propagandası yapan bir Web sitesine sinirlenerek bu işe girişmiş… Bu bayan, bizdeki üç TV kanalından ikisinde ve bunun gibi sayısız radyo istasyonunda, her saniye, söz konusu propagandanın “İslam” versiyonunun yapılmakta olduğunu görüp yaşasa, acaba ne düşünür ve ne yapardı dersiniz? Ne düşünürdü bilemem, fakat korkarım ki pek bir şey yapamazdı! Aynı haberden öğrendiğimize göre Britanya’da nüfusun yüzde 3040 kadarı herhangi bir dinsel inanca sahip değilmiş ve bu oran gençler arasında yüzde 65’i bulmaktaymış... Ya bizde? Bu konuda herhangi bir araştırma yapıldığını anımsamıyorum... (Gençler arasında bir araştırma her şeye karşın ilginç sonuçlar verebilirdi...) Şöyle ya da böyle, tek tek insanların ve bütünüyle insanlığın “kuruntu”lardan büsbütün kurtulması pek kolay görünmüyor... Özellikle de bizimki gibi yüzlerce yıl süresince aydınlanmadan nasibini alamamış, günümüzde de “kuruntu”ların rantını yemekte olanların egemen olduğu toplumlarda... Ve zaten bu nedenle de, bu gibi toplumlarda, “kuruntu”ya karşı olma hakkının anlatım ve etkinlik özgürlüğünü özellikle savunmak gerekiyor... G ataolb@cumhuriyet.com.tr (rifatmutlu@gmail.com) MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan (www.tayyarozkan.com) C M Y B C MY B